Erdoğan'dan İmamoğlu'na: Ya bir şey yap, suyu akmayan musluğu açmakla biz hizmet ettik diyemezsiniz!

Erdoğan'dan İmamoğlu'na: Ya bir şey yap, suyu akmayan musluğu açmakla biz hizmet ettik diyemezsiniz!

T24 Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu hedef aldı; "Acaba bu alanlarda attıkları bir adım var mı? Ya bir şey yap. Bir suyu akmayan musluğu açmakla biz hizmet ettik diyemezsiniz. Milleti aldatmayın. Ülkenin darda kalmışına elinizi uzatın. Bu tür şeyleri yapın biz de sizleri alkışlayalım. Ama yok" diye konuştu.

Konuşmasında aile vurgusu yapan Erdoğan, "Aile yapısında dağılma ve aşınma nesilden nesile aktarılan değerlerimizin geleceğinde  bir belirsizliğe ne yazık ki yol açmıştır" dedi. "Eğitim önce ailede başlar. Ailede atılan temelin üzerinde inşasını yürütür. Ailede verilmesi gereken değerler eksik kaldığı zaman okullar arzu ettiğimiz milli manevi ahlaki medeni, manevi, insanı, medeni hasretlere sahip çocuklar yetiştirme konusunda zorlanıyor" diye konuşan Erdoğan, "Bunun için önümüzdeki dönemdeki  önceliklerimizin başına ailenin güçlendirilmesini eğitimin içeriğinin buradaki eksiklerin telafi edileceği şekilde geliştirilmesini kültürümüze sahiplenilmesini yerleştirdik. Batı'nın düştüğü hataya inşallah biz düşmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, İstanbul’da Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri temel atma töreninde konuştu. 

Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Bugün sosyal hizmet şehri projesinin temelini atmak için bir aradayız. Burada bir duruma dokunmadan geçmeyeceğim, bu işler bizim işimiz. Belediye başkanlığımda Kayışdağı'da bir Darülacezenin açılışını yapmıştı. Şuandaki malum iktidar, aynı şekilde temelini atacağımız adımlarla süreci devam ettiriyor. Tabii bir şeyi sormam lazım İstanbul'un şuanda Büyükşehir Belediye Başkanlığını üstlenmiş olan kişi veya kişilerin acaba bu alanlarda attıkları bir adım var mı? Ya bir şey yap. Bir suyu akmayan musluğu açmakla biz hizmet ettik diyemezsiniz. Milleti aldatmayın. Ülkenin darda kalmışına elinizi uzatın. Bu tür şeyleri yapın biz de sizleri alkışlayalım. Ama yok.

Bakın burada şimdi yatay mimari anlayışıyla inşa edilecek projemiz, bağışçılar, sağlıklı ve yatağa bağlı sakinler koruma altındaki çocuklardan oluşan bine yakın sakiniyle insanımıza hizmet verecektir. Rehabilitasyon ünitesinden cami kilise ve havranın da yer aldığı ibadethanelerine kadar tüm birimleriyle bu proje Darülacezenin kuruluş amacına ve  tarihine yakışır bir eser olacaktır. Tabii Darülaceze gayrimenkul gelirleri ve eğlence vergisi payı yanında asıl hayırseverlerin bağışlarıyla faaliyetlerini yürüten bir yerdir. Biz bu dönemde milli bütçeden de katkı vermek suretiyle Darülacezeyi çok daha güçlü bir karaktere ve yere kavuşması noktasında adımımızı attık. Sosyal hizmet şehrimizin inşasında da en büyük desteği devletin yanında bağışçılardan bekliyoruz. İnşallah en birliği ile bu güzel projeyi kısa sürede tamamlayarak milletimizin hizmetine  sunacağız. Rabbimden Darülacezemize yapılan tüm bağışların huzurunda kabulünü hayra sevaba tebdilini niyaz ediyorum. 

Kurallar önemlidir. Maddi imkanlar önemlidir. Bireylere değer vermek önemlidir. Ama bunlar sadece günü kurtarır. Ailenin merkezinde olduğu güçlü bir sosyal yapı olmadan bunların hiçbiri geleceği kurtarmaya yetmez. Bizim önceliğimiz medeniyet mirasımıza, inanç ve kültür değerlerimize sarılarak dezavantajlı gruplar dediğimiz engellilerimizi, yaşlılarımızı, kimsesiz çocuklarımızı sosyal yapımız ,içinde yaşatmaktır. Buna rağmen kimsesiz kalan yardıma veya desteğe muhtaç olan vatandaşlarımızı da kurduğumuz müesseseler vasıtasıyla insani hayat sürebilecekleri imkanlara kavuşturmaktır. İnşallah darülaceze  sosyal hizmet şehri inanarak söylüyorum dünyada bu işin tek örneği olacak bittiği anda.

Hamdolsun bugün Türkiye, dünyanın en iyi işleyen en kuşatıcı sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biridir. Benzeri yok. Eğer şu dünyayı tanımışsam, biliyorsam ülkemiz gibi bir başka örnek dünyada yok. Hükümete geldiğimizde yılda iki milyar lira olan sosyal yardım bütçesini 100 milyar lira sınırına getirdik. Bu rakamın milli gelirimize oranı da yüzde 0,38'den yüzde 1,36'ya yükseldi. Eskiden  daha ziyade ayni olan yardımları hem insanımızın onurunu korumak hem ihtiyaç önceliklerini kendisine bırakmak için nakide döndürdük. Böylece ülkemizde  günlük harcama düzeyi dünya standardı olan5,5 doların altında kalan nüfus oranını yüzde 34'ten yüzde 10 seviyesine gerilettik.

Nüfusun bir ülkenin en büyük gücü olduğu olduğu gereğinden hareketle anneleri ve çocukları koruyacak çalışmalara özellikle önem veriyoruz. İstihdam, sağlık ve eğitime kadar her alanda bu çerçevede pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Devlet korumasındaki çocukların bize, Allah'ın ve milletin birer emaneti olduğu anlayışıyla bunları kendi ailelerinin yanında veya aile iklimine yakın şartlarda yetiştirecek bir modele geçtik.  Engellilerimizi her alanda hayatın içine katan bir yaklaşım sergiledik. Yaşlılarımızı 65 yaş maaşıyla, gündüz bakım hizmetleriyle aileleri yanında desteklemeyi, huzur evleri ile sahipsiz bırakmamayı hedefleyen programlar uyguladık. Kadınlarımızı şiddetten istihdama, annelik  hizmetlerinden siyasi temsile kılık kıyafet özgürlüğünden eğitim seferberliğine kadar her alanda  cumhuriyet tarihinin en ileri haklarına biz kavuşturduk. 

Buradan bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum ki asıl olan kadınlarımızdan çocuklarımıza yaşlılarımızdan engellilerimize tüm kesimlerin aileleri bünyesinde sosyal yapı içinde sahiplenilmeleri veya yaşatılmalarıdır. Kendi evi imkanı vakti varken annesini babasını engelli aile üyesini korunmaya muhtaç evladını kamuya veya özel sektöre ait bir kuruma yerleştirmek bizim aile kültürümüzle taban tabana zıttır. Huzur evlerinde kalan yaşlılarımızın önemli bir kısmının iyi eğitimli yüksek geliri olan çocuklara sahip olan çocukları  olmaları düşündürücüdür. Büyükanne büyükbaba, anne, baba ve torunların aynı evde oturmasalar bile aynı ortamda hayatlarını sürdürdükleri büyük ailelerin giderek azalıyor olması da üzüntü vericidir. Aile yapısında dağılma ve aşınma nesilden nesile aktarılan değerlerimizin geleceğinde de bir belirsizliğe ne yazık ki yol açmıştır.

Eğitim önce ailede başlar. Daha ileri gidiyorum ana karnında başlar. Oradan başlayıp doğumla gelişen bir eğitim dünyası. Okul tek başına bunu yapamaz. Ailede atılan temelin üzerinde inşasını yürütür. Ailede verilmesi gereken değerler eksik kaldığı zaman okullar arzu ettiğimiz milli manevi ahlaki medeni, manevi, insanı, medeni hasretlere sahip çocuklar yetiştirme konusunda zorlanıyor. Bunun için önümüzdeki dönemdeki  önceliklerimizin başına ailenin güçlendirilmesini eğitimin içeriğinin buradaki eksiklerin telafi edileceği şekilde geliştirilmesini kültürümüze sahiplenilmesini yerleştirdik. Batı'nın düştüğü hataya inşallah biz düşmeyeceğiz. Batı tarzı bir güvenlik ve refah anlayışı uğruna aileden başlayarak tüm sosyal yaşantımızı, inancımızı feda edecek şekilde köklerimizle bağımızı koparmayacağız."