Arzu YıldızAnkara
Başbakan Tayyip Erdoğan, Ergenekon süreci ve 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanması konusunda kendisine suçlamalar yönelten eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer hakkında suç duyurusunda bulundu, kaçma şüphesi olduğunu öne sürerek yurtdışına çıkış yasağı konmasını istedi. Erdoğan, suç duyurusu dilekçesinde, henüz basılmamış "İmamın Ordusu" başlıklı kitap çalışmasına el konarak tutuklanan ve 375 gün cezaevinde kalan gazeteci Ahmet Şık'ın durumu için de fikir değiştirdiğini gösteren ifadeler kullandı. Şık cezaevindeyken ve tahliye başvuruları yaparken "Bombadan tesirli kitaplar olabilir" diyen Erdoğan, gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener'in, Gülen cemaatinin girişimleriyle tutuklandığı mesajını verdi. Dilekçede, Şık'ın kitabı için "Nedim Şener ve Ahmet Şık olayı da aynen buna benzemektedir. Şüpheli (A.Fuat Yılmazer) ve beraber hareket eden kamu görevlileri ile basın yayın organlarındaki yandaşları ile ülkemize özgün henüz yayınlanmamış, bağlı oldukları hoca ve kamu görevlileri hakkındaki bir kitabın daha matbaadayken yok edilmesi ve yazarın tutuklanmasına sebep olacak bir süreç işletilmiştir" ifadesi kullanıldı.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın avukatı Ali Özkaya, aracılığı ile eski İstanbul Emniyeti eski İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer hakkında suç duyurusunda bulundu. Dilekçede, Yılmazer’in Bugün Tv’de katıldığı programlarda, Başbakan’a yönelik “halkı kışkırtma ve iftira” suçunu işlediği öne sürüldü.
Dilekçede, “Ergenekon adı altında bir suç örgütünün varlığı iddiası, buna ilişkin istihbarat raporlarının devletin üst yöneticileri tarafından müvekkile arz edildiğinde bunlarla ilgili gerekli tedbirin alınmasını da talimatlandırmıştır. Eğer ülkenin eski Genelkurmay Başkanı ‘hükümeti cebren yıkmak’ iddiasıyla ifadeye çağrılıyorsa, ‘genel güvenlik’ kamu düzeni açısından son derece önemli olan bu olay nedeniyle Başbakan’a bilgi verilmesinden daha doğal bir şey olamaz. Ancak, ifadeye çağrılma ayrı şey, ifadeye giden ayrı şey, ifadeye giden herkesin tutuklanması için bir oluşum yapmak ayrı bir şeydir” denildi.
Suç duyurusunda, Yılmazer için, “Bu kadar hukuk bilgisinden yoksun bir kişinin devletin üst görevlerine gelmesi büyük bir talihsizliktir” ifadeleri kullanılırken, Yılmazer’in toplumsal kargaşa yaratmak istediği de ileri sürüldü.
“Yaşadığımız günlerde ortaya çıkan yeni bilgiler ve paralel yapılanma iddiaları nedeniyle bu davalarda yargılanan haksız yere hapis yattığını ifade eden şüphelilerin” de Yılmazer tarafından Başbakan’a karşı kışkırtıldığı ve toplumsal kargaşa yaratmak istendiği ifade edildi. Dilekçede söz konusu davalarda sahte delil operasyon yapıldığı iddialarının da Başbakan tarafından ciddiye alındığı hatta bu eleştiriler için “dalgalar milleti boğar” açıklamasında bulunduğu hatırlatıldı.
İlker Başbuğ’un ifadeye çağrılacağı bilgisinin Başbakan’a verildiğinin kabul edildiği dilekçede, “emekli bir komutanın ifadeye çağrılması nedeniyle gerekli insani hassasiyetle davranılması konusunda ilgilere uyarıda bulunulmuştur” denildi. Dilekçede, “Türkiye Cumhuriyeti’nin meşru Genelkurmay Başkanı hakkında terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklanmıştır. Başbakan İlker Başbuğ’un ‘terör örgütü kurucusu ve yöneticisi olarak” suçlanmasının haksızlık olduğunu, bunun kabul edilmez bir iddia olduğunu tutuklandığı gün dâhil tüm süreçlerde açıkça beyan etmiştir. Hatta o tarihte Zaman, Taraf Gazeteleri ve görsel medyada, bunlarla hareket eden gazeteler müvekkilimin açıklamalarını eleştirmiştir. İlker Başbuğ’un değil tutuklanmasını istemesi, tutuklanmadan bile sonradan haberi olmuştur” ifadelerine yer verildi.
Dilekçede, “Nedim Şener ve Ahmet Şık olayı da aynen buna benzemektedir. Şüpheli (A.Fuat Yılmazer) ve beraber hareket eden kamu görevlileri ile basın yayın organlarındaki yandaşları ile ülkemize özgün henüz yayınlanmamış, bağlı oldukları hoca ve kamu görevlileri hakkındaki bir kitabın daha matbaadayken yok edilmesi ve yazarın tutuklanmasına sebep olacak bir süreç işletilmiştir. Zaten Nedim Şener de hem yayın anında attığı twwetlerle hem de önceki açıklamaları ile Başbakan’ın süreçten haberi olmadığını açıklamıştır” denildi.
Dilekçede, Yılmazer’in yurtdışında taşınmaz satın aldığı, kaçma hazırlığında bulunduğu ve onunla irtibatlı olan kamu görevlilerinin son dönemde gündeme gelen paralel yapı iddialarının araştırılması talep edildi. Ergenekon, Balyoz gibi soruşturmalarda görev alan kamu görevlilerinin paralel bir yapı içerisinde olup olmadığının araştırılması istendi. Dilekçede, mahkemeye başvurularak Yılmazer’in ev ve iş yerinde arama yapılması, yurt dışına çıkış yasağı konulması istendi. Yılmazer’in tehdit ve şantajlarının sona ermesi için hakkında kamu davası açılması da talep edildi.