Erbil'de 2 bini aşkın kişi Demokrasi Paketi'ni bekliyor

Erbil'de 2 bini aşkın kişi Demokrasi Paketi'ni bekliyor

Müjgan Halis

Irak Kürdistan Özerk Bölgesi'nin başkenti Erbil’de binlerce Türkiyeli yaşıyor. Bunların yaklaşık 2 bini de Türkiye’den çeşitli cezalar alıp giden, siyasi sürgünler. Erbil’in her tarafında rastlayabileceğiniz aralarında doktor, mühendis, öğretmen, işadamı gibi pek çok profilin olduğu bu insanların gözü de çözüm sürecinde. Çoğu BDP’nin çeşitli il ve ilçe örgütlerinde çalışan ya da çeşitli basın açıklamalarına katılan Türkiyeli sürgünler; aldıkları hapis cezalarıyla soluğu en yakın olan Erbil’de almışlar. Aralarında Türkiye’yi terk ettikten sonra doğan çocuğunu görmeyenler de var, pasaportu olmadığı için resmen evlenemeyen ve çocuğuna kimlik çıkaramayan da, ekonomik olarak ailesine bakmakla yükümlü olup da eli kolu bağlı olan da. Hepsi ‘demokratikleşme paketi’ni dört gözle bekliyor ve bir an önce Türkiye’ye dönmek istiyor.  İşte Erbil’den ‘kaçak’ Türkiyeli hikayeleri…

 

'Kızıma kimlik çıkaramıyorum'

 

Kenan Çiçek (32)

“16 yaşından beri politikayla uğraşıyorum, kapatılan DTP’nin genel kurultay delegesiydim. 2007’de Adana’da katıldığımız bir basın açıklaması nedeniyle hakkımda dava açıldı, 8 ay cezaevinde kaldıktan sonra ceza aldım ve tahliye oldum. Ancak tutuksuz yargılanırken 1 Nisan 2012’de Yargıtay, 6 yıl 3 aylık cezamı onayladı. Daha önce 4 kez cezaevine girip çıkmıştım. Ceza onaylanmadan yaklaşık bir ay önce buraya geldim. Türkiye’deyken belli bir yaşamım vardı, akraba ve iş çevrem vardı. İnşaat sektöründe bir işyerimiz vardı. Evliyim ve iki aylık Nuda adında bir kızım var, eşim de burada. Pasaportumla gelmiştim ama burada kaybettim, bu yüzden eşimle resmi nikah yapamıyoruz, kızımıza nüfus cüzdanı bile çıkaramıyoruz. Pasaportum olmadığı için ‘ikame’ denilen oturum hakkı da alamıyoruz. Ne Türk kanunlarına ne de Irak kanunlarına göre evlenebiliyoruz. Kızımı ancak annesinin üstüne kayıt edebiliyoruz ama onun için de doğum raporu gerekiyor, onu bile vermiyorlar. Sadece aşıyla ilgili bir belge verdiler, bu aşı belgesiyle kimlik almaya çalışacağız. Türkiye artık büyük olmanın sorumluluklarını yerine getirmelidir.”

 

'7 aylık oğlumu hiç görmedim'

 

İdris Danışlı (37)

“Vanlıyım. Buraya gelmeden önce üç dönem BDP Bodrum ilçe başkanlığı yapıyordum. 20 yılı aşkın zamandır Bodrum’da yaşıyor, turizmle uğraşıyordum. 2007’de tutuklandım, 1 seneye yakın İzmir F2 Cezaevi’nde kaldım. 10 yıl hapis cezasına çarptırıldım. 1 yıl 2 aydır buradayım. Buraya kaçak yollarla geldim. Sürgünde yaşamak hayatımı tamamen değiştirdi. Bodrum’dayken otel, restoran, kafe, bar işletiyordum; üç ayrı vergi levham vardı, burada inşaatlarda boyacılık yaparak hayatımı idame ettiriyorum. Ben geldiğimde eşim ikinci çocuğumuza hamileydi, 7 aylık oğlum Roni’yi daha hiç görmedim. Buraya pasaportsuz geldiğim için ikame sorunu yaşıyoruz. Çocuklarım gelip beni göremiyor, ikamem olmadığı için vekaletname veremiyorum. Henüz çocuk oldukları için baba ve annenin vekaletnamesi gerekiyor, bir ülkeden başka bir ülkeye gitmeleri için. Çeşitli yargı paketleriyle Kürt sorunu çözülemez. Yeni yasal düzenlemeler elbette hayatımızı değiştirecek, ama demokratik bir anayasanın oluşturulması çok daha önemli. Sürekli tetikte yaşamak istemiyorum.”

 

'58 yaşında sürgünü tattım'

 

Güngör Alp (58)

“Kars’ta 2003-2004 yıllarında DEHAP il başkanlığı yaptım. 2004’te belediye başkan adayıydım. İş olarak da hayvancılıkla uğraşıyordum. 2011’de KCK operasyonunda gözaltına alındım, tutuklandım, 2 yıl cezaevinde kaldım. Son BDP Kongresinde parti meclisine seçildim. Kürtçe savunma yaptığım için, 7 yıl 6 ay hapis cezası aldım, cezam onaylanınca buraya gelmek zorunda kaldım. Yaklaşık 4 aydır Erbil’deyim. Yurtdışı yasağım vardı ve pasaportum yoktu, o yüzden sınırı yürüyerek geçtim. Kars’ta eşimi ve iki çocuğumu bıraktım. Sürecin olmazsa olmazlarından biri, Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesi ve benim gibi binlerce insanın özgürlüğüne ve sosyal yaşamına kavuşmasıdır. 58 yaşımda hayatımda ilk kez sürgünü tadıyorum, çok kötü bir duygu. Anılarından, çocuklarından, sosyal çevresinden uzak kalmak insana acı veriyor.”

 

'Newroz'a katıldığım için ceza aldım'

 

Hayrettin Özçelik (25)

“Ben Türkiye’de elektrik elektronik mühendisiyim, Malatya İnönü Üniversitesi’nden mezunum, Muş Vartoluyum. Okul bittikten sonra Silopi’de bir yıldan fazla çalıştım. Okul döneminde Newroz’a katıldığım için hakkımda dava açılmıştı, cezamın onaylanmasıyla buraya geldim. İlk önce 10 ay ceza almıştım, o 3. Yargı paketiyle düştü. Diğer cezam ise, 2013’ün nisan ayının sonlarında kesinleşti. Yaklaşık 2 yıldır Erbil’deyim. Şu anda burada serbest mühendis olarak çalışıyorum. Ülkeye dönmemek, aileni sevdiklerini görmemek zor. Ama bunlar zamanla aşılıyor. Tabii ki bizim en mutlu olduğumuz yer, kendi vatanımızdır. Belki hiç gidemeyebiliriz de memleketimize. Gitsek de, sistem bize karşı duracak ve yine aynı şeyleri yaşayacağız. Bunun için köklü bir çözüm, köklü bir barış olması lazım.”

 

'Hakkımda 16 dava var'

 

Abit İke (34)

“Şırnak’ta esnaflık yapıyordum. Türkiye’de 2010 ayında BDP Şırnak il başkanlığına seçildim. 2011’un dokuzuncu ayına kadar il başkanlığı yaptım. 2011’de KCK operasyonlarında çoğu yönetici arkadaşlarımız gözaltına alındı. Ama ben alınmadım. Hatta arkadaşlarımın Diyarbakır’daki mahkemelerine katıldım. Ağabeyim de tutuklanmıştı. Onu cezaevinde ziyaret ettim. Şırnak’a dönüşte evime baskın yapıldığını öğrenince, Şırnak’a geri dönmedim. Çünkü bir suç işlediğimi düşünmüyordum. Benim yaptığım bir basın açıklamasıdır, bir konuşmadır, bir taziye ziyaretidir en fazla. İki yıldır Erbil’deyim. Hakkımda açılmış 50’ye yakın dava var, bazıları 3. Yargı paketiyle düştü, şu anda 16 davam sürüyor. Evliyim, 4 tane çocuğum var. Ailem zaman zaman ziyaretime geliyor. Şırnak küçük bir yerdir, herkes herkesi tanır. Biz Erbil’e geldikten sonra Şırnak’ta AKP İl Başkan Yardımcısı Ali Kılınç öldürüldü. Bir sivilin öldürülmesini hiçbir zaman tasvip etmediğim halde, emniyet tarafından benim azmettirdiğim iddia edildi. Ve bu gazetelere de böyle yansıtıldı. Benim olayla yakından uzaktan ilgim olmamasına rağmen, yapılan haberler aileler arasında kan davası güdülmesine dahi yol açtı. İnsanın yaşadığı, büyüdüğü yer bambaşkadır. Bizim de tek çabamız ve isteğimiz, bir an önce Türkiye’ye dönmek  ve birlikte yaşamak.”

 

'Anneme bakıyordum, kardeşimi okutuyordum'

 

Dilek Çolak (29)

“Ben Malatyalıyım, Diyarbakır’da sınıf öğretmeniydim. Öğrenciyken açılan bir davam vardı. Biri hakkımda ifade vermişti. Üzerime ifade veren kişiyi de tanımıyorum. 2007’de üniversiteden mezun oldum, hemen atandım. Diyarbakır’da öğretmenken gözaltına alındım, 3 ay cezaevinde kaldım. Üzerime ifade veren kişi de mahkemede beni tanımadığını söyledi. Buna rağmen mayıs ayında 6 yıl 3 aylık cezam pat diye onaylandı.  İki aydır Erbil’deyim. Burada hiçbir şey yapamıyorum, iş arıyorum ama bulamıyorum. Çünkü Kürtçe bilmiyorum. Arkadaşlarımın evinde kalıyorum, çok fazla dışarı çıkmıyorum. Oldukça zorlanıyorum. Aileme ben bakıyordum; annem ve babam ayrı, annemi ben geçindiriyordum, kardeşim üniversiteye başladı, onlara ev almıştım kredi ödüyordum. Bir de yaşlı bir anneannem var. Şimdi hepimiz mağduruz. Annem ev işlerine gitmeye başlamış. Ayrıca burada ikame problemimiz var. İkame almak için kefil bulmamız, kefile para ödememiz gerekiyor ve kefil isteği zaman kefaletinden vazgeçebiliyor. Hepimiz demokratikleşme paketini bekliyoruz.”

*Müjgan Halis'in kişisel blogu'ndan alınmıştır