T24- Konda Araştırma Şirketi'nin kurucusu Radikal yazarı Tarhan Erdem, polisin aşırı güç kullanarak öğrencilere şiddet uygulaması konusu değerlendirirken, polisin bilgi ve eğitimindeki eksiklliğe dikkat çekti. Erdem ayrıca, toplantı ve gösteri yürüyüşü yasasını da eleştirdi. Erdem'in bugün (06 Aralık 2020) yayımlanan yazısı şöyle:Başbakan’ın söz ve eylemlerine karşı görüşlerini halka duyurmak için toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak isteyen gençler yine durduruldu. Son olaylar, ülkemizde ‘toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı’nın (kısaca toplantı hakkı) olmadığını gösterdiği gibi, polisimizin yurttaşlarına karşı haşin ve acımasız davrandığını da gösterdi. İki konu var: Birincisi polisin kanunsuz bir olayı önleme bilgisinde ve eğitiminde eksiklik; ikincisi de toplantı hakkının bulunmamasıdır. Polisin acımasızlığı Olayların televizyonlara yansıyan görüntülerini izlerken İstanbul Emniyet Müdürü’nün aklından geçenleri ve ruh halini merak ediyorum. Eğer Sayın Çapkın, gördüklerini doğal karşılamış, isyan etmemişse kendisine bir diyeceğim vardır: Polisin uzun coplarla saldırış biçiminden, biber gazını olanca hızıyla yakınındaki gençlerin yüzüne boşaltmasından rahatsız olmayan kişilerin emniyet müdürlüğü yapmasından pek çok yurttaşımızın huzurunun kaçtığını bilmelidir. Polis yurttaş ilişkisinde, polisimizin daha çok eğitime ihtiyacı olduğu anlaşılmaktadır ama güvenlik güçleri yöneticilerimiz de, görevlerinin ‘olayları engelleme’ olduğunu, ‘fiziki cezalandırma’ olmadığını bilmelidirler. İkinci konuya, demokratik hayatın ölçütlerinden biri olan toplantı hakkına sahip olup olmadığımıza gelelim: Toplantı hakkı var mıdır? Anayasamızın 34. maddesine göre “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir”. Anayasamızda insan hakkının tanımlandığı her maddenin devamında, “Ancak …” ile başlayan bir fıkra gelir ve o hakkın canına okur. Toplantı hakkının yazıldığı maddenin ikinci fıkrasına, bu hakkın da ‘millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla’ ve kanunla sınırlanabileceği yazılması ihmal edilmemiştir. 1982 Anayasası sözde AB’ye uyum sağlamak amacıyla 2001 tarihinde değiştirilirken 34. madde de değiştirilmiş, ancak toplantı hakkının kullanılmasını önleyen hükümler korunmuştur. Bugün yürürlükteki, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 1983 yılında çıkarılmıştır. Bu kanun, yedi kez değiştirilmiş olmakla birlikte, bugün de toplantı hakkını önleyen birçok maddesi vardır. Valiliğin toplantı yapılacak yerleri belirliyor oluşu, toplantıların en az yedi kişilik bir ‘Düzenleme Kurulu’ tarafından düzenlenebilmesi; toplantının en az iki gün önce düzenleme kurulunun bütün üyeleri tarafından imzalanacak bir bildiri ile duyurulması, bu bildiriye yönetmelikte yazılı belgelerin eklenmesi gibi hükümler kısıtlamaya yönelik hükümlerdir. İzne bağlı toplantı Bu koşullar, izne tabi olmayan toplantıların, en az iki gün önceden, polisin takdiriyle izne bağlı olduğunu göstermektedir. Bu hükümler sonucu, bazı ‘resmi toplantılar’ dışında halk hareketi olan gerçek toplantılarda ‘düzenleme kurulu’ oluşmamakta, ‘bildirim’ verilmemektedir. Uygulama ve kanun hükümlerine göre, anayasanın 34. maddesinde yazıldığı gibi, herkes, önceden izin almadan, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip değildir! Kanunu yenileyelim Son 1 Mayıs’ta yapıldığı gibi, duruma göre idari kararlarla genişletiliyor olması, toplantı hakkının varlığını kanıtlamaz. Yapılması gereken kanunun, ‘toplantı hakkı serbesttir’ anlayışıyla yeniden yazılmasıdır.