Oyuncu Erdal Beşikçioğlu, Türk Lirası'nın yabancı paralar karşısında değer kaybettiği geçen aylarda bankadaki parasını Türk Lirası olarak tutmaya devam ettiğini belirtmiş, "Ülkemizin daha iyi olmasını isterim her zaman. Hepimiz aynı gemideyiz, önce bunu fark edelim" demişti. Beşikçioğlu'ndan "Hepimiz aynı gemideyiz"e yönelik olarak yeni açıklama geldi. Oyuncu Beşikçioğlu, "Hepimiz aynı gemideyiz! Kaptana da biz karar vereceğiz. Filika ile, milika ile ayrılmayı hiç istemedim. Gemiciklerle de benim hiç bir ilgim yok. Mîsâk-ı Millî sınırları içerisinde, ne kadar yüzölçümüne sahipsek, geminin büyüklüğü o kadar" ifadesini kullandı.
Aydınlık'tan Oğuz Turgay ve Ersoy İrşi'ye konuşan Beşikçioğlu, "Misakı Milli sınırları içerisinde, ne kadar yüzölçümüne sahipsek, geminin büyüklüğü o kadar" açıklaması yaptı.
Beşikçioğlu'nun Turgay ve İrşi'nin sorularına verdiği yanıtların bir bölümü şöyle:
‘Behzat Ç.’ yayınlandığı dönemde internet ortamında çok fazla takip ediliyordu. İnternet dizilerinin popüler olduğu son yıllarda ‘Behzat Ç.’ böyle bir internet projesine dönüşebilir mi?
Neden olmasın! Serdar Akar ile konuştuğumuz zaman, her daim şu cümleyi kullanıyor. ‘Behzat Ç.’ bir şehir efsanesi. Her an geri gelebilir.’ Hep bir beklenti var ama beklentinin ne üzerine olduğunu bilmiyoruz. Hep aynı ekiple beraber olmak mı! Yoksa onun anlattığı ideolojinin peşinden koşmak mı! Yoksa onun kendi içerisindeki boş boğazlığı mı! ‘Behzat Ç.’yi ‘Behzat Ç.’ yapan nedir, emin olun biz de bilmiyoruz. Kendi içerisinde tuhaf bir samimiyeti var. Kendi doğruları, kendi adalet anlayışı var. Tuhaf bir sosyal sınıfa sahip bir iş. Yeniden olursa, aynı heyecanı yakalar mı bilmiyorum. Çünkü ülkenin, o zamanki konjonktürü biraz daha farklıydı. Şimdi mesela ‘Başkanlık Sistemi’ var. Birazda o dönemin ruhu ile ilgili bir şey. Yeniden olsa! Bilmiyorum. Olsa oynarız da biz. Seyirci aynı lezzeti alabilir mi? Hiçbirimiz ölümsüz değiliz. Kahramanlar ölümsüz!
Olaylara bakarken doğduğunuz yerin öneminin altını çizdiniz. Ankaralı kimliği ile tanınan bir oyuncu olarak, Cumhuriyetin kurduğu Ankara’nın sizin üzerinizde nasıl bir etkisi var?
Bu şehir benim için bir varoluş biçimi. Bu şehirde doğdum, bu şehirde okudum, bu şehirden ayrıldım yine bu şehire döndüm. Mahallesinde geçirdiğim arkadaşlığım var. Okulunda okuduğum arkadaşlarım var. Sahnede buluştuğum seyircilerim var. Beni var eden insanların bulunduğu bir yer.
Bu şehirdeki binalar Cumhuriyet döneminde yapıldığı için, hiçbiri ‘tarihi yapı’ statüsüne girmiyor. 50’li yıllarda yapılmış binaları yavaş yavaş ortadan kaldırıyorlar. Ki ben çok karşıyım böyle bir şeye. Bu şehrin tarihi, Cumhuriyet ile var olan bir tarih. 1800 ya da 1900’lü yıllardan kalma konakları yok belki. Kendi içinde genç bir şehir. Ve bu genç şehrin, kendi içindeki yapısını muhafaza etmesi gerekir bence. Şu anda Ankara’nın şehirleşme biçimi beni çok rahatsız eden, tuhaf bir saldırgan yapıya dönüşmüş durumda. Bu da benim pek hoşuma gitmiyor açıkçası.
Geçtiğimiz haftalarda basına verdiğiniz ‘Hepimiz aynı gemideyiz!’ başlıklı açıklamalarınızın ardından, internet ve sosyal medyada, hem söyleşiye hem de toplam olarak düşünceye yönelik bazı kesimlerden bir çarpıtma ve saldırgan bir tutum geldi. Bu konuda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Hepimiz aynı gemideyiz! Kaptana da biz karar vereceğiz. Filika ile, milika ile ayrılmayı hiç istemedim. Gemiciklerle de benim hiç bir ilgim yok. Mîsâk-ı Millî sınırları içerisinde, ne kadar yüzölçümüne sahipsek, geminin büyüklüğü o kadar. Bu geminin de kaptanına içindeki insanlar karar verecek. Çok açık değil mi! ‘Ben onların gemisinde değilim!’ diye bir şey değil yani. Hepimiz metaforik olarak aynı gemideyiz. Bu ulusun evlatlarıyız! Bu, ulusun evlatlarıyız!