AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “(CHP 2011'de iktidara gelecek) diyor. Sayın Baykal'ın herhalde dili sürçtü. Sanırım 3011 diyecekti. Yanlışlıkla 2011 dedi” diye konuştu. Erdoğan, partisince Yalova'da Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitinginde bir konuşma yaptı. Yalova'nın 1995 yılında il olduğunu, bu ile 77 numaralı plakanın verildiğini anımsatan Erdoğan, ancak ondan sonra hiç kimsenin Yalova'ya uğramadığını, derdini sormadığını söyledi. Bir şehri şehir yapanın sadece makyaj, üç-beş göstermelik düzenleme olmadığını belirten Erdoğan, “Üstünü düzenlemekle şehir şehir olmaz. Altyapı sorunlarını çözeceksin. Şehrin potansiyelini açığa çıkaracaksın. Şehrin gelecek 30 yılını, 40 yılını, 50 yılını hesap edeceksin ve buna göre yatırım yapacaksın. Bizden önceki yönetimler bunları yapmadılar” diye konuştu. Erdoğan, bugün 41. mitingi yaptığını anımsatarak, “Yalova'da 41 kere maşallah diyoruz” dedi. Ankara'dan Eskişehir'e Yüksek Hızlı Tren seferlerini başlattıklarını belirten Erdoğan, laf değil iş ürettiklerini söyledi. Erdoğan, “Birileri gelip konuşuyor. Konuşup da ne yapıyor? Planın var mı projen var mı? Hizmetin var mı söyle? Ama bizim işimiz hizmet. Biz size gönül verdik. Biz size sevdalıyız. Bizim size aşkımız var” dedi. İstanbul'da, Kağıthane-Piyalepaşa-Dolmabahçe tünelinin açılışını yaptıklarını ifade eden Erdoğan, “Yeditepe, yedi tünel. İlkinin açılışını yaptık. Bundan 10 sene evvel konuşulsaydı ne denirdi? 'Hadi canım sende, olur mu bunlar?' Eğer Ferhat olursan olur, eğer Şirin'e sevdalı olursan olur. Ama bunlarda Ferhat olmak nerede” diye konuştu. "Kimlik numaralarınızı alın" İstanbul'da Haliç başta olmak üzere yaptıkları çalışmalara değinen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: “Nerede bu CHP? Allah aşkına, bu CHP'ye bir sormak lazım: Medeniyet adına bu ülkede siz ne yaptınız? Ama lafa da gelince ne derler, 'Biz Atatürkçüyüz' Siz Atatürk üzerinden geçinenlerdensiniz. Atatürk üzerinden geçinenler bunlar. Bunlar değil mi, Atatürk öldüğü zaman Türk Lirası'nın üzerinde Atatürk'ün resmini kaldırıp İsmet İnönü'nün resmini koyanlar? Devlet dairelerinde Atatürk'ün resmini kaldırıp İnönü'nün resmini koyanlar bunlar değil mi? Posta pullarının üzerinden Atatürk'ün resmini kaldırıp oraya İnönü'nün resmini koyanlar bu CHP zihniyeti değil mi?” Elindeki nüfus kağıdını alandakilere gösteren Erdoğan, bunu dün Eskişehir'de yaşlı bir adamın verdiğini anımsattı. Erdoğan, “Bakın burada ne yazıyor. Ekmek karneyle alınıyor. Ekmek mühürü var. Altında şeker mühürü var. Patiska mühürü var. CHP, siz busunuz” dedi. Erdoğan, bugün Tıp Bayramı olduğunu da hatırlatarak, sağlık çalışanlarının bayramını kutladı. Alandakilere nüfus cüzdanı, pasaport ve ehliyetlerinde mutlaka kimlik numarası bulunması gerektiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi: “Bu söyleyeceklerime lütfen dikkat edin. Oyuna gelmeyelim. Bu oyunu bozalım. Bunu çok anlattım ama bazıları anlamak istemiyor. O da şu, nüfus kağıdınız, pasaportunuz, ehliyetiniz yani resmi kimlik kartlarının hiçbirisinde eğer kimlik numarası yoksa, hani son verilen kimlik numaraları yoksa oyunuzu kullanamazsınız. Onun için bu arada sizleri süratle bu kimlik numaralarınızı almaya davet ediyorum. Muhakkak bu kimlik numaralarınızı almaya gidin. Kimlik numaralarınızı alın ki oyunuzu rahatlıkla kullanın. Aksi taktirde bu demokratik hakkınızı kullanamazsınız. Oradan bu demokratik hakkınızı kullanmadan geri dönersiniz. Onun için sizi uyarıyor, bunu hatırlatıyorum. Gelin medeniyet yolculuğuna kaldığımız yerden devam edelim. Gelin Türkiye'yi dünyanın zirvelerine taşıyalım. Gelin 29 Martta mührü Ak Parti'ye basalım.” "Sayın Baykal ben pazardan çıkmadım" Erdoğan, yaptığı konuşmada CHP'ye yönelik eleştirilerde bulundu. CHP'nin iktidar olduğu geçmiş dönemlerde, ekmek ve şekerin nüfus cüzdanına mühür vurularak verildiğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: “Hangi CHP'yi konuşuyoruz ya, hangi CHP'yi konuşuyoruz? Sorulduğu zaman ne diyorlar? 'Biz cumhuriyetten eskiyiz' Cumhuriyetten eski olsan ne olacak? Tek partili dönemin dışında bu ülkede ne yaptın? Benim Tunceli'deki valime takılıyorsun. Önce sen şu kafayı değiştir. Bu ülkede bunların il başkanları valilik yapıyordu, valilik. CHP'nin il başkanları şehrin valisiydi. Bu CHP'nin cemaziyelevvelini biz çok iyi biliriz. Biliyorsunuz bunlar son zamanlarda da bir şey yaptı. Neydi o? Genel Sekreteri'nin Bolu Valisi ile konuşmalarını, yani cep telefonunda yes-no hikayelerini hatırlıyorsunuz değil mi? Çıkıyor şimdi meydanlarda konuşuyor. Yalova'daki üslubunu beğendiniz mi? Gördüğünüz gibi edebe, adaba, erkana, bu milletin ahlak değerlerine çok uygun bir konuşma tarzı var. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanına karşı burada neler söylediğini, nasıl benzetmeler yaptığını duydunuz mu? Yalova nezaketin, inceliğin şehridir, edep, adap şehridir, erkan şehridir. Yalova bu üsluba 29 Mart'ta cevabını verecek mi? 29 Mart'ta Yalova Sayın Baykal'a bir üslup dersi, nezaket dersi verecek mi? Önceki gün Muğla'da konuşuyor. (CHP 2011'de iktidara gelecek) diyor. Sayın Baykal'ın herhalde dili sürçtü. Sanırım 3011 diyecekti, yanlışlıkla 2011 dedi. Biz o günleri göremeyiz ama Allah uzun versin. Şu anda 70 yaşında gerçi, uzun ömür versin. Böyle giderse 3011'de de Sayın Baykal CHP'nin başında olur. İnşallah o tarihte iktidarı görür. Bunu biz de isteriz, biz de arzularız. Beni çarşı, pazara çağırıyor. 'Gel beraber pazara çıkalım' diyor. Sayın Baykal ben pazardan çıkmadım ki. Gece gündüz zaten pazardayım. Ben siyasete girdiğim günden beri milletimin içindeyim. Seçimden seçime değil, her an milletimin içindeyim. Ben her an çarşının, pazarın nabzını tutuyorum. Bak ben pazara geliyorum. 29 Mart Pazar günü Ankara'dayım. Partimin genel merkezindeyim. Bakalım o pazara sen de gelebilecek misin milletçe göreceğiz. O pazar akşamı sen partinin genel merkezinde mi olacaksın? Neyse daha gerisini söylemeyeyim.” "Sayın Bahçeli. Sen hiç matematik okumadın mı?"Konuşmasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yönelik eleştirilerde de bulunan Erdoğan, Bahçeli'nin haftalardır küresel mali krizden bahsettiğini belirterek, hükümeti devraldıkları DSP-MHP-ANAP Hükümeti döneminde “krizler dönemi”nin yaşandığını ifade etti. MHP'nin iktidar ortağı olduğu dönemde gecelik faizlerin yüzde 7500'lere çıktığını kaydeden Erdoğan, o dönemde devletin borçlanma faizinin de yüzde 63 olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: “Gecelik borçlanma faizi şimdi kaç? Yüzde 13. İnsaf, insaf. Sayın Bahçeli ya sen matematik hiç okumadın ya da bu işi hiç bilmiyorsun. Ya yüzde 63 faizle devraldık, şu anda yüzde 13. Merkez Bankası'nın gecelik faizi 11,5. Şimdi nasıl oluyor da konuşuyorsun? Hayret. Sayın Baykal, sen nasıl konuşuyorsun? Hayret. Sayın Baykal da tabi yalnızların, yanlışlıkların avukatı. İşte çıkıyor, diyor, (Ben Ergenekon'un avukatıyım) Kimin avukatı olursan ol. Biz, Tayyip Erdoğan olarak şahsım, biz de milletin avukatıyız, milletin avukatı. Onun için tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeyecek ve yedirtmeyeceğiz. Sayın Bahçeli Erzurum'da konuşuyor. 230 milyar dolardan milli geliri almışlar, 750 milyar dolara çıkarmışlar. (Ey Erzurumlu gardaşım senin cebine ne girdi?) diyor. Hesaba bak ya, mantığa bak ya, anlayışa bak. Sayın Bahçeli kılavuzu değiştir kılavuzu. Bir ülkenin ekonomik yapısı, bir ülkenin finansal noktadaki gücü bu rakamlarla belirlenir. Senin Gayri Safi Yurtiçi Hasılan (GSHY) nedir, bunun karşısında senin borçlanman denir? Borçlanma gücün bile buna göre hesaplanır. Sayın Bahçeli, sizden iktidarı devraldık, göreve geldik. Türkiye'nin GSHY'ye göre borçlanması o zaman neydi biliyor musunuz? Yüzde 64. yani 100 liranın 64 lirası borçtu. Şimdi nereye düştü biliyor musunuz? Yüzde 25. Buradan buraya getirdik. Borç yiğidin kamçısıdır derler ya, ha şimdi yiğit var ortada. O zaman yiğit yoktu. O zaman zafiyet içerisinde bir hükümet vardı. Bakanlar kurulu toplantısını bile yapamıyorlardı. Eğer ayda bir, iki ayda bir biraya gelirlerse 'zirve bir araya geldi' diyorlardı. Bu hale düşmüşlerdi.” "Türkiye'yi geriyor diyorlar" Yaptığı konuşmada, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Yalova-Çınarcık depremini hatırlatan Erdoğan, “Enkazın altında Ankara'daki hükümet kaldı. Günlerce buraya yardım ulaştıramadınız, yaraları saramadınız” dedi. AKP Hükümeti'yle Yalova'nın çehresinin değişmeye başladığını belirten Erdoğan, depremin yaralarını sildiklerini dile getirdi. Ekonomide yaşanan depremin yaralarını da AKP Hükümeti'nin sardığını kaydeden Erdoğan, “Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli'nin koltuklarına yapıştıklarını ve bırakmadıklarını” söyledi. Bahçeli'nin Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde 16 bankanın battığını belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: “Ben bunları söylediğim zaman Türkiye'yi geriyor diyorlar. Ben sana karşı saygısız bir ifade kullanmıyorum ki. Hesap konuşuyorum, hesabı açıyorum. Bu hesabı millete vereceksin. Ben diyorum ki, bak benim partim ikinci parti olsun ben bırakıp giderim. Sayın Baykal sen bırakıp gidebilir misin diyorum. Sayın Bahçeli sen var mısın diyorum. Ancak hiçbirinden ses çıkmıyor. Niye? Çıkıyor diyor ki Baykal, 'yüzde 52'nin altında kalırsa Ak Parti başarısız olur' Yahu sana ne? AKP'nin alacağı oydan sana ne? Sen ne alacaksın onu söyle. Bir siyasi parti 'ben birinci parti olacağım' diye meydana çıkar, 'ben iktidar olacağım' diye ortaya çıkar. Buna ne CHP'de görüyorsunuz, ne MHP'de. Böyle bir siyaset olur mu Allahaşkına, böyle bir siyasi yaklaşım olur mu? Durmadan bir 'zihinsel sömürü' yapıyorlar. Durmadan, malum yandaş medyaları var, CHP yandaşı medya. Onların da ne olduğunu biliyorsunuz. Yalan, yanlış haberler... Zaten söylüyorum. Yalan yanlış hangi haber varsa okumayın, almayın diyorum. Milletçe bunlara ders verin, almayın diyorum. Sokmayın bunları evinize diyorum. Niye? İsraf olur. Onların yalan haberlerini okumak suretiyle zihniniz niye bulansın? Onun için almayın. Dürüst, basın-yayın ahlakına uyanlarla yola devam edin. Bunu söylüyorum ve bundan sonra da söyleyeceğim. Bütün partililerime, gönüldaşlarıma, konuştuklarıma bunu söylüyorum. İnsanların haremine, insanların ahlaki değerlerine, bu toplumun ahlak değerlerine saldıranları veto edin, okumayın, almayın diyorum. Bu kadar açık konuşuyorum. Çünkü bu milletin bir ahlak değeri var. Bunlarda böyle bir şey kalmamış. Saygı duymuyorlar. Yalan yanlış haberlerle, iftirayla, çamurla bir yere geleceklerini zannediyorlar. Gelemezsiniz, gelemeyeceksiniz. Ha, 'bunun bedelini biz ödetiriz'. Ben de diyorum ki bu can bu tende oldukça doğrularımın arkasındayım. Doğrularımın savunucusuyum.”