Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, MİT TIR’ları davasında 25 yıl hapis cezası alıp tutuklanan gazeteci ve CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nu cezaevinde ziyaret etti. Berberoğlu, “Tüm dünyam kitaplarım, 37 ekran televizyon, semaverim, vantilatörüm, çöp torbasından perdelerim, buzdolabım” dedi.
Hürriyet'te yer alan haber şöyle:
Sabahın erken saatlerinde Maltepe Ceza ve Tutukevi’ne doğru yola çıktığımda, tutuklu gazeteci arkadaşımız Enis Berberoğlu’nun nasıl olduğunun merakındaydım. 3 aydır Maltepe’deki koğuşunda tutukluydu.
Üst araması, göz taramasının ardından, Adalet Bakanlığı, İstanbul Maltepe 2 No’lu L tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun avukat açık görüş yerindeki bir bölümde karşı karşıya geldik Enis ile. Yıllarca birlikte haber peşinde koşmuş, aynı koridorlarda gazetecilik yapmıştık.
O, bir süre önce, ulusal güvenlik öne sürülerek, "Haber adı altında gizli kalması gereken hususların duyurulması", "Devlet sırrının ifşası" suçlamasıyla 25 yıl hapse mahkûm edilmişti. Durdurulan MİT TIR’larının görüntülerini Cumhuriyet gazetesine verdiği iddiasıyla, kısaca casusluktan yargılanmıştı.
25 yıl ya da 25 ay. Ne süre olursa olsun, o önce gazeteciydi ve maruz kaldığı bu duruma isyan ediyordu. Tutuklu olduğu hücrede, koskoca bir yaz geçmişti.
Sonbaharı yaşadığı bu günlerde ise hücresinden çıkıp aylar sonra avukatları, eşi Oya ve milletvekilleri haricinde, ilk kez bir meslektaşı ile açık görüş yapıyordu. Koğuşundan, infaz memurunun yanında getirilirken önce, camın arkasından gördü beni. “Sen... Nasıl gelebildin...” diye sevinçle görüş bölmesine koştu. Başladı anlatmaya. Söyleyecekleri belli ki dağlar gibi yığılmıştı:
“Cumhuriyet’teki haberden çok önce Aydınlık gazetesinde bir jandarmanın verdiği haber kamuoyuna mâl olmuştu. Çok sonra Cumhuriyet kullandı bunu. Bana bağladılar, dava açtılar. Hedef belliydi. Delil olmadığı halde, AYM’nin ‘devlet sırrı olmadığına’ dair kararına rağmen, sonuç 25 yıl hapis. Bende ByLock olmadığı kesin. Banka ilişkim de hiç olmadı. Sadece 21 saniyelik konuşma var.”
Enis, şaşkınlık içindeydi hâlâ:
“Gazeteciydim. O tarihte milletvekili de değildim. Davanın temel mantığı, devlet sırrı olmayan bir şeyden, casusluk hikâyesi yaratmaktı. Başardılar da. Amaç, bir muhalif gazeteciye, muhalif partinin milletvekiline saldırmaktı. Saldırdılar da. Aydınlık’ın önceki ilgili yayınlarını ortaya koyup, beni suçlayan savcılık var. Ben, sadece siyaseten mahkûm edildim.’’
Görüş biterken, bir süredir tepkimizin bir sembolü olan cezaevinin dikenli tellerini temsil eden kolumdaki bilekliğimi görünce, acı acı güldü, “’İyi düşünmüşsünüz” dedi. Ben de “Sizler içeride, bizler de dışarıda tutukluyuz. Tüm gazeteciler özgür kalıncaya dek bizler bu bilekliği taşıyacağız” dedim. Eline aldı narin deriden örülme bilekliği, koluna doladı. Bakakaldı... Ayrıldık...
İnfaz memurunun getirdiği su ve çayı yudumlayıp devam etti Enis: “B9 No’da rahatım. Akut problemim yok. Güvenlikli 3 koğuşlu bir kısımda tek başıma kalıyorum. Kitaplarım, 37 ekran TV, semaverim, vantilatörüm, çöp torbasından perdelerim, buzdolabım. Tüm dünyam bunlar. Koğuşta perde yasak. Işık da rahatsız ettiğinden, mavi çöp poşetlerinden perde yaptım. En büyük nimet, gökyüzünü görebiliyorum. “
"Siz Yürürken, Ben Yatarken" adlı kitabının çok yakında tamamlanacağını söyledi Enis. Kasık fıtığı dışında iyi olduğunu belirtirken tek tip elbise konusunda da tepkiliydi: “Bizlere bunu asla giydiremezler. Aklı, tutuklu gazetecilerdeydi: “Gazetecilerin böylesine tutuklanıp hapse atılmasından utanmalıyız. “
“Kaç gün oldu tutukluluğun?” diye sorduğumda, “İnsan 25 yıla mahkûm edilince, günleri de saymıyor” dedi. Ve devam etti: “Yargı, adalet çerçevesinde davranmıyor. Yargı da ne yapacağını şaşırmış durumda. İki tarafı da memnun etmek zor galiba. Anayasa Mahkemesi durumun farkında. İstinaf mahkemesi de tutuklu milletvekillerinin durumunu inceleyip karara bağlayamıyor. Ben de 6 ayın dolmasını bekliyorum. Son durak benim için de AİHM olacak. Türkiye için üzülüyorum.’’