12 Eylül Davası'nda, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılanmasına devam edildi. Ara kararını açıklayan mahkeme, Alparslan Türkeş ve Erdal Eren'in ailelerinin müdahillik talebini kabul etti. Bi sonraki duruşma 29 Haziran'da.
12 Eylül askeri darbesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında açılan davanın dördüncü duruşması bugün görüldü. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi duruşmanın ardından ara kararlarını açıkladı.
Mahkeme, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın eş ve çocuklarının mal varlıklarının araştırılmasına karar verdi.
Mahkeme ayrıca davayla ilgili müdahillik başvurularını da karara bağladı.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra ''TBMM kararı olmaksızın'' yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren ve Serdar Soyergin, Necati Vardar, Veysel Güney, Ramazan Yukarıgöz, Mustafa Özenç, Cengiz Baktemur, Ömer Yazgan ve Halil Esendağ'ın yakınlarının müdahillik talebi kabul edildi.
Bir sonraki duruşma 29 Haziran tarihinde görülecek.
Duruşmaya, Evren ve Şanihkaya'nın avukatları ile müdahillik talebi kabul edilenlerin avukatları ve müdahillik talebinde bulunanlar katıldı.
Mahkeme başkanı, duruşmada, müdahillik talepleri ve çeşitli kurumlardan mahkemeye ulaşan belgeler hakkında bilgi verdi.
Buna göre, mahkemeye, darbe sırasında zarar gördüklerini iddia edenler ile KKTC'nin bu dönemde olumsuz etkilediğini ileri süren 3 kişi müdahillik talebinde bulundu.
Yükseköğretim Kurulu'ndan (YÖK), 12 Eylül döneminde üniversitelerden atılanlara ilişkin bilgiler mahkemeye geldi. 27 Aralık 1979'da dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e verilen, ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Görüşü'' başlıklı ''Uyarı mektubu'' ile 1 Mayıs 1977 olaylarıyla ilgili MİT raporu da mahkemeye ulaştı.
Mahkemenin, MİT Başkanlığı'nın darbe yapılacağına yönelik Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve TBMM başkanlığına bilgi verip vermediğine yönelik müzekkeresine gelen cevapta, ''Arşivlerde böyle bir belgeye rastlanamadığı'' belirtildi.
Milli Savunma Bakanlığı da Fatsa olaylarıyla ilgili mahkemeye dosya gönderdi.
Mahkeme'nin işkence iddialarıyla ilgili Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na yazdığı yazıya da cevap geldi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, isim bildirildiği takdirde gerekli araştırmanın yapılabileceğini belirtti.
Genelkurmay Başkanlığı da darbe öncesindeki sıkı yönetim koordinasyon toplantılarının kayıtlarını 4 cilt halinde mahkemeye gönderdi. Bayrak Harekat Planı'nın güncellenmesiyle ilgili belgeler de mahkemeye ulaştı.
İstanbul Adli Tıp Kurumu, mahkemenin yazdığı yazıya kısmen cevap vererek, sanıkların muayene ve tetkiklerinin bir eğitim ve araştırma hastanesinde yapılarak, sonuçların gönderilmesini istedi.
Mahkeme, işkence ve kötü muameleyle ilgili suç duyurularını da gönderdi.
Duruşmada söz alan Avukat Senih Özay, önceki duruşmada 12 Eylül askeri darbesinin dış boyutlarıyla ilgili beyanda bulunulduğu hatırlatılarak, konuya ilişkin ABD'de yayımlanan bir kitabı mahkemeye verdi. Özay, Cumhurbaşkanlığı'nın ve Türkiye'deki baroların da davayı müdahil olmasını beklediğini söyledi.
Özay'ın, 1 Mayıs 1977 olaylarıyla ilgili mahkemenin kasasında belgelerin saklandığını söylemesi üzerine mahkeme başkanı, 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde gerçekleşen olaylarla ilgili bilgilerin değişik kurumlardan istendiğini, 1 Mayıs 1977 olaylarıyla ilgili MİT tarafından düzenlenen raporun, Genelkurmay Başkanlığı'nca mahkemeye gönderildiğini kaydetti.
Söz konusu raporun, MİT tarafından hazırlanması nedeniyle ''devlet sırrı niteliğinde olup olmadığının'' belirlenmesi için mahkemenin kasasında saklandığını belirten mahkeme başkanı, MİT tarafından ''raporun devlet sırrı niteliğinde olmadığının'' belirtilmesi üzerine, bu raporun dava dosyasına konulduğunu, herhangi bir belgenin saklanmadığını söyledi.
Bu arada, 13 Eylül 1980'de gözaltına alındıktan sonra kaybolan Cemil Kırbayır'ın annesi 104 yaşındaki Berfo Kırbayır, salondakilerin alkışlarıyla duruşma salonuna girdi.
Duruşmada daha sonra müdahillik talebinde bulunanların beyanları alındı.
Dönemin Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez'in oğlu Naci Sönmez, Fatsa olayları sırasında 12 Eylül darbesinin provasının yapıldığını ileri sürdü.
Babası Fikri Sönmez'in tutuklanarak 5 yıl işkenceye maruz bırakıldığını anlatan Sönmez, ''Babamın cesedine otopsi yaptırılmadı. Salası dahi yarıda kesildi. Devlet cenazeyi kuşattı ve biz öyle gömdük. Müdahilliğimin kabul edilmesini istiyorum'' dedi.
Diyarbakır Cezaevi'nde ölen Orhan Keskin'in ablası İpek Gür de ''Diyarbakır konuşulmadıkça, bizim acılarımız tutanaklara geçmedikçe, Kenan Evren buraya getirilmedikçe, gözünün içine bakarak 'ne istedin bizden' demedikçe acılarımız son bulmayacak. Kenan Evren, Diyarbakır Cezaevi'ni mutlaka görmeli. Onların orada yaptıkları zulme baktığımızda kemikleri bile yargılansa azdır'' diye konuştu.
Eski Milletvekili Ufuk Uras da 12 Eylül darbesiyle siyasi partilerin kapatıldığını, daha sonra da 12 Eylül'ün gölgesinde siyasetin yapıldığını ifade ederek, partisinin de bu süreçten etkilendiğini, bu nedenle müdahillik taleplerinin kabul edilmesini istedi.
Ali Serdar Can da Diyarbakır Cezaevi'nde işkencenin yanı sıra bir de ekonomik olarak sorunların yaşandığını öne sürerek, ''Cezaevinde insanlara ekmek verilmiyordu, mahkumlara kantinlerde fahiş fiyatlarla mal satılıyordu. Bu uygulamaları yapan kişilerin de yargılanmasını istiyorum'' dedi.
İdam edilen Ramazan Yukarıgöz'un annesi Aysel Yukarıgöz de ''Kenan Evren yaptığı işin doğru olduğuna inanıyorsa sahip çıksın, gelsin yargılansın. Bizim çocuklarımız işine sahip çıktı, canlarını verdiler. Ben İstanbul'dan geldim, o neden gelmiyor'' diye konuştu.
İsmail Uyar da 12 Eylül döneminde gözaltına alınıp işkenceden geçirildiğini belirterek, ''Cezaevinden kaçtım, asıl mağduriyetim de bundan sora başladı. Bana ulaşamayanlar babamı çağırdılar işkence ettiler. 'Ailenin kadınlarına tecavüz edeceklerini' söylediler. Bu baskılara dayanamayan inançlı babam bir caminin minaresinden kendisini atarak intihar etti. Bize bu olayları 12 Eylül iktidarı yaşatmıştır'' dedi.
Sakine Arat da 3 çocuğunu 12 Eylül dönemine kurban verdiğini kaydederek, işkence yapanların yargılanmasını istedi.
Recep Şeftalidalı da Diyarbakır Cezaevi'nde işkencelerden geçtiğini belirterek, ''Altan Tan'ın babası Bedii Tan'ın öldürülmesine tanıklık ettim. Diyarbakır zindanlarında işkence gördüm. İşkencenin yarattığı ruh haliyle 4 arkadaşımın kendilerini ateşe verdiklerini gördüm'' diye konuştu.
İsa Tekin de Diyarbakır Cezaevinde işkenceye maruz kaldığını ifade ederek, ''Sanıklar hakkında bu davanın açılmasıyla rüyalarım siyah beyaza dönüştü. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın ifadelerinin alınmasıyla rüyalarımın renkli rüyalara dönüşeceğini düşünüyorum'' dedi.
Tekin, mahkemeye, yargılandığı davanın iddianamesini delil olarak sundu.
Adnan Baran da Çorum olaylarıyla ilgili yargılandığını belirterek, Çorum olayları incelendiğinde her şeyin çok net ortaya çıkacağını söyledi.
Sabriye Tuncay da kardeşi Özgüç Tuncay'ın Fatsa olayları sonrasında ortadan kaybolduğunu ifade ederek, ''Biz cesedini yaptığımız araştırmalar sonucu belediye mezarlığında bulduk ve mezarını açtırdık. Müslüman geçinenlerin kardeşimi sadece iç çamaşırıyla gömdüklerini gördük. Benim Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ile derdim yok. Sistem kendisine hizmet edecek kişileri buluyor ve çıkarıyor. Ben sistemin yargılanmasını istiyorum'' dedi.
Berfo Kırbayır da oğlunun cenazesinin nerede olduğunu bilmediğini belirterek, ''Ben Kenan Evren'in peşindeyim, anayım. Oğlumun cenazesini istiyorum. Ölene kadar peşindeyim, ben anayım öyle bırakmam'' diye konuştu.
Kırbayır, zor şartlarda mahkemeye geldiğini vurgulayarak, sanıkların da mahkemeye getirilmesini istedi.