Bu hafta Çiçero filmiyle seyirci karşısına çıkan Erdal Beşikçioğlu, 'yüzyılın casusluk hikayesi'ne hazırlık sürecini, "2,5-3 ay dans dersleri aldım. Bir baktım ki ben filmi çektiğimiz 2,5 ay boyunca uyumamışım. Çünkü o adamın o stresi karşılığında o karakterin de zaten uyuması mümkün değil" diye anlattı.
2. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren bir ajanı oynadığı Çiçero filmi vizyona giren Erdal Beşikçioğlu, Milliyet'ten Buket Aydın'a konuştu. Beşikçioğlu Çiçero hakkında, "İşleyiş ve sonuç olarak gerçek hikayeden alınmış ama yan hikayeler olarak kendi içinde tatlı bir draması, tatlı bir kurgusu olan bir iş. Ama ana yapı tamamıyla tarihten alınmış ve gerçeklere dayanan bir hikaye" diyor. Sizi içine alan da gerçekliğidir tabii değil mi? - Asıl hikayesi şu; II. Dünya Savaşı’na Türkiye’den hiçbir şekilde bakılmamıştı. Sorduğunuz zaman vatandaşlara “2. Dünya Savaşı’na Türkiye girdi mi?” diye genel bir kitle “Girmedi” yanıtını verir. Oysaki savaşın sonunda İngilizler ve Amerikalıların yanında savaşa girdiler. Hiçbirimiz Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’na girdiğini bilmiyor mesela. Bu bağlamda da bu ülkeden 2. Dünya Savaşı’na, yani dünyaya bakışı olan bir film yapılmadı. II. Dünya Savaşı bu ülkede hiç gösterilmedi, savaş sırasındaki Ankara hiç gösterilmedi. Bu ülkede de Nazi bayrakları vardı. Türk Milli Takımı selamlama kortejiyle geçerken Nazi hareketi yapıyordu. Bu ve benzeri birçok fotoğrafa da ulaştık. Ama Almanlar nasıl Nazizm’i kabul etmiyorsa, üstünü kapatmışlarsa bu filmde gösterilen Alman Büyükelçisi’ni konsolosluklarında büyükelçi olarak hiç yazmamışlarsa burada da hiç kimse bu hikayeyi göstermek istemedi anladığım kadarıyla.
Kendiniz mi bir Çiçero yarattınız? Yada şöyle sorayım; Çiçero nasıl biri? - Çiçero’nun tam net bir karakteri yok. Adam karşısındakine göre şekillendiği için; gerçek Çiçero’yu göremiyorsunuz. Yani kimyaya göre değişen bir yapısı var. Filmde de bunu yapmaya çalıştık; İngilizlerle başka, Almanlarla başka, sevdiği kadınla başka türlü bir ilişkisi var. Kimi diyor ki; “Ankara’nın en önemli eğlence merkezlerinde gününü gün eden bir adam”, kimi diyor ki; “Geri zekâlının önde gideni, başarısız bir iş adamı”, kimi diyor ki; “Zevzek bir kavas, bir hizmetkar”. Bir yandan da çok iyi şarkı söylüyor, çok iyi yabancı dil biliyor, çok iyi dans ediyor. Bütün bunların hepsini tek tek üstüne koya koya karakteri oluşturduk. Yani geceler boyunca elimde bir tepsiyle evin içinde dolanıp durdum devamlı. Tolga Han abiden film boyunca yaklaşık 2,5-3 ay dans dersleri aldım. Bir baktım ki ben filmi çektiğimiz 2,5 ay boyunca uyumamışım. Çünkü o adamın o stresi karşılığında o karakterin de zaten uyuması mümkün değil. Hazırlandık bu şekilde.