Erdoğan: Benim de idama mahkûm edilmem istendi ama son anda yırttım

Erdoğan: Benim de idama mahkûm edilmem istendi ama son anda yırttım

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 28 Şubat süreci sonrası yargılanmasıyla ilgili olarak "Benim de idama mahkûm edilmem istendi ama son anda yırttım. Bizi de apar topar götürüyorlardı. Niye şu yatırımı yaptık diye idamımızı istediler. O meşhur savcı vardı, Nuh Mete Yüksel. Baktık bizim idamımızı istedi, Allah’tan adil bir hâkime rastladık da, bir de nöbetçi mahkeme çıkardılar. Dedim tezgâhı kurdular herhalde" ifadelerinde bulundu. 

Döneminİstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan, 6 Aralık 1997'de Siirt'te düzenlenen bir açıkhava toplantısı sırasında topluluğa yaptığı konuşmada, Ziya Gökalp'ın 1912 yılında Balkan Savaşı'ndaki Türk askerler için yazdığı "Asker Duası" adlı şiirinin sonradan değiştirilmiş bir versiyonundan bir dörtlük okumuştu. Erdoğan, "Minareler süngü, kubbeler miğfer. Camiler kışlamız, mü'minler asker. Bu ilâhi ordu dinimi bekler.  Allahu Ekber, Allahu Ekber" demişti. Okuduğu dörtlüğün bu şekliyle Gökalp'e ait olduğunu iddia eden Erdoğan, konuyla ilgili olarak "konuşmamın bütünü incelendiğinde millî birlik ve beraberlik mesajım verildiği görülür" demişti.

Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı, Erdoğan hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 312/2 maddesine göre "halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçlamasıyla hazırladığı iddianamesini 12 Şubat 1998'de tamamlamış, bir yıldan üç yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Erdoğan'ın yargılanmasına 31 Mart 1998 günü başlanmıştı. 21 Nisan 1998'de sonuçlanan davada, Erdoğan'ın suçu sabit görülmüş ve bir yıl hapis ile 860 bin TL ağır para cezası verilmişti. Daha sonra duruşmadaki hâli ve tavrı göz önüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 176 milyon 666 bin 666 TL para cezasına çevrilmişti.

23 Eylül 1998'de Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından, bire karşı dört oyla onaylanmıştı. Ceza infaz yasası gereği hapis cezası 4 ay 10 güne inerken, çeşitli ertelemeler sonrasında İstanbul üyükşehir Belediye Başkanlığı görevini bırakan Erdoğan 26 Mart 1999 günü Kırklareli'nin Pınarhisar ilçesindeki Pınarhisar Cezaevi'ne girmişti. Erdoğan, 24 Temmuz 1999'da ceza süresini tamamlayarak cezaevinden tahliye edilmişti.

Erdoğan için idam istenmiş miydi?

Öte yandan, Tayyip Erdoğan'ın kendisi hakkında idam cezası istediğini iddia eden eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, bu iddiayı reddetti. Erdoğan hakkında TCK 159'dan soruşturma başlattığını söyleyen Yüksel, bu suçun cezasının idam olmadığını söyledi.

TCK 159 ne diyor?

Nuh Mete Yüksel'in Tayyip Erdoğan hakkında başlattığı soruşturmanın dayandığı TCK 159. Madde şöyle:

Madde 159: Meclisini, Hükümetin manevi şahsiyetini, Bakanlıkları, Devletin askeri veya emniyet muhafaza kuvvetlerini veya Adliyenin manevi şahsiyetini alenen tahrir ve tezyif edenler bir seneden altı seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar.

Birinci fıkrada beyan olunan cürümlerin irtikabında muhatap sarahaten zikre- dilmemiş olsa bile onlara matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa tecavüz sarahaten vuku bulmuş addolunur.

Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına veya Büyük Millet Meclisi Kararlarına alenen sövenler 15 günden 6 aya kadar hapis ve 100 liradan 500 liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.

Türklüğü tahkir yabancı memlekette bir Türk tarafından işlenirse verilecek ceza üçte birden yarıya kadar artırılır.

Erdoğan gazetecilerin sorularını yanıtladı

Erdoğan, Kazakistan ziyareti sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı. Hürriyet'ten Vahap Munyar'ın haberine göre Erdoğan, gazetecilere şunları söyledi:

Kredisi hazırlanıyor

S-400’lerin satın alınmasıyla ilgili nihai durum nedir? Dış basında Türkiye’nin bu satın almadan vazgeçebileceğine ilişkin bazı haberler, yorumlar yer alıyor.

S-400 ile ilgili arkadaşlarımız imzalarını attılar. Bildiğim kadarıyla kaparoyu da verdiler. Bundan sonraki süreç de zaten Rusya’dan bize aktarılacak kredi ile ilgili devam edecek bir süreçtir. Gerek Sayın Putin, gerekse şahsımın bu konuda kararlılığımız var. Türkiye Cumhuriyeti’nin savunma sanayii veya savunmasıyla ilgili bağımsızlık ilkelerini veya bağımsız kararını herhalde kimsenin tartışmaya hakkı yoktur. Biz kendi bağımsızlığımızla ilgili kararımızı kendimiz veririz; ülkemizi savunmak için koruma tedbirlerini de, güvenlik tedbirlerini de kendimiz almakla mükellefiz. Eğer bir yerlerden bu noktada herhangi bir savunma unsurunu tedarikte zorluk çekiyorsak, girişimlerimiz çoğu kez engellemelere takılıyorsa biz ne yapacağız, başımızın çaresine bakacağız. Mesela, insansız hava araçlarını maalesef dostlardan alamıyorduk biz, çok da yüksek paralar istiyorlardı, bedava da istemiyorduk üstelik. Terör örgütüne tank, top, zırhlı araçlar veriyorlar; ama biz parasıyla istediğimiz halde bazı ihtiyaçlarımızı tedarik edemiyoruz. Sonuçta ne oldu? Hamdolsun insansız hava aracını da kendi ülkemin insanı üretir hale geldi, silahlısını da üretir hale geldi. Son bir haftada 90 terörist öldürüldü.

Astana süreci, İdlib ve Afrin konusunda Rusya ve İran ile mutabakat konusunda ne durumdayız şu an? İkinci bir harekât söz konusu mu? Bu konuda bir değişiklik var mı?

14 Eylül’de yapılacak Astana Zirvesi önem arz ediyor. Şu anda İdlib’te Rusya ile daha önce mutabık kaldığımız gibi süreci işletiyoruz ve bu şekilde süreç şu an çalışıyor. Rusya ile bu konuda aramızda herhangi bir ihtilaf söz konusu değil. İran ile de yaptığımız görüşmede ihtilafa konu olabilecek herhangi bir başlık gündeme gelmedi. Öyle zannediyorum ki Astana zirvesi sonrasında da aramızdaki sağlıklı görüşmeler bu şekilde devam edecektir. Gelişmeler olumlu istikamette devam ediyor.

Vatandaşım göçmenler için elinden geleni yapar

Suriyeli göçmenlerin güvenlik sorunlarına yol açtığı gibi eleştiriler gündeme geliyor. Göçmen Bakanlığı kurulması söz konusu mu?

İsminin büyük olması, bir meseleyi çözmez. İçişleri bünyesinde göç işleri ile alakalı bir genel müdürlüğümüz var zaten. Hangi vilayetimizde ne kadar mülteci var, inceliyorlar. Aralarında mühendisi, avukatı, doktoru, ebesi, sanatkarı, birçok vasıflarda insan var. Vatandaşlık çalışmalarını da bu çerçevede yürütüyoruz. Bu konuda halkıma, vatandaşlarıma ricam, meseleye daima duyarlı yaklaşmalarıdır. Bu insanlar bombalardan kaçtılar. Ben, vatandaşımın bu hassasiyetlerden taviz vereceğine inanmıyorum. Elinden geldiği kadarını yapacaktır.

Zerrin hanıma ders verecek hali yok

Ana muhalefet partisi ile yargı arasında bir polemik var. Danıştay Başkanı, CHP’ye yönelik “Yargıyı bu şekilde yıpratmak bütün Türkiye’ye zarar verir” dedi ve ‘sözde adalet yürüyüşü’ deyimini kullandı. CHP de ona, ‘sözde Danıştay Başkanı’ yakıştırması yaptı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

CHP’nin yaptığı gerçekten ‘sözde adalet yürüyüşü’dür. Zira CHP’nin öncelikle adalet kavramını anlaması lazım. Bunu bir defa bilmiyorlar. Adalet mefhumunu biz partimizi kurarken öyle tahlil ettik, partimizin adını Adalet ve Kalkınma Partisi koyduk. Bunu yaparken 42 bin denekle çalıştık. İsim buradan çıktı. Şimdi ‘sözde adalet yürüyüşü’yle, Ankara’dan 29 günlük yürüyüşle, sen kalkıp da bir vatandaşın izni olmadan arsasına el koyarsan bunun adaletle izahı olur mu? Oraya gel, karavanını koy, ondan sonra oradan poz ver. Nerede adalet? Öbür taraftan Şişli’de temizlik işçileri kendileri için adalet arayışına çıktılar. İzmir’de belediye çalışanları da aynı şeyi yaptı. Adalet ancak icraatla olur...

Danıştay Başkanımızın, Yargıtay Başkanımızın, ana muhalefetin söylemlerini yargıya, hukuka adeta müdahale gibi gördüklerini; bundan rahatsız olduklarını düşünüyorum. Muhtemelen bu sebepten dolayı, o yakışıksız söylemler karşısında, bunlara bir hukuk dersi verme noktasına gelmiş olmalılar.. Herhalde Kılıçdaroğlu’nun kalkıp da Zerrin hanıma hukuk dersi verecek hali yok. Onların daha çok mürekkep yalaması lazım. Ama bunlar (Kılıçdaroğlu) tabii haddini bilmiyor. İşte yanında bir hukukçusu var. Öldürülen teröristlerin hakkını savunuyor. Ne hakkı ya? Bunlar terörist. Biri de Kılıçdaroğlu’na Artvin’de eylem hazırlığında olan terörist ya... Bak, onu vurdular. Yahu teşekkür etmen lazım senin. “Adalet adalet” diye seçim kazanılmaz. Adaleti yaşayarak ve dağıtarak seçim kazanılır. Eğer bizim milletimiz AK Parti’ye bu oyları verdiyse, eğitimde, sağlıkta, emniyette, ulaşımda, dış politikada, enerjide yaptıklarını gördü.

Beni idama mahkûm etmeye kalktılar

28 Şubat sürecinin yargı kararları var. 22 yıldır içerde olanlar var. Bunlar FETÖ’cü hâkim ve savcılarca mahkûm edildi. Ergenekon ve Balyoz’a yeniden yargılama verildi, 22 senedir içerde olanların yeniden yargılama talepleri gündeme alınmıyor. Bu konuda çalışma var mı?

(Yakup Köse’nin kitabını göstererek-11 yıl cezaevinde yatmış) 14 yaşında bir çocuğun idama mahkûm olması düşünülecek bir şey değil. Benim de idama mahkûm edilmem istendi ama son anda yırttım. Bizi de apar topar götürüyorlardı. Niye şu yatırımı yaptık diye idamımızı istediler. O meşhur savcı vardı, Nuh Mete Yüksel. Baktık bizim idamımızı istedi, Allah’tan adil bir hâkime rastladık da, bir de nöbetçi mahkeme çıkardılar. Dedim tezgâhı kurdular herhalde. Gerçek adalet sahibi olan Allah. Orada kararı verdi ve işi yırttık.

Duygusal çıkışlar doğru olmaz

Türkiye’nin uyarılarına rağmen Kuzey Irak’taki yönetimin referandum kararının üzerine bir de Barzani’nin savaş beyanı basında yer aldı. Ayrıca Türkmenler’in ABD’de kalma veya vatandaşlık taahhüdü ile göç için teşvik söz konusu olduğu söyleniyor. Böyle bir ortamda Türkiye’nin alternatif formülleri var mı?

Duygusal çıkışlar yapmak doğru olmaz. O iddiaları etraflıca Dışişleri’nden dinlememiz, doğru bilgileri almamız lazım. İddialar nedir, ne derece doğrudur? Bunları bir görmemiz, okumamız lazım. Değerlendirme ancak ondan sonra yapılabilir. Duygusal çıkışlarla açıklamalar yaparsak, bu yanlış olur. Ama bizler Türkmen kardeşlerimize oraları terk etmelerini asla tavsiye etmeyiz. Onlar kendi topraklarında kalmalıdır. Geçenlerde ziyaretime geldiler. “Biz, bu topraklarda doğduk, bu topraklarda ölürüz. Dedelerimizin bize vasiyeti var” dediler. Ben onların o duygulu ifadelerini unutamam. Biz de tabii ki üzerimize ne düşerse sonuna kadar onu yaparız.

Avrupa'nın 'Diriliş' reaksiyonu

Avrupa Birliği’ndeki kilit ülkelere bakınca onların 3 gündem maddesi var deniliyor: Recep Tayyip Erdoğan...

Yani Recep-Tayyip-Erdoğan... (Gülüşmeler...)

Evet... Siz AK Parti İl Başkanları toplantısında, “Erdoğan size ne yaptı?” dediniz. Sahi, siz ne yaptınız? Avrupa neye veya hangi diziye reaksiyon gösteriyor sizce?

Diriliş dizisine... (Gülüşmeler...)

Cevabınızı alsak...

(Gülerek) Bence yeterli... Her şeyi anlatmıyor mu?

Yüz yüze

Kazakistan’da iken ABD Başkanı Trump’la bir telefon görüşmeniz de oldu. Neler konuştunuz?

İkili ilişkilerin daha da güçlendirilmesi gerektiğine değindik. İki ülkenin stratejik ortak olduğuna, bunun ilişkilere de yansıması gerektiğine işaret ettik. Arakanlıların yaşadığı drama ABD’nin hassasiyet göstermesinin önemli olacağına dikkati çektim. BM Genel Kurulu’nda tüm konuları yüz yüze görüşmemizin faydalı olacağı, bunu gerçekleştirme hususunda da mutabık kaldık.

Kırgınız

Almanya’daki seçimler sonrasında ilişkilerde bir normalleşme bekliyor musunuz? Türkiye bir adım atabilir mi? Biz karşı taraftan hangi adımları bekliyoruz?

Bizim Alman halkıyla hiçbir sorunumuz yok. Almanya’da 3 milyonu aşkın soydaşımız yaşıyor. Orada Almanlarla entegrasyon içinde yaşıyorlar. Sorun, Almanya yönetimindeki yetkililerin yanlış tavırlarından kaynaklanıyor. Dolayısıyla yanlış tavırlara son verilmesi lazım. Referandum döneminde neler yaptıklarını gördük. Saldırıları sürdürmeleri halinde, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak elbette onurumuzdan taviz veremeyiz. Almanya’nın şu anda teröre yataklık yapan bir ülke haline gelmesini normal karşılayamayız. Dediğim gibi Alman halkıyla hiçbir sorunumuz yok. Sadece hatalı tavırlar dolayısıyla, Alman yönetimine kırgınlığımız var. Seçimde şu kazanmış, bu kazanmış, bizi pek ilgilendirmiyor.

Görüşmem

Sosyal medyada bir şeyler dolaştı, sizin ile Esad arasında bir görüşme olduğu yönünde. Özel olarak birileri mi dolaştırıyor bu tür iddiaları?

Herhalde birileri özel dolaştırıyor. Ben Esad ile görüşmedim, görüşmeye de pek niyetim yok.