Taraf gazetesinin yazarı Emre Uslu Habere Dikkat internet sitesindeki yazısında, Polis Akademisi'ndeki görevinden uzaklaştırılan Önder Aytaç'ın korumalarının görevden alınarak öldürülebileceğini söyledi.
Uslu, "Terör örgütünün en tepe isimleri Abdullah Öcalan, Murat Karayılan ve Cemil Bayık tarafından hem de defalarca hedef gösterilmiş, tehdit edilmiş bir akademisyenin korumalarının geri çekilmesi ”onun vücut bütünlüğünü de bu dünyadan kaldırın” anlamına gelmiyor mu?" diye sordu.
Uslu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Önder Aytaç hakkında verilen bu karar sonucu öldürülürse Moskova’da bizzat Putin’i eleştirdiği için Rus iktidarı tarafından hedef gösterilen ve sonra da öldürülen gazeteci Anna Politkovskaya dan farkı olmayacak. (...) Ben Erdoğan’ın bunu isteyeceğini sanmıyorum. Usta’dan fazla ustacı olanların bu hezeyanının yine Erdoğan’dan döneceğini düşünüyorum."
Emre Uslu'nun Habere Dikkat internet sitesinde "Önder Aytaç'ı vurun!" başlığıyla yayımlanan (15 Ekim 2012) yazısı şöyle:
Önder Aytaç Başbakan’ın son altı aydır yoğun bastırması sonucu sonunda Polis Akademisindeki görevinden uzaklaştırıldı. Aytaç’ın coşkulu üslubunda zaman zaman eleştirilecek oranda aşırılığa kaçtığını ben de kabul ederim. Doğrudan kendisine eleştirilerimi yönelttiğim de çok olur. Hatta farklı düşündüğümüz noktalarda birbirimizi eleştirdiğimiz yazılarımız da mevcut. Ancak Aytaç’ın o meşhur twitinde Erdoğan’a küfür etmediğine kalıbımı basarım. Bu konu mahkemeye düştü burada olmazsa öbür tarafta taraflar hesaplaşacak.
Ancak o küfür iddiasının atına saklanan büyük bir oyun ve operasyon var. Özellikle son altı aydır artarak sürdürülen bu oyun ve operasyonu görmek ve göstermek, Erdoğan’ın yandaş basınına rağmen, vicdanı olan herkesin sorumluluğu.
Özellikle Başbakan’a yakın medya bunu sanki Başbakan’a küfür ettiği için atıldı gibi yansıttı. Bu kesinlikle doğru değil. O twitten çok önce Erdoğan’ın Polis Akademisi ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkililerine bu adamı atacaksınız talimatı verdiği Polis Akademisinde konuşulan herkesin bildiği bir ”sır.” Yani Aytaç’a yönelik tam anlamıyla psikolojik harekat yapılıyor. O twit de 28 şubat yöntemleri gibi bir yöntemle çarpıtılarak hem de 15 gün sonra medyaya yansıtıldı. Yani amaçlanan bir medya linçiydi ve bu yapıldı.
Erdoğan’ın Aytaç ile ilgili yaptıklarına Allah şahit. Ona tetikçilik yapanların da bu dünyadaki mahkemelerde olmazsa Allah’ın mahkemesinde hesabını vereceklerine şüphem yok.
Erdoğan’ın talimatıyla Aytaç’a yönelenlerin mahşerde vereceği hiç bir hesabı yoksa Önder Aytaç üzerinde son altı aydır estirdiği bastırma ve yıldırma siyasetinin hesabını vereceğini söyleyebilirim. Bu dünyada tetikçilerinizi kullanarak, medyadaki etkinliğiniz kullanarak, kapalı kapılar arkasında planlar ve kumpaslar yaparak operasyonlar yapar hesaptan da yırtabilirsiniz. Ama adil olan Allah öbür dünyada Başbakanları ve tetikçilerini ayrı bir mahkemede onların zulmüne maruz kalmış insanları ayrı mahkemede yargılamıyor nasılsa. Hesap kapalı kapılar ardındaysa arşın mahşerde.
İktidar sahipleri tetikçi gazete(ci)leri kullanarak doğruyu yanlış yanlışı doğru göstermede mahir olabilirler. Bu anlamda bu yazacaklarım da onların hay-huyları arasında kaybolup gidebilir de. Ama en azından duyarlı kamuoyunun Başbakan Erdoğan ve adamlarının Önder Aytaç üzerinde son altı ayda uyguladıkları yıldırma siyasetini kayıtlara geçirmek bir aydın sorumluluğu. Anlatayım:
Erdoğan küfür iddiasından Aylarca önce Polis Akademisi yetkilileri ve Emniyet Genel Müdürü’nü yanına çağırıp Önder Aytaç’ı atacaksınız diye talimat verdiği son altı aydır Polis Akademisinde konuşuluyor. Hatta Polis Akademisi Başkanının ben atamam dediği bunun için yasal değişiklik gerekiyor dediği de ifade ediliyor. Bunun karşısında Erdoğan’ın da ”Aytaç’ı okuldan atmak için kanun çıkarılması gerekiyorsa kanun çıkarayım” dediği söyleniyor. Yeniden hatırlatayım. Bu olay yeni bir mesele değil. Kökeni en az altı ay önceye gidiyor.
Aytaç da bunu yazdı. Şimdi vicdanı olan biri çıkıp şu soruyu sorması gerekmiyor mu: Sayın Başbakan sizi son on yıldır desteklemiş bir akademisyen son on ayda eleştirdi diye ekmeğinden etmek için gerekirse kanun çıkarayım bu adamı atın dediğiniz doğru mu? Bunu hangi vicdani duygularla yaptınız?
Önder Aytaç için değişik kanal ve kaynaklara ulaşıp kendisini susturmak için telkinlerde bulundunuz mu? Sonuçta Aytaç konvansiyonel medyada köşesi bile olmayan biri. Onun sadece internet platformunda yazdıkları sizi neden bu kadar rahatsız ediyor?
Sayın Başbakan, Önder Aytaç’ın peşine MİT veya başka bir istihbarat teşkilatını taktınız mı? Telefonlarını ve tüm irtibatlarını çıkarmak için talimatlar verdiniz mi ve istihbarat kurumları bununla yoğun bir şekilde ilgileniyor mu? Bundan muradınız nedir?
Son altı aydır Aytaç hakkında ipe sapa gelmez konularda onlarca soruşturma açıldı. Bunların sizinle bir ilgisi var mı? Yoksa birileri Usta’dan fazla ustacı mı kesiliyor da bir baskı mekanizması kurulmuş Aytaç’ı çarkları arasında un ufak etmeye kalkıyor?
Özünde bu yapılanlar sizin bizzat başınıza gelen 28 Şubat sürecindeki baskı ve yıldırma sistemlerinden farksız mı? Yoksa sayın Başbakan ”Düşmanınızın silahıyla silahlandığınız” için mu bunları yapıyorsunuz. Ya da bir tür düşmanına aşk sendromu mu bu? Bu nedenle mi düşmanlarınız 28 şubat generallerinin yaptığının benzerlerini siz de başkalarına uygulamaya kalkıyorsunuz?
Sayın Başbakan son 6 aydır Aytaç’ın maruz kaldığı baskı ve yıldırma sürecinin yakından tanığıyım. İnanın 28 şubatı yaşamış biri olarak bunlara yabancı değilim. Tıpkı 28 şubat generalleri gibi siz de yersiz korkularla hareket ettiğinizden dolayı bunları yapıyor olabilirsiniz. Tıpkı 28 şubat generallerin yersiz korkuları ile sizden korkup kendilerini ve sistemi sizden korumak için onlar da sizin Aytaç’a yaptığınızı size yapmıştı. Medya kampanyalarıyla linç edilmiştiniz örneğin. Bu gün Aytaç bunlara maruz kalıyor. Mahkemelere verilip yersiz ve haksız tutuklanmıştınız. Hakkınızda uyduruk müfettişler görevlendirilmiş onlarca dava açılmıştı. Bu gün sizin talimatınızla Aytaç aynısını yaşıyor. Hakkında onlarca soruşturma ve davalar...
Tıpkı generallerin size yönelik boş vehimleriyle hareket edip yanıldıkları gibi siz de Aytaç’a yönelik boş vehimleriniz sayesinde yanılıyorsunuz sayın Başbakan. Tıpkı o süreç sizi bilediği gibi bu süreç de Aytaç’ı ve onu sevenleri biliyor. Yani yıldırmıyor sindirmiyor sindiremiyorsunuz. Oysa aklın yolu bir. Aytaç bu yöntemlerle sinmez sindirilmez. Onu en yakından tanıyan biri olarak söylüyorum.
Aytaç’ın yazdıklarından rahatsızsanız –ki bu anlaşılabilir- yapmanız gereken ona baskı yapmak değil. Bu onda ters teper. Onunla konuşursanız, inanın bam başka bir Aytaç görürsünüz. Bu sorununuzu –her neyse- daha kolaydan çözmenizi sağlar. İnanmıyorsanız Aytaç’ı konuşarak ikna eden Cemil Çiçek’e sorun.
Sayın Başbakan Aytaç ile her ne sorununuz varsa ve her nasıl çözmek istiyorsanız sizin bileceğiniz bir mesele bu. Kendi yöntemlerinizi uygulayacaksınız. Burası beni ilgilendirmiyor. Ama bir dostu olarak Aytaç hakkında yapılan bir uygulamadan dolayı dehşete düşmüş durumdayım. Terör örgütünün öldürülecekler listesinin başındaki bir kişinin korumalarını çektirmişsiniz. Doğrusu bu Aytaç’ın umurunda da değil. Konuştuğumda ne olacak ölürsem şehit olurum diye sorumsuz açıklamalar yapıyor. Bu sorumsuz tutumundan dolayı da ona çok kızıyorum. Bu beni dehşete düşürüyor. Sayın Başbakan her ne yapıyorsanız yapın nasıl kavga ediyorsanız edin. Ama Önder Aytaç’ı PKK terör örgütünün açık hedefi yapmanız size yakışmaz. Bu kavga buralara düşmemeli düşürülmemeli.
Sayın Başbakan belki farkında değilsiniz ama terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın ismini vererek tehdit ettiği ve hedef gösterdi. Siz ise Önder Aytaç’ın korumalarının çektirilmesi için talimat vermiş olmalısınız ki onun korumaları çekildi. Sizin talimatınız olmadan bizzat terör örgütünün hedefindeki bir akademisyen hakkında hem de iki farklı tarihte koruma kararı düzenlenerek korumaları çektirilip hedef haline getirilmez. Bunu güvenlikle uzaktan yakından ilgilenen hemen herkes bilir. Aytaç’ın korumalarını neden çektirdiniz?
Korumalarının çekilmesinin amacı nedir bilemem ama bunun anlamını biliyorum; Önder Aytaç’ı vurun!
Medyadaki tetikçiler Ataç’ın itibarına hemen her gün saldırılar yapıyor. Buna alışkınız ve özellikle Ergenekon sürecinden sonra Aytaç da bu konuda şerbetli. Ancak terör örgütünün en tepe isimleri Abdullah Öcalan, Murat Karayılan ve Cemil Bayık tarafından hem de defalarca hedef gösterilmiş, tehdit edilmiş bir akademisyenin korumalarının geri çekilmesi ”onun vücut bütünlüğünü de bu dünyadan kaldırın” anlamına gelmiyor mu?
Önder Aytaç hakkında verilen bu karar sonucu öldürülürse Moskova’da bizzat Putin’i eleştirdiği için Rus iktidarı tarafından hedef gösterilen ve sonra da öldürülen gazeteci Anna Politkovskaya dan farkı olmayacak. Evet Anna öldürüldü ama onun ölümü Putin’in diktatörlüğünü bir kez daha tecil etti. Evet Putin iktidarda ama bir zalim olarak.
Ben Erdoğan’ın bunu isteyeceğini sanmıyorum. Usta’dan fazla ustacı olanların bu hezeyanının yine Erdoğan’dan döneceğini düşünüyorum.