-ERDOĞAN ''BOĞAZ''A DİKKAT ÇEKTİ ANKARA (A.A) - 06.05.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Boğazı'ndan zaman zaman 100-150 bin detveyt tonluk tankerlerin geçtiğini belirterek, ''Boğaz geçmişte bir Romen tankerinin maalesef yanmasına şahit oldu ve yaklaşık 3-4 ay kadar bu gemi orada yandı ve bir tehdit oluşturdu. Geniş bir bölgede bu yangın başladığı için bunu İstanbul çok ucuz atlattı; fakat boğazın dar bir bölgesinde bir dümen kilitlenmesi olsa, orada böyle bir felaketle karşı karşıya İstanbul kalacak olsa bunu dünya hiçbir şeyle ödeyemez'' dedi. Başbakan Erdoğan, Sheraton Otel'de düzenlenen Avrupa Ödülü Kazanan Kentler Birliği 2011 Yılı Genel Kurulu ve Gençlik Komitesi toplantısında yaptığı konuşmada, katılımcılara başarılar diledi. Erdoğan, Genel Kurulun, Avrupa Ödülü Kazanan Kentler Birliğine üye tüm kentlere, dünyanın tüm kentlerine yaşanabilir, sürdürülebilir bir gelecek tasavvuru sunmasını, özellikle genel kurulda ele alınacak sosyal uyum konusuyla insanı önceleyen kentlerin inşasına ışık tutmasını temenni etti. ''Medine'' kelimesinin şehir anlamına geldiğini, ''medeni, medenileşmek'' gibi kavramların ''medineden'' yani şehirden türetildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Çok ilginçtir. Latincedeki civitas kelimesi de şehir anlamına gelir. City, civilizasyon yani medeniyet kelimeleri de yine bu şehir anlamına gelen kelimeden türemiştir. Şehir medeniyet tasavvurunun oluştuğu, medeniyetin doğduğu, geliştiği bir mekandır. Şehir, merhum mimar Turgut Cansever'in ifadesiyle 'ahlakın, sanatın, felsefenin ve tefekkürün geliştiği, insanın en üst düzeyde varlığın anlamını tamamladığı ortamdır.' Eğer medeniyet yoksa şehir de yoktur. Şehir yoksa biliniz ki medeniyet de yoktur. Hepinizin çok iyi bildiği gibi, bir çocuğun zekasını, ruhunu, dünyaya, insanlığa bakışını, doğduğu, büyüdüğü, oynadığı, gezip eğlendiği mekan çok büyük ölçüde şekillendirir. Tarihin, estetiğin, temiz sokakların, gülen, gülümseyen insanların içine doğmuş bir bebekle, çöpün, çirkinliğin içinde doğmuş bir bebek aynı geleceği tasavvur edemezler. Belediye başkanlarının, idarecilerin bu noktada çok büyük ve tarihi bir misyon yüklendiklerine inanıyorum. Bir belediye başkanının şehir ve medeniyet tasavvuru şehrinde yaşanan insanlar kadar gelecek nesiller için de hayati derecede önemlidir. Şöyle bir tarihe gezinti yapalım. Hülagü, Cengizhan, Timur ya da Neron gibi şehirleri yakıp yıkmasıyla tarihte yer edinmiş şahsiyetlerin karşısında, belediye başkanları bir Mimar Sinan, bir Mimar Hayrettin, Da Vinci, Mikelanj, Gaudin gibi mimarlığa ışık tutan şahsiyetleri rehber edinmek zorundadırlar. Burada bir Türk yazar ve düşünür olan üstat Necip Fazıl Kısakürek'in şu cümlesini özellikle dikkatlerinize sunmak istiyorum. Diyor ki Necip Fazıl: 'Bana gözü olmayan şoför mü, yoksa estetik idraki olmayan belediye reisi mi zararlı diye sorsalar ikincisini gösteririm.' Olay bu kadar açık, net ortada. Estetikten, güzellik anlayışından, medeniyet tasavvurundan, tarih bilincinden yoksun bir belediye başkanı, başında bulunduğu şehir için felaket boyutunda neticeler doğurabilir.'' -KANAL İSTANBUL PROJESİ- ''Kanal İstanbul'' projesine de değinen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''İstanbul Boğazı'nın kuzey ile güneyin bağlantısını sağlayan bir geçiş noktası olarak çok yoğun bir gemi trafiğine, bu tabi kuru yük gemisi değil, bu tenezzüh gemisi dediğimiz turistik seyahat gemileri değil, bunlar tankerler. Montrö Anlaşması yapıldığı zaman böyle bir tanker geçişi filan söz konusu değildi ama şimdi bakıyorsunuz zaman oluyor 100 bin-150 bin detveyt tonluk tankerler boğazdan geçiyor ve bu boğaz geçmişte bir Romen tankerinin maalesef yanmasına şahit oldu ve yaklaşık 3-4 ay kadar bu gemi orada yandı ve bir tehdit oluşturdu. Geniş bir bölgede bu yangın başladığı için bunu İstanbul çok ucuz atlattı fakat boğazın dar bir bölgesinde bir dümen kilitlenmesi olsa, orada böyle bir felaketle karşı karşıya İstanbul kalacak olsa bunu dünya hiçbir şeyle ödeyemez. Meksika Körfezi'ndeki bir olay dünyayı ayağa kaldırdı değil mi? Orada dünya ayağa kalkarken boğazın sorumluları olarak, İstanbul demiyorum, tüm Türkiye biz buna nasıl tahammül edebiliriz? Onun için önceden bir çevrecilik adımı, özellikle insanımıza ve ülkemize sahip çıkmanın sorumluluğu altında böyle bir adımı atıyoruz. Zira İstanbul Boğazı'ndan yılda yaklaşık 358 milyon 590 bin ton yük taşınıyor. Yılda yaklaşık 4 milyon ton LPG, 3 milyon ton kimyasal madde ve 139 milyon ton petrol İstanbul Boğazı'ndan geçiş yapıyor. Geçmişte zaman zaman yaşadık ama bu kazaları tekrar yaşamak istemiyoruz. İstanbul Boğazı'nı tarihi, kültürü, insanlığı tehdit eden bu trafikten kurtarmak için İstanbul'a yaklaşık 45-50 kilometre uzunluğunda bir kanal inşa etmek için hazırlıklara başladık. Bu büyük proje sadece İstanbul'u kurtarmakla kalmayacak aynı zamanda kanal sayesinde oluşacak kentsel dönüşümle de İstanbul'a farklı bir anlam kazandıracak. Yani deprem tehdidi olan bölgeleri de biz burada bu deprem tehdidini yok edecek şekilde iskan edeceğiz. Altını çizmeliyim ki bu sadece bir İstanbul projesi değildir. Bu aynı zamanda Ankara'nın bir sorumluluğudur. Bu Türkiye'yi, Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiren bizimle birlikte yakın coğrafyamızı çok ama çok yakından ilgilendiren büyük bir proje. 12 Haziran seçimlerinden sonra plan ve etüt çalışmalarına başlayacak yaklaşık 10 yıl içinde de bu büyük projeyi tamamlamış olacağız.''