Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cenevre'de gerçekleştirilen Küresel Mülteci Formu'nda yaptığı konuşmada, "O petrol kuyularında bulunan petrolü gelin beraber çıkaralım, ondan sonra o terör bölgesine şu projeleri uygulayarak şu anda mülteci halinde olan bu insanları o yaptığımız evlere yerleştirelim" diye seslendi.
""Türkiye aynı zamanda insani yardımlarda milli gelire oranla dünyanın bir numaralı ülkesidir. Hiçbir ülkenin günümüzde mülteci konusuna yakınlık merciinden bakma lüksü yoktur. Dünyanın devasa bir köye dönüştüğü bir dönemde hepimizin kaderi ortaktır. Bugünkü toplantımızın mülteci konusuna insani bir bakış açısıyla yeniden bakılmasını diliyorum" sözlerini kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin kapılarını açtığı Suriyelilerle ilgili yardımda bulunacağına yönelik söz veren Avrupa Birliği ülkelerine bir kez daha tepki gösterdi. Erdoğan, "Vicdanları yaralayan bu konunun sürdürülebilir düzeyde çözülmesi küresel düzeyde atılacak adımlara bağlıdır" dedi.
Dokuz yıldır Suriye'de yaşanan 'insanlık dramı' için gündem olan, "Suriye'de ölen çocuklardan kan yerine petrol aksaydı dünya anında müdahale ederdi" duvar yazısını örnek gösteren Erdoğan, "Petrol kuyularını koruma amacına harcanan çabaların hiçbiri canını kurtarmak için varil bombalarından kaçan çocuklara harcanmamıştır" diye konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Türkiye aynı zamanda insani yardımlarda milli gelire oranla dünyanın bir numaralı ülkesidir. Hiçbir ülkenin günümüzde mülteci konusuna yakınlık merciinden bakma lüksü yoktur. Dünyanın devasa bir köye dönüştüğü bir dönemde hepimizin kaderi ortaktır. Bugünkü toplantımızın mülteci konusuna insani bir bakış açısıyla yeniden bakılmasını diliyorum."
"Ülkemize sığınan hiç kimseyi geri göndermedik. Biz ırk, din , dil ayrımı yapmadan herkese kucak açtık. Birkaç münferit hadise dışında hamdolsun mültecileri ötekileştirecek hiçbir üzücü olay yaşanmadı. Devlet olarak vatandaşlarımıza hangi imkanları sağlıyorsak ülkemize sığınanlara da aynısını sağlıyoruz. Varil bombalarından kaçan insanlara biz kapımızı kapatamazdık. Suriyeli kardeşlerimizin kendi kendilerine yeter konuma gelmesi için gereken her türlü çabayı gösteriyoruz. "
"Bugün ülkemizdeki birçok Suriyeli kendi ayakları üzerinde durabilir konuma geldi .Türk Kızılay'ı AFAD ve STK'larımızla ülkemizdeki bir milyonu aşkın Suriyeliye geçim yardımı ve psiko-sosyal destek sağlıyoruz. Hassas durumdaki mültecilerin korunmasına ve tespit edilmesine özel önem veriyoruz. BM'nin hassasiyeti doğrultusunda Suriyelilerin sorunlarına hızla etki edebilmek için masalar kurduk. Dışarıdan ülkemize gelen yardımlar ise kısıtlıdır. AB'nin bize verdiği söz vardır, 3.3 milyar Avro destek vereceklerdi. Ne yazık ki bu gelen destek 2 milyar Avro'ya ulaşmıştır. Üçüncü 3 milyar Avro'dan ses yok. Bu vesileyle BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne teşekkürleri bir borç biliyorum. "
"Vicdanları yaralayan bu konunun sürdürülebilir düzeyde çözülmesi küresel düzeyde atılacak adımlara bağlıdır. Arzu edilen seviyenin çok uzağında olduğumuzu görüyorum. Geçen yıl kabul edilen Küresel Mülteci Mutabakatı'nın uygulanmasına önem veriyoruz. Hükümlerin hayata geçirilmesinin önemli bir adım olmasını temenni ediyorum. Çözümün tek yolu mültecilerin bizim sınırımızda bulundurulması olarak gösterilemez. Bu sorumluluğu diğer ülkeler paylaşmakla mükelleftir."
"Parası en çok olanlar sadece bize gülücük atıyorlar. Destek vermeye gelince destek ne yazık ki yok. Şu anda Afganistan'dan Yunanistan üzerinden gelip Avrupa'ya gidenler var. Onları tekrar Afganistan'a göndermek durumunda kalıyoruz. "
Myanmar Arakan sorunu. Orada yaşananları bir kenara koymak mümkün değil. Açlık, sefalet var. Buna tabii ki hep birlikte dünyada insana sahip çıkan, insan diye bir derdi olan bütün ülkelerin destek vermesi lazım. Bu konuda BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ni bizim yanlış bırakmamamız lazım. Birçok Batılı dostumuz Suriye kaynaklı düzensiz göç meselesine sadece güvenlik ve çıkar penceresinden bakmayı tercih etti. Dikenli tel örtülerin Avrupa'yı mülteci akınından koruyacağı gibi son derece yanlış bir düşünceye pirim verildi. Hatta çözüm yolu olarak Akdeniz'deki mülteci botlarının batırılması dahil, ileride utançla anılacak önerilerle karşılaştık. Bu botları şişleyerek batırdılar, o insanları Akdeniz'in sularına gömdüler.
Irkçı partiler başta olmak üzere kimi siyasetçilerin mülteci siyaseti üzerinden oy yarışına girdiğini gördük. DEAŞ terörü bahanesiyle Suriye topraklarından sınır illerimize saldıran terör örgütlerine destek verildi. Suriye'de 9 yıldır yaşanan insanlık dramını Halep'teki şu duvar yazısı çok net anlatmaktadır: Suriye'de ölen çocuklardan kan yerine petrol aksaydı dünya anında müdahale ederdi. Petrol kuyularını koruma amacına harcanan çabaların hiçbiri canını kurtarmak için varil bombalarından kaçan çocuklara harcanmamıştır.
Bu tablo karşısında uluslararası toplumdan arzu ettiğimiz desteği göremeyince biz de başımızın çaresine bakmak zorunda kaldık. Fırat Kalkan ve Zeytin Dalı Harekâtları ile önce 4 bin kilometrelik alanı DEAŞ ve PKK teröründen temizledik. Soçi Mutabakatı ile İdlib'te yaklaşık 4 milyon insanı etkileyecek büyük bir trajedinin önüne geçtik. 9 Ekim'de başlattığımız Barış Pınarı Harekâtı ile Suriye sınırımızda 7 km genişliğinde-30 km derinliğinde bir alanı tüm terör unsurlarından arındırdık. Böylece 8 bin 200 kilometrekarelik bir bölge terör örgütlerinden kurtarılmış oldu. Ben de sesleniyorum; o petrol kuyularında bulunan petrolü gelin beraber çıkaralım, ondan sonra o terör bölgesine şu projeleri uygulayarak şu anda mülteci halinde olan bu insanları o yaptığımız evlere yerleştirelim. Ama buna yanaşmıyorlar. Çünkü petrol onlara daha çok lazım."
"Hassas durumdaki mülteciler için üçüncü ülkelere yeniden yerleştirme kotalarının çok düşük olduğunu görüyoruz. Yabancı düşmanlığı ve göçmen karşıtı söylemler en büyük tehdit. Toplumdaki ön yargıları kaşıyarak siyasi rant peşine düşmek utanç verici. Filistinlilere verilen yardımları keserek onları açlıkla sınamak da insanlık dışıdır."
"Ülkemiz kamuoyunda olumsuz algı oluşmaması için basından ve sosyal medyadan istifa ederek mültecilerle ilgili doğru bilinen yanlışları düzeltmek için çaba harcıyor."
"15. YY.'da engizisyondan kaçan Musevilere sahip çıkan, 3 asır önce tacımı, tahtımı veririm ama devletime sığınanları vermem diyen bir ecdanın torunları olarak bu konudaki çabalarımıza devam edeceğiz."