Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın pazartesi sabahı çıktığı Ukrayna-Sırbistan gezisi dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, Türkiye ile ABD arasında yaşanan vize krizinin nedeni olarak Ankara Büyükelçisi John Bass olduğunu vurgulayarak "Konsolosluklarının içerisinde FETÖ faili ajanlar bulunuyor. Bunlar diplomat değil, bunlar ajan. Benzer ajanlar şu anda Amerika’da da var. O ajanlar da kongre ile çok sıkı ilişki içinde" dedi.
Erdoğan, iki ülke arasındaki krizin çözümü için komisyon kurulmaması gerektiğini belirterek, "Krizle ilgili olarak sayın başkan veya Dışişleri Bakanı Tillerson’ın bu konuda yapması gereken şey komisyonun kurulması veya kurulmaması değil ki. Bir defa krizin sebebi büyükelçidir. Bir ülkenin Türkiye gibi bir ülkede büyükelçisi olacak, bu büyükelçi iki ülke arasında bir krize neden olacak ve bu krizi bir büyükelçi yönetecek. Böyle bir şey, bakanın kendi durumunu da zayıflatır" diye konuştu.
Erdoğan, "Hele hele başkana da saygısızlık olur. Biz niye hemen mütekabiliyet kuralını işlettik? Burası Türkiye. Kabile devleti değiliz. 'Bizim büyükelçiliklerimizde, konsolosluklarımızda çalışan Türk personeli gözaltına almak, tutuklamak böyle bir şeyin olmaması lazım. Bunlar aramızdaki sözleşmelerde yer almalı...' tarzında bir yaklaşım olamaz. Biri suç işlemişse, pekâlâ soruşturmaya da maruz kalır, gözaltına da alınır" dedi.
Erdoğan'ın uçakta gazetecilere yapıtğı açıklamaları şöyle:
- Sırbistan seyahatiniz bazı Avrupa ülkelerinde tuhaf karşılandı.
Bazı AB üyesi ülkeler buraları arka bahçeleri olarak gördükleri için biliyorum ki rahatsızlıklar olacaklardır. Ama onlar istedikleri kadar rahatsız olsunlar. Biz, birilerinden izin alarak bu ziyaretleri yapacak değiliz.
- ABD ile vize konusunda bir gelişme, ABD’nin tavrında bir yumuşama, yeni öneri söz konusu mu? Tutuklunun avukatı ile görüşmesi bir adım olabilir mi?
Sayın dışişleri bakanı (Tillerson), Dışişleri Bakanı’mıza “Komisyon oluşturalım” demiş. Onun için bu komisyonun nasıl olacağına ilişkin metni bizim tarafa ileteceklerdi. Bana gelen bilgilere göre 10 Ekim’e kadar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılmış herhangi bir görüşme müracaatı yoktur. Ne aile ne de avukatları tarafından, bunu özellikle bilmenizi istiyorum. Böyle bir şey olursa zaten tavrımız bellidir. Ailesi de avukatı da elbette görüşebilir. Bu konularda savcılarımız olumlu düşünüyor. Adalet Bakanı’mız olumlu bakıyor. (Bakan Çavuşoğlu: “Bugün kendisi (M. Topuz) ‘Avukatımla görüşmek istiyorum’ diye savcılığa başvurmuş, cuma günü de görüşme olacakmış.”)
- ABD ile vize meselesinin çözümü için komisyon kurulduktan sonra ‘“Artık yavaş yavaş kriz aşılacak” diyebilir miyiz?
Krizle ilgili olarak sayın başkan veya Dışişleri Bakanı Tillerson’ın bu konuda yapması gereken şey komisyonun kurulması veya kurulmaması değil ki. Bir defa krizin sebebi büyükelçidir. Bir ülkenin Türkiye gibi bir ülkede büyükelçisi olacak, bu büyükelçi iki ülke arasında bir krize neden olacak ve bu krizi bir büyükelçi yönetecek. Böyle bir şey, bakanın kendi durumunu da zayıflatır. Hele hele başkana da saygısızlık olur. Biz niye hemen mütekabiliyet kuralını işlettik? Burası Türkiye. Kabile devleti değiliz. “Bizim büyükelçiliklerimizde, konsolosluklarımızda çalışan Türk personeli gözaltına almak, tutuklamak böyle bir şeyin olmaması lazım. Bunlar aramızdaki sözleşmelerde yer almalı...” tarzında bir yaklaşım olamaz. Biri suç işlemişse, pekâlâ soruşturmaya da maruz kalır, gözaltına da alınır.
- Gözaltının misilleme olduğunu, bir başka deyişle hukuki olmadığını iddia edenler var.
Türkiye bir hukuk devletidir, misilleme olamaz. Ama onların neler yaptıklarını da biliyoruz. Örneğin benim vatandaşım eşiyle beraber kapılarına gitmiş, gözaltına almışlardır. 2 yıl oldu neredeyse, daha mahkemeye çıkarmadılar. Kefalet; onu da kabul etmiyorlar. Arkadan Halkbank Genel Müdür Muavini 6 kere ABD’ye giriyor, çıkıyor; 6’ncı veya 7’nci girişinde kalkıyor gözaltına alıyor, sonra da tutukluyorlar. Benim 13 korumamla ilgili gözaltı, tutuklama kararı çıkarıyorlar. Öbür taraftan, terör örgütünün bana saldıran bir iki elemanını göstermelik olarak alıyorlar ama, o saldırganlara karşı çıkmış vatansever vatan evlatlarından 2 kişiyi de tutup içeri alacaklar. O 2 evladımız hâlâ içeride, o PKK’lılar ise bırakılmış durumda. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Konsolosluklarının içerisinde FETÖ faili ajanlar bulunuyor. Bunlar diplomat değil, bunlar ajan. Benzer ajanlar şu anda Amerika’da da var. O ajanlar da kongre ile çok sıkı ilişki içinde. Bütün bunlar bir gerçek olarak ortada. Zaten FETÖ’nün baş ajanı Pennsylvania’da. Sene 1999, oraya yerleşti. 400 dönümlük arazi üzerinden oradan dünyadaki 170 devleti bu adam yönetiyor. Size 85 koli getiriliyor, teslim ediliyor. Ondan sonra arkadan mahkeme kararları gönderilmeye başlanıyor. Bütün bunlara rağmen ABD’nin bu işlerde seyirci kalmaya devam etmesi, kusura bakmasınlar, stratejik müttefiklikle bağdaşan bir tavır olarak değerlendirilemez. Ayrıca şu anda Suriye’de yaşadıklarımız da ortada. Orada bir terör örgütünü yanlarına almışlar, onunla bir başka terör örgütü ile savaşma derdindeler. Bunun için bir terör örgütüne, 3 bin 500’ü aşkın TIR silah, zırhlı araç, tank, top hepsini verdiler. “Bu silahların seri numaralarını alıyoruz. İş bitince toplayacağız” diyorlar. İnandırıcı değiller! Nitekim Irak’ta toplayabildiler mi? Hayır. Bu yaptıkları, Kuzey Suriye’deki terör koridorunu güçlendirmekten başka bir şey değildir.
- S-400’lerin ortak üretimi ve Rusya’da buna karşı bir direnç var mı?
S-400’lerle alakalı herhangi bir sıkıntı yok. Birinci pakette ortak üretimimiz olmayacak. Ama ikinci paketten itibaren artık ortak üretimin adımlarını inşallah atacağız. Sayın Putin’le görüşmelerimizde işi S-400’lerle bitirmeyi düşünmüyoruz. S-500’lerle ilgili de görüşmelerimiz oldu.
- YPG heyeti Moskova’da ağırlandı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İçeriğini tam bilmiyoruz. Sadece ağırlandığını duyduk. YPG şu anda Amerika ile ortak çalışmanın içerisinde Suriye’de. Nedir gerekçesi? Bunun bilgisini istihbarattan alırız.
- Barzani belli ki geri adım atmayacak. Bundan sonra bizi ne bekliyor Barzani konusunda?
Arkadaşlar, bizi ne bekliyor diye bir şey yok.
- Barzani’yi ne bekliyor?
Evet, onu ne bekliyor, o önemli. Birincisi, ambargo olayı var. Kapılar noktasında bir İran geçişi var, iki Ovaköy geçişi var, gerekirse üç, Azez, Suriye’den tekrar bir giriş var. Irak halkının ihtiyaçlarının, Irak merkezi yönetimi tarafından böylece sağlanması gündeme gelmiş olacak. Yani Kuzey Irak yerel yönetimine bunları vermiyoruz, ama bütün bu ihtiyaçlar insanidir, dolayısıyla merkezi yönetime biz bunları vereceğiz ve merkezi yönetim de Kuzey Irak’a, halka bunları ulaştırma yollarını arayacak. İkincisi ise hava sahasıyla ilgili adımdır. Uçuşları zaten durdurmuştuk. Şimdi diğer hamle ise Erbil’e ve Süleymaniye’ye iniş-kalkışlara hava sahalarımızı artık tamamen kapatmak olacaktır. Bunun takvimini de bugün yarın herhalde belirleriz. Yönetimin yaptığı hata yüzünden, oradaki insanlar İran’dan çıkamayacak, Türkiye’den çıkamayacak, güneyden gidemeyecek, Suriye tarafından gidemeyecek. Peki ne yapacak oradaki halk? İsyan edecek. Katalanlarda olduğu gibi. Bak ne oldu? Şimdi, ertelemeden söz ediyorlar. Kuzey Irak’ta bizim için erteleme diye bir şey yok. Orada birisi, iç politika uğruna böyle bir yanlış adıma tevessül etmiştir.
- İç politika mı yani?
Evet, iç politika uğruna her şeyi kurban etmiştir. Kendi şahsi çıkarları için... Bundan sonra onun bir daha seçilme şansı yok.
Gökçek'le görüşmesi
- Arkadaşlar, (Gülerek) bu aşırı bir iç mesele oldu. Yani duvarların çok içine sızdınız. Sayın Gökçek ile biz; Külliye’mizin karşısında, 15 Temmuz Şehitler Abidesi’nin mekânının yan tarafında bir müze ve otopark projesi olayı vardı. Ne oldu vesaire diye, bu konuyla alakalı bir çağıralım dedik. Bu vesileyle ifade ettiğiniz konulara da girme durumu oldu. Bunları konuştuk, görüştük.
- Daha önce de söylediğim gibi olay sadece Melih Bey’in şahsında olan şeyler değildir. Partimizde, bazı yerlerde bir değişim iradesi söz konusudur. Bazı arkadaşların kenar köşe yazdıkları, “Seçimle gelen, seçimle gider” veya “Sandıkla gelen sandıkla gider” lafları var... Kusura bakmasınlar da; seçimle gelen seçimle gider ama bunlar bağımsız seçimle gelip bağımsız seçimle gitmiyorlar. Bunlar tabii ki bir iradenin yaptığı önseçimler vesaire neticesinde geliyorlar. İlanihaye buralarda kalınacak diye bir şey yok.
- Bazı arkadaşlarımızın bence bundan rahatsızlık duymaması, tam aksine, bizim yönetimimiz eğer böyle bir karar verdiyse, verecekse, o konuda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’mızın yaptığı gibi o nezaketi gösterir. Dolayısıyla bu hareketi güçlendirir. Bu hafta, önümüzdeki hafta içerisinde bazı görüşmeleri yapacağız, ondan sonra da nihai kararımızı vereceğiz çünkü her geçen vakit aleyhimizedir ve buna da pek tahammül edemeyiz.
- (Ankara ve Balıkesir dışında, sorunlu başka il var mı?) Bursa.
“(Ekonomi) Şu anda önümdeki en önemli hedeflerden bir tanesi, bu faiz noktasındaki çalışmadır. Faiz hususunda da özellikle başta devlet bankaları olmak üzere toparlayıp ondan sonra diğer bankaları da bir araya getirmek suretiyle faizi nasıl frenleyeceğiz ve faizi nasıl daha da düşüreceğiz? Ki -bakın buraya geliyorum yine, bunda iddialıyım- enflasyon düşsün. Enflasyon birilerinin dediği gibi domates-salatalık işi değil. Enflasyonun bir numaralı sebebi faizdir. Baştan beri hep bunu söylüyorum ve bu doğru orantılıdır diyorum. Faizi düşürdünüz, enflasyon düşer; faizi yükselttiniz, enflasyon yükselir.”