Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği referandumunda 'hayır' oyu vermeyi plamlayan seçmene seslendi. Erdoğan, "FETÖ'nün, DEAŞ'ın, PKK/PYD'nin, PKK'nın güdümündeki partinin 'Hayır' dediği, Avrupa ülkelerinin çoğunun 'Hayır' dediği bir yerde 'Hayır' demeye insan utanır ya" diye konuştu.
Erdoğan, 3 gün sonra 16 Nisan Pazar günü düzenlenecek olan anayasa referandumuna ilişkin çağrıda bulundu. "Sakın ha, benim bir oyumdan ne olacak demeyin. Bak, pazar günü herkes sandığa. Kimse bu işi ihmal etmeyecek. Herkesi arayacaksınız. Bulacaksınız, sandığa götüreceksiniz" çağrısında bulunan Erdoğan "Ankara'da, İstanbul'da neredeyse tanıdıklarınızı arayacaksınız ki, eze eze gelelim. Batı'ya cevap olacak tamam mı?" dedi.
15 Temmuz gecesi havalimanında yaşananları tekrar gündeme getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"15 Temmuz gecesi Yeşilköy'e indim. Üzerimizden F16'lar yoğun bir şekilde geçiyor. 1. Ordu Komutanımız geldi, bir iki bakan arkadaşımız. Değerlendirme yaparken bir vatandaşımız dedi ki 'Cumhurbaşkanım az önce VIP salonundan Kılıçdaroğlu geçti.' 'Hayırdır ya, nereye geçti?' Biz ne oldu, ne bitti bilmiyoruz. İnanın o şekilde bir durumun olduğunu bilseydim bakışım daha farklı olurdu. Buna rağmen kendisini Yenikapı'ya çağırdım. Önce reddetti, sonra bize katılabileceğini bildirdi. 7 Ağustos'ta yaptığı konuşmayı bir dinleyin. Aradan bir iki hafta geçti. Hemen değişti. Çünkü bunun dünyasında birlik yok. Dayanışma yok."
Ordu'da 'evet' mitinginde konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
1 Kasım'da Türkiye yeniden istikrarlı bir siyasi iklime girdi. 7 Haziran sonrası başlayan terör eylemlerinde bugüne kadar güvenlik görevlisi ve vatandaşımız olarak 1300'ü aşkın şehit verdik. Terör örgütlerinin başını ezme konusunda önemli bir mesafe kat etmişken 15 Temmuz'da tarihimizin en ağır ihanetiyle karşılaştık. Terörle mücadelede asker ve polis olarak 17 şehidimiz var.
Gençler dün İstanbul'da Milli İrade platformunun düzenlediği toplantısında şehit yakınlarıyla birlikte. Onların güçlü duruşlarını gördükçe ülkemin geleceğine dair umutlarım arttı. Ordu, 16 Nisan'da şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkmak için "Evet" diyor mu? Sakın ha, benim bir oyumdan ne olacak demeyin. Bak, pazar günü herkes sandığa. Kimse bu işi ihmal etmeyecek. Herkesi arayacaksınız. Bulacaksınız, sandığa götüreceksiniz. Ankara'da, İstanbul'da neredeyse tanıdıklarınızı arayacaksınız. "Ula Ahmet, oyunu kullandın mı?". Ki, eze eze gelelim. Batı'ya cevap olacak tamam mı?
Ben sizlerle gurur duyuyorum. Bir at, bir komutanı, bir komutan bir vatanı kurtarır. Bir oy da yeri geldiğinde ülkenin geleceğini belirler. Onun için 16 Nisan'da tek bir oyun bile ziyan olmasına izin vermeyin. Kardeşlerim çok büyük bir terör mücadelesi veriyoruz. Şurada, 20 ayda 11 bine yakın teröristi etkisiz hale getirdik. Şu Ordu'nun dağlarında, Giresun'un dağlarında, teröristlerin buralara sızma planlarını biliyorsunuz değil mi? Bunları gömüyoruz, gömeceğiz. O açtıkları çukurda Güneydoğu'da gömdük, gömüyoruz. Bu ümmeti bölemeyecekler, ezanlarımızı susturamayacaklar. Onun için de bunların üzerine gitmek için, pazar günü oylarımızı kullanıyoruz. Saece terör örgütleriyle değil, son yıllarda ekonomide de içeride ve dışarıda ayağımıza pek çok çelme takıldı. en iyi savunma hücumdur anlayışla sahaya girmeye karar verdik. Kamudan özel sektöre, her alanda büyük bir mücadele başlattık. Hem FETÖ'yü hem PKK'yı hedef alan bu mücadelede açıkçası kimsenin gözünün yaşına bakmadık. Bakmayacağız. Mesele şu veya bu şahsın meselesi değildir. Mesele, ülkenin bekası meselesidir. Bu aşamada her adım, hukuk içinde atılmıştır.
Fırat Kalkanı harekatı, Kıbrıs'tan sonra ikinci defa hakkımızı, hukukumuzu ikinci kez aradığımız bir operasyondur. Artık Türkiye, masada çok daha güçlü bir şekilde oturacaktır. Hani hep sorup duruyorlar ya 16 Nisan'dan sonra ne olacak diye. 16 Nisan'dan sonra Türkiye, terör örgütlerine ve onları kullananların karşısına çok daha güçlü bir şekilde çıkacak.
Türkiye artık 1990'lı yıllarda koalisyonların yol açtığı kaos dönemlerini yaşamayacaktır. 16 Nisan'da "Büyük Türkiye" için "evet" mi? (Evet sesleri) Allah'ın izniyle pazar akşamı inşallah bu bayramı beraber kutlayacağız. Bu rahmet, onun müjdecisidir.
Bu ülkenin ahını alanların iflah olması mümkün değildir. Türkiye'ye ihanet eden taş kesilir taş. 16 Nisan'da bu ülkenin ahını alanlar taş kesilecekler. Sandığa gömülecekler. Bu ülke için taş üstüne taş koymamış nice siyasetçiler, yıllarca kendi ikballeri için çalışmışlardır. Halbuki bizim siyasetimiz daima hizmet siyaseti olmuştur.
16 Nisan seksen bir vilayetiyle tüm Türkiye için her alanda yeni bir başlangıç olacaktır. "Evet" çıkmasıyla daha büyük projeleri konuşacağımız, daha çok insanımızı istihdam edeceğimiz bir döneme gireceğiz. Burada da tekrarlamak istiyorum. Şayet Türkiye, 1991 yılından beri tek partili dönemlerin istikrarıyla yönetilmiş olsaydı bugün bulunduğumuz yerin iki kat ilerisinde olacaktı. Eğer, o tek partili dönemlerin sağlıklı dönüşümü olsaydı kişi başına düşen milli gelir 22 bin dolar olacaktı. İstihdam sayısı 27 milyon değil, 35 milyon olacaktı.
Ordu 16 Nisan'da "Evet" diyerek 2023 hedeflerine sahip çıkıyor mu? (Evet sesleri) Kardeşlerim, karadeniz ne kadar hırçınsa o kadar vefalıdır. Sizin bu vefanız İstanbul'da bir semt değil ha, gönülden gelen bir vefadır. Karadeniz ihaneti, riyakarlığı asla kabul etmemiştir. Bunlara yeltenenler, Karadenizliden cevabını daima almıştır, alacaktır. Bugün de ülkemiz içeride ve dışarıda birçok tehditle karşı karşıyadır. Şimdi biz Suriye'de Cerablus'tan girdik mi? Girdik. Niye? Orada PYD diye bir terör örgütü vardı. Bir DEAŞ vardı. Bunları silip süpürmemiz lazımdı. Artık duramazdık. ÖSO ile beraber girdik ve DEAŞ'ı Cerablus'tan sildik, attık. Oraya, oranın halkını yerleştirdik. Bir tarafdan da El Rai'ye girip temizledik. "Dabıq" denilen, tarihte bizim Mercidabık diye okuduğumuz yer var ya, oraya da girdik. Baktık yetmiyor, El Bab'a girdik. El Bab biraz uzun sürdü. Orayı da temizledik. Şimdi El Bab'da El Bab halkı var. Şimdi gündemde Mümbiç var. Kılıçdaroğlu "Ne işimiz var?" diyor. Öğreneceksin. Şu anda gerek koalisyon güçleri, gerek Rusya ile görüşmelerimiz devam ediyor. Ne PYD'yi, ne YPG'yi biz sınırlarımızda asla barındırmayız. Onlara oralarda devlet kurdurtmayız. Dünya alem bilsin.
Kurtuluş Savaşı'nda vatanına sahip çıkan milletimiz, bugün de aynı kararlılıla tetikte beklemektedir. 15 Temmuz gecesi vatanına sahip çıkmak için darbecilerin önüne geçen kardeşlerimiz işte bu anlayışla hareket etmektedir. 15 Temmuz gecesi Yeşilköy'e indim. Üzerimizden F16'lar yoğun bir şekilde geçiyor. 1. Ordu Komutanımız geldi, bir iki bakan arkadaşımız. Değerlendirme yaparken bir vatandaşımız dedi ki "Cumhurbaşkanım az önce VIP salonundan Kılıçdaroğlu geçti". "Hayırdır ya, nereye geçti?" Biz ne oldu, ne bitti bilmiyoruz. İnanın o şekilde bir durumun olduğunu bilseydim bakışım daha farklı olurdu. Buna rağmen kendisini Yenikapı'ya çağırdım. Önce reddetti, sonra bize katılabileceğini bildirdi. 7 Ağustos'ta yaptığı konuşmayı bir dinleyin. Aradan bir iki hafta geçti. Hemen değişti. Çünkü bunun dünyasında birlik yok. Dayanışma yok.
Durmak yok. Gazi Mustafa Kemal'in İstiklal harbimizde uyguladığı "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır" taktiğini 15 Temmuz'a da taşıdık. Şimdi bu devam ediyor. 16 Nisan'a kadar durmayalım, herkese anlatalım. 18 maddeyi biliyorsunuz değil mi? Birileri bilmiyor. Birileri hala muhtarlıkları, lokantaları kapatmaktan bahsediyor. Çıkmış utanmadan "Başkan yardımcılarının sayısı 50, 500 olabilir" diyor. Ey Kılıçdaroğlu, biz geldiğimizde 35 bakan vardı, biz bunların sayısını 25'e düşürdük. Biz devlet nasıl yönetilir biliyoruz ya.
FETÖ'nün "Hayır" dediği, DEAŞ'ın "Hayır" dediği, PKK/PYD'nin "Hayır" dediği, PKK'nın güdümündeki partinin "Hayır" dediği, Avrupa ülkelerinin çoğunun "Hayır" dediği bir yerde "Hayır" demeye insan utanır ya. 18 maddelik değişikliğe 180 yalan uydurup milletin kafasını bulandırmaya çalışıyorlar. Seri bir şekilde şimdi iki günümüzü değerlendireceğiz.
Diyorum ki, AK Parti'ye gönül veren kardeşlerim, MHP'ye gönül veren kardeşlerim, BBP'ye gönül veren kardeşlerim, CHP'ye gönül veren kardeşlerim gelin, bu birliğimizi bozmayın. Batı'ya güzel bir cevap verin. Batı'nın bütün dergilerinde, gazetelerinde bugün yine bu kardeşinize büyük bir saldırı içerisindeler. Türkçeleri bayağı ilerledi ama, gelişme var. İsviçre parlamentosunda bir pankart var biliyorsunuz. Şakağıma silah dayamışlar. Ya beğenirsin beğenmezsin Erdoğan'ı, bu milletin bir ferdisin ya. Bunlara gereken cevabı vermek gerekmiyor mu?
Şu anda dinliyorlar, merak etmeyin. Bu muhteşem kalabalığı zaten izliyorlar. Erzurum'daydım, muhteşem bir katılım. İzmir öyle, İstanbul öyle. Bunların hepsini izliyorlar. Ne söylediğimizi de izliyorlar. Gençler, sizi de kıskanıyorlar. Sizi parlamentoya sokmak istemiyorlar. Biz de diyoruz ki "Gençler parlamentoya girecek". Bu seçimle inşallah genç ve dinamik bir parlamentonun tohumlarını atacağız. Dünyada 18 yaşındaki seçilme hakkına sahip de, Türk milletinin genci niye sahip olmasın. 22 yaşında bakan oluyor ya Avrupa'da, benim ülkemde niye olmasın? Bunların önünü açıyoruz. Biliyorsunuz bu seçim, tabii ki 2019'un Kasım'ında, ondan sonra sürçe başlayacak. Ancak Kılıçdaroğlu'nun ben Yeşilköy'den kaçışını hala anlamıyorum. Hala cevap veremedi. Cevap versene, hani sen tankların üstüne çıkacaktın? Bak, kaç gün oldu hala cevap yok. Sandıklarda ona gerekli olan soruyu biz soracağız biz. Otel odalarında, medya patronlarının yalılarında yapılan pazarlıkları biz biliriz. Bu dönemler artık bitiyor. Artık hükümeti sandıkta doğrudan siz kuracaksınız. "Yasama organı kalkıyor" diyor. Bırak bunları. Yasama organı daha da güçleniyor. Öyle feshetme, meshetme, bunları da geç. Yeniden seçim konusunda şüphesiz cumhurbaşkanının yetkisi var, ama aynı güç parlamentoda da var. Yeni dönemde cumhurbaşkanı kişisel suçlar nedeniyle de Yüce Divan'a gidebiliyor. Bu bir denetim gücüdür. Bir de uzlaşma geliyor şimdi parlamentoya. HSK'daki seçim, Meclis'teki uzlaşma sonucu olacak.
Şimdi artık ses, pazar günü inşallah sandıkta milletin sesi. Hazır mıyız? Haydi bakayım şu ellerinizi göreyim. Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda, bana her şey sizi hatırlatıyor. Bana her şey, orduyu hatırlatıyor.