Emre Uslu
(Taraf - 8 Eylül 2012)
28 Şubat’ın mağduru bir iktidarın gözetimi ve denetimi altında, 28 Şubat’takine benzer bir psikolojik harekât kampanyası Taraf’a ve Taraf dışında yazan bazı liberallere karşı yürütülüyor. Taraf’ın tutumu elbette eleştirilebilir. Bazı yazarlar zaten uzun süredir eleştiriyor. Ancak son dönemdeki operasyon sadece bir entelektüel eleştiri değil. Basbayağı bir psikolojik harekât operasyonu yapılıyor. Taraf’ın hedef seçilmesinin bir nedeni var: konvansiyonel medyanın bir kurum olarak nerdeyse tamamının sindirilmesine rağmen Taraf’ın hâlen bir kurumsal alternatif olarak varlığını sürdürmesi.
Ben Taraf’a yönelik yürütülen kampanya ile başka gazetelerde yazan liberallere yönelik kampanyanın arkasında aynı ellerin olduğunu düşünüyorum.
Mantık şu şekilde işliyor: Eğer Taraf olmazsa diğer medya organlarında yazan liberalleri birer birer susturmak kolay. Zira medya patronları ”liberalleri işten at” diyecek bir iradeye dayanacak durumda değildir.
Patronlar zaten ulusalcı bazı gazetecileri işten atarak bu iradeyi gösterdiler. Ancak İşten atılan ulusalcıların gidebileceği gazeteler var. Ancak onların AKP seçmeni üzerinde etkisi yok. Oysa liberaller öyle değil. Liberaller medyadan atılırsa ve Taraf’ta toplanırsa halen etkilerini sürdürebilirler. Bu nedenle önce Taraf bertaraf edilmeli sonra liberalleri teker teker halletmek kolay diye düşünüyorlar sanırım. Bu nedenle bir yandan diğer medya organlarında yazan liberaller yıpratılırken bir yandan da Taraf’a karşı operasyonlar devam ediyor. Taraf’ı itibarsızlaştırma hamleleri üç ayaklı bir kampanya.
Birinci ayakta Taraf’ın “uluslararası çevreler tarafından tabii ki İsrail ve Yahudi lobisi var işin içinde AKP’yi yıpratmakla görevlendirildiği” bu nedenle de AKP’yi bir proje çerçevesinde eleştirdiği yalanı üzerinden yürütülen bir kampanya yürütülüyor. Bu kampanyaya göre AKP hükümetinin hiçbir hatası yok ama tek hata uzun süre AKP’yi destekleyen ancak son zamanlarda desteğini çeken Taraf’ta.
Ancak kampanyanın bu ayağını yürütenlerin handikabı şu: AKP son bir yıl içinde o kadar kesimle ters düştü ki artık “Taraf’a bir uluslararası operasyonun parçası oldu” demek toplumu inandırmak için yetmiyor. Zira AKP sorun yaşadığı tüm kesimlere karşı aynı savunmayı yapıyor. AKP’lilere sorsanız, “AKP liberallerle sorun yaşıyor, liberaller sorumlu. AKP cemaatle sorun yaşıyor, cemaat sorumlu. AKP Abdullah Gül ile sorun yaşıyor, Gül ve çevresi sorumlu. AKP Cemil Çiçek ile sorun yaşıyor, Çiçek sorumlu. AKP Kürtlerle sorun yaşıyor, Kürtler sorumlu. AKP, İsrail, İran, Irak, Suriye, AB ve Rusya ile sorun yaşıyor ,AKP hükümeti değil bu ülkelerdeki hükümetler sorumlu. AKPTaraf ile sorun yaşıyor, Taraf sorumlu. Çünkü AKP yüzde 50 oy aldı, AKP sorumlu olsa halk bu kadar destek vermezdi”. Bu savunmaları dinleyen insanlar haliyle şu soruyu soruyor: Yahu AKP’nin hiç mi suçu, sorumluluğu yok?
Kampanyanın bu kısmı saydığım nedenle yeterince ikna edici olmadığından bu sefer Taraf’ı PKK ile ilişkilendirip özellikle muhafazakâr okur kesimleri üzerinde kısmen azalsa da halen devam eden itibarını sarsmak istiyorlar.
Somutlaştırayım. Önce Taraf’ın PKK’ya yakın bir yayın çizgisi izlediği fısıltı gazetesiyle kulaktan kulağa fısıldandı. Bu konuda insanlar her gün Taraf okumadığından “hayır yok böyle bir durum” diyecek durumda değiller. Özellikle PKK terörünün arttığı dönemde bu kampanya daha görünür hâle getirilip değişik mevzilerden kafalarını kaldıran tetikçiler de hep birden atışa başladı.
Burada esas konu Taraf’ın izlediği yayın politikası filan değil. Bu politika eleştirilebilir. Herkes bu politikayı kabullenmek zorunda değil. Şu da bir gerçek, Taraf’ın dilinin Kürt milliyetçiliğine kaydığını düşünen muhafazakâr bir okur kitlesi var. Bu çevre bana zaman zaman “PKK’yı eleştiriyorsun neden Taraf’ta yazıyorsun” diye eleştiriler de yöneltiyor. Bu eleştirilerin kampanyanın esasıyla ilgili değil. Çoğu samimi eleştiriler. Kampanya yapanlar işte bu samimi eleştirilerden hareketle Taraf’ı bertaraf etmeyi düşünüyor. Taraf’ın bazı okurlarında oluşan bu algıyı derinleştirip Taraf’ı itibarsızlaştırabilir miyiz, umudunu taşıyorlar. Esas konu Taraf’ın dili veya eğilimi değil. Konu Taraf’ın kontrol edilemiyor olması ve önümüzdeki sürecin konjonktür olarak, siyasal gelişmeler, PKK’nın tutumu ve Ortadoğu’daki gelişmeler nedeniyle AKP hükümetinin aleyhine olması. Bu nedenle de önümüzdeki dönemde girilecek ciddi sarsıntılı türbülansı uçaktaki yolculara haber verecek yayın olmasın istiyor iktidar çevreleri. Bu nedenle de Taraf’ı PKK yanlısı diye itibarsızlaştırıp özellikle AKP seçmeninin gözünde etkisini sıfırlamak istiyorlar. Kampanyanın üçüncü ayağı da Taraf’taki kişilere yönelik yürütülüyor. Burada doğrudan Taraf değil teker teker yazarlar hedef alınıyor. Altan ailesi başta olmak üzereTaraf’ta yazan ve muhafazakâr seçmen kitlesi üzerinde etkisi olduğu düşünülen yazarları teker teker yıpratmayı da hedefliyorlar. Bir yandan Taraf içinde bir fitne çıkabilir miyiz diye yürütülen bir kampanya. Öbür yandan bazı yazarları PKK’ya iliştirip etkisizleştirme çabaları devam ediyor. PKK’ya karşı net tavır alıp PKK’yı sert şekilde eleştiren yazarlara karşı da başka iftiralar ve yalanlarla yürütülen bir kampanya var. Bu kampanyanın Başbakan’ın medyayı suçlayan ve Taraf’ı ima eden son açıklamalarından sonra hız kazanması sanırım bir tesadüf olamaz. Doğrusu böylesi iç içe girmiş kompleks bir kampanyayı 28 Şubatçılar bile planlayamamıştı. Bu nedenle PKK’yı, terörü takip etmeyi bırakıp Taraf’ı ve bizi takip etmek için uğraşan kurumlar ne kadar takdir edilse azdır. Sonuçta Türkiye’de bir kurum, üç ayaklı, her ayağı birbiriyle ilişkili, karmaşık ve kompleks bir kampanyayı iktidar medyasının da desteğiyle başarıyla sürdürüyor.
Böylesi bir psikolojik harekât kampanyasını Taraf’a değil PKK’ya yöneltselerdi şimdiye kadar PKK’yı tuz buz ederlerdi. Sanırım Taraf çıktığı günden bu yana okurunun duası sayesinde şerbetlenmiş bir gazete. Bir türlü boğamadılar Taraf’ı. Sonuçta öldürmeyen yumruk güçlendiriyor...