Önceki yazımda enflasyonda doğru bilinen bazı yanlışlardan bahsetmiştim. Merkez Bankası bugünkü toplantısında bir kez daha faiz artışını pas geçerken, bana yanlış gelen konulardaki kararlılığını sürdürüyor.
Son karar metninde, "Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan ve güçlendirilerek sürdürülmekte olan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir" ifadesinin yer alması, "Enflasyon kendi kendine düşer" inancının devam ettiğini gösteriyor.
Hatalı bulduğum bu anlayış, er ya da geç enflasyonu düşürmek için harekete geçildiğinde ödenecek maliyeti artırmaktadır.
Merkez Bankası'nın hatasında ısrar etmesine ek olarak dünyanın geri kalanında artan enflasyona karşı uygulanan sıkı para politikasını da göz ardı edip metine koymaktan imtina etmesi ise bir diğer gariplik.
Biz yine de doğru bilinen yanlışlar listemize devam edelim.
Bu mantık zinciri, sebep ve sonuç ilişkilerinin birbirine karışmasından kaynaklanan bir yanlış algıyı ve bunun sonucunda oluşan yanıltıcı rehaveti yansıtıyor. Parçalarına ayırarak anlatalım:
a) Enflasyon artınca talep düşer
b) Talep düşünce enflasyon düşer
Yukarıdaki ifadelerin ikisi de kendi başına doğrudur. Ancak buradan yola çıkarak (a) olursa (b) olur sonucu çıkmaz. Yani (a)'da enflasyon artışı ile başlayan zincir, (b)'de enflasyon düşüşü ile sonuçlanmaz. Çünkü (b)'de kastedilen talep düşüşü "enflasyondan bağımsız sebeplerle" tetiklenir. Dolayısı ile bu iki parçayı birleştirip bir sarmal oluşturmak ve enflasyonun kendi kendisine düşmesini beklemek mümkün değildir.
Yukarıdaki mantığı daha çok emlak piyasası üzerinden duyuyoruz. Mevduat faizinin reel getirisinin negatif oluşu, kurdaki artışın sınırlı kalmasının KKM getirisini sınırlaması hane halkını alternatif yatırım araçlarına yönlendirdi. Tatmin edici finansal enstrümanların kıtlığı ev talebini patlattı. Ev fiyatlarında bir senede yüzde 100'leri aşan artışlar yaşandı.
Gelgelelim konut piyasasında görülen hızlı fiyat artışlarının bir balona işaret edebileceği ve talebin düşeceği, bunun da fiyatları geri çekebileceği konuşuluyor. Yani (b) ile kastedilen durum söz konusu. Ancak dikkat edersek burada talebi geri çekecek faktör "enflasyon" değil emlak piyasası özelinde oluşan fiyatların gerçek piyasa değerini yansıtmadığı endişesidir. Eğer bu tür bir endişe oluşmazsa sırf ev fiyatlarında enflasyon olduğu için ev talebi kendi kendine aşağı inmeyecek yani enflasyon "kendi kendine" düşmeyecektir.
Özetleyecek olursak enflasyon artınca azalan talep, geriye dönüp enflasyonu düşürmeyecektir.
Son dönemde sıklıkla bankamatikten çekilen paraların matbaadan yeni çıkmış para olduğu, dolayısı ile Merkez Bankası'nın para basıp enflasyonu körüklediği konuşuluyor. Bu masum görünen ifade aslında halk arasında çok yaygın olan bir yanlış anlamayı yansıtıyor.
Para basmak nedir? "Merkez Bankası para basıyor, enflasyon artıyor" dediğimizde neyi kastediyoruz? Merkez Bankası nasıl para basar?
"Para basmak" iki anlam içerir. Kafa karışıklığının sebebi bu iki anlamın birbirine geçmesinden kaynaklanıyor. Para basmanın birinci anlamı, banknot matbaasına gidip para basılmasıdır. Burada amaç piyasadaki eskimiş banknotları yenileri ile değiştirmektir. Bu son derece mekanik işlemin herhangi bir politika ya da haber değeri yoktur.
Para politikası bağlamında "para basmak" ile kastedilen ise gevşek para politikası sonucunda para arzının artmasıdır. Enflasyonist baskıları artıran para basmak ile kastedilen bu ikinci tanımdır.
Banknot matbaasında para basmak para arzını artırmaz. Çünkü bu şekilde basılan para "helikopterle dağıtır gibi" ekonomiye sokulamaz. Bankamatikten para çekmek de para arzını artırmaz. Neden mi?
Para arzının farklı tanımları vardır. M1 tanımlı para arzı kabaca dolaşımdaki nakit para ve vadesiz mevduattan oluşur. M2 ise M1'e ilave olarak vadeli mevduatları da kapsar. Bankamatiğe gidip para çekildiğinde mevduat hesabınızdaki para azalırken nakit tuttuğunuz para artar. Yani para arzının kompozisyonu değişir, ama miktarı sabit kalır.
Para arzını artırmak, genişleyici para politikası ile olur. Merkez Bankası'nın bankalardan tahvil ve bono satın alma karşılığında onların Merkez Bankası'nda tuttukları rezervlerini artırması ile gerçekleşir.
Bu şekilde elektronik ortamda "para basmak" matbaada para basıp bankalara ödeme gerektirmez. Bilgisayarın tuşuna basıp bankanın hesabını güncellemek yeterlidir.
Teorik olarak Merkez Bankası'nın satın aldığı tahvil ve bonoya ödemeyi nakit olarak yapması ve dolayısı ile matbaada para basarak para arzını artırması da mümkündür. Ancak pratik bu şekilde işlemeyip para arzındaki artış elektronik ortamda gerçekleşir.
Elbette para arzı ciddi şekilde artıyor. Ancak bunun sebebi düşük faizle piyasaya sürülen likiditenin kredi genişlemesine ve oradan da çarpan etkisi ile daha geniş parasal büyüklüklere yayılmasından kaynaklanıyor.
Yüksek enflasyonist bir ortamda insanların nakit ihtiyacı arttığı için banknot matbaası da daha çok çalışıyor ve dolaşıma "çil çil" para giriyor olabilir. Ancak tekrar edelim ki bizim bankamatikten para çekmemiz mevduatımızda eşit bir azalma getireceği için bu durum toplam para arzını artırmayıp sadece iç dağılımını değiştirecektir.
Özetleyecek olursak bankamatikten çekilen paranın matbaadan yeni çıkmış olması, para arzının arttığı ve enflasyonu artıracağı anlamına gelmez.