Erdoğan'a ihtarname çekerken yapılan gözaltı hatırlattı: Özal'a 30 yıl önce 'Alışamadım' telgrafı çeken teğmene ne oldu, yargı 'hakaret' saydı mı?

Erdoğan'a ihtarname çekerken yapılan gözaltı hatırlattı: Özal'a 30 yıl önce 'Alışamadım' telgrafı çeken teğmene ne oldu, yargı 'hakaret' saydı mı?

İstanbul'da yaşayan Nuri Başkapan'ın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a "Cumhurbaşkanlığınızı tanımıyor ve kabul etmiyorum" diye ihtar çekmek isterken gözaltına alınması, Eski Teğmen Murat Şeref Baba'nın 30 yıl önce dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a çektiği 'Alışamadım' telgrafını hatırlattı.

Nuri Başkapan, Sarıyer 2. Noterliği'ne giderek Erdoğan’ın daha önce sarf ettiği, ‘İllet, zillet…’ gibi sözleri nedeniyle Başkapan, “Cumhurbaşkanlığınızı tanımıyor ve kabul etmiyorum” diyerek ihtarname çekmek istedi. Noter çalışanının bunu yapamayacağını söylemesi ve polis çağırması üzerine Başkapan, 'Cumhurbaşkanı'na hakaret'ten gözaltına alındı.

TIKLAYIN: Erdoğan'a ihtarname çekmek istedi; noterde gözaltına alındı

Benzer bir olay da 30 yıl önce yaşanmış; eski teğmen Murat Şeref Baba, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra kendisine tepki gösterenlere "Alışırsınız alışırsınız" diyen Turgut Özal'a "Alışamadım" diye telgraf çekmişti. Baba, ordudan uzaklaştırılmasına sebep olan "Ben alışamadım" telgrafının ayrıntılarını 2016 yılında Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan'a şu sözlerle anlatmıştı: 

"Postanede görevli memur telgrafı ona uzattığımda şaşırdı. Birkaç sefer saydı kelimeleri. Bana baktı. Sonra içeri girdi. Biriyle görüştü galiba. “Emniyet’e haber veriyor galiba” dedim. Ama ilginçtir ne gelen oldu ne de giden. Postaneden çıkıp gittim. 

Sabah oldu. Ben atladım Gebze’ye görev yerine döndüm. Görevime başladım. Bir hafta, on gün geçti. Bir gün 1. Ordu Komutanlığı’ndan bir albay geldi. Soruşturma yaptı. Bana “Kimliğinin ve imzanın taklit edildiğini söyle, bu işi kapatalım. Yoksa yazdığın bu siyasi metin nedeniyle ceza alırsın” dedi.

“İmzamı inkâr edemem” dedim. İfademi aldı, gitti. İki gün sonra bir Albay beni çağırdı. “Hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmayacak, postanelerden uzak dur” dedi. Belli bir süre sonra Gebze’de görev yaptığım yere bir helikopter geldi. Arazideydim, üstümü değiştirmeme izin vermeden öylece alıp Selimiye’ye götürdüler beni. Orgeneral Muhittin Fisunoğlu’nun huzuruna çıkardılar. Odada iki komutanımız da vardı. Bir sandalyeye oturtuldum, Orgeneral Fisunoğlu da tam karşımda oturdu. Orada yazdığım her şeyi savundum. Ordu Komutanı Fisunoğlu ile baş başa konuşsam alabildiğim kadar alttan alırdım. Ama iki tanık varken bunu yapmadım. “Aynı şeyi bir daha yaparım, yaptığımın doğru olduğuna inanıyorum” dedim.

“Çık dışarı” dedi. “Şuna bak, yine yaparım diyor, saygısız” diye bağırdı, çağırdı.

Beni oradan alıp Haydarpaşa Askeri Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nin tecrit bölümüne attılar. Hemen o gün benim görevli olduğum birliğe birtakım subaylar gelmiş, odam ve dolaplarım aranmış, devrelerimi sorgulamışlar, “Toplanır mıydınız” falan diye...

Beni tecrit bölümünde tutmaya başladılar. Doktorlara “Bir tedaviniz yok, beni tecrit bölümünde neden tutuyorsunuz?” diye sordum. “Biz böyle uygun görüyoruz” dediler. Ailem ziyaretime geliyordu, onların gelmesini de yasakladılar. Bana “İstesek seni 6 ay burada tutabiliriz” dediler. O zamana kadar bu işin duyurulmasını istemiyordum, olayın reklamının peşinde değildim, ancak bu tutum üzerine başıma gelenlerin kamuoyuna duyurulmasını istedim. Abim, ablam Meclis’e gittiler, milletvekilleriyle görüştüler. Basınla görüştüler. Bütün basını dolaştılar. “Teğmen Murat böyle bir şey yaptı, telgraf metni şudur, şimdi de tımarhanenin tecridine kapatılmıştır” falan dediler.

Doğan Güreş, Kara Kuvvetleri Komutanı idi. Olaya el koydu. Beni Haydarpaşa’daki tecritten aldılar, Ankara GATA’ya götürdüler. Bir hafta içinde heyet huzuruna çıktım. “Sağlamdır, sınıfına ve görevine devam edebilir” diye rapor verip işlemi tamamladılar. Daha sonra da disiplinsizlik nedeniyle ordudan çıkarılmam tebliğ edildi.

Ankara’da bir savcı benim ifademi aldı. Suçlama “Cumhurbaşkanı’na hakaret” idi. “Hakaret kastım yok” dedim. Takipsizlik kararı verildi.

Özal'ın benimle hiç teması olmadı."

Murat Şeref Baba tarafından 22 Şubat 1990 tarihine Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a çekilen telgrafın tam metni: 

SN.TURGUT ÖZAL

CUMHURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜ

ÇANKAYA-ANKARA

 

ALIŞAMADIĞIM VE HİÇBİR ZAMAN DA ALIŞAMAYACAĞIM BAZI ŞEYLER VAR:

EĞİTİMDE BİRLİK İLKESİNİN ÇİĞNENEREK, EĞİTİMİN, İMAM HATİP LİSELERİ VE NORMAL LİSELERDE AYRI YAPILIYOR OLMASINA ALIŞAMADIM.

BAZI ÖZEL YURTLARDA, KUR’AN KURSLARINDA VE İMAM HATİP LİSELERİNDE LAİK CUMHURİYET YÖNETİMİNE DÜŞMAN GENÇLER YETİŞTİRİLMEYE ÇALIŞILMASINA ALIŞAMADIM.

DEVLETİ DOLANDIRANLARDAN, VURGUNCULARDAN HESAP SORAN KAMU GÖREVLİLERİ SÜRÜLÜRKEN, DOLANDIRICI VE VURGUNCULARIN KAHKAHALARIYLA MAHKEME KORİDORLARINI ÇINLATIYOR OLMASINA ALIŞAMADIM.

“KONUŞURSAM BAZI BAKANLARI DÜŞÜRÜRÜM” YOLLU TEHDİTLERİ ÇOK SIK KULLANIP DA NE HİKMETSE BİR TÜRLÜ GEREKEN CEVABI ALMAYAN HAYALİ İHRACATÇILARIN ELLERİ CEPLERİ İFADE VEREREK, SAVCILARIN, HÂKİMLERİN VE DİĞER TÜM NAMUSLU VATANDAŞLARIN İÇİNİN SIZLAMASINA SEBEP OLMASINA ALIŞAMADIM.

YOLSUZLUK SÖYLENTİLERİ ALMIŞ YÜRÜMÜŞ, ÇALIP ÇIRPAN HOVARDACA SAÇIP SAVURURUKEN, HASTANE MASRAFLARINI ÖDEYEMEDİ DİYE YOKSUL VATANDAŞLARIN HASTANELERDE REHİNE TUTULMASINA ALIŞAMADIM.

ATATÜRK’ÜN MAKAMINDA OTURAN BİR KİMSENİN, İTİBAR DEYİNCE AKLINA BAZI ÜLKELERİN DEVLET BAŞKANLARI İLE FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK GELİYOR OLMASINA ALIŞAMADIM.

SİZ, “ALIŞIRLAR” DEDİNİZ SAYIN TURGUT ÖZAL, AMA BEN SİZİN CUMHURBAŞKANI OLMANIZA DA ALIŞAMADIM...

 

MURAT ŞEREF BABA

TOPÇU TEĞMEN

22 ŞUBAT 1990

Ahmet Hakan'ın Murat Şeref Baba ile 2016 yılında yaptığı röportajın tamamını okumak için TIKLAYIN.