Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD'de Birleşmiş Milletler 71. Genel Kurulu'na hitap etti. Genel Kurul'da 15 Temmuz darbe girşimini anlatan Erdoğan, "Bu kürsüden tüm dostlarımıza kendi güvenlikleri için ülkelerinin geleceği için FETÖ’ye karşı gerekli önlemleri almaları çağrısında bulunuyorum. Tecrübe ile sabittir ki FETÖ ile mücadele etmezseniz yarın çok geç olabilir." ifadelerini kullandı.
Mülteci krizi üzerinden Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'ne de eleştiriler yönelten Erdoğan, sadece Türkiye'de 2,7 milyon sığınmacı bulunmasına karşın, BM ve AB'den gelen yardımların yetersiz olduğunu dile getirdi.
"Başta AB olmak üzere bu konuda bize katkı sözü verenler hala sözlerini yerine getirmediler." diyen Erdoğan, sığınmacılara karşı sınırlara tel örgü çeken Avrupalı ülkelere "Dikenli tel örgülerin arkasında huzur aramak beyhude bir çabadır." sözleriyle tepki gösterdi.
Erdoğan son yıllarda sıklıkla dile getirdiği "Dünya beşten büyüktür" ifadesini yineleyerek Birleşmiş Milletler'e reform çağrısında bulundu. "Tüm dünyanın temsil edilmediği bir Birleşmiş Milletler barışı tesis edemez" diyen Erdoğan, 5 daimi ve 15 geçici üye yerine 20 üyenin de daimi üye olması ve dönüşümlü olarak bütün ülkelerin Güvenlik Kurulu'nda yer alması önerilerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
21. yüzyılın ilk çeyreğinde insanoğlu tarihin en zirve dönemini yaşıyor. Bu parlak tablonun bir de utanç verici yüzü var. Suriye’de Irak’ta terörün ve savaşın kıskacında inleyen pek çok ülkede yüzbinlerce çocuk kadın, genç öldürülmeye devam ediyor. Ölümden kaçan mülteciler Avrupa şehirlerinde aşağılayıcı muamele ile karşı karşıya kalıyor. DAEŞ, El Nusra, PYD-YPG gibi terör unsurları bölgedeki eylemlerini sürdürüyor.
Diğer yandan dünyanın pek çok ülkesinde insanlar açlık, salgın hastalıklar sefalet ve cehaletle boğuşuyor. Bu insanlık onurunu yaralayan utanç verici bir tablodur. Daha da acısı bu krizlerin ve sorunların çoğunun aslında kolayca çözülebilecek durumda olmasıdır. Gelecek nesillerin huzuru, refahı büyük ölçüde bugünden atacağımız adımlara bağlı. Zaman vicdani sorumluluklarımızın liderlik gösterme, kararlılıkla sorunların üzerine gitme zamanıdır. Günümüzde terör örgütleri çok çeşitli yöntemlere başvurabiliyorlar.
Türkiye olarak 15 Temmuz gecesi kısa adı FETÖ olan Fethullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişime maruz kaldık. 241 vatandaşımızı şehit etti, 2194 vatandaşımızı da yaraladı. Parlamento binamız, Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz savaş uçaklarıyla bombalandı. Tanklar sokakları, insanları ezip geçti. Helikopterlerden sivillerin üzerine ateş açıldı. Bu darbe girişimi milletimizin demokrasisine hükümetine özgürlüklerine geleceğine ve anayasal düzenine kahramanca sahip çıkmasıyla bertaraf edildi. Bu bakımdan milletimle iftihar ediyorum.
Hain darbe teşebbüsünü canını hiçe sayarak bedenini tankların önüne siper ederek engelleyen milletimle iftihar ediyorum. Karşınızda bulunuyorsam milletimizin asil duruşu sayesindedir. Türkiye’deki darbe girişimi aynı zamanda dünya demokrasisine de yapıldı. Milletimiz tarihi bir cevap verirken demokrasiye inanan halklarımız için de ilham kaynağı oldu. Bu terör örgütü varlık gösterdiği 170 ülke için bir güvenlik tehtididir. Bu ülkelerin büyük bölümü bu yapılanmanın tehdidi altındadır. Bu örgüt tüm dünyayı boyunduruğu altına almak gibi derin bir sapkınlık içindedir. Örgütün temel stratejisi eğitim, diyalog kisvesi altında devlet kurumlarına sızmak, ekonomik kaynaklara hakim olmaktır. Bu kürsüden tüm dostlarımıza kendi güvenlikleri için ülkelerinin geleceği için FETÖ’ye karşı gerekli önlemleri almaları çağrısında bulunuyorum. Tecrübe ile sabittir ki FETÖ ile mücadele etmezseniz yarın çok geç olabilir. Bu örgütün kurumları ve örgütle bağlantılı kişiler tarafından kullanılan Türk, Türkiye gibi ifadelerin kesinlikle ülkemizle alakası olmadığını belirtmek isterim.
Bugüne kadar 600 bine yakın insanın hayatını kaybettiği söylenen bu savaş yüzünden 12 milyon insan yerini yurdunu terk etti. 5 milyonu başka ülkelere sığındı. Sadece 2,7 milyon benim ülkemde. Niye Türkiye’ye geldiniz demiyoruz, kapılarımızı kapatmadık. Bizler insani ve vicdani görevimizi yaptık. Dünya almayabilir ama biz alacağız. Niye? İnsanız, öyleyse insana bu tür bir felaket karşısında kapımızı açmak durumundayız. Burada bahsettiğim rakamları uluslararası camianın kayıtsız bir şekilde dinlediğini biliyorum. Telaffuz edilen her sayı bir insana karşılık geliyor. Suriye halkı zalim bir yönetimin, katil bir yönetimin ve terör örgütlerinin acımasız küresel ve bölgesel rekabetin şekillendirdiği savaşların pençesinde tükeniyor.
Vicdan sınavında sınıfta kaldı. Bizim faturalı yaptığımız harcama 12,5 milyar dolardır. Toplamda 25 milyar dolar gibi bir harcama yapılmıştır. Dünyadan size ne geldi? BM’den bize gelen destek 525 milyon dolardır. Başka herhangi bir şey yok. Peki AB’den gelen bir şey var mı? AB de verdiği sözleri tutamamıştır. UNICEF’e 178 milyon dolar gönderildi sadece. Türkiye’ye gelen herhangi bir yardım söz konusu değildir.
Bölgesel ve küresel aktörlerle hareket etmeye özen gösterdik. Bu kıyamete sessiz kalamazdık. Kalmadık, kalmayacağız. Ülkemize sığınan 2 milyon 700 bin Suriyeli, 300 bin Iraklı olmak üzere hiçbir etnik mezhep veya din ayrımı gözetmeksizin kucak açtık. Türkiye’deki bu çadır kentlerde misafir ettiğimiz bu insanlarla ilgili olarak desteğimizi devam ettireceğiz. Başta AB olmak üzere bu konuda bize katkı sözü verenler hala sözlerini yerine getirmediler. Biz bekliyoruz. Aynı şekilde BM, verilen sözlerin yerine gelmesini bekliyoruz. 71. Genel Kurul bu sesi tüm dünyaya duyurma bakımından da çok önemlidir. Uluslararası toplumun katkısı 525 milyon dolarda kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Suriyeli mültecileri kendilerine yönelik tehdit olarak algılayan tüm Avrupa’ya sesleniyorum. Dikenli tel örgülerin arkasında huzur aramak beyhude bir çabadır.
Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına en fazla önem veren ülke Türkiye’dir. Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yoktur. Bütün mesele Suriyelilerdir. Kimsenin gözünün olmaması gerekiyor. Muhalefete verdiğimiz destekle başlayan Fırat Kalkanı harekatı istikrarın dengenin yeniden tesisi bakımından kritik bir öneme sahiptir. PKK, PYD terör örgütünün önceliğinin DAEŞ ile mücadele etmek olmadığı bu operasyonla açıkça ortaya çıktı.
Biliyorsunuz, uzun süredir Suriye sınırlarımız boyunca güvenli bölge oluşturma çağrısında bulunuyorum. 911 km sınır var. Türkiye bir tehdit altındadır. Biz sabrettik, ancak 24 Ağustos’ta Gaziantep’te bir düğünde 14 yaşındaki bir çocuğu canlı bomba yapmak suretiyle o kalabalığın içerisine göndererek patlattılar. O ana kadar duran Türkiye, daha duramazdı. Ilımlı muhaliflerle birlikte bu olaya müdahale ettik. Cerablus önce, derdest ettik. Rai’de de aynı şekilde DAEŞ’i derdest ettik.
Böylece bir terör koridoru olmaktan çıktı, barış koridoru haline gelmiş bulunuyor. Yaptığımız operasyonun amacı güvenli bölgeyi fiili olarak hayata geçirmektir. Yine bu bölgede ülke dışına gitmiş mültecilerin de kullanacağı tüm sosyal donatılara sahip yerleşim yerleri inşa etmeyi planlıyoruz. Güvenli alan hale getirdiğimiz bölgelerin uçuşa yasak bölge hale getirilmesi konusunda birlikte çalışmalıyız. Ateşkes, istenilen hale gelmedi. Ateşkes ortadan kalktı, dün da BM konvoyuna bir saldırı, rejim tarafından yapıldı. 1 kişi öldü ve yaralılar vs. Suriye rejimi BM gözetimindeki yardımların acil insanı yardıma ihtiyacı olan Halep’e ulaştırılmasına izin vermiyor. Rejimin insanları açlığa mahkûm ederek izlediği ‘ya teslim ol, ya öl’ politikasına BM daha ne kadar müsade gösterecek? Irak’ın en büyük gücünü oluşturan etnik ve mezhebi çeşitliliği tesis edecek siyasi durumun kolay olmayacağı gözüküyor. Musul operasyonu bölge halkının hassasiyetleri gözetilerek yapılmalıdır.
Irak halkının desteğe ihtiyaç duyduğu bu dönemde yalnız bırakmamalıyız. Hür bir Filistin’de yaşama imkânı tanınması uluslarası toplumun çocuklara bir borcudur. İsrail ile normalleşen ilişkilerimizi barış sürecinin kolaylaştırılması, Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntılarının giderilmesi için çalışacağız.
Dünya İnsani Zirvesi mayıs ayında tarihte ilk defa Türkiye’de düzenlendi. Zirveyi krizlere etkin müdahale için önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Açık ve net söylüyorum, dünyada en az gelişmiş ülkelere destek noktasında ABD, Türkiye ve İngiltere var.
Ülkemizin girişimi üzerine Suriyeli mülteciler konusu BM’de ele alındı. Göç ve terörizm konularının alınması gündeme ülkemizin girişimleri neticesinde oldu. AB ile hareket ediyoruz. Ege’deki ölümlerin önünü almak amacıyla 2015 Ekim ayında günlük 7 bin olan düzensiz göç rakamının son aylarda 50’ye kadar düşmesini sağladık. Türkiye’nin AB ile olan mutabakattaki sözlerinin yerine getirildiği görülüyor. AB tarafından verilen sözlerin unutulduğunu görmenin üzüntüsü içerisindeyim. Sayın başkan, kıymetli delegeler, BM’nin reforme edilmesi gerekir. Barışı koruma ve inşa faaliyetlerinin daha etkin hale getirilmesi konusunda genel sekreter öncülüğünde atılan adımları başarılı buluyoruz.
Biz, dünya 5’ten büyüktür gerçeğini her fırsatta uluslararası kamuoyuna hatırlatıyoruz. Zira, birinci dünya savaşının şartları içerisinde yapılmış olan bir BMGK’yı yaşamamız mümkün değil tekrar. Bu beş ülkenin iki dudağının arasına mahkûm edemezsiniz. 5 tane daimi üye 15 geçici üye, böyle bir BMGK olamaz. Tüm dünyanın temsil edilmediği BMGK adaleti temsil edemez. Bunun gözden geçirilmesi gerekir. Üç tane ülke Avrupa’dan 1 ülke Asya’dan, 1 ülke ABD. Dünyanın diğer ülkeleri ne olacak? Biz diyoruz ki 20 ülke mi, BMGK’da olacak, hepsi daimi olsun. 2 yılda bir değiştirilesin. Hepsi de dünyayı temsil etmek üzere yerlerini alsın. Adalet ancak böyle tesis edilebilir.
Acaba ben sesimi çıkartırsam ne olur diye düşünürseniz, biz yanmışız. Siyasetçi omurgalı olacak. Bunun da arkasında duracak. Bunu böyle yaparsak dünya aradığı adaleti bulabilir. Demokrasiyi ancak bu şekilde sağlayabiliriz. İslam karşıtlığı yurt dışında milyonlarca vatandaşı olan Türkiye için önemli bir konudur.
Birlikte oluşturduğumuz 2030 kalkınma gündemi hepimiz için dönüştürücü hedefler içeriyor. Az önce de söyledim, en az gelişmiş ülkelere yönelik bunun devamı gerekiyor. Türkiye’nin resmi kalkınma yardımları yaklaşık 4 milyar dolara ulaşmalı.
71. Genel Kurul’un yaşanan acıları dindirmek ve dünyamızı değiştirmek için bir başlangıç olmasını diliyorum. BM üyesi tüm ülke ve halkları ülkemin en kalbi duygularıyla selamlıyorum.