ERDOĞAN: "BU PAKET İADE

-ERDOĞAN: "BU PAKET İADE-İ İTİBAR SAĞLIYOR" ANKARA (A.A) - 17.08.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''27 Mayıs ve 12 Eylül'e baktığımızda burada ben hesaplaşmanın ötesinde başka bir şey görüyorum. Biz bir zihniyet değişimini, dönüşümünü gerçekleştirmemiz lazım. Şu anda hazırladığımız bu paket bir zihniyet değişimini, dönüşümünü yaparken bir de iade-i itibar sağlıyor'' dedi. Başbakan Erdoğan, Habertürk televizyonunda yayınlanan ''Sansürsüz Özel'' programında soruları yanıtladı. Erdoğan, ''Biz bu yola beyaz gömlekle çıktık diyorsunuz. 27 Mayıs ve 12 Eylül sizin için nedir?'' sorusuna, şu yanıtı verdi: ''Ben 27 Mayıs'ın olduğu dönemlerde 7-8 yaşında bir çocuktum. Babam demokrattı. O günleri kendisinden dinler o zamanlarda hele hele idam sehpasına götürüldüğü gazeteleri, mecmuaların... Yanılmıyorsam Hayat mecmuasındaki kapağı hiç unutamıyorum. Elleri arkasından bağlı beyaz gömleğinde merhum Menderes idam sehpasına götürülüyor. Şu anda hala o böyle gözlerimin önünde. O siyasetim boyunca unutamadığım tablolardan bir tanesiydi. Sonra merhum Özal'da gördüm. Özal da o kapalı spor salondaki konuşması esnasında o uzaktan atılan mermi kendisine isabet etmedi. Allah onu korudu ve orada kullandığı ifadeler, 'Allah'ın verdiği canı kimse alamaz' diye bunlar birbiriyle örtüşen ifadelerdir. Siyasetin kaderinde buna benzer durumlar var. Bunu tabi inancınızın bir gereği olarak görürseniz bu yolda olabilecek hiçbir şey sizi bu yoldan yıldırmaz.'' Siyasete 18 yaşında gençlik kollarıyla başladığını, ''yukarıdan inmediğini'' ifade eden Erdoğan, ''27 Mayıs ve 12 Eylül'e baktığımızda burada ben hesaplaşmanın ötesinde başka bir şey görüyorum. Biz bir zihniyet değişimini, dönüşümünü gerçekleştirmemiz lazım. Şu anda hazırladığımız bu paket bir zihniyet değişimini, dönüşümünü yaparken bir de iade-i itibar sağlıyor. İade-i itibarı getiriyor'' dedi.  Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunu birileri başka yerlere çekiyor. Başka yerlere çekmeye gerek yok. Zaten ölenler öldü. Oralarda parmağı olanların birçoğu daha sonra açıklamalar yaptılar, 'pişman olduklarını, yanlış yaptıklarını' söylediler. Bazıları da hala aynı şekilde devam edenler oldu. Benim üzüldüğüm 'Bir sağdan, bir soldan idam ettik. Dengeyi sağladık' gibi yaklaşımlar yakışır şeyler değil.  Bu işin zihniyetinde, temelinde ne tür bir anlayışın olduğunu göstermesi bakımından bu çok çirkin bir yaklaşım tarzıydı. Şu anda birilerinin çıkıp 'bu bizim kurumumuzun bir adımıydı bundan dolayı biz bunu sahiplenmemiz gerekir' dememeli. Biz gerektiğinde babamız bile bir yanlış yapmış olsa bu yanlışını sahiplenmemiz lazım. 'Babamız yanlış yapmıştır, dolayısıyla ben onun yanlışını kabullenmiyorum, onu Allah'a havale ediyorum' diyebilmeliyiz. Bu tür şeylerde de biz tarihe havale ediyoruz. Sorulabilecek bir hesap varsa da bunu da sormamız gerekir. Şimdi burada attığımız bu adımla bir zihniyet değişimini yapıp, geleceğe yönelik bu ülkede bir daha bu tür tabloları görmek, yaşamak istemiyoruz.'' -''KİMSE DARBELERİ MEŞRU GÖSTERMESİN''-  ''Artık kimse kalkıp da bu ülkede darbeleri meşru göstermesin'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:  ''Biz ileri demokrasi, özgürlükler, temel haklar dediğimiz zaman kimsenin bundan rahatsız olmaması lazım. Tam aksine hep birlikte buna sarılalım. Ve eğer sivil siyaset istiyorsak, demokratik parlamenter bir sistem istiyorsak buna hep birlikte sahip çıkacağız. Ordumuz hepimizin ordusu. Bunun üzerine zaten kimsenin kalkıp da herhangi bir farklı tasarrufta bulunmak diye bir şey yok. Ama ordumuzun belirlenmiş Anayasadaki bir görevi var. Bu görev alanı içerisinde de hareket etmelidir. Böylece süreci sürdürmelidir. Her Silahlı Kuvvetler mensubu da bunun idraki içerisindedir. Bu idrak içerisinde olmalıdır diye düşünüyorum.  Siyasetin de bu noktada artık kurumsallaşması gerekir. Siyaset de kurumsallaşmada sancılar çekti. Partimin kapatmasıyla ilgili dava açıldığında maalesef ana muhalefet partisini, muhalefet partisini yanımda görmedim. Tam aksine 'onlar da hesabını versinler' demeye başladılar. Neyin hesabını vereceğiz? Ben orada üzüldüm. Demek ki siyaset bizde kurumsallaşamamış. Gönül isterdi ki siyasi partilerin, tüzel kişiliklerin kapatılması gibi bir şey olamaz, düşünülemez. Tayyip Erdoğan bir suç mu işledi bedelini ödesin. Ama bu da fikrin, düşüncenin değil. 'Fikre ve düşünceye suç demek' o da bana göre yanlış.'' -''DİLENCİ DEĞİLİZ''- Başbakan Erdoğan, ''Siz yerleşmiş bir düzene karşı mücadele veriyorsunuz. Örneğin ben IMF ile anlaşmadığımızda korkmuştum. Korkmuyor musunuz?'' sorusuna, ''Bizde gelenekçi bir yapı var. Gelenekçi yapıyı bozmak biraz zordur. Ama bozarsanız aydınlık yarınlara çıkarsınız. Bu 'istemezük' anlayışıdır. Bunlar aşılacak. Bedeli ağır ama, sonucu iyi olacak'' yanıtını verdi.  IMF meselesinİ geçmişten bu yana hiç kimsenin sorgulamadığını, Türkiye'deki egemen güçlerin IMF'nin kaymağını yediğini ifade eden Erdoğan, ''Biz IMF ile anlaşma noktasında soru işaretlerini ortaya koymaya başladığımızda arkadaşlarıma bunu daha fazla geciktirmeyin diye akıl veriyorlardı. Biz asla IMF'nin kapısında dilenci değiliz. Biz IMF'nin her şeyden önce ortağıyız'' dedi. Başbakan Erdoğan, ''IMF bize yöneten anlayışıyla bakmayacak, bize ortağı anlayışı ile bakacak. Eğer bize vereceği bir şey varsa o da parayla ilgili konuda verir ama siyaseten yönetme noktasına giremez'' diye konuştu. -''TEĞET BİLE GEÇMEDİ'' IMF'nin Gelir İdaresiyle ilgili ''serbest bırakın, özerkleştirin'' talebinin olduğunu hatırlatan Erdoğan, ''Zaten biz özerkleştirilen kurumlardan ne çektiysek çekiyoruz. Hala da çekiyoruz. Ben özerk kurumlardan memnun değilim. Niye memnun değilim? Bedelini biz ödüyoruz iyi olursa onlar kahraman oluyor. Olumsuz olursa netice, fatura hükümetin. Bunun faturasını ben ödeyeceksem niçin orası özerk olsun?'' dedi.  Erdoğan, şunları kaydetti: ''Hükümet gelir bütün kurumlarıyla beraber hesabını verir, bedelini verir, öder. Eğer hakikaten işi başarıyla götürüyorsa gayet güzel ama başarıyla götüremiyorsa zaten millet onu orada tutmaz indirir. Biz dedik ki, 'Hayır kardeşim biz zaten gelir idaresini reforme edeceğiz ve şu anda biz halden memnunuz bu şekilde göstereceğiz'. Bize baskı üstüne baskı. Ben arkadaşlarıma kesin söyledim. IMF'nin başkasına, yardımcısına da söyledim. Bize asla baskı yapmayın. Biz sizin istediğiniz anlamda bir değişiklik düşünmüyoruz. Biz sadece kendi bünyesinde bunu reforme edeceğiz ve süreci böyle çalıştıracağız. Neredeyse 3 yıl oluyor, biz IMF ile beraber çalışmıyoruz. Ne oldu? Dünya küresel krizi yaşadı, aynı krizi biz de yaşadık. Ama ben başka bir şey söyledim 'bizi teğet geçecek' dedim. İnanın bizi teğet bile geçmedi. Şurada birkaç ay önce 2-3 ay içerisinde 2-3 puan işsizlikte düşeceğiz ve geldiğimiz noktaya, devraldığımız noktaya geleceğiz dedim. İşsizlikte 11 puana indik daha da ineceğiz buna da inanıyorum.'' -''YÜKSEK FAİZ ÜLKELERİ SÖMÜRMEK İÇİNDİR''-  Faizde arzu ettiklerini yapamadıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: ''Benim faizdeki anlayışım Smith ve Keynes noktasındaki yaklaşımdan daha da farklıdır. Birisi 'ters orantılıdır' der enflasyonla faizi, birisi 'doğru orantılıdır' der. Ben doğru orantılıyı savundum. Hep şuna baktım. Faiz ve enflasyonu sebep-netice ilişkisi olarak görüyorum. Enflasyonu da faizin bir neticesi olarak görüyorum. Türkiye'de hep böyle olmuştur. Bazıları faizi yükselttikçe enflasyonun ineceğini zannetmiştir. Ama olmamıştır, tam aksi olmuştur. Şimdi gelin bunu yapalım diyorum. Biz şimdi Merkez Bankasına da ısrarla bunu söylüyoruz gelin bu işi böyle yapın. Arkadaşlarımıza söylüyoruz Amerika'daki faiz oranlarına bakın. Parayı yönetmede en başarılı olan ülkelerden bir tanesi İsrail'dir. İsrail'deki para yönetimine bakın, finans yönetimine, kredi faizlerine bakın. Oralardan bir şey kapmıyor musunuz? Geri kalmış ülkelerdeki faiz oranlarına bakıyorsunuz, oradaki faiz oranlarının yüksek olmasının sebebi nedir? O ülkeleri sömürmek içindir. Niye sömürülüyoruz? Zar, zor şimdi hamdolsun 6'lardayız.'' -''MİLLET BİZE ROTAYI ÇİZDİ''- ''Eğer siz iradeyi koyarsanız o beyaz gömleği de giyeceksiniz. İradenizi ortaya koyacaksınız'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:  ''Allah'ın verdiği canı Allah'tan başka kimse alamaz buna inanacaksın. Kolektif bir çalışma içerisinde yola devam edeceksin. Ben arkadaşlarıma güveniyorum. Şu yatırımları bugün başarı ile yürütüyorsak bu çok önemli sadece karayollarında Cumhuriyet tarihinde 79 senede 5 bin 300 kilometre bölünmüş yol yapılmış. Biz 7 buçuk senede 12 bin kilometre bölünmüş yol yaptık. Eğer yolsuzlukların olduğu bir iktidar olsaydı, bakın ben eğitimden, sağlıktan bahsetmiyorum. Sadece yoldan bahsediyorum. Havalanlarından, hızlı trenlerden bahsetmiyorum. Millet bize rotayı çizdi. Millet bu yollardan geçtikçe dua ediyor. Ve minimize ettik her şeyi. Burada arkadaşlarımın o samimi yaklaşımları olmamış olsa, biz de temelini atıp 20 yıl sonra bir tesisin açılışını yapsak veya yolları öyle ortada bıraksak yakışır mı bize? Şu anda sadece turizmde bunlar olduğu için göreve geldik gelen turist 13 milyondu. Şimdi 30 milyona doğru gidiyoruz. Gelirimiz 8 buçuk milyar dolardı, geçen yıl 22 milyar dolar bu sene öyle zannediyorum ki 23-24 milyar doları belki 25'i bulacağız oraya doğru gidiyoruz. Altyapı olduğu için bu var. Altyapı olması o turist gelir mi buraya? Kümes gibi havaalanları vardı. Ama şimdi göğsümüzü gere gere uçtuğumuz, döndüğümüz havalanlarımızı var. Şu anda THY dünyanın ilk yedisi içine girdi. Buralara nasıl geldik? Durup dururken gelinmiyor ki buralara.''