Yazar Emrah Serbes, Ankara’daki patlama sonrasında polisin yaralılara gaz sıktığı iddiaları ile ilgili olarak, “İnsanların bugün Ankara Katliamı'nda aldıkları son nefes gaz bombası nefesiyse sonra tomalar gelip sokaklardaki kanı yıkamışlarsa bu çöküş alametidir” dedi.
Birgün'de yer alan habere göre; Emrah Serbes, İMC TV'de yayınlanan ve Soner Şimşek'in sunduğu 3 Manşet programına katıldı. Serbes, yazarlığı bırakmasıyla ilgili sorulan soruya, "Türkiye bugün cenaze evine dönmüş durumda. Halkımızın başı sağ olsun. Akli dengelerimizi korumakta güçlük çekiyoruz. Tanıkları ve mağdurları olarak. Ben de bu ülkenin yurttaşıyım. Yazarlığı bıraktığımı açıkladıktan sonra daha fazla yazdım ve yazmaya devam ediyorum. Bu açıklama gündemde değil o yüzden" yanıtını verdi.
Ankara Katliamı ile ilgili sakin kalmanın çok zor olduğunu vurgulayan Serbes, "Maalesef, bugün sakin konuşmak çok zor. Sükunet sahibi olarak konuşmak çok zor. Türkiye yastaysa görevimiz öncelikle kurban yakınlarına ve yaralılara saygımızdan ötürü sakin olmaktır. Bu sükunet katillere ve saraydakilere öfkemin azaldığı anlamına gelemez. Bir ülkede insan hayatının önemi, ölen insanların sayısıyla ölçülmeye başlandıysa o ülkede çürümüş bir şeyler vardır. Bugün Türkiye'de çürümüş bir şeyler var. Ve bunların hepsi esasında bir çöküş alameti" ifadelerini kullandı.
Emniyetin canlı bombalardan haberinin olmamasının imkânsız olduğunu söyleyen Serbes, "Diyorlar ki 'Ankara Emniyet Müdürü görevden alındı.' Ankara'da emniyet mi vardı ki emniyet müdürü görevden alınsın! Bir suç basamağının en alt kademesindedir emniyet müdürü.”
“Ankara'yı biraz bilen bir insan olarak konuşuyorum. Güven Park ve çevresinde bin polis görev yapıyordu Gezi'den sonra. İnsanların saçı uzun diye sırt çantası var diye kontrol edip, taciz ediyorlar. Bir tane yabancı güvercin olsa bilirler. Peki iki tane canlı bomba kilolarca bombayla nasıl elini kolunu sallayarak geziyor? Haberlerinin olmama ihtimali var mı? Sıradan bir insan eğitim almadan canlı bomba olabilir mi? Himaye edilmeyen canlı bomba olabilir mi?" dedi.
Türkiye'nin Konya'da İzlanda'yı ağırladığı Euro 2016 Eleme maçı öncesi Ankara Katliamı'nda hayatını kaybeden 97 yurttaş için yapılan saygı duruşu sırasında bir grup seyircinin tekbir getirmesi ve yuhalaması hakkında konuşan Serbes, "Bu çok üzücü. Bunu kelimelerle anlatmak mümkün değil. Ölen insanların ortada yası varken maalesef böyle şeyler oldu" ifadelerini kullandı.
Serbes cenazesi hala ailesine teslim edilmeyen Aziz Güler hakkında ise şunları söyledi: "Sınırda cenazeler bekliyor. Sadece yaşayanlara değil cenazelere de zulüm var. Devleti şu an ele geçirmiş cuntanın sorunu sadece yaşayanlara değil, cenazelere de, yarallılara da.
Yaralılara gaz bombası atmak ne demek, 'Ben sizin yaralı halinizle de öldükten sonra da mücadeleyi sürdüreceğim' demektir. Bu faşizmdir."
Emrah Serbes, akrep arkasında cenazesi sürüklenen Hacı Lokman Birlik hakkında da "Sürüklenen cenazenin görüntülerinin yayılması insanları korkutmak için. Türkiye'de sadece solun ve devrimcilerin değil bütün halkın sokağa çıkmasını korkutmak için. Barış mücadelesini sürdüren insanları sindirmek için. Ne zaman insanların yüzü gülse, devlet umudu yok etmektedir. Bu devlet geleneği haline gelmiştir." dedi.
Emrah Serbes konuşmasının devamında şunları söyledi: "Hasan Ferit bu ülkede yaşayan devrimci bir çocuktu. Kendi mahallesinde uyuşturucuya ve fuhuşa karşı mücadele eden bir çocuktu. Ateş ettiler ve 5 kurşunla vuruldu. Bu hedef aldıklarını gösterir. 22 tutuklu sanık vardı 10 tanesi serbest bırakıldı.
Duruşmadan önce Hasan'ın dedesinin koluna girdim. Kontrol noktalarında bakıcısıyım dedim, yardımcı oluyorum dedim. Bir şekilde salona girdim. İlk yaptıkları şey 'Bu adamın burada işi ne?' demek oldu. Biri tanıdı, itiraz ettiler ondan sonra da hakim çıkartılmama karar verdi. Katiller anneye küfür ediyorlar, tükürüyorlar bunları görmüyor hakim ve benim duruşmadan çıkmama karar veriyor. Ben de çıkmayacağımı söyledim. Sonra herkesi çıkarınca çıkmak zorunda kaldım.
Hayatı durduramazsak hayat bizi durduracak. Barikatları güçlendirerek durdurulacak, sokakta durdurulacak hayat.
Hayatı durdurmak demek yeni bir yaşam, var olan duvarı aşmak demek. Bu mevcut hayat, hayat olsa yaşayalım. Ama öyle bir şey yok.
Bir de ulusal yas ilan ediyorlar. Bu devlette yönetime el koymuş cuntanın ve onun kukla hükümetinin yas ilan etmeye hakkı yok. Ben bu yası kesinlikle kabul etmiyorum. Bugün bir sloganın artık gerçekliğe dönüşme vakti geldi.
'Katil devlet hesap verecek' diye senelerdir aynı sloganı duyup, eşlik ediyorum.
Kendine insanım diyen her yurttaşın görevi bu sloganı hayata geçirmektir. Katiller yas ilan edemezler. Bu dalga geçmektir. Bir yandan katletmek bir yandan başınız sağ olsun demektir. Bunu kabul etmiyorum. Bu devletin yası Adalet Bakanlığı'nı işgal eden soytarının gülüşüdür.
Seçimle gitmiş bir dikta, cunta yok. Kimseye barış istediği için verilmeyecek. Barış, mücadele edenlerin olacak.
Bütün katliamlardan gözyaşından sonra benim inancım şudur; bu bir diktanın, cuntanın çöküş alametidir. Yani insanların bugün Ankara Katliamı'nda aldıkları son nefes gaz bombası nefesiyse sonra tomalar gelip sokaklardaki kanı yıkamışlarsa bu çöküş alametidir. Kanı yıkayabilirsiniz ama kanın kokusu çıkmaz. Bu iktidarın elinde kan var. Ne kadar yıkarlarsa yıkasınlar geçmeyecek.
Tayyip Erdoğan liderliğindeki Beştepe Cuntası'nda ve onun kukla hükümetinde okuma yazma bilen kim varsa Shakespear'in III. Richard'ını okumalı. III. Richard trajik sonuna giderken savaş meydanına giderken savaş meydanında atsız kaldığında 'Bir ata krallığım' diye bağırır. Ve Erdoğan bugün trajik sonuna giderken, bu ülkeden kaçmaya çalışırken 'Bir ata krallığım' diye değil, 'bir uçağa başkanlığım' diye bağıracak. 'Bir uçağa bütün sarayım, bir uçağa çaldığım bütün paralar ve bütün servetim' diye bağıracak. Ve ben de mutlaka orada olacağım. Son sözüm bu."