Emre Kongar
(Cumhuriyet - 17 Haziran 2012)
Değerli okurlarım anımsayacaklar, bundan iki pazar önce AKP’nin Anayasa Mahkemesi’nde yaptığı savunmadan pasajlar aktarmıştım.
Bugün sıra Fethullah Gülen’de.
***
Doğan Akın, t24 adlı internet haber sitesinde yine son derece ilginç bir işe imza attı, 11 Haziran 2012 tarihindeki yazısıyla Fethullah Gülen’in DGM önünde yaptığı son savunmadan bazı bölümleri anımsattı.
Siyahla vurguladıklarım, Doğan Akın’ın bu yazısından alıntıladığım bazı cümlelerin arasına serpiştirdiği açıklayıcı ara başlıklardır:
Somut eylem yok, kitap-kaset var
- İddianamede, somut hiçbir eylemden bahsedilmemiş, müvekkilimizin kitap, kaset gibi yazılı ve görsel eserlerindeki düşünceleri ile sosyal faaliyetleri, yani düşünce ve inançları suçlama konusu yapılmıştır.
Basın Kanunu ve masumluk karinesi ihlal edildi
- Sayın Savcı Nuh Mete Yüksel, müvekkilimiz hakkında hazırladığı iddianameyi kitap şeklinde çok sayıda bastırarak, mahkemeye sunmadan önce basına dağıtmış ve böylece Basın Kanunu’nun 30. maddesini ihlal ederek müvekkilimiz aleyhinde kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır.
Özel sohbet kasetlerinde aleniyet yoktur
- Kaldı ki, üzerinde bazı teknik işlemler yapılarak sanığın çeşitli konuşmalarının tahrif edilerek oluşturulan kasetler hukuka uygun delil olarak kabul edilemezler.
Sohbet kasetlerini kim, hangi yöntem ve amaçla elde etti?
- Burada asıl sorun kasetlerin içeriği değil, bunların delil olarak kabul edilip edilemeyeceğidir.
Nasıl kayıt ve muhafaza edildiği belirsiz sesler delil olamaz
- Anayasa Mahkemesi,19.08.1971 tarih ve Esas 1971/K1, K 1971/67 sayılı kararında … bant kayıtlarının ispat gücünü reddetmiştir.
Buna göre, nasıl kaydedildiği ve muhafaza edildiği belli olmayan ses veya görüntü bantları delil olarak kullanılamaz.
Ses ve görüntü bantları mahkûmiyet kararına yetmez
- Bu tür bilgisayar çıktıları, e-mail, CD, bant ve yazıların davamızda delil olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir.
- Yargıtay’ımız da müstekar kararlarında, tahrifat iddiası bulunmasa dahi ses bantlarının tek başına delil vasfını taşımayacağını açıkça ortaya koymuştur.
(CD ve disketler) Usulüne uygun doldurulmamışsa muhakemede kullanılamaz
- Hatta, diğer delillerle desteklense dahi ses veya görüntü bantları, bilgisayar CD ve disketleri, usulüne göre doldurulup muhafaza altına alınmamış ve yine usulüne uygun bir şekilde mahkemeye delil olarak sunulmamış ise, söz konusu bantlar hiçbir şekilde delil niteliğini taşımazlar ve bunlar delil olarak muhakemede kullanılamazlar.
- Bunların son aldığı şekle bakarak daha önce hangi şekilde olduklarının tespit edilebilmesi; başka bir ifade ile bunlar üzerinde yapılan değişikliklerin saptanabilmesi özel ihtisas ve teknik bilgi gerektiren bir durumdur.
Bilgisayar çıktılarına müdahale edilebilir
- İddia makamının sayın mahkemeye sunduğu yazıların bir kısmı bir bilgisayar çıktılarından ibarettir.
- Kaldı ki bunların gerek ortaya çıkarılışı, gerekse şu andaki hali müdahaleye açık durumdadır. Yani bunlar kolaylıkla değiştirilebilir. Dosyada yer alan bilgiler ışığında, bu verilerin kesinlikle dokunulmadan korunduğu ve tahrif edilmediği söylenemez. Ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden birisi olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince, bu konuda küçük bir şüphe dahi bulunsa mahkeme bunları delil olarak kullanamaz.
***
Akın’ın yazısının tümü, t24 internet sitesinden okunabilir.
Dava 2008 yılında Yargıtay’ın da onamasıyla beraatla sonuçlanmıştır.
Sevgili içerdeki ve dışardaki okurlarım, gördüğünüz gibi, bugün “Türkiye’yi yeniden biçimlendiren” AKP-Gülen Cemaati ittifakı, ayrı ayrı oturdukları sanık sandalyesinde evrensel hukuk kurallarına sığınıyor…
Çok güzel savunmalar yapıyorlar!
Bugün uyguladıkları hukuk ve özellikle Silivri’deki mahkemelerde olup bitenler bu savundukları ilkelere ne kadar uygun acaba!?..