Serkan Demirtaş
BBC Türkçe
Yerel seçimlerin tamamlanmasının ardından, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün deyimiyle, Ağustos ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuşmanın vakti geldi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkmasının kesinleştiği görüşünden yola çıkan birçok Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yöneticisi, Erdoğan sonrası süreçle ilgili olarak, aralarında Abdullah Gül’ün Başbakanlığını da içeren birçok senaryoyu gündeme getirmeye başladılar. Fakat Erdoğan gerçekten, Gül gibi deneyimli ve güçlü birini Başbakan olarak görmek istiyor mu? AKP’de yapılan değerlendirmelerde, yerel seçimde elde edilen yüzde 45 oy oranı, Başbakan Erdoğan’ı 10 Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda Köşk’e çıkartmaya yetecek bir sonuç olarak görülüyor.
Yerelde alınan bu oy oranının genele yansımasının yüzde 53’ler civarında olduğunu savunan AKP’li yetkililere göre, artık kimin Cumhurbaşkanı olacağı değil, Erdoğan sonrasında AKP Genel Başkanı ve Başbakan’ın kim olacağı tartışılmalı.
Her ne kadar Erdoğan, henüz kendi Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili bir açıklama yapmamış olsa da, 6 Nisan’da bir araya geldiği hükümet yanlısı gazete yöneticilerine yapmış olduğu tarif daha çok kendisinin Cumhurbaşkanlığı dönemini betimliyor.
Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak’ın aktardığına göre Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak şu görüşleri ieltiyor: “Cumhurbaşkanı’nı ilk kez halk seçecek. Bu bakımdan önemli. Anayasa, Cumhurbaşkanı’nı yürütmenin başı olarak görüyor. Bu seçimden sonra sorumluluklar daha da farklı olacak. Protokol Cumhurbaşkanı değil; terleyen, koşan, koşturan Cumhurbaşkanı...”
Siyasi kulislere göre Erdoğan, bu sözleriyle uzun zamandır dile getirdiği Cumhurbaşkanlığı sistemini tarif ediyor ve seçilirse kendisinin nasıl bir lider olacağının ipuçlarını veriyor.
Gazetecilerin Salı günü bu açıklamasını anımsatması üzerine, “Halk takdir edecek” ifadesini kullanan Erdoğan’ın kendi adaylığıyla ilgili iddiaları reddetmemesi dikkat çekti.
Erdoğan’ın “protokol değil koşturan Cumhurbaşkanı” tanımı, Çankaya Köşkü’nü yürütmenin tam başı olarak kullanacağı sinyalini veriyor. Anayasanın, Cumhurbaşkanın görev ve yetkilerini düzenleyen 104. maddesi, Cumhurbaşkanı’nın gerektiğinde Bakanlar Kurulu’nu toplayıp başkanlık etmesine ve kanun hükmünde kararnameler yayımlamasına olanak veriyor.
Yani anayasal bir düzenleme yapılamayıp, idari sistemde bir değişiklik olmasa bile Erdoğan, Türkiye’yi fiili bir yarı-başkanlık sistemi içinde yönetebilecek. Bu, zaman zaman Başbakanla gerginlikleri beraberinde getirebilecek bir durum olarak görülüyor.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında sadece son bir yılda yaşanan görüş ayrılıkları bile, Erdoğan’ın neden Gül gibi deneyimli ve güçlü bir Başbakan yerine kendisine daha çok uyum sağlayacak birini tercih etmek isteyebileceğini gösteriyor.
Mevcut adaylar arasında eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Başbakan Yarımcıları Bülent Arınç ve Beşir Atalay, Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş gibi isimler yer alıyor. Gezi olayları sırasında Erdoğan’ın aksine “Sandık her şey değildir” diyebilen Gül, hükümetin sokaklara taşan gençleri daha çok anlamaya çalışması telkininde bulunabilmişti.
Twitter ve YouTube yasaklarına anında tepki veren, İnternet Yasası ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Yasası’nın düzeltilmesi için baskı yapan Gül, temel insan hakları ve demokratik normlar konusunda Erdoğan’dan daha farklı bir tutum izleyebilmişti.
Dış politika konusunda son dönemlerde giderek daha çok uyarı ve tavsiyelerde bulunan Gül’ün özellikle Suriye politikasına muhalefet ettiği de biliniyor. Gül’ün Başbakan olarak seçilmesi durumunda hükümet programını kendi ilke ve görüşleri çerçevesinde oluşturmak isteyeceği, bunun da Erdoğan’la sıkıntı yaratabileceği öngörülüyor.
Her ne kadar tüm AKP yöneticileri, sorulduğu zaman, partinin kurucularından Abdullah Gül’ün hem partinin hem de hükümetin başına geçmesinden memnuniyet duyacaklarını kaydetseler de, kulislerde yapılan değerlendirmeler, parti içerisinde henüz bu yönde bir iradenin oluşmadığı yönünde.
Bu dezavantaja karşın Abdullah Gül’ün en önemli avantajı, Erdoğan sonrasında AKP’de yaşanabilecek herhangi bir sarsıntıyı engelleyebilecek, partiyi yüzde 40’lar barajlarında tutabilecek tek isim olarak görülüyor olması.
Erdoğan’ın hem kendisi hem de kendisinin sonrasına ilişkin durumla ilgili kararını Haziran ayına kadar yapılacak yoğun kamuoyu araştırmaları ve temayül yoklamaları sonucuna göre şekillendireceği kaydediliyor.