Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başkanlık, yarı başkanlık ve partili cumhurbaşkanlığını bilmediğini ifade ederek, ''Ben şahsen, faydalı olduğuna inanıyorum. Faydalıysa yapalım ama faydalı değilse yapmayalım. 'Bu illa böyle olsun' diye bir ısrarın içinde değilim. Zaten biz, şu anda yarın başkanlık sistemi midir, başkanlık sistemi midir belli olmayan bir karmaşa içindeyiz'' dedi.
AKP 4. Olağan Büyük Kongresi'nde, Arap Baharı'nın hüküm sürdüğü kamuoyuna yönelik somut mesajları olup olmayacağına ilişkin soru üzerine de Erdoğan, ''Bundan hiç endişe etmeyelim'' dedi.
Atv ve AHaber kanallarının ortak yayınına katılarak, gazetecilerin gündemdeki konularla ilgili sorularını yanıtlayan Erdoğan, hafta sonu yapılacak AKP Olağan Kongresi hakkında açıklama yaptı.
Kongreye 50 ülkeden, cumhurbaşkanları, parlamento başkanları, başbakanların da bulunduğu 100 civarında temsilcinin katılacağını belirten Erdoğan, ilginin çok fazla olduğunu söyledi.
Erdoğan, kongrede yorulmadan izlemeye yönelik görüntü ağırlıklı çalışmaları olduğunu, misafirlerin gelmeye başladığı andan itibaren görüntülerle salon içinde ve dışında sürecin izlenebileceğini belirtti. Erdoğan, geçmişten bugüne yapılan faaliyetler ve kongrelerin alışmadığı ekstra bazı konuların burada sergileneceğini söyledi.
Kongreye katılacak liderlerle yarın akşam yemekte bir araya geleceğini ifade eden Erdoğan, gerek konuşmasındaki mesajda, gerek yapacağı ikili görüşmelerde, ''İslam dünyasının dünya barışına katkısı ne olacak- Arap dünyasının kendi içindeki sıkıntılar, Ortadoğu'daki son gelişmeler, Suriye sorunu'' gibi konuların ele alınacağını dile getirdi. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Suriye'de bir zulüm var. Suriye'de devletin kendi halkını, kendi insanını acımasızca öldürdüğü bir tablo var. Şu anda 30 bini aşkın kendi halkını öldüren, babasının yolundan aynen giden, Hama, Humus katliamlarında yaptığı gibi babası, oğlu şimdi onu geçmenin gayretinde. 250-300 bine ulaşan göçmen var. Bunun 100 bine yakını bizde. Bir o kadarı Lübnan'da, çok daha fazlası Ürdün'de. Böyle bir durum var. Ülkenin içinde 2,5 milyon göçmen var. Böyle bir tablo ve acımasızca da bu süreci devam ettiriyor. Tabii bunun bir yerde kesilmesi lazım. Burada Türkiye 910 kilometre sınırıyla bir sorumluluk taşıyor ama Rusya'nın, üzerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmesi lazım, Çin'in getirmesi lazım, aynı şekilde İran'ın getirmesi lazım. Eğer, sorumluluğu onlar yerine getiremezse tarih bunun hesabını onlardan soracaktır.''
Türkiye'de terörün dışında toplumsal bir sıkıntı olmadığına değinen Erdoğan, her yerde halkın iç içe olduğunu gördüğünü söyledi.
Erdoğan, ''Oslo'' sürecine ilişkin soruya, şu yanıtı verdi:
''Oslo sürecinin devamı olarak daha önce de ifade ettiğim gibi bu her an olabilir. Orayla da görüşmemizi yaparız, İmralı'yla da görüşmemizi yaparız ama bu görüşmeyi muhalefetteki siyasetçilerin söylediği gibi ben yapmam. Bunu görevi olan Milli İstihbarat Teşkilatı yapar. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın görevi de budur. Onlarla da yapar, Oslo'ya da gider, bir başka yere de gider. Kim adına gider- Millet adına. Netice almak onun için en önemli görevdir. Bize düşen de neyse biz o adımları atarız. Ben o noktada arkadaşlarıma, ekibime güveniyorum. Bu ülke için, bu millet için onlar canı pahasına her adımı attılar, bundan sonra da atacaklar diye inanıyorum.''
Erdoğan, Oslo benzeri bir süreçte temsiliyet kabiliyetine ilişkin şüphesinin hatırlatılması üzerine, ''Göreceğiz. Varsa o kabiliyetleri ne ala, yoksa yok. 'Samimiyetsiz' dediğim olay şu, oradaki görüşmelerdeki bilgileri alıp da medyaya servis yaparsanız bu samimiyetsizliktir, bu yürümez. Çünkü orada yapılan görüşmelerdeki bütün o bilgiler katılanlarda kalmalıdır. Eğer kalmıyorsa demek ki bunlar bu işi çözmek için gelmemiştir'' dedi.
''Arabulucu devlete büyük görev düşüyor, altyapı hazırlanması konusunda herhalde en büyük rol onlarda'' denilmesi üzerine Erdoğan, ''İlla orası olacak diye bir kaide yok. Bir başka yer de olabilir'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başkanlık, yarı başkanlık ve partili cumhurbaşkanlığını bilmediğini ifade ederek, ''Ben şahsen, faydalı olduğuna inanıyorum. Faydalıysa yapalım ama faydalı değilse yapmayalım. 'Bu illa böyle olsun' diye bir ısrarın içinde değilim. Zaten biz, şu anda yarın başkanlık sistemi midir, başkanlık sistemi midir belli olmayan bir karmaşa içindeyiz'' dedi.
Erdoğan, AKP'ye katılan Numan Kurtulmuş ve icradaki arkadaşlarıyla cuma namazına gittiğini, ardından yemek yediklerini anımsatarak, sonrasında da kısa bir görüşme yaptıklarını söyledi.
Kurtulmuş'un değerli bir arkadaşları olarak bütün arkadaşlarıyla HAS Parti'yi AKP'ye katıldığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bizler de gerek Süleyman Bey gerek Numan Bey gerek bazı arkadaşları artık partimizin aktif elemanı olarak görüyoruz. Partimizin aktif elemanları olarak da ehliyet, liyakat esasıyla değerlendireceğiz. Yani bunları değerlendirmemek insan israfına girer. Böyle bir şeye de biz fırsat veremeyiz, çünkü insanoğlu kolay yetişmiyor. Yetişen insanı da en güzel şekilde yerinde değerlendirmesini bileceksin. Bir lider de zaten elindeki kadroyu yerinde değerlendirebiliyorsa başarıyı yakalar. Bu bakımdan bizim Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuzda yaklaşık yüzde 15'e varan değişiklik olacak. Buna bağlı olarak MYK'mızda bazı değişiklikler olacak. Böylece inşallah değişimle birlikte AK Parti önümüzdeki sürece çok daha farklı bir heyecanla, omurgayı muhafaza ederek, hücre değişimini yapmış bir şekilde geleceğe yürüyecek."
Erdoğan, AKP'nin böylece gelecek yıl Ekim ayında yapılacak yerel seçimlere en iyi şekilde hazırlanacağını belirterek, hazırlıklar çerçevesinde İngilizce, Arapça eserleri dünyadaki siyasi merkezlere, ''think-tank'' kuruluşlarına göndererek AKP'nin kurumsal yapısının nerelere ulaştığını göstereceklerini vurguladı.
Kabinede de her an değişim olabileceğini, bu değişimin oranının olamayacağını dile getiren Erdoğan, ''Nerede bir aksama varsa görürsünüz, vakti, saati geldiğinde değişikliği yaparsınız'' dedi.
Seçim barajıyla ilgili görüşü de sorulan Erdoğan, istikrarın olmadığı bir ülkede ekonomik başarının yakalanamayacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin çok partili siyasi tarihine bakıldığında, ülkenin koalisyon dönemlerinin hepsinde hemen hemen çöküş yaşadığını, tek parti iktidarlarında ise kendini toparladığını ve ayağa kalkmaya başladığını belirtti.
AKP'nin de 3 dönemde tek parti iktidarı olmasının verimini aldıklarının altını çizen Erdoğan, ''Koalisyon hükümeti olsaydı, şu yaşanırdı bizden önce yaşandığı gibi, 'Sen benim partimden değilsin, ben şuraya imzayı atmıyorum' veya 'şunu vermiyorum.' Bizde böyle bir şey yok'' diye konuştu.
Kendilerinden önce belli kesimlerin madenleri, gayrimenkulleri çeşitli ''alavere-dalaverelerle'', ucuz imkanlarla elde ettiğini vurgulayan Erdoğan, ayda ya da yılda birkaç bin liraya kiralanan madenler olduğuna dikkati çekti. Özel ormanlarda yapılan inşaatlara göz yumulmasının korkunç rakamlara ulaştığını ifade eden Erdoğan, ''Çevre ve Şehircilik Bakanlığıma, 'bu işleri takip edeceksin, ne gerekiyorsa yapacaksın'... Hakkıysa sahip çık, hakkı değilse, bu, milletin hakkıdır, milletin hakkını yedirtemeyiz. Bu işlerin üzerine gideceğiz. Bu konuda yargının bize yardımcı olması lazım'' dedi.
Bazı istisnalar dışında devletin lojmanlarını satacaklarını belirten Erdoğan, kamuda tasarrufu yaygınlaştırarak devam ettireceklerini söyledi.
Büyükşehir belediyeleri projesiyle il genel meclislerinin kalkacağı hatırlatılarak, ''Buradan başkanlığa giden yol mu açılıyor'' sorusunu, şöyle yanıtladı:
''Keşke başkanlığa, yarı başkanlığa ya da partili cumhurbaşkanlığına giden bir yol açılsa. Keşke bunu Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli bir öğrense. İkisi de başkanlık sistemi, yarı başkanlık, partili cumhurbaşkanlığı nedir bilmiyor. Dedi ki 'parlamentosuz başkanlık sistemi istemiyoruz.' Dünyada parlamentosu olmayan, bizim anladığımız manada bir başkanlık sistemi, yarı başkanlık, partili cumhurbaşkanlığı var mı- Hepsinin var. Üstelik birbirini test eden parlamentolar oluşturmuşlardır.
Biz diyoruz ki bunu halka açalım. Halkımız görsün, bilsin, anlasın. Ben şahsen, faydalı olduğuna inanıyorum. Faydalıysa yapalım ama faydalı değilse yapmayalım. 'Bu illa böyle olsun' diye bir ısrarın içinde değilim. Zaten biz, şu anda yarı başkanlık sistemi midir, başkanlık sistemi midir belli olmayan bir karmaşa içindeyiz. Cumhurbaşkanımız partili bir cumhurbaşkanı değil. Yarın millet cumhurbaşkanını seçecek. Partili mi olacak, partisiz mi olacak- Partili olması mümkün değil ama arkasında partisinin olmadığı bir cumhurbaşkanı... Bu da ister istemez karar alırken cumhurbaşkanını güçlü kılmaz.
Biliyorsunuz, merhum Özal'a o zaman Sayın Demirel neler çektirdi, ne tür ifadeler kullandı. Başkanlık sistemi, yarı başkanlık gerek merhum Özal'ın gerek Sayın Demirel'in devamlı işlediği konulardı. O zaman bu kadar gündeme gelmedi. Ben bunu gündeme getirdikten sonra, nedense ülke elden gidiyor.''
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde büyükşehir belediyesiyle valiliğin sürekli çelişkiye düştüğüne değinen Erdoğan, valiliğin, ücra köylere beklenen hizmetlerin hiçbirini götürmediğini ifade etti. ''Niçin böyle olsun-'' diye soran Erdoğan, bir büyükşehirde hem il genel meclisine hem büyükşehir belediye meclisine gerek olmadığını vurguladı.