Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümü sebebiyle düzenlenen anma töreninde konuşurken "10 Kasımları kuru kuruya ölüm yıldönümü olarak anmayı değil, yeniden doğuş olarak kutlamayı daha önemli görüyorum. Bunu yasa dönüştürdüğümüz zaman, yas kazandırmaz, bunları milat olarak görmek, yeniden doğuş olarak görmek bizi çok daha farklı geleceğe taşıyacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen anma törenine katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
"Vefatının 78'inci yıldönümünde, Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal'i rahmetle yad ediyorum. Gazilerimize ve şehitlerimize şahsım ve milletim adına minnettarlığımı ifade ediyorum. 15 Temmuz'da canlarını feda eden şehitlerimize, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Milletimiz nezdinde Çanakkale, Kurtuluş Savaşı ile, doğu ve güneydoğu illerimizde yürüttüğümüz mücadele ile 15 Temmuz darbe girişiminin hiçbir farkı yoktur. Bunlar milletimizin yedi düvele karşı verdiği istiklal ve istikbal mücadelesidir. Türkiye'nin kimsenin toprağında gözü yoktur. Her şeyden önce bizim tarihimizde sömürgecilik lekesine asla rastlayamazsınız. Bizim medeniyetimizde aynı vatan topraklarında yaşadığımız, ekmeğimizi yediğimiz herkes kardeşimizdir. Bizim ecdadımız her yeri mamur etmiştir. Orta Avrupa'dan Afrika'nın derinliklerine kadar güven ve huzur ortamını tesis etmiş bir devlet geleneğine sahibiz.
Bugün gidin Suriye'ye, Irak'a, Afrika'daki Balkanlardaki herhangi bir yere, insanlara Türkiye ile ilgili kanaatlerini sorun asla zulüm, katliam gibi ifadeler duyamazsınız. Biz o coğrafyalardan ayrılalı 1 asır oldu ama oradaki insanların bekleyişi hiç bitmedi. Dün devlet olarak oradaydık, bugün eğitim, yardım, sağlık, kalkınma projelerimizle oradayız.
Türkiye, Türkiye'den büyüktür. Biz 780 bin kilometrekareye hapsolamayız. Fiziki sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız bambaşkadır. Musul'daki, Kerkük'teki, Humus'taki, Üsküp'teki kardeşlerimiz fiziki sınırlarımız dışında olabilir ama hepsi gönül sınırlarımızın içindedir, kalbimizin tam ortasındadır.
Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmiş değildir. Gazi Mustafa Kemal de nevzuhur bir devlet adamı değildir. Anadolu Selçuklunun bıraktığı yerden bayrağı nasıl Osmanlı devraldıysa, Osmanlının bıraktığı yerden Cumhuriyet almıştır. Tarihimize bütünüyle sahip çıkacağız.
Zulmün önündeki bu son kaleyi düşürmek şöyle dursun, daha büyütme mecburiyetindeyiz. Yeni Türkiye kavramının ilk kez Gazi tarafından Nutuk'ta defalarca zikredildiğini paylaşmak, hatırlatmak isterim. Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı'nı kalkan yaparak bu kavram üzerinden bizi yıpratmaya çalışanların aslında cumhuriyet ruhuna ne kadar yabancı oldukları ortadadır. Fatih Sultan Mehmet fetih planları yaptığı dönemde tebdili kıyafetle halkın arasına karışarak onların ruh halini izleyen bir hakandır. Gazi Mustafa Kemal'i tarihe iz bırakan bir komutan yapan sır da burada gizlidir. Gazi de milletine sonsuz inanç besliyordu. Herkes umutsuzluğu kapılırken O 'Geldikleri gibi gidecekler' sözünü milletinden aldığı inançla söylüyordu.
Gücünü milletten alan Fatih, İstanbul'un ve Yeni Çağ'ın kapılarını bize açarken, Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları da 'bitti' denilen bir milletten devşirdikleri güçle Yeni Türkiye'yi inşa ettiler. Açıkçası ben, Samsun'a çıktığı andan itibaren mücadelesini sadece milletine güvenerek yürüttüğünü söyleyen Gazi'nin mesajlarını hala anlayamayanlar olduğunu üzüntüyle takip ediyorum ve görüyorum. Üstelik bunların başında da bizzat kurucusu olduğu partinin mirasyedileri geliyor. Kendi küçük siyasi çıkarları uğruna ülkelerini, milletlerini, devletlerini Gazi'nin emaneti olan Yeni Türkiye'yi karalamanın, itibarsız hale getirmenin, hedef haline getirmenin peşinde olanlar onun adını ağızlarına almayı hak etmiyorlar.
Muasır medeniyetler seviyesine çıkma hedefini tam bağımsızlıktan ayrı düşünmemiştir. Siyasi, mali, iktisadi, adli, kültürel vb. her hususta tam serbestlik olarak tanımladı. Gazi Mustafa Kemal'in 'en büyük eserim' dediği ve gelecek nesillere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni tam bağımsız bir ülke olarak sürekli daha ileriye taşımanın gayreti içerisindeyiz. Eğer bunu başarırsanız Gazi'yi anlamış olursunuz, eğer bunu başaramazsanız sadece patinaj yaparsınız. Doğrudan milletin oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak bulunmam dahi milli iradenin nerelere ulaştığını gösteriyor.
TBMM 23 Nisan 1920'de açıldığında öyle bir yokluk ve yoksulluk vardı ki, birileri memleketlerine geri dönmekten söz eder olmuştur. Biz milletimizi üstün kılan bu ruh ile 15 Temmuz'u yaşadık. Bu millet yüce bir millet, güzel bir millet, bu milletle daha çok nice engelleri aşacak, muasır medeniyetler seviyesinin de üzerine çıkacağız.
15 Temmuz'da parlamento bombalanıyor, buranın çevresi bombalanıyor, özel harekat bombalanıyor, Türk Silahlı Kuvvetleri bombalanıyor, Şehitler Köprüsü bombalanıyor. 246 şehit, 2 bin 194 gazimiz var. Bu yolculuk onunla anlam kazandı. Milletimizin her bir ferdi, hiç kimse olmasa bile tek başına şahadet aşkına ülkesini, demokrasisini, geleceğini koruma azmiyle sokaklara döküldü. Milletimizin bizi yalnız bırakmamasını unutmamak mümkün değil. Milletimi gördüğümde o görüntüleri unutmam mümkün değildi. Benim milletimde en ufak korku yoktu; onlar ölümü öldürmüşlerdi, korkuyu korkutmuşlardı. FETÖ'cü darbeciler bu sebeple bize ilişemediler. Bu millet İstiklal Marşı'nı söylemiyor, yaşıyor; fark bu.
Türk milleti 15 Temmuz darbe girişimini eline tek bir silah almadan, tek bir kurşun sıkmadan inancıyla, cesaretiyle engellemiştir. 15 Temmuz bir pasif direniş değildir, aktif ve büyük kitlelerin silah kullanmadan netice aldığı mücadeledir. İstikalimize ve istikbalimize yönelik her türlü saldırıyı bertaraf etmeyi sürdüreceğiz.
100 yıl önce bu coğrafyanın bedenini parçalayan şimdi nihai darbeyi vurmanın peşindeler. Bizler en ileri teknolojileri ülkemizde inşa ederek muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkacağız. Cumhuriyetin 100'üncü yılı farklı kutlanacak. Atatürkçülük adına değişime direnenlere rağmen biz onun dileklerini yerine getireceğiz. Gazi'yi kendi dogmalarının içinde hapsetmeye çalışarak devlet ve millet tarihimizi 90 yılla sınırlandırmaya kalkanlara izin vermeyeceğiz. İlköğretimden itibaren, ki buna artık 'anaokulları' diyoruz, ders kitaplarının bu çerçevede yeniden gözden geçirilmesi dahil milletimizi tarihiyle, kültürüyle, medeniyetiyle buluşturacak her türlü adımı süratle atmalıyız. 10 Kasımları kuru kuruya ölüm yıldönümü olarak anmayı değil, yeniden doğuş olarak kutlamayı daha önemli görüyorum. Bunu yasa dönüştürdüğümüz zaman, yas kazandırmaz, bunları milat olarak görmek, yeniden doğuş olarak görmek bizi çok daha farklı geleceğe taşıyacaktır."