Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen cemaati bünyesinde organize edilen 11. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nda konuştu. Geçen sene yapılan olimpiyatta Gülen’e seslenerek “Bu sıla hasreti artık bitmelidir” diyen ve çağrısına Gülen'den olumsuz yanıt alan Başbakan Erdoğan, bu sene davetini tekrarlamadı. Erdoğan, Türkçe Olimpiyatları'nı Gezi Parkı eylemleriyle kıyaslayarak “Dışarda anlık zevkleri için sokakları ateşe verenler değil, bir dünya dili olan Türkçe'yi omuzlarında taşıyan gerçek Türkiye mesajıdır bu“ dedi.
İşte Erdoğan’ın Türkçe Olimpiyatları’nın final gecesinde yaptığı konuşmanın satırbaşları:
11. Uluslarası Türkçe Olimpiyatları'nın bu kapanış töreninde sizi en kalbi duygularımla selamlıyorum. Uluslarası Türkçe Derneği'ne bize bu coşkuya yaşattığı için yürekten şükranlarımı sunuyorum. Türkiye'nin güzelliğini Türkçe'nin güzelliğini bize anlatan dost ve kardeş ülkelerin çocuklarını kutluyorum.
Bu öğrencilere güzel Türkçemizi öğreten, yardım eden, sevgili öğretmenlerimizi tebrik ediyor,kendilerine teşekkür ediyorum. Güzel gören güzel düşünür. Sizler haftalardır bize güzeli gösterdiniz. Sizler bütün çirkinliklerin arasından güzeli düşündürdünüz.Sizler bozkırdaki güller gibi kuruyan dudaklarda bir damla su gibi,en zor zamanlarda bize güzeli anlattınız,bize güzeli hatırlattınız. 3 haftadır Türkiye'de birbirinden farklı iki manzara,iki fotoğraf var.Bir tarafta sapan taş molotof kokteyli vardı.Diğer tarafta Türkçe vardı,türkü vardı,şiir vardı. Bir tarafta öfke,nefret,çatışma vardı. Diğer tarafta dayanışma, kardeşlik,merhamet vardı. Bir tarafta vandallar bir tarafta barış elçileri vardı.
Engin yürekli gönül neferleri vardı. Şundan emin olunuz sevgili kardeşlerim gerçek Türkiye manzarası şudur. Gerçek Türkiye tablosu budur. Gerçek Türkiye fotoğrafı,buradaki fotoğraf,buradaki kadrajdır. Bu olimpiyatlar 11 yıldır yapılıyor olabilir ama bu barış mücadelesi binlerce yıldır devam eden,kökü derinde,kökü sağlam,kökü Osmanlı'da,Sakarya'da olan bir büyük davadır. Dışarda anlık zevkleri için sokakları ateşe verenler değil bir dünya dili olan Türkçe'yi omuzlarında taşıyan gerçek Türkiye mesajıdır bu.
Biz yakıp yıkanlardan değiliz, kalp kıranlardan değiliz. Bizim meselesemiz Tuna'yla Volga'yı Fırat'la Dicle'yi kucaklaştırabilmek. Dünyanın en ücra köşeleri ile Türkiye arasında,tüm gönüller arasında Türkçe köprüler kurmanın sevincini yaşıyoruz. Gönüller arasında bu güzel Türkçe köprüsünü inşa ettiğiniz için size teşekkür ediyorum. Biz hepimiz aynı gönül davasının sarsılmaz neferleriyiz. Biz 76 milyon bir ailenin fertleriyiz. Hz. Adem'le ile Havva'nın çocuklarıyız.Lisanlarımız farklı olabilir.Türkçe, Kürtçe, Lazca, Boşnakça,İspanyolca, İngilizce olabilir. Hepimiz Adem'in ve Havva'nın çocukları olarak gönül dilimizle konuşup anlaşabiliriz. Hepimiz barış istiyoruz.Annelerin ağlamadığı,babaların çatışmalarda ölmediği bir dünya istiyoruz.
Hırıstiyan, müslüman, budist demeden ayrılıkların yapılmadığı, ortaklıkların olduğu bir dünya istiyoruz. Farklılıkların bizi kucaklaştırdığı bir dünya istiyoruz.İnsan onurunun öne çıktığı bir dünya hayal ediyoruz.Çatışmanın değil, muhabbetin hakim olduğu bir dünya istiyoruz.Millet olarak en büyük hazinemiz emin olun kardeşliğimizdir. Şu ana kadar ne kazandıysak kardeşliğimiz sayesindedir.
Türkçe sevdalısı misafirlerimize tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Ülkemizden ayrıldıktan sonra hepsine hayırlı yolculuklar diliyorum. Annelerinize, babalarınıza, kardeşlerinize sevgi mesajlarımızı,iyi dileklerimizi iletin."
Erdoğan, geçen sene yaptığı konuşmasında "Gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz" dedi.
Erdoğan, konuşmasının devamında "Gurbet aynı zamanda garipliktir. Zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz. Doğrusu ben şu andaki tavrınızla hep birlikte bu hasretin bitmesini istediğinizi anlıyorum. Öyleyse bitsin bu hasret diyelim" ifadesini kullandı.
Gülen, Erdoğan’ın “Türkiye’ye dön” çağrısına karşılık olarak bir video yayımlamış ve şunları söylemişti:
“Şimdi bunu hemen söyleyeyim, orda o kendine yakışanı yaptı. Fakat o ilk değil onu söyleyeyim. Sayın Cumhurbaşkanı da, O da açıktan açığa dedikleri de oldu, bir vasıta ile bana ulaştırdıkları da oldu, söyledikleri de de oldu. Daha başka ricari devletten daha başkaları da kendilerine yakışan o cihan mertliği her zaman sergilediler. Ben defaatla duydum. Yanıma gelen, aynı zamanda o arkadaşlardan yanıma gelen kimseler de aynı şeyleri teklif ettiler. Artık Türkiye'ye gelme zamanı değil mi, filan dediler.
Şimdi onlar onu yapmada kendilerine düşen, kendilerine yakışanı yapıyorlar. Ben bu mevzuda ben demek de çok çirkin bir şey de, ben de bana yakışanı yapmam lazım. Şimdi onlar davet ederler, gel derler normal. Millet de onlar davet etmeleri lazım geliyor gibi onlara bakabilirler ve nitekim zannediyorum orada alkışın ritmi dozu biraz yükselince de herhalde öyle bir talep şeyi imajı aldı Sayın Başbakan.
Ondan da anlıyorum da dedi yani oradaki anlayışını ortaya koydu. Halk da öyle diyebilir yani onlar çağırdığı zaman çağırmasalar ben gidemem, Türkiye emin, böyle güvenlikli bir yer değil dolayısıyla başıma gayile açarım, dert açarım başıma. Arz edeceğim şeyler böyle yakışıksız şeyler olabilir de ben hiç bir zaman böyle başıma dert açacağım mülazası yaşamadım yani.
Fakirin bileceği şey gittiğimde oraya birileri, işin rövanşı peşinde koşan birileri, bazı müesseselere zarar vermek suretiyle idareyi zor durumda yüzde bir ihtimalle bırakacaklarsa şayet, Türkiye'deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için daussıla deyip sıla sevdasıyla kahve içtiğim kahveleri bile böyle hatırlayarak ve sonra ondan kaçarak burnumun kemikleri sızladığı anda ondan uzaklaşarak burada kalacak, yaşayacağım."