Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim 'yap-işlet-devret' diye bir prensibimiz var. Pazarlığımızı yaparız, 15 sene, 20 sene belki daha fazla, bu şehir hastanesini yaparlar, işletirler ve bu yaptığımız anlaşmaya göre de 15 sene sonra, 20 sene sonra hastaneyi nereye bırakırlar, devlete bırakırlar ve bizim cebimizden de bir kuruş çıkmaz. Bu aslında kaynak oluşturmanın yollarıdır. Ben ekonomistim, siz ne kadar kaynak oluşturursanız, devletin kasasından da bir kuruş çıkmaz, yaptığımız bu ama bay Kemal'in kafası bu işlere basmaz, anlamaz bu işlerden." ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın, dün Batman'da Şehit Şenay Aybüke Yalçın İl Halk Kütüphanesi'nde gerçekleştirdiği gençlerle buluşma programının görüntüleri paylaşıldı.
Şanlıurfa'dan bir üniversite öğrencisi, yıllar önce Güneydoğu'da yaşanan güvenlik sorunlarını, bölge halkının seyahat edemediğini ve akşamları mahallelerinde dahi dolaşamadığını hatırlatıp, sorunun nasıl çözüme kavuştuğunu sorması üzerine Erdoğan, güvenlik noktasında atılması gereken adımları en ufak taviz vermeden attıklarını söyledi.
Polisin, askerin, jandarmanın ve güvenlik korucularının tavizsiz şekilde bu süreci işlettiklerini ifade eden Erdoğan, İçişleri Bakanından diğer bakanlara varıncaya kadar hep birlikte bir kararlılık içinde bu işi yürüttüklerini, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Jandarma Genel Komutanının da burada hiçbir şeyden taviz vermediklerini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bütün bunların hepsi sonuçta yani bir senfonidir, kakafoni değil. Dolayısıyla bu senfoniyi oluşturduğunuz zaman neticeyi de alabiliyorsunuz ve böyle oldu. Sonunda da hamdolsun bu netice alındı. Yapacağımız daha çok işimiz var. Bunları da inşallah hem yurt içinde hem yurt dışında biliyorsunuz; yani terörle mücadele sadece içeride değil, Suriye'de olsun, Irak'ta olsun buralarda da devam ediyor ama kararlı bir şekilde buralarda da yolumuza devam ediyoruz, hiçbir taviz vermeden. Bakın bir zamanlar bizim İHA'mız yoktu, SİHA'mız yoktu, Akıncımız yoktu, zırhlı taşıyıcılarımız yoktu ama yüzde 20'si yerli olan bir yapı vardı ama şimdi yüzde 80'e ulaştı bu yapı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır Anneleri'nin iki yıldan bu yana verdiği mücadeleye muhalefetin niçin destek vermediğine ilişkin bir soru üzerine, "Onların tabii böyle bir derdi yok, yani onların bir defa terörden beslendiklerini çok açık söylüyorum, onlar terörden besleniyorlar." dedi.
Terörden beslenenlerin kalkıp da Diyarbakır Anneleri'ne, Van'a, Muş'a gitmeyeceğini söyleyen Erdoğan, "Onlar bizim kardeşlerimiz, onların canının yanması bizim canımızın yanmasıdır. Dağlara kaçırılan bu 13-14-15 yaşındaki çocuklardan bunlar besleniyor ya bu kadar ahlaksız olur mu? Ve bu çocuklarla ilgili bunları oradaki babaları yaşındaki o büyük teröristler onları taciz ettiklerine dair elimizde belgeler var. Bunlar böyle ahlaksız, böyle edepsiz ve bütün bunlar ortadayken Batı, Diyarbakır Anneleri'ni ziyarete geldi mi, Batı da gelmedi ama Batı, onlardan birileri burada olmuş olsa hepsi koşa koşa onları ziyarete gelir. Gelseler de gelmeseler de ben Diyarbakır Anneleri'ni, babalarını özellikle tebrik ediyorum, kucaklıyorum, onlarla övünüyorum. Çünkü onlar kış, yaz demeden o kapının önünde durdular ve hepsi de biz hala onların diğerlerinin de geleceğini bekliyoruz inancıyla duruşlarını devam ettiriyorlar, mesele bu. Rabbim inşallah onlara o günleri de gösterecek ve temennimiz odur ki tümü yavrularına inşallah kavuşsun. Biz de o günlerin mutluluğunu yaşayalım." değerlendirmesinde bulundu.
Isparta'dan programa katılan bir gencin, kısa süre önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na açtığı manevi tazminat davasını kazandığını hatırlatılması üzerine Erdoğan, buradan kazandıkları tutarı Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesindeki öğrencilere burs olarak verme kararı aldıklarını ve avukatına da bu yönde talimat verdiğini belirterek, "Ne kadar gelirse ister oradan, ister başkasından, hepsini de inşallah oraya aktaracağız." diye konuştu.
Erdoğan, Batman Üniversitesinden bir öğrencinin her ile üniversite açılmasının eleştirildiğine yönelik sorusu üzere, "Tilkinin hikayesini biliyorsunuz değil mi? Yetişemediği üzüme ne dermiş, koruk. Biliyor musun bunu? Şimdi bunlar da yetişemedikleri üzüme koruk diyorlar. Şimdi sen eğer burada üniversite olmasaydı ne yapacaktın? Ya üniversite olmadığı için kalacaktın, üniversiteye gitmeyecektin veyahut da İstanbul-Ankara buralara gitme yollarını arayacak. Onun için bu konuda bunların dikili ağacı yok." dedi.
Kendilerinin yatırım üstüne yatırım yaptıklarını, bu yatırımların ve üniversitelerin bunları çıldırttığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bak biz şimdi şehir hastaneleri yapıyoruz değil mi? Bu şehir hastaneleri bile bunları rahatsız ediyor. Diyor ki bunun parasını nereden buldun? Sana ne ya ne demek nereden buldun? Bizim 'yap-işlet-devret' diye bir prensibimiz var. Pazarlığımızı yaparız, 15 sene, 20 sene belki daha fazla, bu şehir hastanesini yaparlar, işletirler ve bu yaptığımız anlaşmaya göre de 15 sene sonra, 20 sene sonra hastaneyi nereye bırakırlar, devlete bırakırlar ve bizim cebimizden de bir kuruş çıkmaz. Bu aslında kaynak oluşturmanın yollarıdır. Ben ekonomistim, siz ne kadar kaynak oluşturursanız, devletin kasasından da bir kuruş çıkmaz, yaptığımız bu ama bay Kemal'in kafası bu işlere basmaz, anlamaz bu işlerden. Diğerleri zaten hiç anlamaz. Birisi terörle uğraşıyor, öbürü de farklı şeylerle uğraşıyor. Şimdi biz bu hastanelerle Türkiye'de bir devri inşa ediyoruz."
Gençlere İstanbul ve Ankara'daki şehir hastanelerini gezmeleri tavsiyesinde bulunan Erdoğan, Ankara Etlik'te inşa edilen şehir hastanesinin yıl sonu itibarıyla biteceğini belirterek, "Şimdi bu ne demek biliyor musunuz? Başkentte iki tane şehir hastanesi, İstanbul'da üç tane şehir hastanemiz var. Birisi Çam Sakura ve bir diğeri yine Avrupa yakasında yaptığımız 1006 odalı, birisi Anadolu Yakası'nda o da yine aynı şekilde. Ve bunları 45 günde bu hastaneleri yaptık, 45 günde. Niye, eğer bunlar olmasaydı bizim şu koronavirüs belası ile mücadelemiz çok sıkıntılı olurdu. İşte Avrupa'nın hali ortada, Amerika'nın hali ortada. Hastalarını yatıracakları yer bulamıyorlar. Biz de aynı duruma düşerdik. Anlatabildim mi? Üniversitelerin durumu da aynı." ifadelerini kullandı.
İzmir'den katılan bir gencin, "gençlerin toprakla buluşması mümkün mü?" sorusu üzerine, zamanın en önemli meslek alanlarından birinin tarım ve ziraat olduğunu, kendisine danışanlara da bu alanda çalışmaları için tavsiyede bulunduğunu, hayvancılıkla da uğraşmanın önemine inandığını söyleyen Erdoğan, "Bunlarla beraber zaten topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Şimdiden ona hazırlık yapmak lazım." dedi.
Trabzon'dan programa katılan bir gencin, Başbakan olduğu dönemde ilk Güneydoğu'ya geldiği gün ile şimdiki gelişine ilişkin neler hissettiğini sorması üzerine Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ben zaten şimdi Güneydoğu'nun damadıyım ve gençlik yıllarımdan itibaren Güneydoğu, Doğu, bütün buraları tanıyan birisiyim, gelen birisiyim. Devamlı geldim, gittim, yani salon sosyetesi olmadım hiçbir zaman. Tam aksine buraları tanıyan, buralara gelen giden, buralarda teşkilatlar kurma noktasında çalışmalar yapan birisiyim ama bilin ki Rabbimin lütfuyla biz 20 yılda Güneydoğu'yu, Doğu'yu, buraları biz ayağa kaldırdık. Bugünün eğer yollarında güzellikler varsa havalimanlarımızla çok farklı bir konumdaysak, düşünün biz göreve geldiğimizde 26 havalimanımız vardı, bu havalimanı sayısını 56'ya çıkardık. Bu ne demektir? Yani artık hemen hemen her yere uçakla gitme şansını yakaladık, bu hale geldik. Şimdi modern yaşamın koşulları ne, işte bunlar ve bizler eğer insanımıza modern yaşamı getireceksek, moderniteyi getireceksek her şeyden önce dünyanın koşullarını vatandaşımıza hazırlamamız lazım. Niye bunu bizden öncekiler yapamadı da biz yaptık. Şu anda Türkiye bu koşulları yaşıyor mu, yaşıyor. Türkiye'nin neresine gidersen git bugün hamdolsun uçakla gidebiliyorsun, çok kısa zamanda Ağrı'ya gideceksen uçak var, gidiyorsun. Kars'a uçak var, gidiyorsun. Bütün bunlarla zamanla adeta yarışıyorsun, bu imkanlar var. Mardin öyle, Diyarbakır öyle, hepsi ve yollarımız zaten muhteşem. Trabzon, Samsun'dan aldık ta sınıra kadar yollarımızı yaptık mı, yaptık. Bu bir azmin, bir gayretin neticesi. Bu azim, bu gayret olmamış olsa o dağları delemezsiniz. Sen tabii şu anda Armelit Dağı'nı bilmezsin. İşte o Armelit Dağı, eskiden burunlu otobüsler vardı, yani şu andaki otobüsler gibi değil, burunlu. Virajı alamaz, oradan şöyle aşağı doğru bakmaya korkarsın. Acaba nereden düşeceğiz, ne olacak filan diye ama biz ne yaptık, bütün Armelit Dağı'nı tünellerle, 12 tane tünel açtık oraya. Ve şimdi her taraf orada yemyeşil, gayet hoş, gayet güzel ve sahilden bastırıyorsun doğru Trabzon. Bunları biz yaptık da."
Mardin Nusaybin'den bir gencin "Tüm bunları yapmanızın ardındaki motivasyon nedir?" sorusuna, "Siz" cevabını veren Erdoğan, gençler tarafından alkışlandı. Bunun üzerine Erdoğan, "Çünkü çok güçlü bir gençliği bizim yetiştirmemiz lazım, çok güçlü bir gençlik için de bizim çalışmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Daha sonra Nusaybinli genç Cumhurbaşkanı Erdoğan'a program esnasında kendisinin portresini yaptığını, yayın öncesi de Erdoğan'ı annesi Tenzile Erdoğan ile birlikte çizdiğini söyleyerek, resimleri gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da resimleri izleyicilere göstererek tebriklerini iletti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gençlerle buluşması Diyarbakır Kayapınar Belediyesi Müzik Topluluğu'nun konseriyle sona erdi. Erdoğan, gençler ve davetlilerle Türkçe ve Kürtçe seslendirilen türküleri dinledi.