Erdoğan: Dershanelerde geri adım yok, cemaat bize saldırıyı durdursun!

Erdoğan: Dershanelerde geri adım yok, cemaat bize saldırıyı durdursun!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dersanelerin kapatılması projesinden geri adım atmalarının mümkün olmadığını belirterek, "Artık dershane anlayışının yürümesi, geri adım atmamız mümkün değil" dedi. Erdoğan geçiş sürecinin 2 yıldan 4 yıla çıkarılması talebi olduğunu, kendisinin buna sıcak bakmadığını, ancak görüşülebileceğini kaydederken Fethullah Gülen cemaatine eleştiriler yöneltti. Erdoğan "Cemaat mensubu kardeşlerimizin ellerindeki yayınlarla, hilaf-ı hakikat, gerçeklere aykırı iddialarla bize saldırmalarını anlamakta zorluk çekiyoruz. Biz belli bir grubun değil, tüm milletin iktidarıyız. Kendileri de bizi anlayışla karşılamaları lazım. Bu sürdürdükleri kara kampanyayı durdurmaları lazım" görüşünü dile getirdi. Erdoğan, Diyarbakır'da konuk ettiği Mesud Barzani'ye hitap ederken Kuzey Irak için ilk kez telaffuz ettiği "Kürdistan" ifadesinin Türkiye için kullanımına karşı çıktı. Erdoğan, Diyarbakır'da ilk kez makamında ziyaret ettiği Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in kullandığı "Türkiye Kürdistanı" ifadesi için "Türkiye Kürdistanı konusunda bizden bir şey beklenemez. Diyarbakır Belediye Başkanı'nın ifadesi tahrik etmekten başka bir işe yaramaz" dedi. Hasta tutukluların durumu için "Benim yapabileceğim bir şey yok. Cumhurbaşkanı'nın bileceği iş" diyen Erdoğan, genel af ve gazetecilerin İmralı'da Abdullah Öcalan'la görüşmelerinin şu anda gündemde olmadığını söyledi. Erdoğan, bir sonraki kabinede başörütülü vekilin yer almasına ilişkin soruyu, "Kabineye illa başörütlü diye bakan koymak gerekmiyor. Önemli olan kabineye girecek kişinin liyakatli olması" şeklinde cevapladı. Başbakan Erdoğan, bedelli askerlik ve yaş sınırının 25'e indirilmesinin sorulması üzerine, "Önemli değil, 25'e de indirilir. Ama çıkarıyoruz, gelmiyorlar. Son çıkardığımızda beklenti çok yüksekti ama gelmediler. Şimdi diyorlar ki 1 milyon. Ama gelmiyorlar" dedi.

 

Başbakan Erdoğan, ATV ve A Haber'in ortak yayınında Mehmet Barlas, Sevilay Yükselir, Mustafa Karaalioğlu, İbrahim Karagül ve Nihal Bengisu Karaca'nın sorularını yanıtladı.

Murat Akgün'ün moderatörlüğünde yapılan programda konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

 

'Şivan Perwer'e vatandaşlık vermeye hazırız'

 
Diyarbakır'daki buluşma bir çok yönüyle çözüm sürecini güçlendiren bir adım oldu. Açılış töreninde yaklaşık 60 bin Diyarbakırlı bir araya geldi. Gerek Şivan Perwer'in 38 yıldan sonra kendi ülkesine gelmiş olması üzerinde düşünülmesi gereken konu. Kendisine de söyledim. Vatandaşlık konusunda böyle bir talep varsa bu konuda çözüme hazırız dedim. Şivan Perwer vatandaşlığı alma konusunda cevabı verecek. İleride kendisiyle bazı programlar yapacağız.
 

'Ahmet Kaya'nın mezarını getirebiliriz'

 
Zira aynı şeyi merhum Ahmet Kaya’yla ilgili de ailesine, nakl-i kubur yapılması gerekiyorsa biz varız dedik. Buradan gidişi çok farklıydı, ama şu anda da, dönüşü kesinlikle bizim açımızdan kolaydır. Biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
 

'Mustafa Kemal de Kürdistan dedi, bölücü mü?'

 
Irak Anayasasında geçen ifade... 'Kürdistan Bölgesel Hükümeti' diye geçer. Bu onların anayasal ismidir. TBMM resisi Mustafa Kemal imzalı bir kararname var. Kürdistan diye geçiyor. Bu ifadeleri kullanan Gazi Mustafa Kemal bölücü mü? Bunlar bizim tarihimizde olan gerçeklerdir.
 

'Türkiye Kürdistanı'nı kabul etmemiz mümkün değil'

 
'Türkiye Kürdistanı' lafını kabul etmemiz mümkün değil. Diyarbakır Belediye Başkanının bu ifadeyi kullanmış olması bana göre şık değildir. Kendi bölgesi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'dir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ismi bellidir. Bu tür şeyler toplum içinde rahatsızlıklara neden olur. Güzel bir hafta sonundan sonra böyle ifadelerinin kullanılması şık olmamıştır.
 

Barlas'tan Erdoğan'a: Siz muhafazakar değilsiniz

 
Mehmet Barlas, 'muhafazakar' teriminin Fransız İhtilali'nden sonra, kendilerinde de bir ihtilal olmasından çekinen İngizlilerce üretildiğini, bu bağlamda, Erdoğan'ın muhafazakar olamayacağını söyledi.
Barlas'ın, "Bütün tabuları yıkıyorsunuz, bütün statükoyu alt üst ettiniz ve kendinize muhafazakar diyorsunuz. Türkiye'deki statüko dediğimiz, statik resmi ideolojinin sahipleri de kendini devrimci olarak sunup sizin muhafazakarlığınıza karşı devrimi savunuyorlar" sözlerine Erdoğan, "Muhafazakarlık noktasında Fransızların ve İngilizlerin tanımı ile bizimkisi farklı. Biz kendi kültür ve tarihimizi koruma noktasında muhafazakarlıktan bahsediyoruz. Biz bu yapı içerisinde geleceğimizi olgunlaştırmak istiyoruz. Başbakanlık olarak attığımız adımların yanlış anlaşılması sonrası gerekli yapılacakları atıyoruz. Ahlak hukuk ile iç içedir" yanıtını verdi.
 

'Ben bir katili affetme yetkisine sahip değilim'

 
Benim dağlardan inme ve cezaevlerinden inme gibi söylediklerim var. Başından ve sonundan söylediklerim kesilip atılmış. Başı ve sonunu kesince yanlış anlaşılma var. Olayı öyle bir yere getirdiler ki genel af söylemini çıkardılar. Ben asla genel af söylemim olmadı. Ben bir Başbakan olarak katili affetme yetkisini kendimde göremem. Hükümetin de af yetkisini asla affetmem. Böyle bir şey olursa ben şehitlere hesabı nasıl vereceğim. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Hasta tutuklu KCKlar konusunda benim yapacağım bir şey yok. O iş Cumhurbaşkanının bileceği bir konu.
 

'Muhalefet gitsin ki biz demokrasiyi geliştirelim'

 
Her zaman bir ifadem var. Siyaset, ticaret ve yaşam bunların hepsi risktir. Bunları göze alamazsasınız hiçbir şey yapamazsınız ve hayatınızın bir anlamı olmaz. Yaptığımız işin bir hukuka aykırılığı mı var? Bu meydanlara binlerce kişi doluyorsa burada bir açlık ve biz bunu doyurmalıyız. Milliyet ne diyor? 90 yaşındaki nine ağlıyor öpüyor. Neden bunlar oluyor. Bütün bunlara bakıldığı zaman ortada bir gerçek var. Anamuhalefet ve muhalefet partisi doğu ve güneydoğu'da hiçbir şey yapamıyor. Tabela partisi olmaktan başka bir şey değiller. Gitsinler ki bizde demokrasiyi genişletelim. Biz devamlı dolaşıyoruz. Bu hafta Karadeniz'de olacağız. Ankara'ya mahkum değiliz. Milletimizin bu noktaya bakışı olumlu. Meydanlarda Türkiye bayrakları ve partimizin bayrakları vardı. Anlatılanlar doğru değil. Yeter ki siz yumuşak dille konuşursanız herşey daha da yoluna girer. 
 

'Ben her zaman 'tek millet' diyorum'

 
Millet kavramının içinde Kürt, Laz, Gürcü hepsi var. Ben her zaman tek millet diyorum. Bu ifadeyi Diyarbakır'da da kullandım. Biz birlikte bütün bir Türkiye inşa edelim diyoruz. Biz neyin mesajını verdik. Bir, bütün, diri olalım. Hep birlikte Türkiye olalım dedik. Kendi yapamadıkları şeyi AK Parti yaptığı için muhalefet rahatsız oldu. Onların sırtında küfe yok. Bizim sırtımızda küfe var. Daha birçok şeyler olacak.
Sayın Barzani Öcalan’a af gibi bir ifade kullanmışsa yanlış etmiştir. Bununla ilgili yargı hükmünü vermiştir ve şu anda da bu hüküm devam etmektedir. Bu onun da bizim de alanımız değildir. Bir defa biz şuna inanıyoruz, gerek Diyarbakır merkezde gerekse diğerlerinde şu ifadeyi kullandım. Tek vatan, tek millet, tek millet, tek devlet. Tabii milletten ne anlıyorsun. Bu çok önemli. Hangi etnik unsunlar varsa hepsi millet kavramının içinde yer alır. Sadece Türk diye ya da sadece Kürt diye dayatırsanız ortalık karışır. Bizim derdimiz birlikte bir Türkiye’yi inşaa edelim istiyoruz. Burada gerek sayın Barzani, gerek Şivan Perver, gerek İbrahim Tatlıses orada neyin mesajını verdik. Birlik olalım, iri olalım, diri olalım, hep birlikte Türkiye olalım dedik. Şimdi kendi yapamadıklarını Ak Parti yaptığı için birileri rahatsız oluyor ve biz bunu devam ettireceğiz. Onlarırn sırtında küfe yok, biz sorumluluk makamındayız. Bunları seçim için yapıyorlar diyorlar. Seçime daha 5 ay var, sayın Barzani niçin bunun için hareket etsin. Bunu kendileri yapamayıp biz yaptığımız için birileri kıskanıyor. Yapılan her adımın önüne gelip bariyer oluşturmak bizi güçlü Türkiye yapmaz.
 

'Türkiye'nin Irak'a, Irak'ın Türkiye'ye ihtiyacı var'

 
Bu başlayan süreç neler getirir neler götürür onları gelişmeler belirliyor. Her şeyi siz önceden planladığınız gibi götüremeyebilirsiniz. Irak’taki ve Kuzey Irak’taki sıkıntının bizler çok çok iyi farkındayız ama onlar da dikkat ederseniz bu sıkıntıyı yavaş yavaş giderme eğilimindeler. Sayın Maliki’nin Türkiye’ye gelme talebi bize geldiğinde tabii ki evet dedik. Irak’ın Türkiye’ye, Türkiye’nin Irak’a ihtiyacı var. Oradaki mezhebi yaklaşımları aşmamız lazım. Kuzey Irak hakikaten çok çok farklı bir noktada ama merkezi yönetim ve güneye doğru gidince aynı gelişmeyi oralarda göremiyoruz. Yanılmıyorsam nisanda da Irak seçimleri var. Martta da bizim seçimlerle bir seçim sürecindeyiz. Bu adımların atılmasının faydalı olacağı noktasında mutabıkız. Buralarda da demokrasinin kazanmasının gerektiği noktasında aynı fikirdeyiz. Karşılıklı olarak bölgenin istikrarı açısından neler yapabiliriz bunu konuşuyoruz. Hatta buna İran’ı da katmak suretiyle belki Suriye sorununun çözülmesi konusunda yeni adımlar atılabilir. Yarın bir Rusya seyahatimiz var. Orada da Suriye konusu konuşulacaktır. İsrail’le ilgili konularda ileri sürdüğümüz bazı şartlar var. Ben bunların yerine geleceğine inanıyorum. Onun yine takipçisiyim. Normalleşme için tazminatı ve Gazze ambargosunun kalkması konularını çözmesi gerekir.
 

'Çözüm sürecinde kritik eşiği aştık'

 
Hakikaten bir kritik eşik vardı, biz bu eşiği aşmış bulunuyoruz. 26 maddelik Anayasa paketiyle başladı. Demokratikleşme paketiyle attığımız adımlar var. Bir de şimdi yasal düzenleme var. Zannediyorum önümüzdeki günlerde parlamentoya sevk edilecek. Bizim geri dönme gibi bir niyetimiz yok. Her zaman söylüyoruz, durmak yok, yola devam. PKK ’nın geri çıkışı yüzde 20 dolayındaydı ama sonra onlar bir nokta koydular. Temenni ederim devam ettirirler. Bizim arkadaşlarımız, istihbarat teşkilatımız İmralı konusunda üzerine düşeni sürekli yapıyor. Temennimiz odur ki bu sürece oranın da katkısı olur. Biz stratejimizi böyle belirledik. Ama yarın ne olur onu da yine şartlar belirleyecek. Bazen biz şartları oluştururuz bazen de şartlar bizi yönlendirir.
 

İmralı görüşmeleri

 
İlgili arkadaşlarımız yani MİT bu konuda üzerine düşen görevi her zaman yapıyor. Adalet Bakanımız uygun gördüğü isimlere izin veriyor ve o kişiler ziyaretlerini sürdürüyor. Umarım ki oranında çözüme katkısı olacaktır. Süreç devam ediyor. Ama yarın ne olur onu da şartlar belirler.
 

'Gazetecilerin İmralı'ya gitmesi gündemde yok'

 
Şuanda gündemimizde böyle bir şey yok. Ama şartlar neyi gerektirir. Zaman neyi gösterir bunu göreceğiz. O her zaman görüşmek istiyor ama şuan gündemde böyle bir şey yok. 
 

'Hakkari'de havalimanı yapacağız, müteahhit tehdit ediliyor'

 
İşadamlarımız riskli bölgelerde yatırım yapmaktan kaçınıyor. İşadamlarımız risk istemiyor veya risk yüzdesi çok düşük olacak. Anadolunun çeşitli yerlerinde iş istihdamı yapılması millete özgüven kazandıracak. Olayın maaliyet tarafından girdilerine baktığımız zaman diğer bölgelere göre doğu ve güneydoğu bölgelerine nazaran daha ucuz. Yapılacak yatırımlar bölgede ciddi istihdam yaratacak. Dicle prouesi ile bölgeye turist gelecek. Hakkari'ye havalimanı kazandıracaksın ama her defasında engelleniyor. Müteahhit tehdit ediliyor. 
 

Abileri hapiste olan çocukla konuşması

 
Bismil'de bir genç. Otobüsümüzün önüne çıktı. Korumalar falan durduruyordu dedim bırakın gelsin. Geldi genç. 'Başbakanımız biz barış istiyoruz' dedi. Meğerse iki abisi hapisteymiş. Kendisi de üç ay sonra askere gidicek. Ben dedim ki 'Ben buraya niye geldim?' Biz dün Diyarbakır'da o mitingi niye yaptık. Bunların hepsi çözüm sürecine yönelik. Bu bölge barışına katkıda bulunalım. Bunun için buraya geldik. Tabi birbirimize sarıldık. O beni öptü. Ben onu öptüm ve kucakladım. Hüngür hüngür ağlayarak uzaklaştı. Eşimin elini öptüler. Sen benim anamsın diyor Emine hanıma. Şimdi bu duygular farklı duygular değil bizim duygularımız. Niye bunlar engellenmek isteniyor. Temenni ediyorum bunlara aşacağız. 
 

Dershane tartışması

 
Dershanelerle ilglili polemiğin içine girmek istemedim. Bu polemiği çirkin buldum. Dersanelerin kapatılması bugün gündeme gelmiş bir konu değil. 1980'lerden bu yana gündeme gelmiş bir konu. 
İktidar olduğumuzda, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e artık bu dersaneler konusunu bir çözüme kavuşturalım artık bunu dönüşüm projesi olarak sizden istiyorum' dedim. Aksi halde bu ülkeyi sıçratamazdık. Biz istiyorduk ki bizim çocuklar bir yarış atı olmasın. Hafta sonu ailesiyle, arkadaşlarıyla oynasınlar. Biz bunu yaşadık ama maalesef şimdi yaşayamıyorlar.
 

'Darbe hükümeti değiliz'

 
Dershanleri devlete devredelim teklifi yapıyorlar. Kusura bakmayın biz darbe dönemi hükümeti değiliz. Darbe döneminde bunu teklif etmiş olabilirsiniz. Bu hizmeti gelin okul olarak verin, neden kavga ediyoruz? Bu hizmeti verecekseniz bizim önerdiğimiz şekilde verin.
 

'Gazete manşetleri yenilir yutulur değil'

 
Pazartesi bize yapılan sunumda bazı eksikler var. Bakanımıza bunlar üzerinde çalışmayı yapın, dışarıdan almanız gereken destekler varsa alın, görüşülmesi gereken STK’lar varsa görüşün ve bir sonraki bakanlar kuruluna getirin dedik.
Sağlık konusunda attığımız adımlarda da önümüze engeller çıktı. Sonunda bu hedefe ulaştık bunu çözdük. Dershaneler konusunda da süreç uzadı gitti. Milli eğitim bakanlarının hepsinden bunu istedim. 
Ve son dönemde bu işi bitirmemiz gerekiyor. Bu dönüşümü eğitimde de başarmamız gerekiyor. Arkadaşlarımız belirli çalışmaları yaptı. Hazırlanan bu taslak daha bize sunulmadan atılan gazete başlıkları çok çirkindi. 'Bir gece baskını' başlığı yenilir yutulur değildi. 
Bu taslak Meclis'e gelmiş mi? Bir taraftan taslak diyeceksin, bir taraftan 'gece baskını' diyeceksin. Gece baskını olacaksa bu yeni başlamadı. 2003'ten bu yana görüşülen bir konu. Bu konuda bir kararlılığımız var. Biz bu konuda gelin samimi olalım diyoruz. Sizden hizmet almaksa hizmet alalım. Bu dershaneleri okula dönüştürelim. Sınıflarda boşluk mu oldu? Size öğrenci verelim. Veremiyorsak, maliyeti neyse o ücreti verelim ve siz burada rahatlıkla bunu devam ettirrin. 
 

'Teşviklerimize rağmen okula dönüşmeye yanaşmıyorlar'

 
Merdiven altı dershanecilik sürecini bitirmemiz lazım. Öğretmenleri de devlet kurumlarında istihdam edelim. Gerekirse size arsa verebiliriz diyoruz. Ucuz kredi verebiliriz. Teşviklerimize rağmen peki niye acaba okula yanalışmıyor da illa 'dershane' deniliyor? Onlar bize bunu anlatamıyor. Biz de bunu anlamakta zorlanıyoruz. 
Burada bir şey çok önemli. Bu dershanelerin öğrenci profili fen ve sosyal bilimler liselerindeki öğrencilerin yüzde 95'i dershanelere gidiyor. Anadolu liseleri öğrencilerinin yüzde 91'i gidiyor. Bu liselerdeki öğrencilerin ünivesiteye girme oranı neredeyse yüzde 100'dür. Sen bu çocukları alıyorsun, sadece test teknikleri noktasında bazı şeyler öğretiyorsunuz. Bu çocuklar gerekli altyapıyı zaten devletin okullarında alıyor. Sonra başarılı olunca sırtına bir tane tişört giydiriyorsun 'onları bu hale getirdik' diyorsun. 
Lise öğrencilerine baktığınızda yüzde 15'i dershaneye gidiyor. Haberlerde yer alıyor; dershane borcu intihara sürükledi diye. İsteniyorsa bunları devlete veririz deniliyor. Kusura bakmasınlar biz darbe hükümeti değiliz. Çok istiyorsanız kurun okulları biz sizden hizmet alımı yapalım. Bu çocukları sadece 3-6 ay değil, alın ortaokulda lisede yetiştirin, teşvikse teşvik bu şekilde çok daha faydalı hizmetinizi yapın. 
Biz böyle bir gayretin içindeyeken gece baskını şeklinde çirkin bir yaklaşımın olması hakikaten bizi ciddi manada üzmüştür. Bir de tabi yalan yanlış haberler... Mesela etüt salonları kapatılıyor, okuma salonları kapatılıyor, böyle bir şey yok. Ortaya çıkmış bir tasarı dahi yok. Bugüne kadar bir çok taslak hazırlanmış, öncesini bilenler yine böyle olacak zannediyorlar. Mesela çok ilginç rakamlar kullandılar; uymayanlar için 500 bin lira ceza. Böyle açıklanmış bi ceza yok.
O gün bu zat böyle yazarken şimdi orta yolu bulmaya çalışıyor. Gelin bu dershaneleri okula dönüştürün. Bizim limitimiz 30. Biz apartman katlarındaki merdiven altındaki dershaneleri kapatacağız. Biz bu öğretmenleri kendi kadrolarımızda iş verelim. Niye acaba okula yanaşılmıyor da, illa da dershane deniliyor.
 

'Devletin çocuklar üzerinde hakkı yok mu?'

 
Kuran Kursları ne kadar mukaddeste bizim için o kadar mukaddestir mantığı çok ters bir mantık. Kuran Kursu’na giden Kuran’ı öğrenmek için gitmiyor, Kuran’ı hıfz etmek için, ezberlemek için gidiyor. Okullarda seçmeli Kuran ve Siyer-i Nebi dersleri var ama buralarda Kuran okumayı öğrenebilirsiniz, hıfz edemezsiniz. Biz iktidara geldiğimizde sorular neye göre hazırlanıyordu, bu dershanelerin müfredatına göre hazırlanıyordu. Hüseyin Bey’in döneminde dedik ki bunu süratle değiştireceğiz. Ne demek ya. O zaman bu okullar niye var. Dershanelerde iş bitiyorsa bu okullara ne gerek var. Asgari 2 bin lirayla 20 bin lira arasında dershane ücretleri var. Daha da çıkabilir. Bunlar diyelim 4 öğrenci alıyor. Adları VİP dershane olan dershaneler de kuruldu. Fen liselerinden, Anadolu liselerinden seçilmiş öğrenciler oraya geliyor. Bu öğrenciler üzerinde belli bir süre kısa bir süre çalışma yürütülüyor ve biz kazandırdık deniyor. İnsaf edin ya, bu çocuklar devletin okullarında okudu. Bu emek nerede? Bu devletin bu çocuklar üzerinde hakkı yok mu? Olmaz böyle bir şey. Burada bir gerçek bir tarafa konulmuş oluyor. Sonra da konuyu Kuran Kursları ile mukayese etmek çok çirkindir. Orada ücret de yok. Bir şeye daha üzülüyorum, elimizde 800 bini aşkın öğretmenimiz var. Bu dershaneler konusu bu öğretmenlerimizin döktüğü tere haksızlıktır, saygısızlıktır.”  
 

'4-5 yıl içinde öğretmen açığı sıfırlanacak'

 
“Eğitimde biliyorsunuz bir reform yaptık, 4+4+4. Bunu niye yaptık? Hiçbir iktidar 12 yıl zorunlu eğitime imza atamadı ve biz bu adımı attık. İstiyoruz ki kaliteyi arttıralım. Bu nedenle o iddiaları ortaya atanlara diyoruz ki madem bu işi iyi yaptığınızı söylüyorsunuz gelin. 10 yılda 400 bin öğretmeni Milli Eğitim’e kazandırdık. Bütçemizi dikkatli bir şekilde değerlendireceğiz, kullanacağız. Şubat ayında 10 bin öğretmen atamayı öngörüyoruz. Önümüzdeki 4-5 yıl içinde öğretmen açığımızı sıfırlamış olacağız. Bu arkadaşlar okul istemiyorlarsa bir alternatif daha söyledik, açık lise. Burada bu art niyetler olduğu sürece bu tartışma bitmez. Biz milletin aleyhine olacak bir şeye fırsat vermek istemiyoruz.”
 

'Cemaati niçin karşımıza alalım?'

 
“Eğitimde fırsat eşitliği olayını üniversiteye girişte de sağlamış ve okul müfredatlarına bağlı bir sınavı sağlamış olacağız. Bu mesele bizim için bir memleket meselesidir, bir eğitim meselesidir. Partimizin ve hükümetimizin programlarında yer alan bir meseledir. Yeni açıklanmış şeyler değil bu. Cemaat deniliyor, Cemaat’le Hizmet’le karşı karşıya gelmek gibi bir şey de çok çirkindir. Biz Cemaat mensubu kardeşlerimizin ellerindeki medya organlarıyla bize saldırmalarını, hatta gerçeğe aykırı şekilde saldırmalarını yadırgıyoruz. Bu niye bir cemaate yönelik olsun. Cemaat mensubu olan kardeşlerim lütfen burayı tekrar hatırlasınlar biz ne dedik öğrencileri özel okullarda okutalım, parayı devlet versin. Danıştay ne yaptı, bunu reddetti. O zaman Ak Parti iktidarı Cemaat’e kaynak sağlamak için bu yasayı düzenledi dediler. Cemaat mensubu kardeşlerim bu olayda yediğimiz darbeyi, tokadı unutuyorlar mı? Biz şimdi niçin Cemaat’i karşımıza alalım. Siz niye eğitimi belli vakıflara, derneklere teslim ediyorsunuz diye bize hesap sorarlar. Çünkü biz belli bir grubun değil tüm milletin iktidarıyız. Kendilerinin de bizi anlayışla beklemeleri lazım, sürdürdükleri propagandayı bitirmeleri lazım ve bizden bir geri dönüş bekliyorlarsa bunun olmayacağını bilmeleri lazım.”
 

Cemaatin dershanelerdeki payı

 
Cemaatin dershanelerdeki payı yüzde 25'tir. Ama ses yüksek çıkıyor. 
 

'Gönül dili kullanmıyorlar'

 
Onların kullandığı dil gönül dili değil. Biz gönül dilimizi sürdüreceğiz. Karşı taraftan da gönül dilini kullanmasını istiyorum. Biz iş yapma durumundayız. Bizim niyetimiz hayırlı, kavgada olmayız. Biz dönüşüme katkı sunmak istiyoruz. Çocuğu ilkokuldan mı yoksa, ortaokuldan mı alacaksın al yetiştir. Bu ülkeye hizmet sun.
 

Bedelli askerlik

 

Sevilay Yükselir'in, "15 aydan 12 aya düşen askerlik süresi sonucunda asker açığı oluşacağını ve bu asker açığınında kaçak ve bakaya olan askerlerden sağlayacaklarını bildirdi. Üniversitede okuyan fakat 29 yaşında olan öğrenciler yanıp tutuştu. Ne kadar da kayıt yenileseler bile yeni çıkan tasarı yüzünden askere gitmek zorunda olan öğrenciler zor durumda. Sayın Başbakanım insanlar hayatlarını düzenlerini bozmak istemiyor. Bununla ilgili bişeyler yapmanız gerekiyor" demesi üzerine Başbakan Erdoğan, ''Öneriniz nedir?'' diye sordu. Sevilay Yükselir bunun üzerine yine bedelli askerlik çıkartılmasını istediklerini belirtti. Bu cevap üzerine Erdoğan şöyle konuştu:

"Parasal durumu çözdüğümüz anda bu kaçaklar askere gidecek mi? Bütün mesele bu ülkede askerliğini yapan var bir de kaçan var. Askerimizin yüzde 50'si zaten profesyonel. Beklentimiz bedellide çok yüksekti ama maalesef olmadı. Yaşın düşürülmesi de konuşulabilir 25 olması da konuşulabilir ama bedelliye talep olmadı, beklenen olmadı."