Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç, Dink cinayeti için dönemin İstanbul Emniyeti'ni suçladı!

Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç, Dink cinayeti için dönemin İstanbul Emniyeti'ni suçladı!

Hrant Dink'in öldürülmesinde kamu görevlilerinin ihmaline ilişkin davada, 26 sanıktan biri olan Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç, dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarat Şubesi'ni suçladı. Dinç, cinayetten bir yıl önce gönderdiği yazıdaki "ses getirici eylem" ifadesinin "bombalama, silahla öldürme ve toplumda infial uyandıracak ciddi eylem" anlamına geldiğini savundu.

Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Hrant Dink İddianamesi’ndeki 26 sanık arasında yer alan Engin Dinç, “ihmali suretle kasten öldürme ve görevi kötüye kullanma” ile suçlanıyor. Cinayet öncesi Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü olan Dinç, 15 Şubat 2006’da Yardımcı İstihbarat Elemanı (YİE) Erhan Tuncel aracılığıyla Dink hakkındaki cinayet tasarısından haberdar olmuştu. Bu istihbaratı F4 adı verilen rapora dönüştüren Dinç, evrakın bir örneğini Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na gönderirken, bir yazıyı da İstanbul Emniyeti İstihbarat Şubesi’ne yollamıştı. Ancak İstihbarat Dairesi’ne yönelik yazıda “Dink’in her ne pahasına olursa olsun öldürüleceği” yazılırken, İstanbul’a yönelik yazıda “ses getirici eylem yapılacağı” ifade edilmişti. Dinç, bu ifade farklılığı nedeniyle itham edilirken; alınan ifadesinde, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’i cep telefonuyla arayarak bilgilendirdiğini ileri sürmüştü. Savcılıkça yapılan incelemede, belirtilen tarihte böyle bir arama olmadığı ve Dinç’in gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu ifade edilmişti.

 

Ses getirici eylem, ‘silahlı saldırı’ demek

 

İddianamenin kabul edilmesiyle birlikte Dinç’in 28 Ağustos’ta alınan 13 sayfalık ifadesi ortaya çıktı. Dinç ‘ses getirici eylem’ ifadesine ilişkin “Bu ifadenin içerik olarak bombalama, silahla öldürme ve toplumda infial uyandıracak ciddi eylemleri ifade ettiği net olarak bilinmektedir. Yasin Hayal’in 2004 yılında Trabzon’da Mc Donald’s’a bombalı saldırı yaptığı göz önüne alındığında aslında ‘ses getirici’ eylem tabirinin en az böyle bir eylem ya da silahlı bir eylemi kastettiği ortalama bir istihbarat personeli tarafından rahatlıkla anlaşılabilecek bir husustur” dedi. Yazıyı İstanbul’a gönderdikten sonra bizzat Güler’i aradığını savunan Dinç, “Güler’i kullandığım cep telefonumdan arayarak konuyu anlattım. ‘Abi bunlar manyak bir grup, bu adamı öldürmek isteyen en az 10 tane grup vardır, ben sizin yerinizde olsam bu adamı korurum’ dedim. Güler ‘Tamam kardeş, ilgileniriz’ dedi” diye konuştu.

 

“Reşat Altay, Tuncel’i biliyordu”

 

Dinç, Yasin Hayal’in Dink’i öldürmeyi planladığı bilgisi alındıktan sonra bir kez İl Emniyet ve Asayiş Toplantısı’na katıldığını ancak konunun burada hiç gündeme gelmediğini söyledi. Dinç, “Toplantıda benim böyle bir konuyu gündeme getirmeye yetkim bulunmamaktadır. Bu konuyu İl Emniyet Müdürü gündeme getirebilir. Gündeme getirdiği takdirde detay sorulara benim cevap vermem gerekir. O dönemde Hayal’in eylem bilgisini aldıktan sonra bir asayiş toplantısına katıldım” dedi.

Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın “Bana Erhan Tuncel hakkında brifing verilmedi” dediğinin hatırlatılması üzerine Dinç, “Her İstihbarat Şube, yeni il emniyet müdürü atanınca şube faaliyetlerine ilişkin bilgilendirme içerikli brifing verir. Brifingde bu konunun belirtildiğini hatırlıyorum” dedi. Altay ile Tuncel’i görüşmesine engel olduğu iddiasını reddeden Dinç, “Tuncel’i elemanlıktan çıkarma yazısını bizatihi kendisi 17 Kasım 2006’da imzaladığına göre neden elemanı o dönemde çağırmamıştır, kendisi görüşmemiştir” dedi.

 

“Takip raporları imha edildi”

 

Dinç, Yasin Hayal’i takip amaçlı 20 civarında “F5” adı verilen takip formu düzenlendiğini ancak formların tutulduğu Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ndeki harddiskin sahte evraklar düzenlenerek imha edildiğini anlattı. Dinç, “Bu F5 raporlarının sanal ortamda hardiskte olması gerekirdi. Kimin tarafından imha edildiğine dair İstihbarat Daire Başkanlığı’nda belge bulunamamıştır” dedi. Dinç, Gülen Cemaati’nin Emniyet ve devlet içerisindeki yapılanmasını suçlayarak, şöyle dedi:

Devlette odaklanmış paralel devlet yapılanması (PDY) ve benzeri derin yapıların amaç ve gayelerini gerçekleştirmek amacıyla bazı gerçeklerin üstünün örtüldüğü, bazı şahısların korunduğunu değerlendiriyorum. Bu cinayetin daha önceden haber alınmasına rağmen engellenmemesinin, cinayetten sonra bazı delilerin karartılmasının, devlet içerisine odaklanmış PDY unsurlarının devleti ele geçirme, bazı kurum ve kuruluşları yıpratma amaçlarına ulaşmak için kullandıkları bir faaliyet olduğunu düşünüyorum.”

 

Güler: O yazı cinayet ibaresi yok

 

Bunun üzerine Ahmet İlhan Güler’in de ifadesi alındı. Güler, Dinç’in kendisini aramadığını belirterek, “Yazıdan önce beni telefonla Dink’in öldürüleceği ve korunması gerektiği konusunda aramış olsaydı, kendisine bu hususları yazılı olarak bildirmesini de isterdik. Kaldı ki böyle bir bilgi varsa İstihbarat Daire Başkanlığı’na gönderdikleri yazıda geçen Dink’in Hayal tarafından ne pahasına olursa olsun öldürüleceği bilgisine bize gönderdikleri yazıda neden yer vermemişlerdir. Dinç’in sorumluluktan kurtulmak amacıyla böyle bir şey söylediğini düşünüyorum. Dinç beni çok önemli olduğunu düşündüğü bir konuyla ilgili aradığını belirtirken, neden konunun akıbetini yazılı olarak takip etmemiştir. O yazının içeriğinde, Dink’in öldürüleceği konusunda ibare ya da ima dahi bulunmamaktadır. Koruma talepli yazı değildir ve yazıda koruma talebi yoktur” dedi. Bu arada savcılığın, Dinç’in telefon dökümü üzerinde yaptığı incelemede, böyle bir arama kaydının olmadığı ve Dinç’in gerçek dışı bilgi verdiği anlaşılmıştı.