Erdoğan - Trump görüşmesi: Türkiye masaya ne koyacak?

Erdoğan - Trump görüşmesi: Türkiye masaya ne koyacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'la ilk yüz yüze görüşmesine hazırlanıyor. Salı günü Washington'da gerçekleşecek görüşmede Türkiye'nin Fethullah Gülen'in iadesinden, Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı mücadeleye kadar pek çok konuyu masaya getirmesi beklense de, en önemli gündem maddesinin Ankara'yı fazlasıyla rahatsız eden Trump'tan gelen YPG'ye silah yardımı kararı olacağı düşünülüyor.

YPG'nin silahlandırılmasıİncirlik Üssü

SETA'dan (Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) analist Muhittin Ataman'ın söylediği gibi, Washington, Erdoğan'ın ziyaretinden bir hafta önce YPG'yi silahlandıracağını açıklayarak 'masadaki elini güçlendirdi.'

Görüşme öncesinde Türkiye'ye bu konuyu değerlendirmesi, kendi kamuoyuna mesajlarını vermesi için gerekli süre verilirken; malumun ilamı bir emri vaki ile gerçekleşmiş oldu. Zira YPG'nin Rakka operasyonundaki rolü de, bu birliklerin silahlandırılması da aslında kimse için sürpriz değildi.

Kadir Has Üniversitesi'nden Akın Ünver, "Silahlanma kararının Erdoğan ile görüşmesinden sonra açıklanmasını bekliyordum. Öncesinde böyle bir açıklama yaparak, Trump aslında Erdoğan'a Amerikan devletinin başka çıkarları var demek istiyor" diyor.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Muhittin Ataman, Ankara'nın Trump ile ilgili hayal kırıklığının arkasında yatan sebeplerden birini de, ABD'de iktidar ve muktedir olmak arasındaki ince farkın görülememiş olmasına dayandırıyor:

"Şunu unuttuk bir an: Trump'ın düzen karşıtı tavrı, ABD'nin Orta Doğu'ya yönelik siyasetini ne kadar değiştirecek bunu hesaplayamadık. Öyle görünüyor ki ABD Savunma Bakanlığı Trump'tan bir taviz kopardı."

Türkiye - ABD arasındaki bu sıcak gelişmeleri ABD'den takip eden Selma Bardakçı da iç siyasete bir gönderme yaparak, Trump'ın ne zaman iç siyasette sıkışsa, dış siyasette puan toplayacak bir hamle yaptığının altını çiziyor.

Ancak bunun da ötesinde ABD'nin başka bir seçeneğinin olmadığı da yaygın bir görüş olarak ifade ediliyor.

Obama döneminin güvenlik danışmanlarından Colin Kahl'ın Amerikan Foreign Policy dergisine aslında, Trump'ın önünde Rakka'nın IŞİD'den alınması için sahada kullanılacak aktörler açısından önünde fazla seçenek bulunmadığını yazdı.

Obama döneminde Türkiye ve ABD arasında bu konuda yapılan üst düzey güvenlik toplantılarına da katılmış olan Kahl, aynı yazısında özellikle Erdoğan'ın uçuşa yasak güvenlikli bölge konusunda ısrarı nedeniyle, ABD'nin Kürtlerle birlikte çalışmaktan başka bir seçeneğinin de kalmadığını vurguluyor.

Peki Trump'ın göreve gelmesinden bu yana merakla beklenen, Erdoğan - Trump görüşmesinde Türkiye masaya ne ile oturacak?

Akın Ünver bu soruyu, "İvme o kadar Türkiye'nin kendinden emin olduğu bir noktayı gösteriyordu ki şimdi ne denebilir, ne denecek bunu kestirmek çok mümkün değil" diyor.

Ünver ayrıca, bu kararın Türkiye'den üç büyük ismin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ABD'de olduğu bir dönemde yapılmasına da dikkat çekiyor.

Başa dön

Akın Ünver, YPG'nin silahlandırılması kararının ardından Ankara'nın izleyebileceği politikayı şöyle özetliyor:

"Türkiye muhtemelen bu şekilde devam edecek, yani hem ABD hem Rusya'yı tehlikeye sokacak şekilde hava bombardımanlarına devam edecek."

Geçen ayın sonunda Türkiye ilk kez 'PKK'nın yeni üssü' olmasından kaygılandığı Şengal Dağı'na hava bombardımanları gerçekleştirmiş; ABD ise bu operasyondan ancak çok kısa bir süre önce haberdar edildiğini söylemişti.

Bütün bu gelişmeler bir yandan analistlerin de artık "kriz" kelimesini daha sık kullanmasına yol açıyor.

Türkiye-ABD ilişkileri 1950'li yıllardan bu yana çok yakın ilişkilerin yanı sıra büyük krizlerin de yaşandığı oldukça dirençli bir seyir izledi. Peki bu kez bu kriz atlatılabilecek mi?

SETA'dan Ataman, bu konuda iyimser: "Bu doğal olarak bir krizdir. Bunun arttırılarak sürdürülmesi de bir krizdir. İlk defa olmuyor, son defa da olmayacaktır. İki ülke arasında krizler olagelmiştir. Ama ben orta bir noktada buluşulabileceğini düşünüyorum" diyor.

Bu noktanın neresi olacağını ancak görüşmeler tamamlandıktan sonra, belki liderlerin açıklamalarından belki de sahadaki gelişmelerle anlayabileceğiz.

Yine de bu konuda çeşitli tahminler ve ABD basınına yansıyan ipuçları bulunuyor. ABD merkezli The Washington Institute'tan analist Soner Çağaptay, öncelikle bu yaşananların bir kriz olmadığını düşündüğünü belirterek bunun nedenini aslında iki ülke arasında PKK'ya karşı mücadelede bir anlaşmaya varılması olarak açıklıyor.

Çağaptay, "ABD, YPG -PKK siyasetini birbirinden ayırıyor. Türkiye, ABD'nin YPG'nin içinde olduğu Suriye Demokratik Güçleri ile çalışması konusunda sıkıntı çıkartmaz ise, ki çıkartmayacağının işaretlerini verdi- ABD'de de karşılığında Irak ve Türkiye'de PKK ile mücadelede Ankara'ya daha fazla destek verecek" diyor.

Çağaptay "Washington, bu hafta Cumhurbaşkanı'na Sincar'daki (Şengal) PKK varlığına karşı mücadele de dahil olmak üzere Türkiye'nin Kuzey Irak'taki PKK varlığına yönelik bütün hassasiyetlerini cevaplayacak bir işbirliği mekanizması önerecek" diyor.

ABD'de, YPG hamlesini dengeleyecek bir çaba olduğunu belirtenler arasında Selma Bardakçı da bulunuyor.

Bardakçı, daha sonra Wall Street Journal gazetesinin de gündeme getirdiği bir duyumu aktarıyor ve ABD ile Türkiye arasında istihbarat paylaşımı için kurulan İstihbarat Füzyon Merkezi'nin kapasitesinin artırılmasına yönelik adımların atıldığını söylüyor.

Bardakçı askeri kaynakların dile getirdiğini söylediği bu ihtimali şöyle değerlendiriyor: "Sanki Trump'ın bu kararı, ABD'nin içinde Türkiye'nin önemini bilen kurumlar tarafından dengelenmeye çalışılıyor gibi görünüyor. Tesadüf olabilir ama bu istihbarat merkezinin kapasitesinin arttırılması önemli bir haber."

Başa dön

ABD ve Türkiye arasında özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra en çok konuşulan konulardan bir tanesi, Ankara'nın bu girişimin arkasında olduğunu söylediği Fethullah Gülen'in iadesi konusu.

SETA'dan Muhittin Ataman, bu konuda atılabilecek adımlardan umutlu ama iade konusunda değil.

Türkiye'nin YPG'nin silahlandırılmasından sonra masaya koyacağı ikinci büyük konunun bu olduğunu söyleyen Ataman, "Hukuksal süreçler gibi şeyler çok önemli değil. Siyasi iradenin tavır koyup koymaması ile ilgili bir durum söz konusu. Belki YPG noktasında Türkiye aleyhine atılan adım, Türkiye'yi bu noktada hoşnut edecek bir adım atmayı gerektirebilir" diyor ve bu adımları şöyle sıralıyor:

"FETÖ'ye (Fethullahçı Terör Örgütü) verilen desteğin kesilmesi sağlanabilir. Çünkü ABD resmi olarak hem federal hem eyalet bazında çok ciddi bir destek veriyor. Farklı kulvarlarda takdir görüyorlar. Trump yönetiminde takdir görmeyebilirler. Bunu sağlayabilirse bu yeterince büyük bir adım olacak."

Başa dön

Erdoğan ve Trump görüşmesinde bir yeri olup olmayacağı bilinmese bile, iki ülke ilişkilerinde özellikle bölgede savaşın olduğu zamanlarda konuşulan başlıca konu İncirlik Üssü oluyor.

YPG'nin silahlandırılması konusundan sonra akla gelen ilk sorulardan biri Türkiye'nin İncirlik Üssü'nü ABD'nin kullanımına açık tutmaya devam edip etmeyeceği.

SETA'dan Ataman, "Bugüne kadar Türkiye bir sorun çıkarmadı müttefik ülkelerine. Ama bundan sonra olabilir. Eğer oradan kalkan uçaklar bir PYD, PKK devletinin tahkimi için kullanılacaksa Türkiye bir tavır takınır. Kendi topraklarını kendi aleyhine kullandırtmak anlamına gelecek bir noktaya evrilebileceğini düşünmüyorum." diyor.

Başa dön

Son olarak, Türkiye ve ABD ilişkileri denince akla gelen isimlerden biri, ABD'de tutuklu bulunan İran ve Türkiye vatandaşı işadamı Reza Zarrab konusu.

SETA'dan Ataman, "Zarrab konusunun çok büyütülmemesi gerektiğini" söyleyerek, "Bunun masadaki çok merkezi gündem maddelerinden birisi olmasını beklemiyorum" diyor.

Erdoğan ise Nisan ayının sonunda Reuters'a verdiği mülakatta Zarrab'a sahip çıkacağının sinyallerini vermişti.

Erdoğan ABD'de yapacağı temaslara değindiği mülakatta, "Atacağımız adımlardan biri de Rıza Zarrab ile ilgili olacak" demiş eklemişti:

"Zarrab babamın oğlu değil ama benim bir vatandaşım. Eğer varsa bir suçu Adalet Bakanlığı'na dosyası iletilir, yoksa hemen bazı şeyler uydurularak tutuklanırsa, vatandaşına sahip çıkamayan ülke konumuna düşeriz."

Erdoğan aynı mülakatta, Mart ayının sonunda ABD'ye gittiğinde tutuklanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın da durumuna değinerek, bunun arkasında "art niyetli bazı girişimlerin olduğunu" düşündüğünü söylemiş ve eklemişti: "Burada da biz tabi FETÖ ile ilgili bağlantıların olduğunu hissediyor ve görüyoruz. Bu oyunun bozulması gerekiyor."

Başa dön