ERDOĞAN: DARBECİ ZİHNİYETİ DESTEKLEDİKLERİNİ SAVUNUYORUM ANKARA (A.A)

-ERDOĞAN: DARBECİ ZİHNİYETİ DESTEKLEDİKLERİNİ SAVUNUYORUM ANKARA (A.A) - 08.09.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, referanduma hayır oyu vereceklerle ilgili, ''Bu darbeci zihniyeti desteklediklerini savunuyorum. Şimdi, normal zamanda ne söyleniyordu? 'Biz darbe zihniyetine karşıyız. Dolayısıyla bu darbe anayasasının değişmesi gerekir' diyorlardı. Şimdi bunu söyleyenler, nasıl oluyor da kalkıp da darbe zihniyetinin ortaya koyduğu böyle bir anayasayı destekliyorlar?'' dedi. Başbakan Erdoğan, NTV'de gazetecilerin sorularını yanıtladı. Referandum sürecinde siyasilerin üslubunun içeriğinin önemine dikkat etmek, doğru mu, yalan mı konuşulduğu, iftira mı atıldığı gibi konular üzerinde durulması gerektiğini belirten Erdoğan, ''CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun iftira kampanyası içinde, çamur at izi kalır mantığında olduğunu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de olmayan şeyleri olmuş gibi göstermenin gayreti içinde bulunduğunu'' ifade etti. -''BULUNDUĞU MAKAMI BIRAKMAYA HAZIR MI?''- Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun eviyle ilgili konuları sürekli dile getirdiğine işaret etti. Eğer samimiyse Kılıçdaroğlu'nu, bahsettiği eve gazetecilerle birlikte davet edebileceğini, evde altın musluk bulunup bulunmadığının, gazetede yayımlanan fotoğrafların doğru olup olmadığının görülebileceğini belirten Erdoğan, ''Eğer bu söylenenler yoksa, acaba kendisi şu anda bulunduğu makamı bırakmaya hazır mı? Çünkü siyasette söz ağızdan çıkar, çıktıktan sonra onun mahkumu olursun'' dedi. -''DARBE ZİHNİYETİNİN ORTAYA KOYDUĞU BÖYLE BİR ANAYASAYI...''- Başbakan Erdoğan, daha önceki bazı açıklamaları anımsatılarak, ''Sizce hayır diyenler darbeci mi olacak?'' sorusu üzerine, ''Bana göre darbe anayasasını savunduklarına göre darbecidir'' ifadesini kullandı. Erdoğan, ''O zaman diyelim ki sizin anketlerinize göre, en son yaptığınız açıklamada, yüzde 55-45. Yüzde 45'inin darbeci olduğu bir ülkede yaşamak nasıl bir duygu?'' sorusuna şu karşılığı verdi: ''Bakın ben ne diyorum? Bu darbeci zihniyeti desteklediklerini savunuyorum. Şimdi, normal zamanda ne söyleniyordu? 'Biz darbe zihniyetine karşıyız. Dolayısıyla bu darbe anayasasının değişmesi gerekir' diyorlardı. Şimdi bunu söyleyenler, nasıl oluyor da kalkıp da darbe zihniyetinin ortaya koyduğu böyle bir anayasayı destekliyorlar?  92'ye 8 çıkan bir neticeydi değil mi, 12 Eylül? Nasıl oldu bu? Baskılarla olan bir şey değil miydi? Şimdi bunu benim milletim aynı şekilde geri çeviremez mi? O zaman 92'yi verenin içerisinde her zihniyetten partili yok muydu? Sağından da vardı, solundan da vardı. Halbuki kimin ne oy verdiğini kimsenin bildiği de yoktu. Ama öyle bir korku toplumu oluşturulmuştu ki buna yüzde 92'si o zaman evet dedi. Şu anda diyorum ki ben, bu tam tersine çevrilebilir. Çünkü bunu, aynı zamanda dikkat ederseniz, şu ifadeyi de kullanıyorum, 12 Eylül ile bir yüzleşmedir bu diyorum.'' Erdoğan, referanduma gidecek 26 madde ile yeni bir anayasanın ilk adımını attıklarını vurgulayarak, 2011'den sonra da geniş tabanlı, daha katılımcı bir anayasayı birlikte hazırlamayı önerdiklerini belirtti. Muhalefetin, halk oyuna sunulan paketi AK Parti'nin metni gibi göstermeye çalıştığını, kendisinin de bunun partisinin ya da şahsının projesi olmadığını, değişik kesimlerden alınan teklifler neticesinde oluşturulduğunu dile getirdiğini ifade eden Erdoğan, muhalefetin bunu göz ardı ettiğini kaydetti. ''Jüristokrasi'' konusundaki tartışmalara değinen Erdoğan, bu yöndeki görüşlerini meydanlarda verdiği örneklerle ispatladığını söyledi.  -CHP'Lİ KADINLARA SALDIRI OLAYI- ''CHP'nin yeni döneminde, bir haber geldiğinde üzerine atlama anlayışı'' olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, gelen haberin doğruluğunu araştırmanın söz konusu olmadığını belirtti.  ''Bunu ne yazık ki temsil noktasında olan hepsi yapıyor'' diyen Erdoğan, CHP'nin örtülü Müslüman kadınları rahibelere benzettiğini, sonra da işi ''AK Partililer rahibeleri aşağılıyor'' noktasına getirdiğini söyledi.  Avcılar'daki afiş olayının sorumlularını bulduklarını ve ortaya çıkardıklarını belirten Başbakan, ''Araştırın, elinize belgeyi alın, belgeyle konuşun. Devamlı suçüstü yakalanıyor, burada da suçüstü yakalandılar'' dedi. -ÖZERKLİK TALEBİ- Başbakan Erdoğan, BDP'nin referandumu boykot kararı ve özerklik talebine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  Erdoğan, 2005 yılının Ağustos ayında söylediklerinin arkasında durduğunu ve partisinin söylediklerinin birçoğunu gerçekleştirdiğini ifade etti.  Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:  ''Buralar artık ihmal edilen, terk edilen, ötelenen yerler değil. Eğitimde, sağlıkta, adalette böyle. Acil, orta, uzun vadede atılması gereken adımlar neyse bu adımları attık, atıyoruz ve atacağız. Fakat şu söyleniyor; 'yeterli değil'. Ben de diyorum ki yeterli olmayan neyse lütfen bilenler bize söylesin. Yapılabilir yanı varsa biz onları değerlendiririz. Ama mesela şimdi özerklik meselesinde özerk olmayan ne? Türkiye'nin içinde kalkıp da bunlar kendileri, demokratik bir özerkliği isterken neyi kastediyorlar? Ne yapmak istiyorlar? Türk bayrağının yanında bir bayrakla neyi ifade ediyorlar?  Resmi dil Türkçedir. Kendi dilini konuşabilirsin. Buna herkesin de saygı duyma mecburiyeti olmalı. Rahatlıkla Kürtçeni konuş, ama kalkıp da sen resmi dil olarak Kürtçeyi dayatmaya kalkarsan böyle bir şey olmaz. Türkiye'nin batısında ne varsa doğusunda, kuzeyinde ne varsa güneyinde de o olacak.''  -''BİR PARTİ OY SANDIĞININ ÜZERİNE ÇARPI İŞARETİ KOYAR MI?''- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bölgede eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, enerjiye ve toplu konutuna kadar çalıştıklarını, KÖYDES projesini çıkardıklarını belirterek, şöyle devam etti:  ''Onlar şiddete başvurmadan, şu elden bir defa silahı bırakmak suretiyle sürecin içine girsinler. Diyorlar ki 'Biz sürecin içinde olmadığımız sürece çözülmez'. Benim Kürt kökenli kardeşim, vatandaşım sürecin içinde BDP'de olarak mı olacak? AK Parti'nin içinde Kürt kökenli vatandaşım olduğu zaman sürecin içinde değil mi, CHP'de olduğu zaman sürecin içinde değil mi? Yasama organının içinde Kürt kökenli vatandaşlarımız var. BDP'nin afişlerinden birinde oy sandığının üzerinde çarpı işareti var. Demokratik parlamenter sistemde demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olan bir parti kalkıp da oy sandığının üzerine çarpı işaretini koyar mı? Kendi kendini inkardır. 'Biz oy sandığıyla gelmiyoruz. Biz başka yollarla geliyoruz'. Doğru. Kendilerini tanımlıyorlar, başka yollarla geliyorlar. Boykot bana göre milli iradeye ipotek koymaktır. Şu anda BDP'nin gayreti budur.''  -''İRADENİ PARLAMENTODAKİ ARKADAŞLARINLA BELİRLE''- Başbakan Erdoğan, devletin güvenlik güçlerinin hiçbir zaman silah bırakmayacağını vurgulayarak, silahını halkı için teröriste karşı, adi suçluya karşı her yerde kullanacağını kaydetti.  Erdoğan, ''Terörist silahlı olduğu için terörist. Silahı bıraktığında terörist olmaktan çıkar, saygın bir vatandaş durumuna düşer. Olması gereken budur, bizim beklentimiz de budur. Ama bunlar şiddeti bir şantaj unsuru olarak kullanıyor. Bir defa Türkiye'nin bundan kurtulması lazım'' diye konuştu. Erdoğan, ''BDP referanduma evet deseydi, sizin için iyi olur muydu?'' sorusunu, ''Görevini yapmış olurdu'' diye cevapladı.  -''EN AZINDAN BİR YÜZLEŞME...''- Başbakan Erdoğan, ''12 Eylül darbecilerinin yargılanıp yargılanamayacağı'' yönündeki tartışmalar hakkında karşılıklı bilgi kirliliğinin söz konusu olduğunu ifade etti.  ''Yargılanır veya yargılanmaz. Biz şimdi dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili en azından bir yüzleşme olsun diye o şeyi pakette getiriyoruz'' diyen Erdoğan, başlamamış davalarda zaman aşımı olmayacağını söyledi.  Bunlarla ilgili başlamış bir süreç bulunmadığını ifade eden Erdoğan, ''Burada asıl söz konusu iade-i itibar. İşkenceler neticesinde, idamlar, vesaireler nedeniyle ölen insanlara iade-i itibarın sağlanması devlet olarak görevimizdi. Biz bunu başarıyoruz. Geçici 15. maddeyle ilgili değişiklik yapılıyor. En önemlisi bir zihniyet milli vicdanda mahkum ediliyor. Bu değişiklikle bunu başarmış olacağız'' diye konuştu. Sanatçıların referandum konusundaki tavrına ilişkin soru üzerine Erdoğan, bir Başbakan olarak hiçbir sanatçının yaklaşım tarzına, kanaatine müdahale etme hakkını kendisinde bulamayacağını söyledi. Erdoğan, ''Bana göre hepsi saygındır. 'Evet' diyen de 'hayır' diyen de saygındır'' diye konuştu. Kimsenin referanduma, ''güven oylaması'' diyemeyeceğini belirten Erdoğan, güven oylamasının partilerinin kendisine yönelik olduğunu belirterek, oysa referandumda kendileriyle birlikte ''evet'' diyecek parti ve sivil toplum kuruluşları bulunduğuna dikkati çekti. -''NASIL BİR ORAN''- Erdoğan, süreç içinde bazı sanatçılarla temasının olduğunu, bu tür görüşmeleri daha çok AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in yaptığını, kendisinin de bazılarıyla iftar sofralarında vesaire görüşmelerinin olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, sanatçılardan bir kısmının, milli birlik ve kardeşlik sürecine olduğu gibi anayasa değişikliğine de destek verdiğini belirtti. ''Nasıl bir oran sizi memnun edecek?'' sorusuna karşılık Erdoğan, şunları kaydetti:  ''Bunun temel olarak ilkesi yüzde 50 artı 1'dir. Yüzde 50 artı 1'i aldığınız zaman bu ne demektir, halk oylaması evetle bitmiştir. Bu budur. İşin netice itibariyle rakamsal tespiti budur. Bunun yüzde 60 mı, 70 mi olur? Bunların üzerinde durmanın anlamı yok. Benim için asıl olan neticedir. Netice alındıktan sonra iş bitmiştir. Asla bu bir güven oylaması olamaz. Bu AK Parti'nin aldığı bir oy değildir. Bu Tayyip Erdoğan'ın aldığı bir oy değildir. Muhalefetin de aldığı bir oy değildir. Çok yanlış bir yaklaşımdır ve bunu muhalefet kasıtlı olarak böyle bir yere çekmeye çalışıyor.'' -''MÜCADELE DEVAM EDİYOR''- Başbakan Erdoğan, ''Vesayet bitti mi, ne zaman bitecek?'' sorusu üzerine, şöyle dedi: ''Bunun bir takvimi olmaz. Dere yatağında akar. Bu yatağında tam aktığı zaman vesayetin orada bittiğini görürüz. Fakat şu anda bunun devam ettiğini görüyoruz. Türkiye'de birçok kurumlar içerisinde bu mücadelenin devam ettiğini görüyoruz. Ama şunu söyleyebiliriz her gün daha iyiye gidiyoruz. Bütün meselemiz, bütün derdimiz, kesintisiz bir demokrasiyi yakalamak. Kesintisiz demokrasinin yakalandığı an vesayetin bittiği andır.'' ''Siz devleti yönetirken devletin içerisindeki birtakım yapılar, birtakım gizli pazarlıklar yürütebiliyor mu hala bu ülkede?'' sorusuna, Erdoğan şu yanıtı verdi: ''Gizli pazarlıkların tam manasıyla bittiği noktasında bir iddianın içerisinde bulunmam mümkün değil. Bizim gıyabımızda da bazı şeyler olabilir. Her şeyi biz dört dörtlük kontrol ediyoruz diyemeyiz. Çünkü yılların oluşturduğu bir devlet yapısı var. Ben bir başbakan olarak şu 8 yıllık dönemimizde bu işe tamamıyla nüfuz ettim, tamamıyla her şeyi A'dan Z'ye biliyorum iddiası içerisinde değilim. Böyle bir şey yok. Dediğiniz endişeler bende de var. Şunu çok açık, net söyleyebiliriz, bugün 7,5 yıl öncesine göre çok daha iyi bir noktadayız.'' -FAİLİ MEÇHULLER- Kayıplar konusunda iktidarın yapabileceklerine ilişkin soruya karşılık Erdoğan, elinde bilgisi, belgesi olanların kendilerine yardımcı olması halinde bunları neticeye kavuşturmaya gayret edeceklerini vurguladı.  Kendi dönemlerinde faili meçhullerin yok noktasında olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Bu nokta çok kararlı yürüdük ve çok başarılı neticeler aldık. Bize ulaşacak bir bilgi, delil olduğu anda da onların üzerine şiddetle yürürüz'' dedi. -''BAŞBAKAN BİR ŞEY SÖYLER...''-  ''Vergi ve sigorta borçlarının yapılandırılmasının seçim ekonomisi yorumlarına neden olduğu'' değerlendirmelerinin hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, bu konudaki talebin TESK'ten geldiğini bildirdi. Bunun üzerine ilgili bakanlara çalışma yapılması talimatı verdiğini ifade eden Erdoğan, bunun alelacele gerçekleştirilecek bir şey olmadığını, bu konuda bir çalışma yürütüleceğini söyledi. Mali kural konusundaki sorular üzerine Erdoğan, IMF'den sıyrılan Türkiye'nin kendi içerisinde bir IMF oluşturmasının anlamı olmadığını vurguladı. Erdoğan, 7,5 yılda mali disiplinden taviz vermediklerini, istikrarı, güveni bu şekilde sağladıklarını belirtti.    -BEDELLİ ASKERLİK- Başbakan Erdoğan, bedelli askerlik konusunda da ''Bu konuda şu anda herhangi bir çalışma yok. Burada beklentiyi bence hiç artırmamak gerekir. Bu konunu üzerinde şu anda konuşmayı doğrusu gereksiz buluyorum. Ama hakikaten böyle bir adımın atılması noktasında herhangi bir gelişme olursa zaten bunu açıklarız. Ama şu anda gündemimizde böyle bir durum söz konusu değil'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından, atılması gereken bütün adımların attıklarını ve faili 36 saat içinde yakalayarak, yargıya teslim ettiklerini söyledi. Hrant Dink'in ailesini evlerinde ziyaret ettiğini, daha sonra Başbakanlıkta kabul ettiğini belirten Erdoğan, olayın yargı aşamasında bulunduğuna dikkati çekti. Aynı konuyla ilgili Başbakanlık Teftiş Kuruluna, olayın takipçisi olması için talimat verdiğini ifade eden Erdoğan, hukuk devleti içinde yapılması gerekeni yaptıklarını kaydetti ve işin takipçisi olduklarını bildirdi. AB üyesi ülkelerde memur-işçi ayrımı olmadığına, sadece ''çalışanlar'' bulunduğuna işaret eden Erdoğan, bazı sendikalara, yaptığı görüşmelerde, işçi ve memurların birleştirilerek, ''çalışanlar'' olması yönünde öneride bulunduğunu anlattı. İşçi ve memur ayrımının kaldırılarak, yerine ''çalışanların'' getirilmesi önerisini tekrarlayan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Belli bir skala içinde tabii ki grev hakkı olacak. Ama grev hakkının olduğu yerde işverenin de lokavt hakkı olacak. Bunlar lokavt hakkını kabul etmiyorlar, 'Böyle bir şey olamaz. Sadece grev olacak...' Grev varsa lokavt da olacak. Ama bunun üzerinde çalışılır. Konuşalım, çalışalım. Sendikalarla tekrar bu konuyu oturalım, konuşalım. Burada en ideal, bu işin tek çıkış yolu, kesinlikle şu çalışanlar olayına girmektir. Bunu başarırsak, Türkiye bu konuda çok daha sağlıklı bir yola girecek ve çalışanlar uzun yılları, geleceğini çok daha rahat görebilecek. 'Acaba benim şu yıl durumum ne olabilir? Önümüzdeki yıl ne olabilir?' Hep bunun endişelerini taşımayacak. Elinde çünkü belli garantileri olacak. ILO sözleşmelerine zaten aykırı hareket de genelde burada söz konusu olamayacağına göre, bunun çok daha başarılı olacağına inanıyorum. Ama şu toplu iş sözleşmesi olayı toplu görüşmeden çok farklı. Çünkü burada Bakanlar Kurulu olarak biz kendimizi çekiyoruz. Niye? Hakem Kurulunda artık biz yokuz. Orada Hakem Kurulu oluşmuştur ve nihai kararı orası verecektir, Bakanlar Kurulu sürece müdahale etmeyecektir.''   -GÖKÇEK DEĞERLENDİRMESİ- Başbakan Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in, ''CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun annesinin etnik kökenine'' ilişkin sözleri konusundaki görüşünün sorulması üzerine, şunları kaydetti: ''Aynı şeyi Kemal Kılıçdaroğlu için niye söylemiyorsunuz? Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisi benimle ilgili bu tür şeyleri söylüyor. Aynı şeyi onun için niye söylemiyorsunuz? Bu tür şeyleri söylüyor ve bunu genel başkan söylüyor. Buna benzer şeyler. Yok işte, mesela bazı kitaplardan, şuralardan buralardan alıntı yapmak suretiyle örneğin Ermeni, Gürcü, şu, bu filan. Bu tür şeyler.'' Bu tür ifadeleri MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de kullandığına işaret eden Erdoğan, ''Bunların hiçbirisinin tasvip edilir yanı yok. Melih Bey, ben duymadım, nerede, ne zaman söyledi. Ben meydanlardayım, televizyonları tek tek takip edecek halim yok. Bu konudan da haberim yok. Bunu bir gazeteci yapmış olabilir, yapabilir. Ama Melih Bey söylemişse, yanlış söylemiş, yapmaması lazım'' değerlendirmesinde bulundu. Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı'nın parti Disiplin Kuruluna verildiğini anımsatan Erdoğan, kurulun kararına uyacaklarını söyledi.  -GÖMLEKLER- Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile gömlek tercihlerine ilişkin bir soru üzerine, gömleklerini genelde Bisse ve Ramsey'den aldığını, bunun yanında zaman zaman dostlarının bazı hediyeleri olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu ile tartışma programına katılma konusunun kendisinin değil, Kılıçdaroğlu'nun ''derdi'' olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Bu tür yaklaşım tarzları içinde olan, kredisini daha şimdiden tüketmiş olan bir genel başkandır benim nezdinde. Çünkü, o kadar seviye kaybına uğramış yaklaşımlarla konuşan, adap çizgilerini zorlayan, bazen de aşan bir kişiyle bu tür televizyonlarda tartışma programına çıkmam söz konusu değildir. O bir meşruiyet arayışı içindedir. O meşruiyeti, kusura bakmasın, ona verecek durumda da değilim'' diye konuştu. -BONO'NUN IPOD'UNU KIZINA HEDİYE ETTİ- Başbakan Erdoğan, U2'nun solisti Bono'nun armağan ettiği iPod'u kızı Sümeyye'ye hediye ettiğini söyledi.  U2'nun yıllarca Türkiye'ye gelmediğine dikkati çeken Erdoğan, arkadaşlarının gayret ederek, U2'yu Türkiye'ye getirdiklerini belirtti. Devlet Bakanları Egemen Bağış ve Hayati Yazıcı'nın bu konuda gayret gösterdiğini bildiren Erdoğan, ''Olimpiyat Stadı'nda on binlerce insan ki 40 bin civarında, o akşam konsere katıldı. Bono, Egemen Bağış Bey'e teşekkür ediyor. Teşekkür ettiği anda orada gençler bir yuhalama çekiyorlar. Şimdi bu anlayışı, bu zihniyeti neyle izah edeceksiniz? Ayıptır. Sen o bakanın partisini benimsemeyebilirsin, kabullenmeyebilirsin. Ama, o sanatçının huzurunda o bakanı sen yuhalayamazsın. Burada çok ciddi bir erozyon yaşıyoruz'' dedi. Pakistan'da yaşanan felaketin yaralarının sarılması konusunda destek isteyen Erdoğan, kendisinin de halk oylamasının ardından ülkeyi ziyaret etmeyi planladığını belirtti.