Erdal Şafak'a okur mektubu: Sizin için habercilik 'muktedir' yakınında olmakmış

Erdal Şafak'a okur mektubu: Sizin için habercilik 'muktedir' yakınında olmakmış

Sabah Gazetesi Okur Temsilcisi Yavuz Baydar’ın gazetenin Gezi Parkı protestolarına ilişkin haberlerini eleştiren okur mektuplarına yer vermesi Sabah Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak tarafından eleştirilmişti. Şafak, köşesinde Baydar'ın tutumunu eleştiren bir okurun mektubuna yer verirken, Yavuz Baydar'ın son yazısı gazeteye gönderilmesine rağmen yayımlanmadı. Emine Deniz adlı bir Sabah okuru, gazetedeki gelişmelere dair Facebook’tan Erdal Şafak’a gönderdiği açık mektupta “Sizin için habercilik tarafsız olmak değil, yeteri kadar “muktedir” yakınında olmakmış” dedi.

Emine Deniz’in Erdal Şafak’a gönderdiği mektubun tam metni şöyle:

Sevgili Şafak,

Bugün Sabah gazetesinin “Türkiye’nin ilk sosyal medya kullanıcılarından biri olan” (1) okurunuzun mektubunu yayınlarken sarf ettiğiniz kelimelerin üslubuna bakınca fark ettim ki aslında şu iki başlığınız  arasında zihniyet farkı yokmuş. Sizin için habercilik tarafsız olmak değil, yeteri kadar “muktedir” yakınında olmakmış. Çünkü bakıyorum ki, sadece sayı ile bir okurun yaptığınızı desteklemesi yeterli oluyormuş, oysa ki Yavuz Baydar‘ın yazısında bir çok okur mektubundan söz edilmekteydi. “Muktedir”in oyların yeterli çoğunluğunu alarak iş başında geldiğini, veya geçmişte yeterli fiziksel güce sahip olduğu için “siyasetin” basınç vanasını elinde tuttuğunu düşünürsek eminim, bir –sayı ile 1- adet okur mektubu bulup attığınız başlıkları savunmak zor olmayacaktır.

İş böyle olunca, gazeteniz köşe yazarlarının 28 Şubat’ta neredeydiniz diye sormasının da bir anlamı olmamaktadır, sahipliğinizin el değiştirmiş olduğunun farkındayım ama el değiştirmeyen “gazetecilik” anlayışınız gözlerimi yaşarttı.

O gün Sabah gazetesinin Yazi İşleri Müdürü  olan Ergun Babahan da eminim bize bir adet okur mektubu ile “Paşa Paşa İmzaladı” başlığının nasıl “halkın nabzını” tuttuğunu anlatabilir.

Bugün Yazi İşleri Müdürü olan sizin bu başlığı nasıl savunduğunuzu da unutmayacağım, 28 Subat başlığınızı unutmadığım gibi.

Yani aslında “basının özgür olduğunu ve “gerçek” halkı temsil ettiğini” anlatmak istediğiniz mektubunuz ile basının özgür olamayacağını, devletin ekonomik gücünün üzerinde kullanılmasından korkan –haklı olarak- basın kurum ve kuruluş sahiplerinin hep devletin fiziksel ve ekonomik gücünü kullanma yetkisini o gün ellerinde barındıranın canının istediğini yapmakla yükümlü olduğunu gösterdiniz. Bu yükümlülüğünüzü okurlarınızın üstüne yıkmaya çalışmayınız, en azından sorumluluk sahibi olup durumunuzu kabulleniniz.

Saygılarımla,

Emine Deniz

[1] Bu sıfata nasıl haiz olunduğunun ve kimin bu sıfatı verdiğinin açıklamasını da merak ediyorum ama siz kendinizi yormayınız elbette.