Atatürk'ün toplumu ayrıştırmak için kullanıldığını ifade eden Başbakan Tayyip Erdoğan, "Herkese göre farklı bir Atatürk yoktur. Herkesin kendi ideolojisine yönelik kullancağı bir Atatürk yoktur. Kurtuluş Savaşı'nın başkumandanı Gazi Mustafa Kemal bir ayrışmanın aracı olabilecek en son isimdir" dedi.
Başbakan 10 Kasım özel sempozyumunda konuştu. Atatürk'ün toplumu bölmek için kullanıldığını söyleyen Erdoğan, "Gazi Mustafa Kemal'in adını kullanarak toplumu ayrıştırmaya çalışmak onun hatırasına saygısızlıktır" dedi.
Atatürk'ün en büyük hedefinin Türkiye'yi muassır medeniyetler seviyesine çıkarmak olduğunu söyleyen Başabakan Erdoğan, iktidarının tüm engellere rağmen O'nun bu hedefine gerçekleştirme yolunda adım adım ilerlediğini ifade etti.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Herkese göre farklı bir Atatürk yoktur. Herkesin kendi ideolojisine yönelik kullancağı bir Atatürk yoktur. Kurtuluş Savaşı'nın başkumandanı Gazi Mustafa Kemal bir ayrışmanın aracı olabilecek en son isimdir. Gazi Mustafa Kemal'in adını kullanarak toplumu ayrıştırmaya çalışmak onun hatırasına saygısızlıktır.
En büyük ideali İstiklal Savaşı'nın ardından Türkiye'yi muassır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarabilmekti. Gazi'nin vefatının 75. sene-i devriyesinde Türkiye Gazi'nin gösterdiği hedef doğrultusunda Türkiye muassır medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda çok önemli adımlar atmıştır.
29 Ekim'de asrın projesi Marmaray'ı hayata geçirdik. Bu hafta yurt dışı temasları kapsamında görüştüğüm cumhurbaşkanları, senatörler "Bu Marmaray'ı nasıl gerçekleştirdiniz? Denizin altından bunu nasıl başardınız?" dedi. Biz de bununla gurur duyduk tabii. Bugün gıpta ile bakılan bir ülke konumuna yükseldik.
Türkiye bu seviyelerle yetinemez, yetinmeyecek, çünkü biz muassır medeniyetler seviyesine dğeil, üstüne çıkmak zorundayız. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümünde, Gazi'nin vefatının sene-i devriyesinde O'nun ideal ve arzuları doğrultusunda muaasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma hedefimiz gerçekleştireceğiz. Gazi veşehitlerimizin hatırasına gölge düşürmeden kararlıklıkla yolumuzda ilerleyeceğiz."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise konuşmasına, Büyük Atatürk'ün ebediyete intikalinin 75. yılında bir araya gelinen bugünde, Atatürk'ün minnet ve vefayla anıldığını belirterek başladı.
Cumhurbaşkanı, "Büyük Atatürk'ün ebediyete intikal edişinin bu yılki töreninde gururla ifade ediyorum ki Türkiye O'nun hayallerini gördüğü bir ülke olma yolundadır" dedi.
10 Kasım'ların, Atatürk'ü yadetmekle birlikte, onun hayatının, eserinin, milletle verdiği onurlu mücadelenin, Türkiye'nin ufkunu açan vizyonunun daha iyi anlaşılması açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Gül, ülkelerin mukadderatını etkileyen liderlerin, şartların yarattığı bir ortam içinde tarih sahnesine çıktıklarını ve kişilikleri, yetenekleri ve güçleriyle toplumlara yön verdiklerini söyledi.
Olağanüstü şartların yaşandığı bir dönemde, kararlılığı, engin bilgisi, dehası, üstün kişiliği ve cesaretiyle millete önderlik yapan Büyük Atatürk'ün, Türk ve dünya tarihine damgasını vurmuş, insanlığın takdirini kazanmış bir lider olduğunu dile getiren Gül, "İnsanlık, Atatürk'ü gerçekleştirdikleri, meydana getirdiği eseri, eylemleri, uygulamaları ve fikirleriyle birlikte değerlendirmekte ve hayranlık duymaktadır. O, seçkin bir komutan ve devlet adamı, fikir ve aksiyon insanı olmasının yanı sıra, şüphesiz barışçı kimliği ve insanlık ideallerine bağlılığıyla da tarihe geçmiştir" diye konuştu.
Atatürk'ün, çaresizliğin, yoksulluğun, ümitsizliğin asla bir kader olmadığına inandığını, girdiği zor ve imkansız gibi görünen yolda millete güvendiğini vurgulayan Gül, "Türk milletinin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşaması"nın Atatürk'ün hayatı boyunca en önemli hedefi olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, sözlerine şöyle devam etti:
"Milletimiz ve kahraman ordumuzla birlikte yürüttüğü istiklal mücadelesi, vatan topraklarının kurtarılmasını ve Cumhuriyet'in kurulmasını sağlarken, öncülük ettiği reformlar, özgürlüklerin önünü açmış, modern bir devlet ve toplum yapısına ulaşılmasını mümkün kılmıştır. Diğer taraftan 'Yurtta sulh, cihanda sulh' şiarıyla, Türkiye'nin çevresinde bir barış kuşağı, sağlam dostluk ve komşuluk ilişkilerinin oluşturulması, ülkemizin başlattığı topyekün kalkınma seferberliğine de ivme kazandırmıştır. Yoksul, genç nüfusunun önemli bir bölümünü savaşlarda kaybetmiş, imkansızlıklar içindeki bir ülkenin uygar dünyada yerini alması, elbette ki kolay olmamıştır.
Atatürk'ün başarılarını objektif şekilde değerlendirebilmek için, dönemin şartlarını, dünyanın geldiği tarihsel süreci, ülkenin içinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurarak bir tespit yapmak daha doğru bir yaklaşım tarzı olacaktır. O dönemde Batı dünyasında sistemler hızla diktatörlüklere kayarken, Türkiye'nin Atatürk'ün öncülüğünde ve vizyonunda demokrasiye uzanan süreci başlatması şüphesiz büyük anlamlar taşımaktadır.
Egemenliğin halka teslim edilmesi, millet iradesinin üstün kılınması, demokrasinin ülkenin önüne bir ideal olarak konulması başlı başına tarihi adımlardır. Ayrıca henüz daha o yıllarda demokratik, laik bir yönetim yapısının benimsenmesinin önemi de bugün çevremizde yaşananlar dikkate alındığında daha iyi anlaşılacaktır.
Cumhuriyetimizi geride kalan 90 yılda güçlü ve başarılı kılan da bu ileri görüşlü, yenilikçi ve değişimci anlayıştır.Dolayısıyla Türkiye'nin farkı, bölgesinde bir yıldız gibi parlamasının temel kaynağı da burada yatmaktadır."
20. yüzyılın başlarında "hasta adam" olarak nitelendirilen bir Türkiye'den, hedeflerini adım adım gerçekleştiren, büyük projelerle milletin parlak geleceğini inşa eden bir Türkiye'ye ulaşıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, demokrasisini olgunlaştıran, hukuksal alt yapısını oluşturan, ekonomisinde ve yönetimde istikrarını sürdüren Türkiye'nin, diğer imkanlarıyla da küresel bir cazibe merkezi durumuna gelmesinin gurur verdiğini ifade etti.
Türkiye'deki istikrarlı ortamın, son yıllarda gerçekleştirilen ve başarıyla uygulanan hukuki, demokratik ve ekonomik reformların bu seviyeye ulaşılmasında büyük pay sahibi olduğuna vurgu yapan Gül, şöyle konuştu:
"Hepimizin hemfikir olduğu gibi, bugün Türkiye her zamankinden güçlü bir ülkedir. Bunu söylerken ekonomik, siyasi ve askeri gücü, yükselen standartlarıyla dünyada saygınlık kazanan bir ülkeden söz ediyoruz. Hayata geçirilen kapsamlı düzenlemelerle, Cumhuriyetimizin demokratikleşmesi yolunda önemli mesafeler katedilmiştir.
Ülke sorunlarına duyarlı, dinamik bir toplum yapımız var. Toplum ve siyaset, artık ortak bir dili konuşuyor. Korkular ve vehimlerin ne kadar yersiz olduğu görülmekte. Zamanında Türkiye'nin gelişmesinin önünde ayak bağı gibi görülen sorunlar, artık mutabakatla çözülüyor. Şüphesiz bu güven ortamı, parlak yarınlara doğru ilerlerken, ülkemize ve milletimize güç veriyor. Şunu ifade etmek isterim ki, Türkiye, kazanımlarının ve potansiyelinin idraki içinde, büyük bir özgüvenle yeni ufuklara yelken açmış durumdadır.
'Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak' hedefi, Atatürk'ün çağın akışını doğru okuma yeteneğinin ve ileri görüşlülüğünün en bariz göstergesidir. Bizler de bu vizyonla yolumuza devam ediyoruz. Ülkemizin büyük ideallerine sahip çıkıyoruz."
Cumhuriyetin yüzüncü yılının kutlanacağı 2023'te, Türkiye'nin en gelişmiş demokratik standartları yakalamış, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan, müreffeh, istikrarlı ve güçlü bir ülke olmasının hedeflendiğini belirten Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu süreçte Cumhuriyetimizin kazanımlarının daha ileri taşınmasını, sürdürülebilir büyümenin sağlanmasını, temel hak ve özgürlüklerin daha da genişletilmesini, hesap verebilir, şeffaf bir yönetim anlayışının pekişmesini, hukukun üstünlüğünün güçlenmesini amaçlayan reformların kararlılıkla sürdürülmesinin önemini hatırlatmak istiyorum.
Geçenlerde, Beşinci İzmir İktisat Kongresi'nde de dikkat çektiğim ikinci nesil yapısal reformların, demokrasi açığımızı kapatacağı, ülkemizi daima yükselteceği ve dünya sıralamasında daha üst noktalara taşıyacağı aşikardır. Şuna inancımı belirtmek isterim ki, yeni nesiller, çok daha müreffeh, çok daha parlak, çok daha gelişmiş bir Türkiye'de yaşayacaklardır.
Bugüne kadar demokratik ve ekonomik açıdan birçok kritik eşiği aşan, ciddi sıkıntıları atlatan Türkiye'nin, bunu başaracak gücü ve potansiyeli bulunduğundan da şüphe duymuyorum."
Cumhuriyetin 90'ıncı kuruluş yıl dönümünün, yaklaşık iki hafta önce, büyük bir coşkuyla kutlandığını anımsatan Gül, milletin Atatürk'ün ölümünün ardından da bıraktığı mirası korumak, yaşatmak, Türkiye'yi geliştirmek ve dünya devletleri arasında layık olduğu yere taşımak için üstün bir gayretle çalıştığını ve buna devam edeceğini söyledi.
"Cumhuriyet'in kurucu felsefesi, bugün ve gelecekte daha büyük hamlelerin yapılması konusundaki en önemli dayanağımız olacaktır" diyen Gül, toplumların önünü açan büyük liderler için yapılacak en anlamlı törenlerin, onların hayal ettikleri yapının gerçekleştiğinin ifade edebilmesi olduğunu kaydetti. Gül, "Büyük Atatürk'ün ebediyete intikal edişinin bu yılki töreninde gururla ifade ediyorum ki Türkiye O'nun hayallerini gördüğü bir ülke olma yolundadır" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, ebediyete intikalinin 75. yılında "Cumhuriyetin kurucusu, milletin unutulmaz lideri" olarak nitelediği Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı, rahmet ve şükranla andığını belirterek konuşmasını tamamladı.