Nagehan Alçı
(Akşam, 18 Şubat 2012)
Bir yandan ifade özgürlüğünün önündeki en temel engeller olduğu gibi duruyor. Diğer taraftan ise nefret suçu işlemek serbest! Küfretmek, aşağılamak, hedef göstermek, kin kusmak... Bunların hepsine eyvallah diyen ama 301. Madde gibi bir maddeyi hala koruyarak, birçok düşünceyi muğlak bir şekilde suç kapsamına sokan bir tuhaflıklar ülkesi burası. Bu tuhaflıklar ülkesinde Engin Ardıç gibilerin var olması beni hiç şaşırtmıyor artık.
***
Kaçıncı defa olduğunu bilmiyorum. Defalarca diyelim. Defalarca ve belli aralıklarla bu yazar utanmadan, içindeki çirkinlikleri rötuşlama gereği bile duymadan kadınlara saldırıp durur. Aradan bir süre geçiyor. Aynı nefreti kusmak için başka birini buluyor. Bu döngüyü en son perşembe günü tekrarladı. Şafak Pavey'e dair 'hem özürlü hem CHP'li' tabirini kullandı.
***
Çok iyi bildiğini iddia ettiği Batı ülkelerinde böyle bir ifade kullananı, ertesi gün kapının önüne koyarlar. Orada 'nefret suçu' diye bir suç tanımı vardır. İnsanları ırkından, cinsinden, bedensel engelinden, inancından, kimliğinden, cinsel yöneliminden dolayı aşağılayamazsınız. İfade özgürlüğü küfretme özgürlüğü değildir oralarda. Hukuk hemen gerekeni yapar...
***
Bizde de 'nefret suçu' ile ilgili bir çalışma var sanıyorum ama hala meydan boş. Bu boşlukta ne suçlar işlemedi ki Engin Ardıç... Dönüp baktım, bundan neredeyse bir yıl önce yazmışım onunla ilgili. Yine kadınlara saldırıp, bel altı iğrenç imalarda bulunmuş. Ben de bunun üzerine biraz eski defterleri karıştırmışım. Bakın neler çıkmış:
Başörtülü bir kadın olduğu için önce parlamentodan sonra da ülkesinden kovulan Merve Kavakçı'nın o utanç verici günleri yaşadığı zamanlarda 'liberal' Ardıç, Kavakçı'ya saldıran koronun başındaydı. Onun parmak arası terliklerini diline dolayıp şu iğrenç satırları kaleme alıyordu o linç günlerde: 'Merve'nin çıplak ayaklarını görünce, dedim ki içimden, kim bilir kaç aksakallı muhterem gece rüyasında, onun çıplak ayaklarının hayalini kurup asılmıştır?'
***
Verdiği bir röportajda ise gecekonduda yaşayan yoksul yurttaşlarımızla ilgili bir soruya karşı faşist zihniyetin en bariz örneklerini sergiledi: 'Lümpenler infial uyandırıyor bende. Köylünün bozulmuş hali... Ben hoşlanmıyorum lümpenlerden. Çünkü son derece kaypak, son derece tehlikelidirler. Arkanı döndüğün anda hemen seni satarlar. Faşizmin kitle tabanı da bunlardır zaten...''
Faşist olmakla suçladığı alt sınıflara, yoksul yurttaşlarımıza olan nefretini anlatırken kullandığı faşizan dile bakar mısınız?
***
Başka bir örnek: Şimdi 'ortama uyup' Kürt yurttaşlarımızın haklarını ve özgürlüklerini savunmaya kalkan, bu amaçla ant içme törenlerinin kaldırılmasını savunan yazar daha birkaç yıl önce 'Törenize tüküreyim' diye baştan aşağı Kürtleri aşağılayan bir yazıya imza attı. Töre cinayetiyle katledilen Gülistan'ın ardından kurduğu cümleler aşağıda. Buyurun, 'liberal' Engin Ardıç'ı tanıyın:
'Gülistan'ın kocası Ömer özürlüymüş. Artık sakat demek ayıp, biliyorsunuz... Ömer neresinden özürlüymüş, öğrenemedik. Çükünden olmadığı kesin, Gülistan gebe kalmış... Biz de bu canlılar bizden ayrılmasın diye binlerce çocuğumuzu şehit verdik.'
***
Bence daha fazla söze gerek yok! Şu an 'demokrat cephe'de gözüküyor diye Ardıç'ı kayırmak, onun bu faşizmi karşısında susmak ahlaksızlıktır bana göre. Artık Yeter!