'En çok ‘Çinçin Bağları’ dolmuşundan korkarım'

'En çok ‘Çinçin Bağları’ dolmuşundan korkarım'
T24 - Hürriyet gazetesi yazarı ve eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, “Özal’ın ülkeye yaptığını ben de basında yaptım. İşimi kaybederim korkusuyla yaşadım. Bazen kendimi ‘Etlik-Çinçin Bağları’ dolmuşunda görürüm. Benim korkum de budur” dedi. Tempo’nun mart sayısı için Ayşe Arman’ın sorularını yanıtlayan Özkök (3 Mart 2010) röportajın bazı bölümler şöyle:Bodrum katı evimize dönebiliriz korkusu“63 yaşında bir adam olarak sizi en çok ne korkutuyor?”“Hayatım boyunca işimi kaybedebileceğim korkusuyla yaşadım. Özellikle 2001 ekonomik krizinde bu yüzden uykusuz gecelerim oldu. Çünkü, 1929’daki Amerikan krizi hakkında çok kitap okudum, film seyrettim. O yüzden Tansu, uzun yıllar Ankara’daki küçük bodrum katı evimizi satmadı. Birgün oraya dönebiliriz diye. Ben de bazen kendimi ‘Etlik-Çinçin Bağları’ dolmuşunda görürüm. Ankara’nın sisleri içinde, o dolmuşların donuk sarı istikamet levhalarını hatırlarım. ‘Abartıyorsun’ diyebilirsin ama insan insandır ve herkesin korkuları vardır. Benimki de bu.”Ahmet Kaya manşetini daha yumuşak atardım“En büyük hata değil de hata diyelim. Mesela Ahmet Kaya çok sevdiğim bir müzisyendi, magazinciler gecesinde ben de oradaydım, ama o konuşmayı yapmadan kalkmıştım. Bugün olsa, onun hakkında o iki manşeti, daha yumuşak atardım. Gerçi aynı şey Ahmet Kaya için de geçerli, keşke öyle bir gecede düşüncelerini biraz daha yumuşak tonda dile getirseydi.”Babıali’ye devrim yapmaya geldim“İsmet Berkan, ben ayrıldıktan sonra yazdığı yazıda beni şöyle tarif etti: ‘Türk basınını sonsuza kadar değiştiren genel yayın yönetmeni.’ Bak bu konuda alçak gönüllü olmayacağım. Ben Babıali’ye devrim yapmaya geldim ve yaptım. Bazıları o devrimleri sevmedi, hatta nefret etti. Ama aklına güvendiğim profesyoneller, neler yaptığımı anladı ve takdir etti. Ben bu meslekte ağır siyaset yazarlarının tekeline son verdim. Hayatın bütün alanlarını, gazetecilerin iskânına açtım. Şarap yazıları yazan birinin de çok önemli yazar olabileceğini gösterdim. Ama en önemlisi, gazetecilerin, kendilerini hak etmedikleri kadar ciddiye alan ego balonlarına iğne soktum. En çok da kendimle dalga geçtim. Özal, bu ülkeye ne yaptıysa, ben de gazetecilik mesleğine onu yaptım.”Koltuktan kalkmak koydu elbette“Şimdi ‘Bu koltuktan kalkmak bana hiç koymadı’ dersem inanır mısın? Kimse inanmaz. Samimi olmak lazım. Koydu elbette. Ama ben son beş yıldır kendimi buna iyi hazırladığımı düşünüyorum. Bu konuda Tansu (eşi) bana çok yardımcı oldu. O zaten acayip bir insandır. Her an her şeyden vazgeçip, her şeyi kaybedip, küçük bir eve dönmeye ve en tuhafı da orada mutlu olmaya hazır bir ruh halindedir.”Ahmet Kekeç’te edebi haz buluyorum “Gerçekten ciddiye almadığım kişiyi okumam. Komplo teorilerini ise artık gülmek için bile okumuyorum. Okuyanların bana anlattığına bakılırsa Türkiye’de benim üzerimden geçinen epey yazar varmış. Bu fikir asalaklığından kendileri memnunsa, iflah olmaz bir narsist olarak ben de memnunum. (Gerçekten hiçbirini okumuyor musunuz? Sorusu üzerine) Yoo okuduklarım var. Mesela Ahmet Kekeç. Çünkü onda edebi bir haz bulabiliyorum. Hiç olmazsa okunmaya değer estetik bir yanı var.”Mumcu ve İpekçi efsaneleriyle yetinemeyiz Siz Mumcu ve İpekçi gazeteciliğini katır kutur ve sıkıcı mı buluyorsunuz?“Evet, bugünden geriye baktığım zaman son derece katı ve sıkıcı buluyorum. Ama bu onları suçlamak, eleştirmek, küçümsemek değil. Tam aksine çok önem- siyorum. O gün öyleydi. Ama artık ‘Ağır ol da molla desinler’ gazeteciliği bitti. Onların döneminde gazetecilik daha kolaydı. Merak ediyorum Abdi Bey bugün yaşasaydı acaba yaptığı gazete nasıl olurdu? Alın o dönemin gazetelerini bugünkülerle yan yana koyun ne demek istediğimi anlarsınız. O rol modelleri, bugün artık mesleği kurtarmak için rol modeli olamaz. Yani sadece bu efsanelerle yetinemeyiz.”Bilge Emeç’in sözlerine alındımÇetin Emeç’in eşi Bilge Emeç, Vatan gazetesine verdiği demeçte sizden de söz ediyor. Emeç’in ölümünden bir yıl sonra Hürriyet Vakfı’nın bir gecesinde Günay’a gidip hep birlikte göbek atmışsınız.“Evet ben de okudum. Çok da alındım. Hayatımda Günay’a iki defa gittim. Orada da göbek atmadım, sadece şarkı dinledim. Tahmin ediyorum başka bir şeyi kastediyor. Çetin Bey’in ölümünden bir yıl sonra bir Sedat Simavi Ödülleri gecesinden sonra Home Store diye bir yer vardı, oraya gitmiştik. Orası göbek atılacak bir yer değildi. Evet dans ettik. Daha sonraki yıllarda da dans ettim. Zaten Çetin Bey’i anmanın en iyi yolu dans etmektir. Miles Davis ve Stan Getz, Astrud Gilberto dinlemektir.”“20 yıl boyunca her yıl anma düzenlediniz mi?”“Evet, 20 yıl boyunca her mart ayında Çetin Bey’in mezarı başına gidip, törende konuşma yaptım... Ama ben her yıl başka bir şey daha yaptım. Onunla birlikte öldürülen şoförü Sinan Ercan’ın mezarına gittim. Her yıl orada da Sinan’ın ailesi ile birlikte anma töreni düzenledik. 20 yıl boyunca sadece Doğan Hızlan benimle geldi. 20 yıl bunu içimde tuttum. Bilge Hanım bir kere bile gelmedi. Oysa o çocuk sadece Çetin Emeç’in şoförü olduğu için öldürüldü. O mezarın başında Sinan’ın çocuğunun büyüdüğünü gördüm ben. Ama Bilge Hanım görmedi. O yüzden bu sözlerine çok alındım. Telefon açmak bile içimden gelmedi.”Kaya hakkında daha yumuşak olabilirdimÖzkök, “Bugün olsa, Ahmet Kaya hakkında o iki manşeti daha yumuşak atardım. Mumcu ve İpekçi gazeteciliğini, bugünden geriye baktığım zaman son derece katı ve sıkıcı buluyorum” dedi.