Erdoğan: CHP ve BDP platonik aşk yaşıyor

Erdoğan: CHP ve BDP platonik aşk yaşıyor

T24- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan siyaset kulislerinde tartışılan CHP-BDP ittifakı iddiaları ile ilgili eleştirilerde bulundu. İki partinin platonik bir aşk yaşadığını belirten Erdoğan "Seçim öncesinde külleniveren bu aşkın iki partiyi de hangi hülyalara sevk edeceğini hep birlikte göreceğiz. BDP mi statükoculardan medet umuyor, CHP mi etnik milliyetçilikten medet umuyor?" dedi.Başbakan Erdoğan'ın bugünkü (23 Kasım 2010) grup toplantısındaki konuşması özetle şöyle:"Bugün birkaç puan oy elde etme hırsıyla sınırları zorlayan CHP, önce kendi geçmişiyle yüzleşmelidir. 6-7 ay öcnesine kadar CHP üst yönetiminin Kürt meselesine nasıl baktıkları gayet iyi biliniyor. Eski genel başkanın da şimdiki genel başkanın da bizim demokrasi ve milli birlik projemiz karşısında nasıl uzlaşmaz bir tutum izledikleri meclisin kayıtlarında yer alıyor. Öte yandan BDP'nin, CHP'nin bu tututmu karşısındaki duruşunu da çok iyi hatırlıyoruz. Biri statükonun en büyük savunucusu, biri statükodan en çok dert yanan partilerden birisi. Bu iki ucun aslında platonik bir aşk yaşadıkları bayram ziyaretlerinde ve Sosyalist Enternasyonal toplantısında ortaya çıktı.

"Bu aşkın ilk tohumları 12 Eylül halk oylamasında görülmüştür. Parti kapatmalardan çok şikayet eden BDP'lilerin parti kapatmayı engelleyen düzenlemeye destek vermemeleri çok manidardır. CHP anayasa değişikliğine hayır derken, BDP de boykot adı altında hayıra gizliden gizliye destek vermiş ve ittifakın ilk adımları atılmıştı. Seçim öncesinde külleniveren bu aşkın iki partiyi de hangi hülyalara sevk edeceğini hep birlikte göreceğiz. BDP mi statükoculardan medet umuyor, CHP mi etnik milliyetçilikten medet umuyor? Seçilmek için her yol mübahtır anlayışı gerçekçi değildir. Siyaset tutarlı olmayı gerektirir. Acaba CHP, BDP'nin Paris'te sosyalist enternasyonelde, terör örgütünü meşrulaştırma girişimlerine nasıl bakıyor? Acaba BDP, CHP'nin Ergenekon taraftarlığı hakkında ne düşünüyor? İşte AK Parti'nin farkı budur. Samimiyetle, vicdanı öne çıkaran, demokrasiyi yücelten bir anlayışla öne çıkıyor. AK Parti Diyarbakır'da da İzmir'de de aynı şeyi söylüyor.

'Taklik her zaman orjinali yaşatır'

AK Parti Türkiye'yi dönüştürürken aslında siyaset de dönüştürüyor. Nasıl başarılı olabiliriz diye kendisine soranların örnek alabilecekleri bir iktidar var. AK Parti'yi taklit etmelerinden, örnek almalarından gurur duyuyoruz. Çarşı pazar dolaşmaları görünce memnun oluyoruz, milletin sesine kulak vermeye başladılar, bunu görüyoruz. Ama asıl olan şekil değil, ruhtur, özdür. Taklit her zaman asıl olanı, orijinal olanı yaşatır. Mesele millete yüzünü çevirmek değildir, asıl olan millete gönlünü açmak milletinin hissiyatını kendi hissiyatı haline getirmektir. Halkçı olmakla popülist olmak farklı şeylerdir. Siyaset milletin duygusunu, düşüncesini, derdini, arzusunu yansıtmak için yapılır. Halkın sorunlarına çözümler üretmezseniz halkçı olamazsınız. Bu teşkilatın nasıl oluştuğu, nasıl bir gönül birliğinin teşkil edildiği son derece önemlidir. Biz ev ev gezerken, insanları oy vermeye değil, gönül birliğine, değişime, güç birliğine davet ettik.

Bizim geçmişimizde zikzaklar, Türkiye'ye yaşatılmış acılar yok. 2011 seçimleri için, her zaman olduğu gibi samimiyet rehberimiz olacak. Ufkumuz ve vizyonumuz farkımızı ortaya koyacak. Tek parti zihniyetinden kurtulamayan hareketlerin ne kadar popülizm yaparlarsa yapsınlar nihayetinde yatsıyavarmadan foyaları meydana çıkacaktır ve nitekim çıkıyor da. 12 Eylül halkoylaması sürecinde CHP'nin yeni genel başkanı çıkıyor, İsrail televizyonunda Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanını şikayet ediyor. Paris'e gidiyor, terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışan BDP ile memleketinden dert yanıyor. Ülke içinde kısır bir vizyona sahip olanlar, ülke dışında bu ufuksuzluklarını gizlemeye dahi tenezzül etmiyorlar. Mavi Marmara olayında bütün bir millet tek yürek halinde katillerin karşısına dikilirken, muhalefet partisinin lideri gidip oranın medyasında ülkesini eleştiriyor. işte aynı yaklaşımı NATO'nun Lizbon zirvesinde bir kez daha gördük. Füze savunma sistemiyle ilgili yazılanlara bakınca ciddi bir bilgi eksikliği oludğunu görüyorum.

NATO zirvesine Türkiye ağırlığını koydu

AK Parti iktidarı bu ülkenin değerlerine kimseyi sataştırmaz. Bu ülkenin onuru, haysiyeti, iktidarımıza kadar çok darbeler yemiştir. Ama 8 yıllık iktidarımız bir izzetin ortaya çıkmasıdır. Lizbon'daki toplantıda, hiç tartışmasız zirveye Türkiye damgasını vurmuştur. Ağırlığını hissettirmiş, ülkemizin çıkarları en etkin şekilde savunulmuş ve kayda geçmiştir. Ülkemizin beklentileri, bundan sonraki 10 - 15 yılı kapsayacak şekilde burada yer almıştır. NATO bir saldırı değil savunma sistemidir. Şu an yaklaşık 30 ülkede balistik füze bulunuyor. Alınan karar bir ilke kararıdır. Amacı füze saldırısına maruz kalabilecek ülkelerin savunma ihtiyacını karşılamaktır. Güvenliğin bölünmezliği ve ittifak dayanışması ilkelerine uygun olarak, füze savunma sisteminin tüm müttefiklere savunma sağlayacak şekilde kurulması sağlanmıştır.

Zirvede hiçbir ülkenin tehdit kaynağı olarak hedef alınmaması kararlaştırılmıştır. Hala 'İran burada hedef olarak gösterilmiştir' gibi yaklaşımlar ortaya koyulması, zihinleri bulandırmaktan başka bir şey değildir. Fransa'nın burada ısrarla İran'ın ismini koymak gayreti doğmuştur. Ama Türkiye'nin ısrarları üzerine, bunun koyulmaması için, Amerika da dahil olmak üzere Türkiye ile beraber hareket edilmiştir. Sarkozy, 'kediye kediye deriz' lafıyla neyi anlatmak istiyor? Zaten biz de kediye kedi diyoruz. Füze savunma sistemi konusu yeni bir konu değildir. İranlı dostlarımız verilen mücadeleden dolayı bizlere teşkkür ederken, buradakilere ne oluyor da kendilerine göre bir şeyler icat ediyorlar, anlamak mümkün değil. Türkiye kesinlikle bir cephe ülkesi bir kanat ülkesi değildir. Böyle de konumlandırılmayacaktır. Bazı ülkelerin tehdit olarak telaffuz edilmesi mantığına bir karşı çıktık.

Tüm bu görüşmeleri, komşu ülkelerle istişare içinde yaptık. Komşularımızın Türkiye'ye yönelik hiç bir endişesi yoktur. Biz başından bu yana aynı şeyi söylüyoruz; temel yaklaşımımız sorun yaratmak değildir. Sıfır sorun istiyoruz. Bazı siyasetçiler kraldan çok kralcılık yapıyorlar. Dün 'eksen kaydı' diyenler, nasıl kara propoganda yapıyorlarsa, bugün de 'komşularına sırtını döndü' diyenler aynı propogandayı yapıyordur. Biz ne doğuya sırtımızı döneriz ne batıya. Türkiye ulusal çıkarlarından da taviz vermez.NATO'nun bütün kararları oy birliğiyle alınmaktadır. Türkiye'nin evet demeyeceği hiç bir karar alınamaz. Milletimizin hayır diyeceği hiç bir karara da bu iktidar evet demez."