Fenerbahçe Sportif Direktörü Emre Belözoğlu, "Hakemler Fenerbahçe merkezli dizayn edilecek algısı yaptılar. Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki; bunların tümü birer tuzak ve bu algılara rağmen hakemlerden, kararlardan, ofsayt çizgilerinden, VAR adımlarından en fazla mağdur olan takım Fenerbahçe" dedi.
Belözoğlu, Göztepe maçının hazırlıklarının sürdüğü Samandıra'da basın mensupları ile bir araya geldi. Emre Belözoğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
"Tabii kazandığı halde konuşma isteğinin devam etmesi, kazandığı maça rağmen hala hakemin konuşulması bir strateji ve herkes bunu uygulamak istiyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. Tabii ki canın yandığında, yanlış kararlarda bunu dile getirmek gerekiyor. Sonuçta herkesin ortaya bir mücadele koyduğu, maddi manevi emekler verdiği bir sistemde her takımın amacı, beklentisi düzgün işleyen bir sistemde yarışmaktır. Adalet dediğin şey de o. Adalet dediğin şey tek taraflı işliyorsa o zaten sistemi direkt güvenilmez kılıyor. Kazansan da kaybetsen de hakem odaklı konuşmak belli ki bir strateji ancak bu samimi değil. Ben sezon başında da dile getirdiğim noktadayım; "hata ile kasıt arasındaki farkı görebiliyoruz." Şu an kasıtlı olarak yapılan şeyleri net bir şekilde görebiliyoruz artık. Bu işin kolay bir iş olmadığını, bu mesleğin ve sorumluluğun kolay olmadığını düşünüyorum. Milyonları ilgilendiren hakem atamaları konusunda çok daha üzerine düşünülmüş adımlar atılması gerektiğini düşünüyorum.
Hüseyin Göçek eğer bizim maçımıza geliyorsa; ki ben onun 4. hakemliğinden memnun değildim derbide. Çünkü saha kenarında çizginin tam üzerinde maç boyunca ortaya konan tavır ve hareketlere karşı hiçbir şey yapmadı, saha kenarında hakemlere baskı kurmaya çalışan beş kişiyi bir kere bile oturtamadı, herkes maçı ayakta izledi ve hakem bunu tamamen görmezden geldi.
Ancak buna rağmen şunu da söylemeyi istemiyorum: 'Neden maçımıza Hüseyin Göçek atandı?' demek istemiyorum. Çünkü ben Hüseyin Göçek'e güvenmek istiyorum. Hüseyin Göçek dahil bütün hakemlere güvenmek istiyorum. Kim geliyorsa futbola, futbolun değerlerine hizmet edecek; işini sahanın içinde yapsın biz bundan yanayız. Hüseyin Göçek özelinde aklıma en yakın bu geldiği için bunu söyledim. Zaten hakemlere dair camiamız her şeyi adeta kayıt tutuyor gibi; isim isim maç maç şu hakemle şu kadar maçı kaybetmişiz, bunu böyle yapmışız, … diye bizim önümüze getiriyor zaten bütün doneleri. Ayrıca biz kulüp olarak da hangi hakem ne yapmıştı, sadece bizim maçlarımızda genel anlamda neler yapmışlardı bunu tek tek tutuyoruz, her şeyi biliyoruz. Ama ben bunu kullanma derdinde değilim. Bizim en büyük talebimiz ve isteğimiz sisteme güvenmek, adaletli olduğuna inanmak ve Hüseyin Göçek dahil bütün hakemlere güvenmek…
Neden çünkü zorlu süreçler başlıyor herkes için. Sporcular için teknik adamlar için yöneticiler için ve tabi ki hakemler için. Ligin artık sonuna doğru geliniyor. Lütfen kimsenin hakkı yenmesin, emek dışında sonuca hiçbir şey etki etmesin. Burada Fenerbahçe'nin hakkını korumak bizim en büyük görevimiz ve bunun için en büyük mücadeleyi vereceğiz. Ama hakemlerin Beşiktaş derbisi öncesinde olduğu gibi gerçek olmayan iddialarla gündeme getirilmesi, Galatasaray maçı öncesinde gündeme getirilmesi, baskı altına alınmaya çalışılması, yanlı yönetime mecbur kılınması doğru değil diyorum. O zaman da aynı şeyi savunuyordum şu anda da aynı şeyi savunuyorum.
Doğru olmayan bu hamlelerin karşılığı alındı mı? Derseniz; evet, onlar tarafından alındı. Ancak önemli olan şu, biz bunu yapmayan bir camia olarak bizim de bunu yapmamız mı isteniyor? Biz de bu yolu mu izleyelim isteniyor? Hakemi etki altına al, kazansan da konuş kaybetsen de konuş, maçtan önce konuş, baskı kur, … durumuna prim veriliyorsa, bu sistem çalışıyor ve bunu yapanlar sonuç alıyorsa ki aldıklarını gördük ve buna bir önlem alınmadığını da gördük, o zaman demek ki herkes bunu yapabilir. Bu doğru değil. Spor yöneticiliği bence fotoğrafa daha büyük bakmaktır. Kulübünün, takımının çıkarlarını gözetmektir, kulübümüzün menfaatlerini gözetmektir ama bu noktada haksızca hamleler yapılmasına, gözümüze de parmağın sokulmasına da müsaade etmeyiz. Bunu yaparlarsa biz de kendimizce her takımın yaptığı gibi stratejik davranmak zorunda kalacağız. Ortam gerilecek. Kim beslenecek bundan? Biz gerilim yaratmak, manipülatif ortamdan beslenmek isteyen taraf değiliz. Hüseyin Göçek'in maça gelip hakkaniyetli yöneteceğine inanıyorum. Zorbay Küçük adlı hakem, Trabzon'da kırmızı kartı vermedi, tüm futbol gündeminin konusu oldu. Buna karşılık bir hafta sonra çok önemli bir maça atanıyor. Bunları sorgulamak, takip etmek, konuşmak bizim görevimiz mi olmalı bizim görevimiz olmamalı mı? Ligin en kritik haftalarında atamalar yapılırken daha farklı parametreleri, kuralları ve değerleri olmalı MHK'nın veya görevli kişilerin. Bu çok ciddi bir sorumluluktur. Soru işareti ile başladığın zaman bu işe o zaman arkasını doldurabilecek her şeyi hazırlıyorsun zaten potansiyel olarak. Hata da yapsa, doğru da yönetmeye çalışsa, her ne olursa olsun biraz daha kendi hakemlerini koruyacak adımlar atılmalı MHK tarafından. Sonuçta Türk futbol ailesi olarak, hakemler de bizim hakemleriniz sonuçta, biz böyle hakemleri dışlayacak politika izlemeyiz öyle bir derdimiz de yok. Ama kendi hakemlerini koruyacak sistemin çok daha detaycı, çok daha fazla ince eleyip sık dokuyarak bu atamaları yapmak lazım. Yabancı hakem konusu gündemde örneğin; istemiyoruz biz yabancı hakem falan. Sen hakemlerle birlikte tüm sistemi düzgün bir seviyeye çekmek adına gerekenleri yaparsan, adaleti sağlarsan elbirliği ile gereken seviyeye gelirsin.
Ancak sen gereken adımları atmazsan zaten problemli olan sistemi daha da soru işaretleriyle dolu sorgulanır hale getirirsen, yaptığın hatalar sürekli hale gelirse ya da örnek vereyim; Fenerbahçe gol atıyor o kural bir hafta sonra başka şekilde uygulanıyorsa, Fenerbahçe penaltıdan gol kaçırıyor bir hafta sonra başka kurallar uygulanmaya başlıyorsa işte bu sorgulanır. Sen bir doğruya inanır, etik ve adil olur, güncellenen ve uygulanan kuralları da bu doğrultuda yaparsan ve duruşunla, yaptıklarınla toplumu inandırırsan başarılı olursun. Herkes de sahip çıkar. Yöneticiler de kazandığı maçtan sonra dile getirirlerse "kazandık ama bu aslında bizim hakkımız olmayan bir goldü" diyebilecek cesareti gösterirse, özete herkes bir adım atarsa bu sistemi düzeltiriz, sorunlar çözülür. Ama burada bakıyorsun adam haksız, ona rağmen bastırıyor. Herkes mağdur, haklı olan da mağdur haksız olan da. Başarıya giden her yolu kendimize mübah göreceksek o zaman bu yola çıkmamak lazım. Hakemler üzerinden algıyı bırakacak herkes.
Camiadan sürekli tepkiler de alıyoruz ama biz bunu göğsümüzde yumuşatacağız. Fenerbahçe taraftarı bizim niyetimizi biliyor, Fenerbahçe'nin hakkını yedirmeyiz. "O yüzden diyorum hata ve kasıt arasındaki farkları görüyoruz." Gözümüze parmağı atmasınlar artık biz görebiliyoruz bazı şeyleri ve hakkımızı da yedirmeyiz. Hakkaniyetli gidecek, hak eden kazanacak. Son düzlüğe gelindi mi ona öyle buna böyle, bunun lobisi bunun kulisine göre değil, herkes hak ettiğini yaşayacak. Bu kadar teknoloji gelişti, bu ülkede futbola bu kadar ilgi var ve destek varsa her şey daha doğru yapılabilir. Hakemler daha doğru, düzgün ve soru işareti olmadan atanabilir, bu tip kritik adımlar daha ince eleyip sık dokunarak yapılabilir.
Nihat Özdemir'in en iyi VAR sistemi bizde açıklamasına dair soru üzerine: Türkiye Futbol Federasyonu'nun başındaki kişi Nihat başkan, benim de yöneticiliğimi yaptı. Geçen sene A Milli Takım kaptanıydım, çok güzel günlerimiz geçti beraber. O görevin başında olduğu için tabi ki korumak adına, değerli göstermek adına açıklamalar yapacaklardır. Olması da gerekir kurumunu korumak adına. Ama VAR'ın işleyişi benim gözümde yeterli değil. Çizgi sistemi Türkiye'de diğer büyük liglere göre çok geride, gerçekçi olmamız lazım. Gol, taç, ofsayt çizgisi sistemimiz ne yazık ki çok geride. Bunu görüp, farkında olup gereken adımları atarsak işte sistemi o zaman daha doğru korumuş oluruz.
Şu an ligimizde üç takım puansal anlamda birbiriyle aynı noktada. Sanıyorum en son 28 yıl önce böyle bir durum olmuş. Biz Fenerbahçe olarak puan tablosu anlamında herkes kadar şanslıyız. Diğer takımlara göre daha iyi, derinliği olan bir kadromuz var bence. Ancak daha sezon başlamadan Fenerbahçe odaklı algılar devreye sokuldu. Önce Fenerbahçe kesin şampiyon dendi, daha lig başlamadan şampiyon ilan edildi takımımız. Biz buna dair gerçekleri vurgulayıp bu algıyı bertaraf ettikten sonra bu kez bir diğer algıyı devreye soktular; hakemler Fenerbahçe merkezli dizayn edilecek algısı yaptılar. Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki; bunların tümü birer tuzak ve bu algılara rağmen hakemlerden, kararlardan, ofsayt çizgilerinden, VAR adımlarından en fazla mağdur olan takım Fenerbahçe. Biz her şeye rağmen takımımıza inanıyor ve güveniyoruz; ilk gün ne söylüyorsak onu söylüyoruz. İlk açıklamalarımdan bu zamana kadar baktığınıza çok farklı bir şey görmüyorsunuz, inandıklarımı söylüyorum.
Ben herkesin eşit şansı olduğunu düşünüyorum, Fenerbahçe'nin mevcut kadrosu ile şampiyonluğu sonuna kadar kovalayacağını ve sonunda Allah'ın izni ile kupayı kaldırabilecek takım olduğunu düşünüyorum. Bunu için de mücadele edeceğiz.
Bütçesel anlamda her sene biraz daha daralıp, genç ve potansiyeli olan oyuncuları takıma kazandırıp, yarın bir gün Avrupa'ya satabileceğimiz şekilde onların gelişimlerini sağlayıp bu şekilde bir sistem kurma odağındayız. Hem Türkiye'de hem de UEFA'da finansal anlamda kulüplerin sorumlulukları var. İnşallah bu sene Şampiyonlar Ligi'ne katılma sürecinde bu sefer UEFA'nın da kendi içinde bir sorgulaması olacak. Ne kadar oyuncu sattın, hangi oyuncuları aldın, bu oyuncuları alırken hangilerini gönderdin gibi sorgulara da muhatap olunacağı için Fenerbahçe'nin kendi içindeki genç oyuncuları değerlendirecek projelerle stratejik davranması gerekiyor. Tabii ki bizim önceliğimiz Fenerbahçe'nin başarısına hizmet edecek oyuncuları kulübe kazandırmak. Fenerbahçe'de başarılı olamayıp kendisini ispatlayamayan oyuncuyu bu pazara sunamazsın gerçekçi olmak lazım. Bizim amacımız önce Fenerbahçe'de başarılı olması, Fenerbahçe'nin başarısında katkısı olması, şampiyonluklarda katkısının olması daha sonra da yapabiliyorsak Avrupa'ya satmak Vedat Muriqi gibi Jailson'da olduğu gibi Eljif'de olduğu gibi. Türk kulüpleri olarak bunu yapmak zorundayız. Çünkü futbol ekonomimiz doğrultusunda ülkemizde şu anda geçmişe kıyasla büyük takımların bütçeleri çok geride ve daha da geride olması gerekiyor. Her takım artık daha kısıtlamaya girmek zorunda."