TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile Sözcü yazarı Soner Yalçın arasında 'cemaat imamı' tartışması başladı. Berberoğlu'nun, "Açıkla. Hürriyet gazetesinin 'Cemaat imamı' kim? CHP'nin 'Cemaat imamı' kim? Mesele kişisel değildir. CHP'deki Cemaatçiler kimler? Kimler Cemaat ile örtülü işlere girdi? Israrla aradığım bu" ifadesini kullanan Yalçın'a yanıtı "Minik Kuş, Soner Yalçın bugün yine âdeti üzerine köşesini yığma beton gibi döşemiş, sanki sayfaya kaçak kat çıkmış. Bu kadar çok yalanı, yanlışı, dedikoduyu alt alta sıralamaktan maksadı ne? Stajyer muhabirin düşmeyeceği hataya düştün. Can Dündar'ı beni ihbar etmiş gibi gösterdin" oldu.
Soner Yalçın,"Cemaat’in 'CHP İmamı'" başlığıyla yayımlanan (1 Eylül 2016) yazısında şunları yazmıştı:
Can Dündar açıklama yaptı: “Yazıda tırnak içinde alıntılanan cümle benim değil. Ne yazılı ne sözlü öyle bir cümle kurmadım. Hiç!” Konu dünkü “Cemaatçi CHP'liler” makalem. MİT TIR'ları görüntüsü hakkında şöyle yazdım: Can Dündar bilgileri-görüntüleri Enis Berberoğlu'ndan aldığını yazdı. Tırnak içinde yazmadım. Tırnak içinde yazsaydım “solcu milletvekilinden aldığını yazdı” derdim. Can Dündar gazetecilik namusuyla hareket ediyor; ve haber kaynağını bu kadar söylüyor. Peki… Kim bu “solcu milletvekili?” Herkes biliyor. Ama önce şunu belirtmeliyim: Bu nasıl solculuk?.. Bu ülkenin solcuları darağaçlarında, işkence tezgahlarında, kör karanlık kuytularda can vermelerine rağmen hep hakikati savundular. Bu sözümüz ona “solcu milletvekili” ise korkak; Can Dündar'ın tek başına hedef yapılmasını sessizce seyrediyor. O görüntüler büyük bir gerçeği ortaya çıkarmasına rağmen “Ben verdim hodri meydan” diyemiyor! Bu nedenle “işin içinde iş var” diyorum. “Solcu milletvekili” basın toplantısı düzenleyip gerçekleri kamuoyuna anlatacakken, görüntüleri neden sadece Can Dündar'a verdi? Amacı, Batı'da tanınan Can Dündar'ı hapse attırarak cezaevindeki Cemaatçi gazeteciler konusunu dünyaya duyurmak mıydı? Bu sorunun yanıtı için, bu yüreksiz “solcu milletvekilinin” ortaya çıkıp görüntüleri kimden aldığını açıklaması gerekmiyor mu? Susuyor. Peki… Kim bu korkak “solcu milletvekili”?
O korkak sensin
Soruyu yanıtlamadan önce şunu yazmalıyım: CHP milletvekili Enis Berberoğlu da dünkü yazımla ilgili açıklama yaptı. Konuyla hiç ilgisi yok ama laf cambazlığıyla, “Madem gazeteci geçiniyorsun bana tek bir haberini söyler misin” dedi! Konuyla ilgisi yok ama yazayım: Ve çok gerilere gitmeyeyim sondan başlayayım; sen Fethullah Gülen'e yaltaklanırken, ben Cemaat'in darbe yapacağını yazıyordum ısrarla. Al sana haber! Ayrıca… Pensilvanya'ya gidip Fethullah Gülen'in önünde diz çöken sen mi gazetecilik dersi vereceksin bana? Fethullah Gülen rahatsızlık geçirdi diye telefona sarılıp ağlak bir ifadeyle “geçmiş olsun” dileklerini ileten sen mi gazetecilik dersi vereceksin bana? Fethullah Gülen'in uzaktan-yakından her yakını vefat ettiğinde başsağlığı mesajları gönderen sen mi gazetecilik dersi vereceksin bana? Geç bu ucuz gazetecilik numaralarını; 30 yıllık gazetecilik hayatımızda ne yaptığımızı/yazdığımızı herkes biliyor. Hangimiz güç odakları ve hangimiz halk içinhaber-makale yazmışız bilen biliyor. Meselem bu çocukça tartışma değil; ben bir hakikat peşindeyim. Can Dündar'ı anlıyorum, “haber kaynağını” koruyor. Sen neden çıkıp yiğitçe “solcu milletvekilinin” kendin olduğunu açıklamıyorsun? Oysa… 31 Mart 2016 tarihinde; “Eski bir gazeteci ve yeni siyasetçi sıfatıyla bu haberin tüm sorumluluğunu üstlenmeye hazırım” demiştin! Hakkında iddianame yazılınca, 23 Ağustos 2016 tarihinde; “Can Dündar'ın kitabındaki tek satırla suçlandığıma göre ben de tek satırla cevap veriyorum: Suçlamaları kabul etmiyorum” dedin! Enis Berberoğlu sen bir korkaksın! Hakikati bile savunamayan bir zavallı! Ama meselem senin kişilik zafiyetin değil. Aradığım başka…
Bak Enis Berberoğlu! Sen Hürriyet'in Ankara Temsilcisi olduğun günlerde -şimdi çoğu tutuklu olan Cemaatçilerle- genel yayın yönetmeni olmak için lobi yaparken (Cemaat'in Aksiyon gibi dergilerine, Ergenekon-Balyoz 2004'te darbe yapacaktı, diye demeçler verirken),Odatv'ye/bize bir haber geldi: Ergenekon davası başlamadan önce, Cemaat organizasyonuyla soruşturmayı/kumpası yapan polisler, savcılar ile mahkemeye bakacak hakimler bir iftar yemeğinde bir araya getirilmişlerdi. Davanın tarafsızlığına gölge düşüren bu olayın bilgisi ve fotoğrafları önce Hürriyet gazetesine gitmiş ama yayınlamamıştınız. Biz korkmadık yayınladık ve beklediğimiz gibi benzeri haberlerimiz yüzünden Silivri zindanına atıldık. O karanlık günlerde biz, hakikat yolundan hiç ayrılmadık; ısrarla gazetecilik yaptık. Sen Enis Berberoğlu! Sen o dönem ne yaptın: Cemaat lobisinin gücüyle Hürriyet'e genel yayın yönetmeni oldun! Ve… 17-25 Aralık 2013 Cemaat operasyonundan sonra, Hürriyet Cemaatle arasına mesafe koyunca 10 Ağustos 2014'te gazeteden kovuldun! Ve… CHP'nin Tutuklu Gazeteciler Raporu'nda sertçe eleştirilen sen, CHP genel başkan yardımcılığına getirildin! Herkes önseçime girerken sen kontenjandan milletvekili yapıldın! Tüm bu koltuklara oturmak için darbeci Cemaatçilerle nasıl işbirliği yaptın, açıklamalısın? Hem gazeteci… Hem de siyasi kimliğin lekeli… Uyduruk bir kumpas belgesinde adın geçince hapis korkusu seni teslim aldı. Bu ruh halinden kurtulamadığın için gazeteciliği bırakıp Fethullah Gülen'in kanatları altına girdin. Bir de utanmadan; kendisini hâkim ve savcı yerine koyan polisleri şikâyet için Pensilvanya'ya gittiğini söyledin! Korktuğun için Cemaat'in sana önerdiği sözde muhabirleri Hürriyet'e doldurdun! Bir dönem Türkiye'yi sarsan kumpas ürünü “İrtica Eylem Planı” belgesini yayınlayan Taraf gazetesinin “bavulcu” muhabiri Mehmet Baransu, 16 Haziran 2009 tarihinde Habertürk tv'nin canlı yayınında şöyle dedi: “Beni askerler ile Enis Berberoğlu tanıştırdı!” Açıkla Enis Berberoğlu! Açıkla… Hürriyet gazetesinin “Cemaat imamı” kim? Açıkla… CHP'nin “Cemaat imamı” kim? Mesele kişisel değildir. CHP'deki Cemaatçiler kimler? Kimler Cemaat ile örtülü işlere girdi? Israrla aradığım bu…
Sözcü'ye konuşan Enis Berberoğlu'nun Soner Yalçın'a yanıtı ise şöyle:
"Minik Kuş, Soner Yalçın bugün yine âdeti üzerine köşesini yığma beton gibi döşemiş, sanki sayfaya kaçak kat çıkmış. Bu kadar çok yalanı, yanlışı, dedikoduyu alt alta sıralamaktan maksadı ne? Çünkü dünkü köşe kamuflajlı ihbar mektubundan birkaç saat sonra 22.Ağır Ceza'da 18 yıl hapis istemiyle dava açıldı, hayırdır ona yetmedi mi? Savcı ve hâkimle senkron hareketlerde tam puan aldı, kolay mı, daha ne istiyor? Gazeteci olmadığı için bilmiyor, uyarıyorum, köşe muhabirliği ile buraya kadar Minik Kuş Soner Yalçın.Bundan sonrası savcının, hâkimin işi. Madem ki safını seçtin, çok hevesliysen gelir açık veya gizli tanıklık yaparsın.
Can Dündar'ı karıştırdığın yazıda, bana kinin gözünü kararttı. Stajyer muhabirin düşmeyeceği hataya düştün. Can Dündar'ı beni ihbar etmiş gibi gösterdin. Ben seni ciddiye aldığım için değil Can adına itiraz ettim. Can seni yalanladı, hâlâ utanmadan "zaten herkes biliyor" mazeretine sığınıyorsun. Üstelik yüzün kızarmadan "Dündar'ı neden savunmuyorsun?" diye soruyorsun. Bir kez bile mahkemesine uğramadığın, eylemlerine katılmadığın, Can için bir-iki ukalalık dışında kalem oynatmadığın için cehaletine ve kötü niyetine veriyorum. Can Dündar ve Erdem Gül'ü on binlerce demokrat gibi ben de gönülden savundum. Aylar önce Dündar'ı ve haberinin sorumluluğunu, siyasetçi ve eski bir haberci sıfatıyla sahiplendiğim, her gazetede, TV'de yayımlandı. Ama herhalde her zamanki gibi fazla üfleyip yazmaktan okumaya zamanın kalmamış. Muhtemelen bir aya kadar Can Dündar ve Erdem Gül ile birlikte yargılanmaya başlayacağız.
Soner Yalçın, havuz medyası ve şerikleri ile tek tek uğraşacak vaktim ve hevesim yok. Sefer görev emirleri dün çıktı. 22 Ağır Ceza'ya bekleriz. Kalabalık olur, sıra bana gelmez diye Soner Yalçın gibi panik yapmasınlar. Salonumuz geniş, yerimiz ferah, hepsi içlerindeki çamuru dökebilir. Ama oraya gelip konuşmayanı artık dinlemeyeceğim, muhatap almayacağım."