ERDOĞAN: ÇOCUKLARIN GELECEĞİ SÖZKONUSU ANKARA (A.A)

-ERDOĞAN: ÇOCUKLARIN GELECEĞİ SÖZKONUSU ANKARA (A.A) - 17.08.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İnanıyorum ki, şu anda MHP'nin tabanı, MHP'ye oy vermiş olanlar, 'söz de senin karar da senin' diyorum ben MHP'ye oy vermiş kardeşime. Ama 2011'de git tercihini yine bildiğin gibi yap. Aynı şeyi CHP'ye oy vermiş kardeşlerime de söylüyorum. Bu farklı bir şey, bu halk oylaması. Burada parti yok, senin, çocuklarının geleceğin var. Bırak partiyi bir kenara'' dedi. Erdoğan, Habertürk televizyonunda yayınlanan ''Sansürsüz Özel'' adlı programda soruları yanıtladı.  ''İrtica masalı patlıyor. Nerede Aczimendiler, bölücülük. Bunlar zaman zaman alevleniyor. Onlar tamamen pasifize oldular mı?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, irtica noktasında bir safsata olduğunun ciddi manada ortaya çıktığını, inancını yerine getiren insanlara mürteci diye yaftalayanların çok büyük zulümler yaptığını belirterek, Mehmet Akif Ersoy'un ''Zulmü Alkışlayamam'' adlı şiirini okudu. Erdoğan, belediye başkanı olduğu dönemde, ''otobüslerin erkekler-bayanlar'' diye ikiye ayrılacağı yönünde iddiaların da ortaya atıldığını, ancak bunların hiçbir zaman gerçeği yansıtmadığını söyledi. Türkiye'nin kalkınmaya başladığı ve dünyanın 17. büyük ekonomisi haline geldiği bu dönemde terörde canlanma başladığını kaydeden Erdoğan, güvenlik güçlerinin elinden gelen gayreti gösterdiğini belirtti. Terörle mücadelenin muhalefet ile birlikte hareket ederek çözülmesi yönünde adımlar atılabileceğini vurgulayan Erdoğan, ''Biz muhalefetle hiçbir zaman birlikte hareket edemedik. Terörle böyle mücadele olur mu? Bu bizim ortak derdimiz. Ben şu anda iktidardayım diye beni oradan vurmanın anlamı yok. Ülkem kazanacaksa partim kaybetsin. Bunlar bizim milli meselemiz. Şu anayasa değişikliğini niçin birlikte yapmayalım? Sorun, şu maddeye niye hayır diyorsunuz? Cumhurbaşkanının ataması olayı geçmişte de vardı, şimdi de var'' diye konuştu. Sunucunun, ''Muhalefet yüce divan için kendi Anayasa Mahkemesi'ni kuruyor diyor'' sözü üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle dedi: ''Eline almışlar bir dosya konuşuyorlar. Belediye başkanlığı  dönemimde 6 ya da 7 dosyam vardı. Ne zaman partiyi kurduk, dosyaların sayısı 52'ye çıktı. Bu dosyaların kalma sebebi, biz milletvekili olunca; ki vekilliğime mani değildi, milletvekili olmamız hasebiyle kaldı. Bu ülkenin başbakanına 'kalpazan' demeyi çok terbiyesizce görüyorum. Ona dava açacağım o ayrı mesele. Akbil davasında benimle birlikte olan arkadaşlarım beraat etmiştir. Bu dedikleri dosya o dosya. Sen kalkıp burada bana onunla saldırıyorsun. Bununla sen ne elde edeceksin. Beni İstanbullu tanıyor. O dönemden sonra da bizim zihniyetimiz İstanbul'da. Şu İstanbul'da yaptıklarımız ortada. Bunlar görmezlikten gelinir mi? Büyük düşünmek budur.'' ''Medya eleştirilerine ne diyorsunuz. 'Kendi medyasını yaratmaya çalışıyor' diyorlar'' sözleri üzerine Erdoğan, şunları kaydetti: ''Onların hiçbirinin patronu ben değilim. Başbakan olmadan önce ben bunları bilmezdim. Ben de istiyorum ki medyada çoğulculuk olsun. Böyle tamamen tek başına egemenlik olmasın. Bu karteli de zannediyorum biz yıktık. Şimdi artık birbirini adeta kontrol edebilen bir yapı var. Düşünce bazında da bir güzellik bana göre geliyor. Ülkenin menfaatine olan bir şeyi göstermekten neden çekiniyorsunuz? Yıllar yılı baraj bu ülkede hasret. Bu barajları biz burada bitirmişiz. Zevk duyacaksınız yahu. İnsan buna üzülüyor. Eskişehir-İstanbul'u yapıyoruz, hızlı tren. İşsizlik çıkarken veriyorsunuz da düşerken niye vermiyorsunuz.'' -''KENDİLERİNİ İNKAR EDİYORLAR'' Erdoğan, ''411 el kaosa kalktı manşeti bana göre en kötü manşettir. Millet iradesine kaos demek'' sözleri üzerine de şöyle konuştu: ''Benim üzüldüğüm yeni bir şey daha var. 411'de yer alan aktörlerin bir kısmı da kendini inkar ediyor. Biz burada farklı bir şeyi özellikle düşünmek istiyoruz. Parti yöneticileri ile tabanda fark var. Her öğrenci istediği şekilde, istediği kılık kıyafetle okuluna gidebilmeli. Okul buna bir çerçeve koyabilir, o ayrı mesele. Ama bu çerçeve genel ahlak kurallarıyla alakalı bir çerçeve olabilir. Bırakalım çocuklarımız okullara gitsinler. Bu ülkede okuma azmi olan çocuklara okulların kapısını kapatırsak yazık olmaz mı? Kabiliyeti var, zeki, okuyor, gayreti var önünü kesiyorsunuz. Bir yönlendirme, gayret var. Bu AK Parti anayasası değil. Böyle bir derdimiz yok bizim. Biz burada bağcıyla uğraşmıyoruz. Biz diyoruz ki milletçe şu üzümü yiyelim. Nedir bu üzüm; darbe anayasasını koy bir kenara milletin anayasasıyla geleceğe yürüyelim. Şimdi burada soruyorum, şu 411 olayı AK Parti'nin projesi olabilir mi? Değil. Beraber bunu yaptık. Şimdi 411'deki hedefi şimdi burada bununla beraber yeni yapılacak düzenlemeyle de özgürlükler noktasında, haklar noktasında aydınlığı olacak. Bu bunu getiriyor. Buna nasıl karşı çıkıyoruz. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum. İnanıyorum ki, şu anda MHP'nin tabanı, MHP'ye oy vermiş olanlar, 'söz de senin karar da senin' diyorum ben MHP'ye oy vermiş kardeşime. Ama 2011'de git tercihini yine bildiğin gibi yap. Aynı şeyi CHP'ye oy vermiş kardeşlerime de söylüyorum. Bu farklı bir şey, bu halk oylaması. Burada parti yok, senin, çocuklarının geleceğin var. Bırak partiyi bir kenara. Şimdi bunu başarmamız lazım. Bugüne kadar yapılmış olan halk oylamalarında da Türkiye bunu başardı. Temenni ediyorum ki 12 Eylül'de de başarırız.'' ''Çok farklı evet çıkarsa, siz oradan bir mesaj çıkarmayacaksınız o zaman?'' sözleri üzerine Başbakan Erdoğan, "Türkiye bir şeye alışacak. O da şu; İlan edilen, belirlenen zamanlar zamanlarda seçim yapmasını Türkiye'nin öğrenmesi lazım. Erken seçim mantığını silip atalım" dedi.  -''ANADOLU SERMAYESİYLE İÇ İÇE OL'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''TÜSİAD zaman zaman eleştirilerini kamuoyu ile paylaşıyor. Halkın iradesin ipotek koyanlarla, dernek kurup ipotek koyanlar arasında bir fark yok. Sürekli hükümete eleştiride bulunabiliyor. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?'' sorusu üzerine ise şunları kaydetti: ''Biraz tepki oluyorsa bu tepkinin altında yatan o. Çünkü onlar milletin temsilcisi değil. Biz milletin temsilcisiyiz. Onlar gücünü sermayeden alıyor, biz gücümüzü milletten alıyoruz. 16 milyon seçmen bize görev vermiş. Onlar sermayeden alıyor bu gücü. Sermayeden gücü bir yere kadar alırsınız. Siz konunuzla alakalı olan işlerde bizden yük almanız, bize destek olmanız lazım. Ben onları çok dinledim. Her zaman da dinliyoruz. Arkadaşlarım dinliyor. Ama bazen haddi tecavüz olduğu  zaman da bizim gereğini söylememiz lazım. Senin paran olduğu kadar benim de arkamda milletim var. Ben valilerime her sokağa gireceksin diyorum. Benim sağlık bakanlığında bir ekibim var. Neyse rahatsızlık onun üzerine gider. Bir ayrımcılık olmasın. Anadolu sermayesini daha samimi görüyorum. TÜSİAD kendisini çek etsin. Bu anayasayı beğenmiyorsa çıksın açıkça hayır desin, gerekçelerini de söylesin. Diyemiyorsan da çık açıkça ben bu değişikliği destekliyorum de. Senin paran olduğu kadar benim de arkamda milletim var. Ben milletimin gücüyle buradayım. Dolayısıyla bana verdiği yetkiyi de benim tam manada kullanmam lazım. Eğer bana verdiği yetkiyi kullanmazsam o zaman onların hakkını gaspetmiş olurum. Çünkü sermayeden güç alanlara kalsa, onların böyle bir düşüncesi, böyle bir derdi yok, ben Gaziantep'te fakir aileleri dolaştım. O girdiğim sokaklarda halkın halini, ilgisini, alakasını görmenizi isterdim. Oralara valim eşiyle beraber gitmiş. Bu defa da ben gittim. Ne gibi katkılarımız olur. Nelerini çözebiliriz baktık. İlgilendik, ilgileneceğiz. Bir gece 3-5 aileye gidersizin ama bu dalga dalga büyür. Ben de ona göre kurumsallaşıyorum. Valime diyorum; ekiplerini buna göre oluştur. Her sokağa girecek, dolaşacaksın. Burada ne var, ne yok göreceğiz. Mesela Sağlık Bakanlığında benim bunla ilgili birimim var. Bu tür şeyler bize geldiğinde biz oraya aktarırız, oradan hemen Sağlık Bakanlığı olaya müdahil olur. Neyse rahatsızlık o rahatsızlığın üzerine gider. Ankara'ya gelmesi gerekirse Ankara'ya, ilinde halledilmesi gerekirse ilinde. Onun için ben, bir ayrımcılık olmasın. TÜSİAD da bundan gücenmesin ama Anadolu sermayesini bu konuda daha realist görüyorum. Çünkü onlar daha iç içe. Daha onlarla hemhal oluyor. Onun için de diyorum ki TÜSİAD şöyle bir kendini çek etsin, Anadolu sermayesiyle daha iç içe olsun, daha kaynaşsın. Burada da yüreğini ortaya koysun. Eğer bu anayasa değişikliğini beğenmiyorsa çıksın açıkça hayır desin, neden olduğunu da söylesin. Desin ki 'ben bu 26 maddenin şu maddelerine şu gerekçeyle karşıyım' desin. Ama diyemiyorsan o zaman da çık açıkça 'ben bu değişikliği destekliyorum' de. Çünkü bitaraf olan bertaraf olur derler.'' Başbakan Erdoğan, ''Dış politikada ne değişti? ABD yönetiminden açıklama geldi 'Biz kesinlikle Türkiye'ye ültimatom vermedik, sadece kaygılarımızı ilettik' diye ABD yönetimi kendi gazetesini yalanladı?'' sorusu üzerine, şunları söyledi: ''İçeride de böyle dışarıda da. Saptırmalar devamlı oluyor. Maalesef Amerikan medyasının zaman zaman bizim Türk medyasından esinlendiğini görüyorum. Türk medyası da bazen bayılıyor böyle dışarıdan böyle bir şeyler olduğu zaman Türkiye aleyhinde bunu değerlendirebilir diye oradan bir şeyler kapmaya gayret ediyor. Biz bu noktalarda çok rahatsızın. ABD-Türkiye ilişkileri bana göre tarihin zirvesindedir. Bizim aramızda zaman zaman bazı düşünce farklılıkları da hiçbir zaman ABD ile Türkiye arasında ne başkan Bush döneminde ne de Obama döneminde böyle bir noktaya gelmemiştir. Biz aramızda konuşurken gayet sıcak ifadeler kullanırız. Hatta bana arkadaşım diye hitap eder, ben bu tür şeyleri kullanırım.''  -''NİÇİN ORALARDAN KOPUK OLALIM'' ''İran her zaman bize öcü olarak anlatıldı. Şeriat tehlikesi oradan Türkiye'ye sıçrayacak. Türkiye'ye yayılacak. Türkiye, İran olacak. Bunun altındaki ekonomik bilançoya baktım. İran ile 30 sene uğraşmışız 200 milyon doları geçememişiz. Şimdi 10 milyar dolar, bir dahaki sene 38 milyar dolar hedef var. Şimdi İran ile iş yapamayınca gidip IMF'den borç alıyorsunuz. Sistem bir birini tamamlıyor. 'Komşular öcü, ben sana parayı borç olarak veririm' bu değişti. Dolayısıyla artık Türkiye'nin borçlanma gereği de ortadan kalktı gibi görünüyor. Bundan sonrasını nasıl görüyorsunuz?'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi: ''Komşularla doğu-batı, kuzey-güney ayrımı yapmaksızın münasebetlerimizi her geçen gün daha da geliştireceğiz. Bir numaralı sıçrama alanı olarak komşularımızı görüyoruz. Başın ağrıdığı zaman kimin kapısını çalarsın, komşunun kapısını çalarsın. Şu sizde var mı? dersin. Gidipte birkaç apartman ötede çare aramazsın. Burada çorak bir arazi var. Bizim içinde rantabl bir arazi. Suriye öyle, Ürdün, Lübnan, Yunanistan, Rusya, Irak öyle. Hepsinden öte İran öyle. Azerbaycan öyle. Niçin biz oralardan kopuk olalım. Komşu komşunun külüne muhtaç çalışmalarımız burada yapmamız lazım. Az önce ifade ettiğimiz neticeleri almamız lazım. Buradan artık Türkiye'nin geliri. Birde başka yönümüz var biz doğalgaz tüketiminde çeşitliliği başarmamız lazım. Bu bizim için strateji. İran ile kara sınırımızı görmezlikten gelemezsin. Biz 10 milyar metreküp yılda buradan doğalgaz alıyoruz. Birinci derecede Rusya'dan ikinci derecede İran'dan alıyoruz. Bunu görmezlikten gelemezsin. Sene 1639 Kars-ı Şirin, o günden bugüne komşuluğumuz var. Şimdi böyle kuşatılmışsın, komşularla münasebetin olmayacak. Olur mu böyle şey. Yani bizim Tahran anlaşmasındaki ısrarımızın altında biraz da bu yatıyordu. Sizin anladığınız manada değil. Gelin bu işi diplomasiyle çözelim derken...'' ''Bundan dolayı ABD'den baskı görüyor musunuz?'' sorusuna Erdoğan, ''O dönemde oldu ama artık yok. Bitti o işler, kapandı artık. Bu bizim komşuluğumuzun gereğidir. Bizi bu noktada siz farklı düşüneceksiniz, farklı yere koymanız lazım. Dolayısıyla biz burada farklı bir konumdayız. Bunu iyi değerlendirmemiz lazım dedik. Onlar da bir yere kadar işin farkına vardılar, varmadılar değil. Kafkaslarda Türkiye'nin olmaması diye bir şey olabilir mi? Türkiye gündemi belirlenen bir ülke değil'' diye konuştu. ''Peki eksen kayması nereden çıkıyor? Bu da kasıtlı bir tez mi yoksa bir korku mu mudur?'' sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: ''Tilki yetişmediği üzüme koruk dermiş. Kedi de yetişemediği ciğere mundar dermiş. Eksenin, meksenin kaydığı yok. Su yatağında akmaya başladı. Tam dere yatağında akıyor şimdi. Bundan rahatsız olanlar var. Çünkü Türkiye güçleniyor." -''BUNU MÜDAHALE OLARAK DEĞERLENDİRMEYELİM''- Erdoğan, YAŞ süreciyle ilgili soru üzerine de ''Dışardan herkes farklı şekilde bu konuları değerlendiriyor. Burada kararlar çıkar, burada karalar çıktıktan sonra Genelkurmay Başkanı çıkacaksa, Bakanlar Kurulu kararnamesini çıkarır. Cumhurbaşkanı da onar. Böylece biter iş. Burada bazı isimler üzerinde mutabakat sağlayamadık'' dedi. Sunucunun ''Bundan sonra böyle mi olacak?'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Gerekirse olur. Gerekmediği takdirde zaten olmaz. Demek ki bugüne kadar böyle bir şeyi hiç gerek görmedik. 7,5 sene oldu. Burada atanan da atanmayan da hepsi silahlı kuvvetlerimizin birer mensubu. İlla şu olacak diye bir şey yok. Yine tabi teamül dendiği zaman bu bana göre şık değil. Çünkü bir ordu teamüllerle yönetilmez, yasalarla yönetilir ve onun da yasaları var zaten. TSK'nın kanunu var. Burada yeri geldiği zaman teamüllere de uyarsınız. Temel orada yasalardır. Bu yasalar da Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanına iradeni koyabilirsin demiştir. Burada da kullanılan bu iradedir'' diye konuştu.  Sunucunun, ''Sivilleşme yolunda bir adım diyebilir miyiz?'' sorusuna Erdoğan, ''Sivilleşme yolunda bir adım dersek yanlış olur. Zaten sivil irade 7 sene içinde bu iradesini kullanmıştır'' dedi. Ergenekon sürecinin geldiği nokta hakkındaki görüşlerinin sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, ''Ben tabii sizin kadar bu konuda rahat değilim. Şu anda yargı sürecinin içinde olduğu için sadece yürütme olarak bize düşen görev neyse yargının bizden talebini yürütme olarak yerine getirmeye çalışırız, yasalar içerisinde. Şu ana kadar da bunu yerine getirmişizdir. Süreç devam etmektedir. Temenni ederiz ki bunların altından herhangi bir olumsuz şey çıkmasın'' diye konuştu. Sunucunun ''Evet ama çok polemik oldu. Savcısıyız, hakimiyiz. Muhalefetle aranızda, Deniz Baykal ile aranızda da olmuştu. Polemikler kesildi ama süreçle ilgili hala bir...'' demesi üzerine Erdoğan, şöyle dedi: ''Maalesef bu polemikler oluyor. Bu güne kadar da doldu, bundan sonra da olacaktır. Ama biz bugüne kadar sümen altı edilen birçok şeyleri yürütme olarak sümen altı etmemeye gayret ettik. Ne talep edildiyse onu biz tam manasıyla ortaya çıkardık, çıkaracağız. Bu çetelerle, mafyayla mücadelede olsun. Aklınıza ne gelirse. dikkat ettiyseniz bu alanlarda Türkiye'de bir değişim, dönüşüm yaşanıyor. Eğer böyle bir değişim, dönüşüm yaşanıyorsa demek ki emin ellere, sağlıklı ellere buralar teslim ediliyor. Bunlar da ellerinden geleni yapıyorlar. Geçenlerde çok ciddi sayıda emniyet mensubu yakalandı. Bazıları bunu silahlı kuvvetlerle mukayese ediyorlar. Silahlı kuvvetlerin konumuyla emniyetin konumu farklı. Emniyette direkt olarak buralara müdahale imkanı var. Silahlı kuvvetlerde Silahlı Kuvvetler Kanunu çerçevesi içinde bunları yapıyorsunuz. Onun için poliste böyle bir şey yakalandığında anında müdahale edilmiştir, toplanmıştır ve yargıya teslim edilmiştir. Bunları temizlemek zorundayız. Bizim silahlı kuvvetlerimiz asla şaibe kabul etmez. Emniyet teşkilatımız asla şaibe kabul etmez. Yargı asla şaibe kabul etmez. Bugün medyada bir şeyler okuduk. Temenni ederim ki doğru çıkmaz. Ama doğruysa yargı da bunu kendi içinde temizlemeli. Yargıya benim müdahale yetkim yok. Ama yargı da bunu kendi içinde temizlemeli. 'Biz temiziz.' Hayır arkadaş temiziz deme, üzerine git. Bunu temizle. Adalet darbeyi yerse, yolsuzluğa şuna buna karışırsa, Allah göstermesin bu milletin yargıya güveni bittiği anda her şey biter. Bu tuzun kokması gibi bir şeydir. Tuz kokarsa bitti bu iş.'' ''Bu iddialarla ilgili soruşturma açılacak mı?'' sorusu üzerine ise Başbakan Erdoğan, ''Adalet Bakanlığının burada teftişle alakalı yetkisi vardır ama orayla alakalı bir yetki sahası içinde değil. Yargının üst kesimindeyse tabi nerede olduğunu bilmiyorum şu anda. Ben de bakanımla konuyu müzakere edeceğim. Yapabileceğim neyse bunu arkadaşlarımız daha iyi bilir. Bize düşen bir şey varsa biz üzerine gideriz. Yargının kendi içerisinde yapacakları varsa yargı üzerine gider. Adalet Bakanlığı olarak ne yapılacaksa onun üzerine biz de gideceğiz tabi'' -17 AĞUSTOS DEPREMİ- Sunucunun Marmara depreminin yıl dönümü olduğunu belirterek mesajını sorması üzerine Erdoğan, şöyle dedi: ''Ben ölenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Kalanlara sabır diliyorum. Gazilerimize Allah'tan sabırlar, şifalar diliyorum. Buradan tabii ders çıkarmamız lazım. Kaçak ev yapılmaya ne yazık ki vatandaşlarımız devam ediliyor. Zemin etütleri yapılmayan yerlerde evler yapılıyor. Bakıyorsunuz dere kenarlarında konutlar yapılıyor. Gevşek, sulak zeminlerde evler yapılıyor. Bu zemin etütlerinin yapılmadığı yerlerde konut yaparsan faturası çok ağır olur. Bütün partiler seferberlik yapmamız lazım. Deprem tehdidi altındaki her yerde gelin bir seferberlik yapalım. Bütün hocalarımız uyarıyor. Gelin en azından bu konuda bir mutabakat sağlayalım.'' Erdoğan, ''İşçi emeklisi misiniz, memur emeklisi mi?'' sorusuna ise ''Ben işçi emeklisi olarak ayrıldım. Arkadaşlar araştırmışlar. Ben işçi emeklisi olduğumu biliyorum. Problem değil. İşçi emeklisi olsan ne olacak, memur emeklisi olsam ne olacak? Sonunda emeklisin'' yanıtını verdi.