Erdoğan, başkanlık için Bahçeli'ye teşekkür etti, idam mesajı verdi: Geciktirilmesi doğru olmaz

Erdoğan, başkanlık için Bahçeli'ye teşekkür etti, idam mesajı verdi: Geciktirilmesi doğru olmaz

Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki 29 Ekim Resepsiyonu'na Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan evsahipliği yaptı.

MHP lideri Devlet Bahçeli, Külliye'de yapılan 29 Ekim resepsiyonuna ilk kez katılırken HDP'den vekiller davet edilmedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise resepsiyonda yer almadı.

Resepsiyona siyasiler, sicil toplum kuruluşu temsilcileri, şehit yakınları, gaziler, sanatçılar, milli sporcular, akademisyenler ile askeri ve sivil protokolden 2 bin kişi davet edildi.

Külliyenin güney kapısından giren davetliler Kültür ve Turizm Bakanlığı Mehteran Birliği ve 16 Türk Devletinin bayraklarıyla, kuzey kapısından girenler ise askeri bando tarafından karşılandı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başkanlık sistemi tartışmaları ve yeni anayasa çalışmaları konusuna ilişkin "Yeni anayasadaki çalışmalar milletimize hayırlar getirip, sevindirecektir. Başkanlık sistemi önlerine gelmesi halinde de milletim gerekeni yapacaktır" dedi. Erdoğan, başkanlık sistemine verdiği destek için de MHP lideri Devlet Bahçeli'ye teşekkürlerini iletti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 temmuz sonrasında gündeme gelen idam tartışmalarına ilişkin de "Bu işin geciktirilmesi doğru olmaz" dedi. Erdoğan gazetecilerin "İdam konusunda Avrupa Birliği'nin tavrı ne olur?"  sorusuna da " Avrupa Birliği 241 şehidimizin hesabını verebilir mi? Biz kendimizi niye o kadar onlara bağlıyoruz" cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şii milis gücü Haşdi Şabi'nin, Irak'ın Musul kentine bağlı Türkmen kenti Telafer'e doğru hareket ettiğine ilişkin, "Konuyla ilgili olarak ben yetkili arkadaşlarımla da görüştüm, bizim içeriden aldığımız bilgilerin bunu doğrulamadığını görüyoruz. Şu anda böyle bir şey söz konusu değil. Haşdi Şabi'nin şu anda Musul'un 80 kilometre kadar güneyinde olduğuna dair bilgiler geldi ama o bilgilerden sonra biraz daha belki şartlar değişmiş olabilir ya daha onlar püskürtülmüş olabilir veya ilerlemiş olsalar bile onu ancak belki şimdi alabilirim ama ciddi bir mesafe alacaklarını zannetmiyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Cumhuriyetin 93. Yıl Dönümü Resepsiyonu'nda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.  

'Telafer meselesi bizim için hassas bir konu'

 

"Telafer'de bir defa biz bu işe kesinlikle sıcak bakmayız. Sincar'da kesinlikle sıcak bakmayız. Bunu zaten bütün yetkililere çok açık net söyledim. Dedim ki, Telafer tamamen Türkmen ili, ilçesi. Bunun yarısı Şia, yarısı Sünni. Biz tabii, değerlendirmeyi Şia, Sünni üzerinden değil aslında gönlümüzün arzusu buna tamamen Müslüman olarak bakıyoruz. Fakat Haşdi Şabi burada eğer böyle bir terör estirirse kesinlikle buna olan cevabımız bizim farklı olur. Biz zaten şu anda Dohuk'ta varız ama Dohuk mevcutla değil daha da desteklenme noktasında da Silopi'de ayrıca şu anda konuşlanmış vaziyetteyiz. Daha da bunu yoğunlaştırmak gibi bir gayretin içerisinde de olacağımızı ayrıca ifade etmek isterim. Ama Telafer ve Sincar şu anda bizim için hassas hedeflerdir. Tabii Ninova muhafızları, aynı şekilde Peşmergeler onların hepsiyle müşterek bir çalışma da devam ediyor." ABD Başkanı Barack Obama ile de bu konuları görüştüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öyle zannediyorum ki Sayın Obama'nın da Irak tarafıyla görüşmeleri oldu çünkü beyanlarından onu hissettik." dedi.  

'ÖSO şu ana kadar kendini ispatlamış bir güç'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, "Obama görüşmesine dair, 'Suriye Rakka operasyonunu birlikte yapabiliriz' biçiminde açıklamalarınız da olmuştu. Amerikan tarafının yaklaşımı nedir, Türkiye'nin bu arzusu, bu iş birliği teklifine karşı?" sorusu üzerine şunları kaydetti:

"Bu konuyla ilgili olarak doğrusu net bir cevap henüz alabilmiş değiliz. Çünkü onlar planları içerisinde hala PYD ve YPG var. Tabii biz de kendilerine diyoruz ki, 'Burada siz eğer PYD ve YPG'yi bu işin içine sokacak olursanız biz burada olmayız ki onlara zaten ihtiyaç yok. Burada biz bunu yanınıza farklı koalisyon güçleri de alacaksanız onları da alın, koalisyon güçleri almayacaksanız biz sizlerle beraber Amerika-Türkiye birlikte bu işi rahatlıkla yapabiliriz. Bu konuda bizim hiçbir endişemiz yok ve sizler eğer havadan lojistik desteği verecekseniz bunu verirsiniz, kara noktasında da zaten Özgür Suriye Ordusu şu ana kadar kendini ispatlamış bir güç ve bizim de onlara ayrıca yetişmiş güçlerimizle desteğimiz var bunu birlikte yürütürüz' dedik. Şu anda güvenlik güçlerimiz birbirleriyle sürekli görüşme halindeler bu görüşmelerimiz de ayrıca devam ediyor."

Fırat Kalkanı Harekatı çerçevesinde PYD'ye havadan yapılan büyük operasyon sonrasında hava operasyonlarının kesildiğine yönelik bir hatırlatma yapılarak, "Bir sıkıntı mı var acaba hava operasyonlarında?" sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı: "Sıkıntı noktası şurada, yani Rusya özellikle bu bölgede biliyorsunuz Halep çevresinde attıkları bazı adımlar vardı, Rusya'yla arkadaşlarımızın yaptığı görüşmeler neticesinde onların doğuya gelmeyeceklerini, Afrin tarafında kalacaklarını özellikle vurguladıkları için onları Afrin'e çekmeleri noktasında bizim uyarılarımız var, ikazımız var ve onlar da bu çalışmayı yaptıklarını, yapacaklarını söylüyorlar yapmadıkları takdirde de müdahalemizin devam edeceğini zaten kendilerine söyledik. Şu anda bu bizim düşüncelerimizin istikametinde bir hareket söz konusu olduğu için bizden de buna karşı bir tepki olmadı."  

Bahçeli'ye başkanlık teşekkürü

 

Anayasa değişikliği, başkanlık sistemi, MHP'nin tavrı, referandum, erken seçim gibi tartışmalara bakışının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada benim ancak anayasaya bakışım olabilir, diğer konular daha çok hükümetin ilgili alanı içerisindedir. Anayasa meselesinde şu anda iktidar partisiyle özellikle MHP'nin yapmış olduğu çalışma veya görüşme bana göre bunlar ülkemizin geleceği için hayırlı gelişmelerdir diye düşünüyorum ve her iki siyasi partinin 'Bir mesafe alalım, oturalım, konuşalım' demeleri yani özellikle demokrasinin egemen olduğu bir ülkede zaten milletimizin de beklentisidir. Yani 'Bir siyasi partiler silsilesinin egemen olduğu parlamento içerisinde niçin anlaşmalar olmasın, niçin bir araya gelip bunlar konuşulmaz' diye milletim bunları hep soruyor." değerlendirmesinde bulundu. Bu tür gelişmelerin Cumhurbaşkanı olarak kendisini sevindirdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bundan dolayı da mutluyum ve temennim odur ki yani bu anayasa çalışması içerisindeki maddelerin şu anda tabii içerik olarak neler olduğunu bilmiyorum ama burada atılacak olumlu adımlar milletimi gerçekten çok çok sevindirecektir ve milletim de atılan bu adımın arkasında olacaktır diye inanıyorum." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa değişikliğinin TBMM'den alacağı 330 oyla referanduma gitmesi halinde umutlu olup olmadığı yönündeki soruya, "Benim onda inancım tam, benim milletime olan inancım tam ve milletim kesinlikle bu işte gereğini yapacaktır diye düşünüyorum." karşılığını verdi.  

Gerek şahsım gerekse milletim adına Bahçeli'ye çok teşekkür ediyorum

"Sayın Bahçeli, ilk kez tebrik kabulüne geldi, bugün de resepsiyondaydı. Başkanlık sistemi açısından o tartışmayı yeniden başlatmıştı Sayın Bahçeli. Hiçbir konuşmanız olmadı mı? Sayın Bahçeli'nin bu tavrını, yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Ben tabii Sayın Bahçeli'nin yani 15 Temmuz'dan bu yana, öncesinde, tutumları sebebiyle özellikle dayanışma içerisindeki bir siyaset anlayışının, bir devlet adamlığı yaklaşımının kendisinde temerküz ettiğini özellikle görüyorum. Bundan dolayı da gerek şahsım gerekse milletim adına kendisine çok teşekkür ediyorum çünkü hakaretlerle bir yere varmamız kesinlikle mümkün değil. Ülkemin de beklediği, ister demokratik parlamenter sistem olsun, isterse başkanlık sistemi olsun yani bunun adı başkanlık olabilir, cumhurbaşkanlığı olabilir, fark etmez. Ne olursa olsun, burada bizim dayanışmamız şart. Yani eninde sonunda olması gereken nedir? Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmasıdır. Olması gereken nedir? Milletimin buradaki huzurunun, refahının çok daha iyi bir konuma ulaşmasıdır."

'Herhalde bu şahıs benim nerede olduğumun farkında değil'  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ana muhalefet, sistem tartışması değil, daha çok şahsınızla ilgili tartışma üzerinden yürütmeye çalışıyor. Buna bir diyeceğiniz var mı?" sorusuna şöyle yanıt verdi: "Ona benim diyeceğim aslında sadece bir şey var, ona çok üzüldüm. Bunu hiç söylemek istemezdim, şu anda siz söylediniz diye söylüyorum. Mesela son yapılan açıklama beni ciddi manada rencide etmiştir. Yani 'Beyefendi tatilde. Meclis bombalanıyor, biz Meclis'teyiz.' filan gibi. Herhalde bu şahıs benim nerede olduğumun farkında değil. Yani helikopterlerin üzerimde uçtuğu yerden, hangi şartlarda benim İstanbul'a hareket ettiğimin farkında değil. Ben zaten 4 günlük bir tatil için oradaydım. Bu olay patlak verince çıkıp, ben bakın başka yere kaçanlar gibi kaçmadım çünkü ben şuna inanarak yetişmiş birisiyim, eğer lider taşın arkasına saklanırsa millet dağın arkasına saklanır. Onun için ben milletimin yanında ve önünde olmak durumundaydım. Eşim, damadım, kızım, torunlarım, biz hemen birlikte önce orada bir basın açıklaması yaptık. Ondan sonra da biliyorsunuz, Facetime üzerinden orada dört açıklamayı arka arkaya yaptık ve milletimi meydanlara özellikle davet ettim ve ölümüne burada olacağız dedim. Çıkarak, atladım, İstanbul'a geldim."  

'Adresi ver, neredeydin?'  

İstanbul'a geldikten sonra ilk olarak Genelkurmay Başkanı'yla ilgili görevlendirme yaptığını anımsatan Erdoğan, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını şöyle aktardı:

"Krizi bizzat oradan yürüttüm ve krizi yürütmekle de kalmadık, orada önce Birinci Ordu Komutanı'nı biliyorsunuz, Genelkurmaya vekaleten atadıktan sonra ona orada bir basın açıklaması yaptırttık. Arkasından ben bir basın açıklaması yaptım. Bir de oradaki vatandaşlarımın arasındaki apronda 10 bine yakın insan vardı. 20 bine yakın insan terminal binasındaydı. Ertesi gün durum sakinleşene kadar biz orada durduk, oradan bir yere gitmedik. Bu tür bir Cumhurbaşkanı'na, 'Beyefendi tatilde' nasıl diyebilirsin, nasıl bu yakıştırmayı yaparsın? Sormak lazım, acaba siz neredeydiniz ya o saatlerde? O 'Beyefendi' dediğin İstanbul Yeşilköy Atatürk Havalimanı'ndaydı. Bütün bu olayları milletiyle beraber bu krizi, orada bizzat yaşadı, takip etti. Oradan yönetti ama sen neredeydin? Onu sormak lazım. Adresi ver, neredeydin?

Benim bulunduğum yer belli. Bütün medya, herkes bu tespiti yaptı. Bulunduğum yer Yeşilköy Atatürk Havalimanı. Oradan da telefonlarla, basın açıklamalarıyla süreci biz yürüttük, yönettik. Sen neredeydin? Demek ki akıl hocaları yanlış bilgilendirme yapıyor ve ana muhalefetin başındaki zat, kendisine verilen bu bilgilerle zannediyor, 'Ben buradan prim yaparım."

 

'Çok öncelere dayanıyor'  

"15 Temmuz gecesi için 'Bazı arkadaşlarım bile yanımda değildi, milletim vardı.' dediniz. FETÖ'nün adı Paralel Devlet Yapılanması'yken de buna benzer sitemleriniz olmuştu ama sonuncusu çok dikkati çekiciydi, bunu biraz açmanızı rica edebilir miyiz?" sorusuna Erdoğan, şöyle cevap verdi:

"Bu, çok öncelere dayanıyor. Bu, olay 2010 sürecine dayanan bir şey. O süreç içerisinde halen bu işe inanmayan yani bu dershanelerin kapatılması sürecine inanmayan arkadaşlarımız vardı. Ben tabii ısrarla ta başından itibaren 'ya dershane ya okul' tezini savunmuş birisiyim. Yani okul varsa dershane niye var, dershane varsa okul niye var? Ben bu tezi savundum. Sonunda bir şey getirdim o zaman, dedim ki: 'Biz devlet olarak cumartesi, pazar günleri takviye kursları açalım, ücretsiz olarak bu takviye kurslarını verelim. Böylece fakir fukara, garip gureba buradaki rekabette geri kalmasın, geri düşmesin çünkü imkanı olanlar çocuklarını bu kurslara gönderiyor ama imkanı olmayanlar çocuklarını bu kurslara gönderemiyor. Bu, adaletsiz bir şey. Bunu öncelikle düzeltmemiz lazım.' Biliyorsunuz, ondan sonra da hafta sonlarında bu kursları başlattık ki bunlar şu anda da devam ediyor.

O süreç içerisinde bizim bu tezlerimize inanmayan arkadaşlarımız oldu. Biliyorsunuz, bu sürecin istihbarat müsteşarımızla başlayan bir başlangıcı var. Oradan itibaren var. Ondan sonra 17-25, ondan sonra da işte malum bu süreç fakat bütün mesele tabii bu kararlı duruşumuzun devam etmesi lazım. Şu anda tabii bu görevden alınmalar filan, falan bitmiş değil. Yani bu temizliğin daha da devam etmesi lazım. Bize 'İşte bu çok oldu, bilmem.' diyenler, hepsi Doğu Almanya-Batı Almanya birleşimini şöyle bir incelerlerse orada ne, nasıl olmuş, ne kadar kişi görevden alınmış veya onlar hizmet alanından çekilmişler, bunu çok daha iyi anlarlar." "AK Parti içinde hiç mi FETÖ'cü yok" eleştirileri hatırlatılarak, "Özellikle ByLock kullananların olduğu söylenmişti hatta muhalefetin bu konuda da eleştirileri var. Sizce AK Parti içinde FETÖ'cü var mı ve buna nasıl bir çözüm bulunabilir?" sorusu üzerine Erdoğan, "Var veya yok ama görüyoruz ki bazı belediye başkanları, AK Parti'li olanlardan da bu süreç içerisinde görevden alındı. Yani 'Alınmadı' diye bir şey yok. Sayın Başbakan'ın konuyla ilgili 'teşkilatı içerisinde bu tür takipleri yaptıkları, bunlar varsa bunların da tespit edilerek kesinlikle bunları çıkarırız, görevden alırız.' diye açıklaması var. Şu anda tabii genel başkan ben değilim, Sayın Başbakan. Dolayısıyla onu o takip edecektir. Gereğini de zaten açıklamalarında gördük, 'Yaparız.' diyor." ifadelerini kullandı.  

Masum olanı, olmayanı tayin edecek mevkide biz değiliz

ByLock kullananların masum olabileceği yönünde bazı medya organlarındaki haberlerin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Masum olanı, olmayanı tayin edecek mevkide biz değiliz. Bu konuda bu işi yürüten yargıdır. Dolayısıyla 'Ben ByLock'ta yokum veyahut da ben bu örgütten değilim.' diyorsa itirazını yapacağı merci neresidir? Yargıdır. Yargıya müracatını yapar, yargı gerekli olan değerlendirmelerini yapar. Yargı, değerlendirmelerini yaptıktan sonra da serbest kalması gerekiyorsa serbest bırakır ama yok 'Bu yapılan itiraz yerinde değildir.' diyorsa... Çünkü şu anda görevine iade edilenler de var." diye konuştu. "Ankara YHT Garı açılış töreninde 'İdam taleplerine çok yakınız' karşılığını verdiniz. Yakınla neyi kastettiniz?" şeklindeki soruya Erdoğan, "Ben inanıyorum ki bu işin daha fazla geciktirilmesi doğru olmaz çünkü milletin bu konudaki talebi çok çok fazla. Hükümet kanadı bu işi zaten dillendirdi, zaman zaman. Ben onu parlamentoya getireceğine inanıyorum ve parlamentodan da bu işin en isabetli şekliyle çıkarılacağına inanıyorum çünkü dünyanın bugün kahir ekseriyetiyle idamı uyguladığını biliyoruz." cevabını verdi. Yeni anayasa ile idamın getirilmesinin gündeme alınıp alınmadığına ilişkin soru üzerine Erdoğan, "O hükümetin tabi kendi çalışmasıdır. Buradan nereye varacak bilemiyorum." dedi.  

'Kendimizi aldatmayalım'  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İdam gelirse AB süreci de bitmez mi?" sorusuna, "Kendimizi oraya niye bu kadar bağlıyoruz? Bütün bu benim 246 tane şehidimi Avrupa Birliği bana geri verebiliyor mu veya 2 bin 194 gazimi Avrupa Birliği bana geri verebiliyor mu?" şeklinde yanıt verdi. Ankara YHT Gar açılış töreninden sonra Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi gören Kazan gazisi Öğretmen Derya Ovacıklı'yı ziyaret ettiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Aylardır orada yatıyor. Aynı şekilde bir başka gazimizi, orada sorumluluk makamında olan, onu ziyaret ettim ki o da yoğun bakımda, orada onlar yatıyor. Onların durumu ne olacak? Avrupa Birliği bana bu acımı iade edebilecek mi? Bunu acı olmaktan çıkartıp da normale döndürebilecek mi? Kendimizi aldatmayalım, Avrupa Birliği'nin bu kendine göre almış olduğu kararlar bizim için değişmez değildir. Dünyaya bakalım, Avrupa Birliği dünyanın kaçta kaçına tekabül ediyor, buna bakalım. Geçenlerde Amerika'da 19 sene önce kararı verilmiş olan bir idam infaz edildi. Ne oldu, hiçbir yerden ses var mı? Olay bu kadar basit."

"FETÖ tartışmalarıyla ilgili olarak, CHP'nin Parti Meclisi'nde 672 Sayılı Kararname ile görevden alınan ve ömür boyu kamu haklarından mahrum edilen iki yönetici var.  Buna ne diyorsunuz?" şeklindeki soruya da Erdoğan, şöyle cevap verdi: "O, bir defa çok yanlış bir uygulama. Dolayısıyla Kanun Hükmündeki Kararname'yle böyle bir görevden alınmış olan kişinin orada bulunması bir defa cezai bir işlem, henüz uygulanmış değil, öyle zannediyorum sadece görevden alma var. Görevden alma olduğuna göre bu tabii sadece serbest kalmış, açığa çıkmış kişi konumundadır. Dolayısıyla bununla ilgili net kararı verecek merci Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, orası verecektir, onun için bizim orada tabii şu anda fikir yürütmemiz doğru olmaz."