Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TBMM'nin Yolsuzluk ve Rüşvet İddialarını Soruşturma Komisyonu'nun, AKP'li üyelerin oylarıyla, 17 Aralık sürecinde hükümetten istifa etmek zorunda kalan dört eski bakan hakkında verdiği Yüce Divan yargılamasına gerek olmadığı kararına ilişkin olarak, "17-25 Aralık'ı millet zaten 30 Mart ve 10 Ağustos seçimlerinde yargıladı" yorumu yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlete yönelik iç ve dış tehditlerin sıralandığı "Kırmızı Kitap"taki yeni içeriği hükümetten önce açıkladı. Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu'nun tavsiye kararının ardından hükümetin "paralel yapı" olarak nitelenen Gülen cemaatini "Kırmızı Kitap" olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne aldığını söyledi. Erdoğan, "basının dünyanın hiçbir yerinde Türkiye'deki kadar özgür olmadığı" iddiasını da yineledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'da büyükelçilere hitap etti.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Eskiden olduğu gibi Türkiye faiz kan savaş lobilerinin servetlerine servet kattıkları bir ülke olacaktı. 17-25 Aralık darbesinde başarısız olanlar ümitsizlik içinde yeni bir takım operasyonları devreye almak için uğraştılar, uğraşıyorlar. Dört eski bakan üzerinden kurgulanan süreç, tamamen umutsuz bir süreçtir. Orada başaramadılar, acaba burada başarabilir miyiz?
O zaman başbakanım. Başbakan olarak, illa bununla ilgili soruşturma komisyonu kuralım dedikleri zaman, ‘e kuralım’ dedik. Bizim bundan kaçınacak yanımız yok. Kurduk. Kurduktan sonra komisyon çalıştı nihayet dün kararını verdi.
Bilirkişi raporları vesaire. Şimdi tabi komisyonun adeta bu ara karar. Bundan sonraki süreç tabi ki parlamento genel kurul. Ama dert bu mu? Dert başka. Acaba buradan biz ne elde edebiliriz, bunun gayreti içerisindeler.
Ben inanıyorum ki bu parlamento, şu anda özellikle komisyonun aldığı üzerinde çalışılmış bu karar neticesinde nihai kararını en adil, ideal şekilde verecektir ve Türkiye bu tür oyalama süreçleri içerisinde üzerinde spekülasyonların yapılacağı bir ülke değildir. Olmadığını da bu parlamento gösterecektir.
17-25 Aralık iddiaları, 30 Mart ve ardından 10 Ağustos seçimlerinde millet tarafından yargılanmıştır, millet kararını sandıkta vermiştir. Asıl önemlisi, 17-25 Aralık mahkemelerde yargılanmış ve oyun o mahkemelerde bozulmuştur. Şimdi yargı içindeki bir takım odakların, siyaseti dizayn etme arzularına öyle umuyorum ki izin verilmeyecektir.
Yeni Türkiye’nin inşası, Türkiye’nin tüm kurumlarıyla normalleşmesi, geri döndürülemez şekilde hedefine ilerleyecektir. Değerli büyükelçiler, yaşanan bütün badireler karşısında gösterdiği kararlılıkla Türkiye büyüklüğünü göstermiştir. Türkiye üzerinde yapılmak istenen ameliyatlar milletin gücü karşısında erimiştir. Mevcut sorunları da aşarak artık enerjimizi içerdeki yapay sorunlardan ziyade güçlü ekonomiye yoğunlaştırmak zorundayız.
Büyükelçilerimizin bütün bu operasyonlara karşı son derece dikkatli olmaları gereken bir süreçten geçiyoruz. Özellikle batıda medya ve bazı odaklar Türkiye’ye karşı yoğun bir algı operasyonu içindeler. Batı medyasında türkiye2deki hadiselere ilişkin olarak çok sayıda haber yorum, bunların yanında Türkiye’nin demokrasiden nasibini almamış bir ülke gibi gösterme gayretleri bizlerin de dikkati çekiyor. Tüm bu haberlerin yalan olduğunu görüyoruz. Geliyorlar, bizimle oturuyorlar konuşuyorlar, belgeleri gösteriyoruz, bunlara rağmen bildiklerini okuyorlar. Ben özellikle şunu istiyorum, bunların karşısında dik durun. Onlara yaptıkları ahlaki olmayan bütün bu yalan haberleri, bu asparagas haberleri bunların yüzüne yüzüne çalmanız lazım.
Bakıyorsunuz bir haşhaşi grup buralarda senatolarında parlamentolarında her türlü haberi her türlü oralarda kumpaslar vesaireler bunları yürütüyorlar. Bunu bozacak olan kim? Siz değerli büyükelçilerimiz olacaksınız. Bize ulaştırılması gereken neyse o bilgileri belgeleri bizlere aktarın. Biz gümbür gümbür bunları konuşuruz. Geri adım atmak gibi asla söz konusu olamaz. Üzerlerine üzerlerine gideceğiz. Kimse bizim gündemimizi belirleyemez.
Nerelere nasıl paralar savurduğunu biliyoruz. Nerelerde kendilerine yemek masası ayırt ettiklerini bunu da biliyoruz. Arkadaşlar biz onlardan daha güçlüyüz. Öyleyse şu anda milli siyaset belgesi içerisinde yer almaya namzet olan bu paralel yapı artık dünyada gereken yere oturacaktır. MGK bununla ilgili tavsiye kararını almıştır. Hükümetimiz bakanlar kurulundan bunu geçirmiştir. Şimdi 2015 milli siyaset belgesi içinde yerini alacaktır. Bu artık böyle bir örgüttür. Büyükelçilerimizin tüm personelleriyle gerçeklerin duyurulması için daha gayretli olmaları gerektiği açıktır.
Basın özgürlüğü üzerinden teröre karşı alınan tedbirler üzerinden, terör örgütleri üzerinden Türkiye kötülenmek isteniyor. Bakıyorsunuz bir tahşiye olayı çıkıyor bu olaydan dolayı bir operasyon. Hemen olay basın özgürlüğü, basın özgür değilmiş. İddia ile konuşuyorum. Ne Avrupa’sında ne diğer ülkelerinde, türkiye’deki basın kadar özgür bir medya yoktur. Bunların hepsini gördük. Sıkıysa siz oralarda kalkın, cumhurbaşkanına başbakana saldırın, saldıramazsınız. Amerika’da almanya’da Rusya’da yapamazsınız. Bunların yüzüne yüzüne, onların görsel medyada çıkan şeylerini önlerine koymanız lazım.
Bir kez daha ifade ediyorum. Türkiye hiçbir kimsenin parmak sallayarak büyük bir kibir içinde itham edeceği bir ülke değildir. Eski alışkanlıklarıyla Türkiye’ye parmak sallamaya azarlamaya kalkışanlar karşılarında artık yeni bir Türkiye’nin olduğunu görsünler. Özellikle AB Türkiye politikasını artık gözden geçirmek durumundadır. Yeterince oyaladılar, vakit kaybettirdiler.
Her gün Müslümanlara yönelik, camilere yönelik alçakça saldırılar düzenleniyor. Irkçı örgütler daha fazla sempati kazanıyor. Bizim sürekli dikkat çektiğimiz ve tedbir alınması için uyardığımız islamofobi avrupa’da ciddi bir teşkil ediyor. Romanlara neler yaptığını biliyorsunuz bunların. Bugün de mesele ciddiye alınmazsa, AB ve Avrupa değerleri artık tartışma konusu yapılır. Türkiye’nin Suriye konusundaki duruşunun haklılığı her geçen gün doğrulanıyor, ama adını koymuyorlar.
Yanılmıyorsam dün Rasmussen bir konuşma yapıyor. Konuşmasında sadece hava harekâtıyla bu iş çözülmez diyor, kara harekatı da olması gerekiyor diyor. E biz bu işi ta başından söyledik. Sadece dostlar alışverişte görsün başka bir şey olmaz. Ve Ayn el-Arap’ta bizim bir görüşmemiz oldu. Sayın başkan ile yaptığımız görüşmede dedik ki niye Kobani Ayn el-Arap? Sizin stratejik önemi mi var? ne dedi biliyor musunuz? Biz buraya mühimmat desteğini vermezsek iki gün içerisinde kobani düşer. İki ay geçti, düştü mü? Gönderdikleri mühimmatın da bir kısmı DEAŞ’a gitti, bir kısmı da oradaki savaşçılara. Ne oldu? Hala süreç devam ediyor. Kendilerine biz Fransa ziyaretinde Holland’a onu söyledim. Stratejik olan yer burası değil, Halep’tir dedik, çalışmanız var mı dedik. Gerçekçi olmaya mecburuz.
Sizin hassasiyetiniz ne? Irak için petrol anlıyoruz. Suriye için ne? Orada yeni bir yapılanma…
İsrail, başta Kudüs olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarındaki saldırganlığını artırarak sürdürmüştür. Filistin’in vazgeçilmez hakları için görüşlerimizi içeren mektubu BM Güvenlik konseyine ileterek, harekete geçmeye çağırdığım da malumunuzdur. Biz bu konudaki çabalarımıza devam edecek, ayrımcı politikaların sona ermesi için gayret göstermeyi sürdüreceğiz. Temennimiz Filistin’in daha fazla vakit kaybetmeden uluslararası alanda hak ettiğini almasıdır.
Ermenistan enerjisini sözde soykırım meselesine odaklanarak harcamayı tercih ediyor. Meseleyi siyasallaştırarak kendi bakış açısını empoze etmeye devam ediyor. Bu konuda dışişleri bakanlığımızın yoğun ve derinlemesine çalışmalar yaptığını biliyorum. 2015 boyunca gerek dışişleri bakanlığımız, gerek ilgili kurumlarımız koordinasyon içinde inanıyorum ki bu iddiaların üzerine gidecektir.
Libya’da çatışmaların sürmesinden, hava saldırılarının sivil halka zarar vermesinden, taraflar arasında siyasi diyalogun başlamamasından endişe duyuyoruz.