Öğretmen Ahmet Aşık, 25 günlük gözaltı sürecinde işkenceye uğradığını, cinsel saldırıya maruz kaldığını iddia etti. "İddia edilen olaylar vahim nitelikte" diyen AYM, şüpheli polis memurlarının yargılanmasını istedi.
Anayasa Mahkemesi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ortaya atılan işkence iddialarıyla ilgili ilk kez çarpıcı bir ihlâl kararı verdi. Yüksek Mahkeme, öğretmen Ahmet Aşık’ın Afyonkarahisar Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında tutulduğu 25 gün boyunca işkence gördüğü, bir polis tarafından cinsel saldırıya uğradığına ilişkin başvurusunu kabul etti. Mahkeme, Aşık’ın yaşadıklarının insan haysiyetiyle bağdaşmadığını belirterek ihlâl kararı verdi. Kapatılan soruşturmanın açılmasını ve polislerin yargılanmasını isteyen Yüksek Mahkeme, Aşık’a 50 bin TL de manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı.
AYM kararına göre, süreç şöyle gelişti:
Aile ve Sosyal Politikalar Afyonkarahisar İl Müdürlüğü'ne bağlı erkek yetiştirme yurdundan öğretmen olarak görev yapan 1981 doğumlu Ahmet Aşık, 26 Ağustos 2016 tarihinde Gülen yapılanmasına üye olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. 25 gün gözaltında tutulan Aşık’ın iki kez yapılan doktor muayenesinde "darp ve cebir izi olmadığı" belirtildi.
19 Eylül 2016 tarihine tutuklanan Aşık, Afyonkarahisar E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na konuldu. Aşık hakkında cezaevine giriş işlemleri sırasında devlet hastanesinde üçüncü kez sağlık raporu düzenlendi. Raporda, Aşık’ın kalçasında iki taraflı, geçmiş ekimoz (çürüme, morluk) ve sol üst azı dişinde hassasiyet tespit edildiği ifade edildi.
Ahmet Aşık, 22 Eylül 2016 tarihinde savcılığa verdiği dilekçede, gözaltında kaldığı süre içinde kolluk görevlileri tarafından farklı zamanlarda 4-5 kez darp edildiğini, kendisine şiddet uygulandığını, bu durumun sağlık raporuyla tespit edildiğini ifade etti. Ancak Aşık şikâyetçi olmadı.
Soruşturma başlatan Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı, Aşık’ın 17 Mart 2017 tarihinde müşteki sıfatıyla ifadesini aldı. Aşık, gözaltına alındıktan sonra emniyete götürüldüğünü belirterek, yaşadığını iddia ettiği olayları şöyle anlattı:
"...koridorlar boştu. Benim geldiğimi söylemeleri üzerine A. Başkomiser olarak bildiğim kişi ile kendilerini tanımadığım 7-8 sivil kişi beni aralarına aldılar, yumruk ve tekme ile beni dövmeye başladılar. Ben 2014 yılında kulağımdan ameliyat olmuştum. Kulağıma vurmamalarını söyledim ancak beni dinlemediler. Daha sonra odada bulunan ve asker olduğunu sonradan öğrendiğim genç bir çocuğu bana gösterdiler ve tanıyıp tanımadığımı sordular. Tanımadığımı söylemem üzerine 'bunu tanıyacaksın' diyerek tekrar dövmeye başladılar: Daha sonra başıma keten bir çuval geçirdiler, sıcakta çuval içerisinde 10-15 dakika beklettiler. Sonra başka bir odaya aldılar."
Aşık götürüldüğü odada, "sonradan adının B. olduğunu öğrendiği, uzun boylu, kır saçlı, iri yarı olan bir polis tarafından tecavüze uğradığını, odadaki diğer polis memurlarının bunu seyrettiğini ve bir görevlinin de olayı cep telefonu ile çektiğini" iddia etti. Aşık, "Bana gösterdikleri çocuğu kast ederek 'bu çocuğu tanıyacaksın' dediler, ben tanımadığımı söyledim, 'tanımazsan 30 gün bizimlesin' diyerek copla tecavüz tehdidinde bulundular" ifadesini kullandı.
Buradan Kapalı Spor Salonu'na götürüldüğünü kaydeden Aşık, koridorda giderken itildiğini, bir Başkomiserin kendisine çelme takıp yere düşürdüğünü öne sürdü. Aşık, şöyle devam etti:
"Sırt üstü yatırdı, karnımın üzerine oturdu, 'senin hangi kulağın ağrıyor' diyerek yüzümün her iki tarafına 50-60 kez tokat attı. Ayrıca sinkaflı küfürlerine de devam etti. Son olarak da yüzük bulunan sağ eli ile bir kez alnıma bir kez de dişlerime vurdu, dudaklarım patladı, yüzümde darp izleri meydana geldi. Daha sonra oradaki görevlilere 'bunu kapıya yakın oturtun biz her gün gelip bunu döveceğiz' dedi. İki - üç gün burada kaldım, gelen giden olmadı."
Ahmet Aşık daha sonra kendisinin Kapalı Spor Salonu’ndan tekrar alınıp TEM Şube Müdürlüğü'ne götürüldüğünü ve burada copla dövüldüğünü anlattı. "T. Müdür, daha önce gösterdikleri çocuğu kast ederek 'bunu tanıyacaksın 30 gün buradasın, ben karışmam her gün döverler seni' dedi. Daha sonra beni alt katta bulunan nezarethaneye götürdüler" dedi.
Ertesi gün saat 13.30'da tekrar üst kata çıkarıldığını öne süren Aşık, şu ifadeyi verdi:
"Burada bazı fotoğraflar gösterdiler 'bunları tanıyacaksın eşini de alırız, eşin başkalarının altında yatar, 25 yıl hapis yatarsın' dediler. Ben de korktum, bana gösterdikleri resimlerden bir kaç kişiyi tanıdığımı söyledim. Bir kaç gün sonra saat 01.30 sıralarında beni uyandırdılar yukarıya çıkardılar, M.A.'nın elinde uzun, B.'nin elinde kısa cop vardı bu coplarla beni dövdüler, kaba etlerime vurdular; 'Bizim dediğimiz her şeyi kabul edeceksin ancak evine böyle gidersin' dediler. Bu nedenle ben bana fotoğraflarını gösterdikleri kişileri tanıdığımı söyledim. Birkaç gün sonra eşim S.A.'yı, TEM Şubeye getirdiler, onu da gözaltına alacaklarını söylediler bu nedenle ben korktum ve söyledikleri her şeyi kabul ettim."
Aşık, adliyeye çıkarılmadan önce sağlık raporu için hastaneye götürülmediğini, doktorların TEM’de kendisini soymadan muayene ettiğini iddia ederek, "Polislerin bulunduğu ortamda, doktor darp cebir olup olmadığını sordu, yanımda polis memurları olduğu için korktum ve darp cebir olduğunu söyleyemedim" dedi.
Savcılık, soruşturma kapsamında Ahmet Aşık’ın tutulduğu kamera görüntülerini Afyonkarahisar Emniyet Müdürlüğü'nden istedi. Emniyet, nezarethane kamera kayıtlarının 10 gün kayıt yaptıktan sonra üstüne yeni görüntülerin kaydedilmesi nedeniyle Aşık’ın burada kaldığı döneme ait görüntülerin bulunmadığını bildirdi.
Savcılık, soruşturma sonucunda 25 Aralık 2017 tarihinde kolluk görevlileri hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi. "Örgütte yalan söylemek, tedbir olarak uygulanan önemli bir stratejidir" denilen takipsizlik kararında, şu ifadelere yer verildi:
"Bu haliyle Ahmet AŞIK'ın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgüt üyelerince insan haklarının ihlâl edildiği propagandası yapılarak Devletimizi Uluslararası kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmak, Terör Örgütü soruşturmalarını sulandırmak ve Terörle Mücadele edilmesinin önüne geçmek için örgütsel faaliyetler çerçevesinde şikayetçi olduğu kanaatine varılmıştır."
Ahmet Aşık, kararın kesinleşmesi üzerine Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu. Savcılık ise bireysel başvuru tarihinden sonra "suç işlemediğini bildiği halde şikayetçi olarak kolluk görevlileri haklarında soruşturma yapılmasına neden olması ve sonraki beyanında da iddialarında ısrarcı olması nedeniyle" Aşık hakkında iftira iddiasıyla dava açtı.
Anayasa Mahkemesi, 4 yıl sonra yaptığı değerlendirmede Aşık’ın iddialarının kabul edilebilir olduğunu ve Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlâl edildiğine karar verdi.
Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlâlinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine hükmeden Yüksek Mahkeme, başvurucuya 50 bin TL manevi tazminat ödenmesini de kararlaştırdı.
Kararın gerekçesinde, başvurucunun gözaltına alınırken sağlıklı olduğunu gösterir rapor dikkate alındığında gözaltı süresi içinde yaralandığı hususunda güçlü bir karine ortaya çıktığı ifade edildi. Kararda, "Somut olayda başvurucunun yaralanmasına açıklık getiren tutanak, belge, tanık beyanı veya başkaca delil soruşturma dosyasında bulunmamaktadır. Soruşturma makamınca da başvurucunun iddialarının aksine yaralanma biçimi ve nedenine yönelik makul bir açıklama getirilmediği anlaşılmıştır" denildi.
Söz konusu kararda, kimlikleri başvurucu tarafından tespit edilen şüpheli kolluk memurlarının soruşturmaya dâhil edilerek savunmalarının alınmadığı belirtilerek, Ahmet Aşık ile aynı dönemde nezarethanede tutulan kişilerin ifadelerinin alınmadığı, soruşturma makamlarınca bir kısım delilin toplanmadığı vurgulandı. Kararda, şu değerlendirme yapıldı:
"Yapılan tüm tespitler doğrultusunda soruşturmadaki usul eksiklikleri nedeniyle başvurucunun gözaltında yaralanmasına ilişkin olarak kamu makamlarınca makul bir açıklamanın yapılmadığı dikkate alındığında kötü muamele yasağının maddi ve usul ayrımı yapılmaksızın ihlâl edildiği değerlendirilmiştir. Her ne kadar başvurucunun iddia ettiği olaylar vahim nitelikte olsa da bu olayların gerçekliği veya kolluk görevlilerinin bilgi almak, cezalandırmak veya yıldırmak amacıyla kötü muamelede bulundukları yönünde yeterli bilgi olmaması nedeniyle başvurucu hakkında İnfaz Kurumunca düzenlenen sağlık raporundaki tespit edilen yaralanmanın niteliği de dikkate alınarak şikâyet konusu olayın insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak nitelendirilmesi uygun görülmüştür."