Tarhan Erdem başkanlığındaki Âkil İnsanlar Heyeti için Urla Belediye Başkanı CHP'li Selçuk Karaosmanoğlu kahvaltılı toplantı ile hazırladı. Toplantıda Kürt sorununun ilk defa devlet düzeyinde konuşulduğunu belirten Tarhan Erdem, "çözüm süreci başarıya ulaştığı zaman göreceksiniz; nevruzda Diyarbakır Meydanı Türk bayraklarından kıpkırmızı olacaktır. Bayrakla meselesi olan Kürt yok. Türkiye'de meselesi olan Kürt de yok. Mamak Cezaevi Müdürü'nün bir beyanatı var. 'Ben işkence yapmadım, görevimi yaptım' diyor. Mesele bunu kaldırmak, böyle şey olur mu? Kürt meselesinin çözümü budur" dedi.
Akp üyesi yönetici Hikmet Tınaztepe'nin, Türklerle Kürtler arasında ekonomik anlamda Kürtlerin lehine uçurum olduğunu söylemesi üzerine, Tarhan Erdem, "8-9 milyon Kürdün eğitim durumu ile 40- 41 milyon Türk'ün eğitim durumunu yan yana koyarsanız, bu sözlerinizi düzeltmek durumunda kalırsınız. Türkler'in eğitim yaşıyla Kürtler'in ondan 1-1.5 yıl farklıdır. Bu çok önemli bir farktır. Kürtler'in geliri daha acınacak durumdadır" dedi.
Doğan Haber Ajansı'ndan Elif Demirci'nin haberine göre, düzenlenen kahvaltıda Tarhan Erdem, Avni Özgürel, Fuat Keyman, Fehmi Koru, Baskın Oran, Hasan Karakaya yer aldı. Masada ayrıca Urla Belediye Başkanı Karaosmanoğlu, Urla Kaymakamı Şeyhmus Günaydın, işadamı Selami Gürgüç, AkP'li Hikmet Tınaztepe, Himmet Uygun, İller Bankası Genel Müdür Müşaviri Mehmet Şevki Nalçacıoğlu da yer aldı.
Yaklaşık bir saat süren kahvaltı ardından restorana kahvaltı yapmak için gelen Şeref Doğan, heyetin yanına giderek, "Bir sebepten dolayı Diyarbakır'da, Hakkari'de insanların ellerinde Türk bayrakları ile sokaklara indiğini göreceksiniz. Bunlara çok az kaldı, bunun sebebi de emin olun Türk milliyetçiliği, Atatürk milliyetçiliği olmayacak. Bu sebep çok başka olacak ve buna çok az kaldı. Buna sebep Amerikan füzesi olacak, sebepsiz yere öldürülen insanlar olacak" dedi.
Masadakilerden Baskın Oran devreye girerek, Şeref Doğan'a tepki gösterdi. Oran "Altı yaşından bu yana aynı ezberi duyuyorum. Artık burama kadar geldi. Biz sütten çıkmış kaşığız, bizi buraya cami kapısından getirdiler. Hep emperyalizm yapıyor, emperyalizm yapıyor ya da içerdeki odaklarına yaptırıyor. Bu ezberden bıktık usandık. Şu anda artık tabutların gelmesini engelleme çabasındayız" deyince Şeref Doğan şu karşılığı verdi:
"Dünyanın yüzde 95 kaynağını, yüzde 5 paylaşırken, emperyalizmden medet ummama noktasına gitmeniz garip. Ezberdir, 80 yıllık İngiliz politikalarıdır bunlar. Çanakkale Savaşı bir devrin batığı yer değildir. Çanakkale Savaşı emperyalizmin battığı yerdir. Bittiği yer de Ortadoğu olacaktır. 80 yıllık hikayeyi, ezberi bize yutturmaya çalışıyorsunuz. Sizsiniz bunu yapan. Atatürk dinsiz değildir, Kürtlerin düşmanı değildir, asıp kesmemiştir."
Baskın Oran da, "Bu eski Maoist yeni İşçi Partisi söyleminden bıktık" sözleriyle tepki gösterince Şeref Doğan, "Bıktıysanız duymayacağınız yere gidin efendim. Ben de sizi duymak istemiyorum" diyerek, masayı terk etti. Baskın Oran, arkasından "Selametle. Bu arkadaşın tek fonksiyonu var; provoke edip gitmek. Ben solcu olmaktan bu söylemi duyunca utanıyorum" dedi.
Tarhan Erdem, halkın kendi günlük yaşamının içinde Kürt sorununun uzantısı bulunduğunu ancak, sorunun bununla tarif edilemeyeceğini belirterek şöyle konuştu:
"Türkiye'de yaşayan çok önemli azınlıkla kendisini Türk diye tarif eden insanlar arasındaki ekonomik, eğitim, sağlık ve iş durumu arasındaki farktır. Bu göstergelerin hepsinde Türkler ile Kürtler arasında ciddi farklar vardır. Problem de bununla tarif edilebilir. Yoksa 'Şu mahallede böyle oldu, bu mahallede böyle oldu' bir sonuçtur. O sonuçları konuşuyoruz. Bu süreç bu konuları konuşmak ve bitirmek içindir. Her yeri Urla yapmaktır. Türklerin meselesi değildir, Kürtlerin problemi. Kürtlerin meselesi Kürtlere aittir ve ilk defa devlet düzeyinde kamuoyuna sunuluyor. Burada çok arkadaşımız ve gazeteci olarak ve bunların çoğu hükümete karşı vaziyet almış kişilerdir. Bu kişiler, bu şekilde vaziyet alanlar, buraya bu meseleyi konuşma cesareti göstermiştir. Bu önemli bir şeydir. Mesele basit değil."
Erdem, eleştirilerinin ardından akillerin yanından ayrılan Şeref Doğan'ın, "Mardin'de Van'da Türk bayrakları ile sahaya inenleri göreceksiniz" dediğini hatırlatarak şöyle konuştu:
"Ben buna inanıyorum. Ama çözüm süreci başarıya ulaştığı zaman göreceksiniz; nevruzda Diyarbakır Meydanı Türk bayraklarından kıpkırmızı olacaktır. Bayrakla meselesi olan Kürt yok. Türkiye'de meselesi olan Kürt de yok. Mamak Cezaevi Müdürü'nün bir beyanatı var. 'Ben işkence yapmadım, görevimi yaptım' diyor. Mesele bunu kaldırmak, böyle şey olur mu? Kürt meselesinin çözümü budur. Bunu yapmak lazımdır. Urla, İzmir yapmak lazımdır. Yani o meseleleri ortadan kaldırmak lazımdır. Şimdiye kadar bu yapılamadı. Bunun yapılamamasının nedeni de devletin kuruluş meselesidir. Anlayış meselesidir. Devlet kendine göre bazı kişisel yorumlarla bazı insanların haklarını gasp etmiştir, ortadan kaldırmıştır. Diyarbakır Cezaevi bir simge. Ama orada üç dört ay kalanların başına gelenleri dinlemeye çalışın. Ben dinlerken 4. dakikada 'dur kardeşim' dedim. Bu dinlenecek durum değildi. Onu yapan insanın da yazdığı kitabı okudum. Ama onlar sanki hiç yokmuş gibi davrandı. Fakat emri veren oydu. Allah rahmet eylesin. Şimdi meselemiz çözüm sürecinin başarıya ulaşması. Bu başarıya ulaşırken de hepimizin mutlaka Kürt meselesi yoktur. Halkın arasında böyle bir mesele yoktur. Biz kardeş kardeş geçinip gidiyoruz. Dün akşam (cumartesi) dinlediğimiz hanımlardan biri 'Bizim hiç meselemiz yoktur' dedi. Muhtemelen subay kızıydı ve emir eri ile bir meselesi olmadığını söylüyordu. Ona nasıl içinizden isyan edip, 'Kürde sor kardeşim' demezsin. Mesele var, canını ortaya koyan insanın söylediğine hiç kulak asılmaz mı canım. 30 yıldır Kürtler canını meydanlara ortaya koyuyorlar."
Akp üyesi yönetici Hikmet Tınaztepe, Türklerle Kürtler arasında ekonomik anlamda Kürtlerin lehine uçurum olduğunu savundu. Tınaztepe, şunları söyledi:
"Ege'yi gezin en iyi müteahhitler Kürt vatandaşları. Menemen'e, Aydın İncirliova'ya, Salihli'ye gidin müteahhiterin çoğu Kürt. Mavişehir'de Gültekin Kardeşler Urfa'dan geldiler en güzel binaları yapıyorlar. Onur duyuyorum. Ben bunları yadsımıyorum, iyi olduğunu ifade etmek anlamında söylüyorum. Büyük sanayici, işadamlarının çoğu Kürt. 3-5 milyar dolar sahibi bunlar. Ekonomik anlamda Kürt- Türk arasında uçurum varsa bu Kürtler lehine. Son yıllarda Doğu'dan Batı'ya göç artmıştır, çünkü iş buluyorlar, yatırım yapıyorlar."
Baskın Oran, Tınaztepe'nin sözlerine "Köyleri yakıldığı için geliyorlar" diye yanıt verdi. Tınaztepe de, "İdeolojik yaklaşıyorsunuz. Dünyada her şey ekonomiye dayalı. Afrika'ya gidin. Batı'nın oradaki hegamonyasını görün. Onları nasıl sömürdüklerini görün. Türkiye'deki olayı Türk- Kürt olayına yamamayın. Vatandaş arasında ayrım yok. Kürt sorunu var ama vatandaş düzeyinde yok. Kürt sorununu ortaya çıkaranları, çıkarın ortaya" diye konuştu.
Tarhan Erdem, Türkiye'de 15 milyon Kürt'ten 8-9 milyonunun yetişkin olduğunu kaydederek şöyle devam etti:
"8-9 milyon Kürdün eğitim durumu ile 40- 41 milyon Türk'ün eğitim durumunu yan yana koyarsanız, bu sözlerinizi düzeltmek durumunda kalırsınız. Türkler'in eğitim yaşıyla Kürtler'in ondan 1-1.5 yıl farklıdır. Bu çok önemli bir farktır. Kürtler'in geliri daha acınacak durumdadır. Rakamların hepsine Türkiye koro halinde 'Hayır' demiştir. İstanbul'da Kürtler'in gelirleri azdır. Gelişmişlik oranı düştükçe çocuk sayısı artar. Türkiye'deki Kürtler'in eğitimi Türkler'e göre geridir, ekonomik durumu da Türkler'e göre geridir. Nedeni, ayrımcılıktır. Ayrımcılık yapılmıştır. Bunun bin örneği vardır."
Ağrı'da 1.5 yıl doktorluk yapan Adviye Onay, Âkil İnsanlar Heyeti'nin masasına yanaşarak, "1.5 yıl Ağrı'da kaldım. Aile planlamasında çalıştım. Köylerde öğretmen vardı, neden eğitimi kabul etmediler. Neden bizimle diyalog kurmadılar, biz hepimiz Kürtçe öğrenmek zorunda kaldık" dedi. Onay'ın bu sözleri üzerine Baskın Oran, "Çünkü siz ilkokula gittiğiniz zaman kendi anadilinizde alfabeyi öğrendiniz. Kürt çocuğu 6 yaşında okula gittiği zaman yabancı bir dilde okuma yazmayı öğrendi. Bundan dolayı" yanıtını verdi.
Dr. Adviye Onay da Türk- Kürt ayrımı yapmadığını, kalkınmada öncelikli 21 il programında tüm yatırımların çalıştığı dönemde; 1987-89 yılları arasında arasında oraya gittiğini ifade ederek, "Doğu'da elektriksiz köy yoktu. Bizim Urla'nın köyleri o yıllarda elektriksizdi" dedi.
Fuat Keyman, Türkiye'de 3-3.5 aydan bu yana ölüm, şehit ve acının olmadığını, sorunun insani yaklaşımla çözüleceğini şu sözlerle anlattı:
"Bu sürece en fazla 'Hayır' diyen il İzmir. Köylerde kahvelerde her yerde medeni şekilde konuştuk. Bunu acının olmaması sağlıyor. Eylül ve ekim ayında hala şehit olmazsa barış içinde yaşarsak süreç daha hızlı ilerler. Silahların susması, terörün bitmesidir. Türkiye gerçeği, Kürt sorunumuz var. Uzun yıllardır devam ediyor. Eğer silahlar susarsa bu soruna insani yaklaşmak ortaya çıkacaktır. En az eğitim doğu illerinde, en az kentleşen en az yaşabilir kentler Doğu ve Güneydoğu'da. Türkiye'de çok fakir var. Bağdat Caddesi ile Batman'ın bir yeri arasındaki fark, 1990'lı yıllarda 250 kattı. Silahları susturursak soruna insani temelde yaklaşırız. Bu ölümsüzlük, acısızlık ve şehitsizlik ortamı devam ederse bu sorunlarımızı daha iyi konuşacağız. Eğer bu şiddetsizlik devam ederse Kürt sorunu demeyeceğiz, refah sorunu, demokratikleşme sorunu diyeceğiz. Nasıl bir Türkiye istiyoruz, bunu tartışacağız. Temel amaç silahların susmasını sağlamaktır, toplumsal desteği almaktır. İzmir'den gördüğüm destek beklediğimizden daha fazla. Belki rakamlar yüzde 60 diyor ama örgütlere bakıyoruz, desteği görüyoruz. Kimsenin Türkiye ile Türk bayrağı ile sorunu yok. Bu ülkenin eşit vatandaşları olarak aynı özgürlüklere ve sorumluluklara sahip vatandaşlar olarak yaşamak istiyoruz."
Yönetici Hikmet Tınaztepe'nin, "Çözüm süreci nedir, ne olacaktır?" sorusuna yanıt veren Tarhan Erdem, çözüm yolunun temelinin evrensel insan haklarına dayalı demokratik bir yönetim sistemi ve siyasi hayatı kurmak olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Ceza ve terör kanunundaki antidemokratik hükümlerin kaldırılması ve devlete karşı işlenmiş suçlar maddesinin gözden geçirilmesi ve düzeltilmesi. Bütün hukuk düzeninde değişiklik yapmak lazım. TCK'da yasaklanmış olduğu halde diğer kanunlarda ceza hükümlerinin değiştirilmesiyle ilgili kanun çıktı. Bunların hepsinin yeniden gözden geçirilmesi lazım. Vatandaşlık haklarımızın evrensel hukuka göre düzenlenmesi lazım. İfade ve toplantı özgürlüğünün yeniden düzenlenmesi lazım. Açık ve yakın tehlike içermen her düşüncenin serbestçe söylenmesi ve yaygınlaştırılmasıdır. Bu örgütlenme özgürlüğünü de kapsar. Şu anda Türkiye'de vatandaşların toplantı yapma özgürlüğü kısıtlıdır. Üç aydan beri terör yok. Bu terörün olmaması bir rahatlık getirdi. Bugün dünden iyidir, yarın bugünden daha iyi olacaktır. Bugün bir yerde adam ölse çözüm süreci duracak mı? Devam etmeli ve etmelidir."
Gazeteci Fehmi Koru, Türkiye'de terör örgütünün 30 yıldır faal olduğunu, 40 bin insanın öldüğünü belirterek, devletin yıllardan bu yana silahla mücadele ettiğini şimdi müzakere döneminin başladığını belirterek, "40 bin insanın hayatının daha yeni kayıplarla büyümesini engelleyecek başka çözüm var mıdır? Devletin yetkilileri mutabakat metninin bir tarafından, terör örgütü liderlerinin diğer tarafında devlet yetkililerinin imzası var. Amaç terörü ortadan kaldırmak. Kalıcı olması üzerinde çalışıyoruz. Bizler bu sürecin başarılı olmasını isteyen insanlarız" dedi.