Enis Berberoğlu kararında yetki tartışması; şimdi ne olacak?

Enis Berberoğlu kararında yetki tartışması; şimdi ne olacak?

14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'na verilen 25 yıllık hapis cezası hakkındaki bozma kararını  Yargıtay içtihadına rağmen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'ne iade etmesi hukuki bir tartışma başlattı. Kararı "ilginç" olarak nitelendiren ceza hukukçusu Prof. Ersan Şen "14. Ağır Ceza Mahkemesi, üst mahkemeye 'Bu kararı verme yetkin yok' diyor. Diyebilirsiniz ki 'Bunu alt mahkeme, üst mahkemeye diyebilir mi?', Demiş işte" diye konuştu. Prof. Ersan Şen, çözüm için  İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu'nun sorunu Yargıtay 1. Başkanlığı'na götürüleceğini ve sorunun Yargıtay Başkanı tarafından çözüleceğini söyledi.

Eski Diyarbakır Baro Başkanı ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise karara tepki göstererek "Tahliye kararı vermemek için yasada yeri olmayan bir iade kararı vermek... Yargıda tuz kokmuştur" dedi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Berberoğlu'nun mahkûmiyetini bozma kararını iade etti!

T24'e konuşan Prof. Ersan Şen şunları söyledi:

İlginç bir karar. Bugüne kadar böyle bir karar verilmedi bölge adliye mahkemelerinin kararlarıyla ilgili. Bölge adliye mahkemesi bozdu, 14. Ağır Ceza Mahkemesi de diyor ki "Bozma yetkini aşmışsın. Bu bir bozma kararı değildir. Bunu tekrar duruşma açmaya gerek görmüyorum. Bu bir bozma kararı değildir. Gereğini ne yapacaksanız yapın. Ben bu karar üzerinden karar veremem" diyor. 

"Yerel mahkeme yargılama yapsaydın' dedi"

20 Temmuz 2016'dan itibaren bölge adliye mahkemeleri yürürlükte. Bugüne kadar bu çok sıkıntılı bir konu. Bölge adliye mahkemeleri kendilerini temyiz makamı gibi görüp bu tip geniş kararlar verebiliyor. Yani bozma olmaması lazım. Çünkü bozma kararı gerekçe yoksunluğu. Yani CMK'nın 230. maddesine uygun şekilde gerekçe yazılmazsa, bozma gerekçesi böyleydi, o halde bozma verilir. Yerel mahkeme de diyor ki "Ben kararımı gerekçeli yazdım. Kararımın içeriğini beğenmeyebilirsin. Katılmayabilirsin, o halde duruşma açsaydın, bu davayı sen görseydin. Beraat kararı verseydin, mahkûmiyet kararı verseydin. Yargılama yapsaydın" diyor.

Özetle "Bu kararı verme yetkin yok" diyor. Diyebilirsiniz ki "Bunu alt mahkeme, üst mahkemeye diyebilir mi?" Demiş işte. 20 Temmuz 2016'dan bu yana bu bir ilk. Dört türlü karar verirler. Bir, esastan reddederler. İki düzelterek reddeder, kararda bazı hatalar varsa. Ondan sonra bozma kararı verirler, sınırlı. Hukuka kesin aykırılık hallerinden ya da bozma sebepleri de yoksa duruşma açıp yeni karar kurar. Yerel mahkeme diyor ki, "Sen bozdun ama bu hukuka kesin aykırılık hallerini içeren, CMK 289'da sayılan hallerden hiçbirisi yok burada" diyor. "Senin işaret ettiğin de buna girmez" diyor. Dolayısıyla "Ben burada tekrar duruşma açıp karar verecek bir durum görmüyorum" diyor. Direniyor yani, pasif direniyor. Direnme yetkisi var mı, yok ama veriyor. Yerel mahkeme "Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Oturup sen bu bozma kararını bu sebeplerle yaptın, duruşma açıp karar verecektin. Ben karar vermek durumunda değilim. Benim gerekçemi beğenmiyorsan, kararını gereğini sen yapacaksın diyor" dedi. 

CMK 289. maddesi hangi durumlarda bozma yetkisi veriyor?

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 289. maddesi, hukuka kesin aykırılık hallerinde bölge adliye mahkemelerine alt mahkemenin verdiği kararı bozma yetkisini tanıyor:

(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır: a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması. b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması. c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması. d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi. e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması. f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi. g) Hükmün 230 uncu Madde gereğince gerekçeyi içermemesi. h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması. i)Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.

Şimdi ne olacak?

Prof. Ersan Şen, sorunun çözümüyle ilgili olarak Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’a işaret ederek şunları söyledi:

Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu toplanarak bu durumu Yargıtay 1. Başkanlığı’na götürecek. Başkanlar Kurulu normal şartlarda ceza daireleri arasındaki uyuşmazlıkları çözmek için toplanırlar. Dosyayı Yargıtay 1. Başkanlığı’na götürecekler ve Yargıtay Başkanı karar verecek."

Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ne diyor?

Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35. Maddesinin 1. Fıkrasının 3. Bendi, ceza daireleri arasındaki uyuşmazlıkların çözümünü şu ifadelerler düzenliyor:

Re'sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtay Birinci Başkanlığından istemek

 

Sezgin Tanrıkulu: Yargıda tuz koktu

Karara tepki gösteren eski Diyarbakır Baro Başkanı ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise "Tahliye kararı vermemek için yasada yeri olmayan bir iade kararı vermek... Yargıda tuz kokmuştur!"  değerlendirmesinde bulundu.