Hürriyet yazarı Murat Yetkin, 289 delegeye ulaşarak ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olması beklenen Michael Flynn'ın, darbe girişimi sırasında yaptığı "Bu, Başkan Obama’ya fiilen çok yakın Erdoğan’ın yönetimi altındaki Türkiyedir. Ordu başarılı olursa, ordunun ilk elden söylediği şey şu oldu: NATO’ya karşı sorumluluklarımızı tanıyoruz, ABD’ye karşı sorumluluklarımızı tanıyoruz. Dünyanın seküler bir millet olduğumuzu, öyle görünmek istediğimizi bilmesini istiyoruz” açıklamasını eleştirdi. Yetkin, "Bu son varsayım doğruysa, Fethullahçıların 'yükünden' darbe girişiminin yenilgiye uğratılması ardından mı kurtulmak gerektiği düşüncesine kapıldığı gibi komplo teorisine giren sorulara da kapı açılır" dedi.
Murat Yetkin'in "Erdoğan devrilmiş olsa Trump alkışlayacak mıydı?" başlığıyla yayımlanan (22 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Dedik ya, Hillary Clinton Ankara'nın "bildiği şeytan" idi.
Suriye, Irak, PKK, Fethullah Gülen, ayrıca basın özgürlüğü, yargı filan gibi temel konularda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın AK Parti hükümetiyle aynı düşünmüyordu.
Ama siyaseti kestirilebilir olduğu için karşı hamleler hazırlamak da mümkündü.
Donald Trump seçildi. Sadece Erdoğan değil, çoğu lider kestirememişti bu sonucu.
Ama aynı gün bir makale keşfedildi. Trump’ın yakın yardımcılarından emekli General Mike Flynn, The Hill dergisinde yayınlanan makalesinde “Neden çekecekmişiz ki bu Gülen’in yükünü?” gibilerinden bir şey yazmıştı.
Demek ki, Erdoğan’ın istediği gibi Usame bin Ladin gibi bir terörist yaftasıyla enterne edilmesi mümkün olmaz ise de Al Capone gibi mali usulsüzlük yaftasıyla devre dışı bırakılabilirdi Trump yönetimi tarafından.
Gerçi Trump, yönetiminin kilit adamlarını açıkladıkça yüzler gölgelenmeye, kaşlar çatılmaya başladı.
Başkan Yardımcısından Adalet Bakanına, CIA Başkanından Başkan Baş Danışmanına dek ilan edilen her ismin geçmişte ırkçılıkla, İslamofobiyle suçlandığı ortaya çıktı, demeçleri ortaya dökülmeye başladı.
Flynı’nn Ulusal Güvenlik Danışmanı atanmasının ardından birkaç gün geçtikten sonra, dün öyle bir video kaydı ortaya çıktı ki, inanılacak gibi değildi.
Trump’ın 20 Ocak 2017’de Başkanlığı devralmasıyla Ulusal Güvenlik Danışmanı görevine başlaması beklenen Flynn bu konuşmayı 15 Temmuz günü Cleveland’daki Cumhuriyetçi Parti seçim kampanyası sırasında yapmıştı.
Ve salonu dolduran kalabalığa “Şu sıralar Türkiye’de bir darbe olmakta” diyordu; “Askeri bir darbe”.
Söylediğine göre, 8 saat fark nedeniyle o sırada ABD 15 Temmuz akşamını, Türkiye 16 Temmuz sabahı 3-4 saatlerini yaşıyordu. Yani Flynn konuşurken Türkiye’de Meclis bombalanıyor, Boğaz Köprüsünde halka ateş açılıyor, CNN Türk ve Hürriyet binaları darbeciler tarafından basılıyor, biz onlarla mücadele ediyorduk.
Flynn ise aynı sıralarda partililerine “Başarılı olsunlar olmasınlar” diyor ve devam ediyordu: Türk askeri yıllardır Obama’nın yakını olan Erdoğan tarafından laik bir ulus-devlet olan Türkiye’nin İslami bir devlete dönüştürülmesine direniyordu ve başarırlarsa NATO’ya, Birleşmiş Milletlere bağlı kalacaklarına, Türkiye’yi laik bir ülke olarak koruyacaklarına söz veriyorlardı.
Salonda alkış yükselirken Flynn, “Evet” diyordu, “Bu alkışlanacak bir şey.”
Ardından da Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi 2013’te askeri darbeyle devirip yönetime geçen Abdülfettah Sisi’yi övmeye başlıyordu.
Ve aynı Flynn birkaç ay sonra, ABD’nin Gülen yükünü taşımaması gerektiğini yazıyordu.
Uzatmayalım.
Bu tablodan birkaç sonuç çıkarmak mümkün:
Eski bir istihbarat şefi olmasına karşın Flynn’ın Türkiye’de aslında ne olup bittiğinden haberi yok ve 12 Eylül 1980’deki gibi “bizim çocukların” yaptığı bir darbeyi alkışlamaya hazırlanıyor, Flynn’in NATO üyesi bir ülkede, seçimle işbaşına gelmiş cumhurbaşkanı, hükümet ve Meclis’in askeri darbeyle alaşağı edilmesine bir itirazı yok, Bir istihbaratçı ve bir asker olarak, TRT baskınında okunan “Sulh Konseyi” imzalı kes-yapıştır metni ciddiye alacak, onu laiklik bildirisi olarak övecek kadar bu işe meyyal, Ya da bunlardan daha vahimi, Flynn o sırada Türkiye’de neler olup bittiğini, arkasında kimlerin olduğunu biliyor, (kendi ifadesine göre Türkiye’den haber alıyor) ve darbe girişiminin (kendi ifadesiyle) “başarıya ulaşmasını bekliyor.
Bu son varsayım doğruysa, Fethullahçıların “yükünden” darbe girişiminin yenilgiye uğratılması ardından mı kurtulmak gerektiği düşüncesine kapıldığı gibi komplo teorisine giren sorulara da kapı açılır.
Bu tür komplo teorilerine kapılmamak, öfkeyle kalkıp zararla oturmamak için en iyisi seçilmiş-başkan Trump ve atanmaması muhtemel Ulusal Güvenlik danışmanının 20 Ocak’ta göreve başlamadan önce çıkıp açıklama yapmalarını beklemek, gerekirse bunun için çağrıda bulunmaktır.
Bir açıklama gerçekten beklenir çünkü böyle bir skandal karşısında.