Enerji Bakanı Albayrak: Nükleer santraller olmazsa olmazımız

Enerji Bakanı Albayrak: Nükleer santraller olmazsa olmazımız

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak Türkiye'nin enerji politikalarına ilişkin özellikle de nükleer santrallere yönelik daha  somut bir algı yöntemi izleyeceklerini belirterek "Nükleer olmazsa olmazımız" dedi. Türkiye'de nükleer karşıtı bir lobi oluşumundan da bahseden Albayrak,  “Nükleere karşıyız, kömüre karşıyız.” İstemezükçü yaklaşım var. Mesela kömür Türkiye’nin yerli enerji portföyünde yüzde 12. Kişi başı emisyonda Avrupa ülkelerinin 2’de, 3’de 1 düzeyinde olan bir ülkeyiz. Türkiye’nin bu yatırımların hepsini yapması lazım. İstemezükçülere bir tavsiyem var. Gelişmiş ülkelere gidin, termik santrallere bakın Avrupa’da. Bizim hem filtreleme hem de karbon emisyonlarına bakıldığında bazıları doğalgazdan daha çevreci. Şimdi yeni teknolojilerle düşük kalorili kömürleri bile randımanlı üretebiliyoruz. " dedi.  

Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın, Serpil Çevikcan'ın Milliyet'te "Total İyi Gösterge" başlığıyla yayımlanan  (21 Nisan 2016) yazısında öne çıkan açıklamaları şöyle:

Şükürler olsun, bu kışı kazasız belasız, önemli bir kriz yaşamadan geçirdik. Ortalama yüzde 5’lik ekonomik büyümeye paralellik arz eden enerji büyümesi gerçekleştirdik. Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından önemli projelerimiz var. ABD’li paydaşlarımız, “istikrarsızlık Türkiye’yi nasıl etkiler” dediklerinde; “Türkiye bulunduğu coğrafyada 13 yıldır bu resimle karşı karşıya. Irak’la başladı, Suriye ile devam etti. Biz bunlara alışığız” diyorum. Türkiye bunlara rağmen istikrarlı büyümesini, demokratik gelişmesini sürdürdü.  Hangi resim içinde olursa olsun böyle devam edeceğiz. Bardağın her zaman dolu tarafına bakarım. Geçtiği her engel Türkiye’ye yeni bir şey öğretiyor. Tecrübeli bir liderlik, siyasi kadro var. 7 Haziran-1 Kasım sürecinde Türkiye’nin yaşadığı dalgalı siyasi ve ekonomik iklim Türkiye’nin bir daha böyle bir istikrarsız döneme düşmemesi için bize ayrı bir yük yükledi.

 Yasal düzenlemeler gelecek

Dünyada enerji endeksi, gelişmişlik endeksiyle paralellik arz eder. Kurulu kapasitemizi 13 yılda 33 binden 73 bin megavatın üzerine taşıdık. Önümüzdeki 10 yılda en az 50 bin megavat daha eklememiz gerekiyor. Rekabetçi enerji maliyeti hane halkına kaliteli, uygun, istikrarlı, güvenilir enerji kaynakları sunma noktasında önemli sorumluluklar yüklüyor bize. Yasal yapısal düzenlemeler, yeni enerji yatırımları ve özelleştirme bağlamında projeler gelecek. 

Üretim, alt yapı, özel sektör tarafı var. Türkiye’deki en büyük sıkıntı şebeke alt yapısından kaynaklı. Türkiye’deki sistem, şebeke alt yapısı 30-40 yıllık. Bugün nüfus 80 milyon, kurulu kapasitemiz 73 milyon megavat. Şu andaki şebeke iki şeritli, çok çukurlu bir yol gibi. Bunu 4-5 şeride dönüştürüp yeni asfalt dökerek ciddi şekilde yenilememiz gerekir. Elektrikle ilgili dağıtım sisteminin çoğu özel sektöre devredildi.  Piyasa özelleşmiş olsa bile yatırımları somut ve rasyonel şekilde gerçekleştirmemiz gerekiyor. 21 dağıtım bölgesinde önümüzdeki 5 yılda 18 milyar TL yatırım yapılacak. TEİAŞ’ın ana omurgasındaki yatırımlarla ilgili bu yılın bütçesi 2.5 milyar TL. Marmara bölgesinde, Çanakkalegeçişinde büyük bir yatırım var. 

Yerli kaynaklara bakmak zorundayım

 Resmin geneline bakmak lazım. Maalesef Türkiye’de müthiş bir lobi algısı var. Faiz lobisi, gaz lobisi, ithal kömür lobisi, nükleer karşıtı lobi var. Lobiler haklı gerekçelerle, farklı şeyler söylüyorlarsa dinleyebiliriz ama statükocu anlayışla, istemezük diye bakıyorlarsa buna farklı yaklaşırız. Enerji arz güvenliğinde Trakya’da kaynaklarımız var. Gaza dayalı santral yapalım; “Hayır.” Benim yerli kaynaklarım varsa ben bunlara bakmak zorundayım. Yerli ve yenilenebilir. Yerli, çeşitlendirilebilir bir kaynak alt yapım varsa ithal kömürle yatırım yapmak bana makul gelmiyor. Yerli kaynağı ne kadar kullanabilirsek enerjinin maliyeti o kadar düşer. 

Yatırımcıya kılçıksız sunalım (Kömüre dayalı enerji yatırımları neden yetersiz kaldı?) 

İktidarımız döneminde elde edilmiş önemli kömür yatakları var. Burada birkaç sıkıntı var. Öyle bir kilit nokta ki Afşin Elbistan. Optimum bir çözüm bulmaya çalışıyoruz.  Zonguldak’taki süreç de. 4 senede tamamı çözülür mü; zor. Afşin A konusu yargısal bir süreç. Muhataplarla ortak bir menfaatte buluşabilirsek çözeceğiz. İTÜ’den rapor istedik. Yeraltı suyu ve zemindeki kaymayla ilgili çalışıyoruz.  Kesinlikle ve kesinlikle bizim milyonda bir bile riske atamayacağımız bir konu. C ve D’de ayrı bir süreç yürüteceğiz. Yatırımcı geldiğinde çok net bir şekilde şunu görmek istiyor: “Ben girdim aldım ama beni Ankara kapılarında süründürmeyin, bekletmeyin, oradan oraya koşturmayın.” Biz iziler noktasında mümkün olduğunca bir çok konuyu çözüp, kamu olarak tabiri caizse kılçıksız bir şekilde yatırımcıya sunalım istiyoruz. 

Çantacı değil yatırımcı

 

Yaptığımız yatırımlarla enerji arzında sıkıntı yaşamadığımız bir dönemden geçiyoruz. Çok fazla lisans başvurusu var. Enerjiyi kısa yoldan zengin olma aracı olarak gören, çantacı dediğimiz profilden ayırıp daha ciddi bir profilde yatırımcıya dönüştüreceğiz. Küçük küçük yatırımlar yerine orta ve büyük ölçekli yatırımları yönlendireceğiz. En uygun maliyetle alım garantisi sağlamayı istiyoruz. 

Türkiye en güvenilir partner (Doğalgazda son durum nedir? Rusya ile sorun yaşanıyor mu?) 

Biz güvenli bir partner olarak ödemelerimizi zamanında yaparak yükümlülüklerimizi yerine getiriyoruz. Arada ufak tefek teknik sorunlar yaşansa da kış aylarında bir problem yaşamadık. Enerji arz güvenliği, kaynak çeşitliliği Türkiye’nin çözmesi gereken konular. Çeşitli adımlar atıyoruz. Bölgemizde yoğun bir gaz potansiyeli var. Bunun oluşturduğu alt yapı, nakil yolları açısından Türkiye özellikli konumda. Bölgede çok sayıda gaz oyuncusuna dayalı bir süreç var. Türkiye bölgedeki en güvenilir partnerlerden bir tanesi. Öyle bir vizyon planlamalısınız ki bir bakarsınız Türkiye 10 sene sonra enerji ithal eden değil, ihraç eden, gaz ihraç eden bir ülke konumuna gelmiş olsun. 

Fiyatlarda indirim olabilir (İran’ın tahkim konusu ne zaman sonuçlanacak? Fiyata ne zaman yansıyacak?) 

Enerji fiyatlarının çok yüksek seyrettiği dönemlerde biz BOTAŞ üzerinden ciddi sübvansiyon yaptık. Fiyatları düşük değerde tutup destekledik. Oluşan süreç BOTAŞ’a çok ciddi görev zararları yükledi. Fiyatların da düşmeye başlamasıyla BOTAŞ’ın bilançosu toparlanmaya başladı. İran tahkimi de yeni bir fırsat doğurdu. İyileştirme ve fiyatlarda indirim olabilir. En kısa sürede diyorum ama bunun için tarih vermiyorum. Vatandaşımıza en kısa sürede nasıl yansıtırız diye çalışıyoruz. 

Nükleer olmazsa olmazımız

Nükleer karşıtı bir lobi var. “Nükleere karşıyız, kömüre karşıyız.” İstemezükçü yaklaşım var. Mesela kömür Türkiye’nin yerli enerji portföyünde yüzde 12. Kişi başı emisyonda Avrupa ülkelerinin 2’de, 3’de 1 düzeyinde olan bir ülkeyiz. Türkiye’nin bu yatırımların hepsini yapması lazım. İstemezükçülere bir tavsiyem var. Gelişmiş ülkelere gidin, termik santrallere bakın Avrupa’da. Bizim hem filtreleme hem de karbon emisyonlarına bakıldığında bazıları doğalgazdan daha çevreci. Şimdi yeni teknolojilerle düşük kalorili kömürleri bile randımanlı üretebiliyoruz. Nükleerle ilgili daha somut bir algı yönetimi izleyeceğiz. Nükleer olmazsa olmaz bizim için. 

Çevreci arkadaşlar Metmasor'a baksın  

Bütün dünyada 450’den fazla nükleer santral işletiliyor, 100’den fazlasının inşaatı sürüyor. Türkiye’nin nükleeri kullanmamasının ve sözde çevreci söylemlerle yapılmamasının hiçbir rasyonel tarafı yok. Fukuşima sonrası birçoğu ek güvenlik tedbirleri de ortaya konularak yapıldı. 

Fukuşima’ya rağmen bu kadar nükleer santral inşa ediliyor olması gözardı edilemez. Türkiye’yi gelecekteki durumlara hazırlamamız için nükleerden vazgeçemeyiz. ABD ziyaretinde de konuştuk. Özellikle Ermenistan’daki Metsamor santrali ciddi risk teşkil ediyor. Allah muhafaza teknik bir kaza olması halinde bölge ülkeleri için çok ciddi risk. Bulgaristan da öyle. Çevreci arkadaşlara tavsiyem; biraz da buralarla ilgilensinler.

Dünya Atom Enerjisi Kurumu ve diğer örgütlere ciddi baskı kurarlarsa Türkiye için çok yararlı olur. Buralara lobi yapmalarını tavsiye ederim; yurt dışındaki kuruluşlara gidip gösteri anlamında.

Bedelini öder, maliyetine katlanır 

 Rusya ile devletlerarası sözleşmemiz, karşılıklı sorumluluklarımız var. Her iki taraf da sorumluluklarını yerine getiriyor. Yatırımcının gerekli yükümlülüklerini yerine getirmesini bekliyoruz. Kim bunu yerine getirmezse bedelini öder, maliyetine katlanır. Oluşacak olumsuzluk süreç içinde değerlendirilir. Şu an için öyle birşey yok. 

3. Santral için 15 alternatif

3. santral konusunda Çin seyahati çok önemliydi. Westinghouse; dünyanın en büyük firması. Japon sahipliğinde ABD menşeili, Çin’le de ortaklığı olan bir konsorsiyum. Üçüncü santralin yeriyle ilgili seçenekleri 10-15’e indirdik. 18 kritere göre karar veriyorsunuz. Türkiye’nin bir ucundan diğerine taşımanın da maliyeti var. 

Önceliğimiz iki santralin mevcut içerisindeki yolunu açarak, çevresel, yasal olarak hızlı şekilde tamamlamak. İkinci santralde Japonlarla ilgili bize ulaşan bir süreç yok. Reaktörle ilgili taleplerimiz oldu, ilgili yazıyı yazdık. Bu yıl içerisinde ortaklık sözleşmesini imzalayıp yolumuza devam edeceğiz. 

Çok olumlu bir resim(TOTAL Türkiye’nin alımı hem Türkiye ekonomisi ve güven anlamında hem de sektör açısından ne ifade ediyor size? Başka yatırımcılar açısından bu tür büyük yatırımların devamı gelir mi?) 

Şu anda bu gayet olumlu bir resim ifade ediyor. Yerli veya yabancı olması değil Türkiye’deki yatırımların mevcut talep içerisinde olumlu bir seyirle el değiştiriyor olması, istikrarlı bir şekilde el değiştiriyor olması bizim için olumlu baktığımız bir resim. Ama bunun ötesinde şu an itibarıyla piyasada yerli yabancı birçok enerji varlığıyla alakalı müzakereler, bu son imzaları atılan TOTAL-Demirören anlaşmasından da başka görüşmeler devam ediyor. 

Bunların herbiri neticelendikçe dediğiniz amaca çok daha fazla hizmet edecek süreçte satmayı düşünenler olduğu gibi almayı düşünenler de hakeza çok ciddi anlamda var. Ben hep şunu söylüyorum; bugün dünyada enerji piyasalarında varlık değerlemesi çok ciddi bir şekilde alt düzeyde. Bugün aslında stratejik bakan birçok yatırımcı açısından satın alma noktasında doğru bir zaman.

Hakikaten uygun fiyatlara, enerji varlıklarını almak için sadece Türkiye’de değil bölgede almak için doğru bir zaman olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu tip gelişmeler mevsimsellik gibi değeri bazen düşer, bazen artar ama dünyada hep inişli çıkışlı bir seyirdedir. Şu anda enerji piyasasında düşüş trendinin olduğu bir iklimdeyiz. 

Birkaç yıl daha böyle süreceğinden hareketle; petrol fiyatları, enerji fiyatları, yatırımlar vs. açısından doğru da bir zaman yerli yatırımcılar için. 

Tabii pozitif ayrımcılık noktasında Türkiye’deki yerli sermayenin sadece Türkiye’de değil bölgede de daha fazla yatırım imkanını takip etmeleri değerlendirmeleri gerektiğini şahsen düşünüyorum. Türkiye, önemli bir ülke. Bölgesi için önemli bir ülke. Devleti olduğu kadar özel sektörüyle de tüm bahsi geçen sektörlerle etkin bir oyuncu olması lazım. Onun için hep söylüyorum; hakikaten kriz dönemlerine büyüme için yeni fırsatları değerlendirip aradaki farkı kapatmak için, ekonomiyi bilançoları büyütmek için ciddi şanslı dönemler diye bakmak lazım.  

Rejim sorunu yok sistem sorunu var(Yeni anayasa) 

Türkiye’de bir rejim sorunu yok, bir sistem sorunu var. Güçlü iktidar dönemlerinde büyümüş, diğer dönemlerinde kaosla karşı karşıya kalmış bir ülke. Hep iki ileri bir geri olmuş. 7 Haziran-1 Kasım arası dönem Türkiye için bir demo oldu. 

Türkiye’nin bir daha istikrarsız dönemlere dönme lüksü yok. Türkiye’nin en büyük şansı güçlü liderliğinin olması. Türkiye sisteme dayalı çözüm istiyorsa bunun yolu da yeni anayasadan geçiyorsa, anayasa değişikliği olmazsa olmaz. Bu samimiyet testi. Muhalefet bu testi veremedi. Muhalefetin üzüm yeme gibi bir derdi yok. 

“Meclis’i ne kadar kilitlersek o kadar az iş yaparlar, başarısız oluyorlar” diye bakıyor. Son 10 yıldır siyaseti dizayn etmeye çalışan her yapı tasfiye oldu, bedelini ödedi, helak oldu. Yeni dönemde de bir şeyler var. Bunlar da helak olacak.

Artık şampiyonlar ligindeyiz... (Bölgedeki enerji hatları mücadelesi konusunda)

Türkiye bu kadar büyük bir cendereden geçerken, krizlerin ortak akılla yönetildiği bir yönetim iş başında. Siyasal ve jeopolitik olarak çok zor bir dönemden geçsek de ekonomik, siyasi stratejik birçok anlamda birçok hastalıklı, kronik bir dönemi teker teker çözerek yolumuza devam ediyoruz. Düne kadar Türkiye PTT Birinci Lig’de oynuyordu, artık şampiyonlar liginde oynayacak bir akıl var.   

Kömür yasası geliyor(Kömür madenlerindeki iş ve işçi güvenliği konusunda)

Dünyadaki birçok ülkede, kömüre dayalı ülke- lerde maden yasası değil, başlı başına bir kömür yasası var. Biz çalışmayı başlattık. Bunu da ilk fırsatta gündeme getireceğiz. Mevcut yatırımlarda metan gazı drenajı dahil, iş güvenliği ve işçi sağlığı dahil kömür üretimi konusunda müstakil bir yasa hazırlıyoruz. Dünyadaki işin güvenlik tarafıyla ilgili en yüksek standartları esas alıyoruz. 

Son bin yılda çıkmış en tehlikeli örgüt...(İpek Koza grubunun, Batman’da TPAO’nun petrol bulduğu arama sahasına dışarıdan sondaj vurduğunun ortaya çıkması konusunda) 

Bu, sadece ahlaki değil aynı zamanda hukuki bir konu. Yargı gereğini yapacak. Toplumun bilmediği dünya kadar hikaye var. Önümüzdeki dönemde yeni şeyler de çıkacaktır. Sonuna kadar takipçisi olacağız, mücadele edeceğiz. Cumhurbaşkanımız DDK’yı görevlendirdi. Hükümetimiz de başbakan yardımcısı başkanlığında ekip kurdu. 

Bildiğimiz klasik bir terör örgütünden bahsetmiyoruz. O tür örgütlerde karşınızda eli silahlı birileri var. Oysa bu bahsettiğimiz örgütün, omurga ve kişilik anlamında ne rengi ne kokusu var. Elinde silahı da olabilir. Böyle bir yapı. Sadece Türkiye Cumhuriyeti’nden değil Türkler’in Anadolu’ya geldiği son bin yılda ortaya çıkmış en tehlikeli örgütten bahsediyoruz.

Bugün PKK ile yürütülen mücadeleden bir farkı yok. Geleceği yok. “Hayır, hasenat, himmet” dediler şimdi araştırmalarımıza göre halktaki karşılığı yüzde 1’in bile altına düşmüş durumda. Bundan sonra siz yeraltına gizlenen, kriminal bir örgütsünüz. 

(Mücadele bu dönemde olmasaydı başarılabilir miydi?) 

Türkiye’de bu kadar güçlü bir liderlik olmasaydı atlatılamayabilirdi. En büyük kazanımımız bu liderliğin toplumsal farkındalık oluşturması. Halk katılımının son 100 yılda bu kadar iyi yürütüldüğü bir dönem yaşamadık.