Erdoğan: 2009 yılındaki küçülme dışında, bu kriz dönemini rekor büyüme oranlarıyla atlattık

Erdoğan: 2009 yılındaki küçülme dışında, bu kriz dönemini rekor büyüme oranlarıyla atlattık

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sermaye Piyasaları Kongresi'ndeki konuşmasında HDP'li milletvekillerinin gözaltına alınmasına ve Diyarbakır'daki patlamaya değinmedi. Erdoğan küresel finans krizinin başladığı dönem Türkiye'yi teğet geçtiğini belirterek"Birileri bu sözümü o zaman kendilerince hafife almıştı. Sonuçta ülkemiz 2009 yılındaki küçülme dışında, bu kriz dönemini rekor büyüme oranlarıyla atlattı" dedi.

İstanbul'da Wyndham Grand Otel'de düzenlenen Sermaye Piyasaları Kongresi'nde konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

İstanbul'u finans yapma yönündeki çabalarımızın bir adım daha ileri gittiğine inanıyorum. Kongrenin düzenlenmesinde emeği geçenleri kutluyorum, katılımcı dosyası yüklüydü ancak bu salan 1.000 kişi alacağı düşüncesiyle bu rakam buraya indirildi. Demek ki bir sonraki toplantı başka bir salonda yapılmak suretiyle katılımı artırmak, tüm fikirleri orada ortaya koymak suretiyle neticeyi bereketlendirmek gerekiyor.

Küresel finans krizi geride bıraktığımız 8 yıla rağmen etkilerini sürdürüyor. Krizin yol açtığı olumsuz tablonun ortadan kaldırılması konusunda atılan adımlar maalesef ilerleme kaydedilemedi. Gereken fedakarlığı yapmıyorlar, dünya ekonomisi hala kriz öncesi büyüme oranlarına kavuşamadı. Kriz başladığında bu krizin Türkiye'yi teğet geçeceğini ifade etmiştim, birileri hafife almıştı. 2003-2015 yılları arasındaki ortalama büyüme oranımız yüzde 4.7 olmuştur. Geçtiğimiz üç yılda çok ciddi sıkıntılar yaşamamıza rağmen büyüme rakamlarımız ortalamanın üzerinde gerçekleşti. 

Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranı ise yüzde 2 oranında kalmıştır. Türkiye için geride bıraktığımız yılın en önemli göstergelerinden biri ihracattır. İhracatımız yüzde 8.7 gerilemiştir ama geçen yıl yine dünya ticaret hacmi yüzde 11 daralmıştır. Yani Türkiye'nin durumu dünya genelinden çok daha iyidir. Bilhassa komşularımız Suriye ve Irak'taki her gelişme bizi çok derinden ilgilendiriyor. Değerli misafirler, ülkemizin alt yapı yatırımları ve büyük projeler konusundaki kararlılığı dünyanın dikkatini çekmeye devam ediyor.

Birçok olumsuzluğun yanı sıra darbe girişimi de yaşamamış olmamıza rağmen projelerimizi ardı ardına hizmete açtık. 30 Haziran'da toplam 9 milyar dolarlık Osman Gazi köprüsünü açtık biliyorsunuz, 26 Ağustos'ta Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün açılışını gerçekleştirdik, Marmaray'ı 2013 yılında hizmete açmıştık. 20 Aralık'ta ise Avrasya Tüneli'nin açılışını yapacağız. Çok yakında bizler uluslararası bazda gelişen ülke olarak lafla değil icraatla bu adımları atacağız. Londra'dan Pekin'e kadar kesintisiz demiryolu projesinin en önemli noktasını da tamamlamış olacağız. 

21 şehir hastanesi inşa veya sözleşme aşamasında, 29 adete ulaşacak bu projenin kalanları için çalışmalar sürüyor. Açılışlara da inşallah önümüzdeki aydan itibaren başlıyoruz. 2019 yılına kadar tüm hastanelerimizi hizmete almayı planlıyoruz. 

Terör sebebiyle Doğuda Güneydoğuda insanlarımızın evleri yıkıldı, yakıldı. Bu bölgelerdeki kentsel dönüşüm çalışmalarımız hızlanarak devam ediyor. Yani devletinin milletine nasıl sahip çıktığını göstermesi bakımından önemlidir. Bu da yaklaşık 400 milyar dolarlık ekonomik büyüklüğe tekabül ediyor. Ülkemizde her alanda kamunun ve özel sektörün çok büyük yatırımları bulunuyor. Türkiye'nin yatırımlar bakımından bir başka önemli özelliği de kamu - özel sektör iş birliği projelerine de ev sahipliği yapması. G-20 dönem başkanlığımız sırasında bu konuyu üye ülkelerle de konuştuk. Bu şekilde özel sektörün finansman gücünü yanına alan kamu, sosyal yardım ve destekler gibi diğer alanlara da kaynak gösterecektir.

2023 hedeflerimize ulaşmak için yatırımlarımızı çok daha fazla artırmak mecburiyetindeyiz. Bunun için de yerli ve yabancı tüm yatırımcılarımızın kaynaklarını harekete geçirmek için çabaladık, ama engellemek istediler, bariyer kurdular. İşte Körfez geçişinde bunu yaşadık, uluslararası sermaye desteklemedi, yerli finans devreye girmedi, kamu başladı. Aynı durumu havalimanında da yaşadık, sevgili dostlar bir şeyi açık konuşmam lazım; ben paranın siyasetinde kabiliyetli değilim, bir defa bu ülkenin değerlerine, bu ülkenin ayağa kalkmasına hep birlikte destek vereceğiz çünkü parayı yastığın altında saklamak nasıl bir gafletse, parayı kasada tutup piyasaya sürmemesi de gaflettir.

Bu da büyük ölçüde finans sektörünün kendi sermayesi değil, öz sermayesi olanlar çok az, onlar geride kaldı. Biz de diyoruz ki madem bu gücü bu şekilde ettin, dünya piyasalarına bakacağız faiz oranları dünyada nedir, Türkiye'de nedir. Yüzde 15. Evet 15. Belki daha da iyidir. Tefecilerle yarışanlar da var kusura bakmasınlar, tam aksine ben ülkem için ne yaptım. Ben bu yıl sonu itibariyle benim bankam şu kadar param kazandı diyeceğimize hem kazandım hem de bu ülkenin kalkındırılmasına şu kadar finans desteği verdim diyebiliyor musun. Önemli olan bu, çok önemli. Zaten sözleşme kağıdına baktığınızda karınca gibi, küçücük, zaten zavallı sıkılmış, bunalmış, onu okuyamıyor bile.

Ödemesi gereken faiz neyse ödüyor işte... ABD'ye bakıyorsunuz 0.50 falan, Avrupa'da da öyle. Japonya eksi, İsrail orada da. Bize bakıyorsun aman ya rabbim 15, 16, 17. E bununla yatırımcı bu piyasaya nasıl girsin, giriyorsa bile reel sektör kazandığını ancak oraya yetiştiriyor. Kendisine bir şey kalmadığı için yeni yatırım da yapamıyor. Bizim bu konuda sermaye piyasaları olarak çok ciddi bir adım atmamız lazım. Şimdi finans merkezi olarak İstanbul bu yeni atacağı adımlarla dünya finans merkezleriyle yarış içerisinde olacağına inanıyorum. Bir diğer adım da İslami finans noktasında. Yani ben faize paramı yatırmam diyenler için de bir yatırım. Yani katılım şirketlerinin de bu sektörde yerini alması.

Varlık fonu bence geç kalmış bir projedir. Oluşacak hasetler de inanıyorum ki bizim gücümüzü artıracaktır ve bu konuda da hükümetimize başarılar diliyorum.

Tabii bu arada bireylerle birlike şirketleri ve devletleri de tehlikeli bir şekilde kuşatan borçlanma sorununa da dikkat etmemiz gerekiyor, tüm dünyayı inim inim inletiyor. AB'de de hepsi borç batağında, biz 2002'den beri faiz giderlerinin gayrisafi milli hasılamıza oranını yüzde 3'ün altına indirdik. Bütçe içindeki payını da yüzde 11'e kadar çektik. Yeterli mi? Değil. Faizlerin hala çok yüksek olduğunu bundan söylüyorum."