Peki, Erdoğan'ın bu açıklamaları Alevi dünyasında nasıl karşılandı? Aleviler, taleplerinin karşılandığını düşünüyor mu? Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Alevi Vakıflar Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, Alevi Kültür Dernekleri, dün "Polemik değil, hak istiyoruz" başlığıyla bir açıklama yapmıştı. Açıklamada, Alevilerin taleplerine yönelik yasal ve anayasal düzenlemeler yapılacağının sözünü açıkça beyan etmesini bekliyoruz" denilmişti.
Erdoğan'ın açıklamalarının ardından DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Alevi örgütlerinin önde gelen isimleri de, Erdoğan tarafından gündeme getirilen vaatlerin, Alevilerin temel taleplerinden uzak olduğu görüşünde.
Alevilerin temel taleplerinin başında eşit yurttaşlık, Madımak'ın müze yapılması, Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilerek inançların özgürleştirilmesi ve cemevlerinin ibadethane olarak tanınması geliyor. Bu talepler, 2009 yılında düzenlenen 7 Alevi çalıştayının ardından da bir kitapçık halinde dönemin Devlet Bakanı Faruk Çelik'e sunulmuştu.
En başından beri hükümetin, Alevilerin temel taleplerine yönelik bir adım atabileceğini düşünmediklerini ifade eden Pir Sultan Abdal Derneği Genel Sekreteri İsmail Ateş, "Bizim taleplerimizi son derece iyi anlıyorlar ama bize şunu yapmaya çalışıyorlar. ‘Biz size cemevi verdik' diye göz boyamaya çalışıyorlar” dedi.
Hükümetten taleplerinin cemevleri yapılması olmadığını dile getiren Ateş, "Biz cemevlerimizi kendimiz yaparız. Bizim kimlik sorunumuz var. Cemevlerimize yasal statünün kazandırılmasını talep ediyoruz. Bizler bir an önce Alevi kimliğinin tanınmasını istiyoruz” dedi.
"İslam'da bir tek ibadethane vardır o da camilerdir” denilerek kendilerine dayatma yapıldığını da kaydeden Ateş, iktidarın cemevlerini kültür evi gibi gördüğünü, bu yüzden de Cemevleri Başkanlığını Kültür Bakanlığı altında kurmak istediğini dile getirdi.
Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilmesi talepleriyle ilgili de değerlendirmede bulunan Ateş, Avrupa ülkelerinde din hizmetlerinin seküler devlet anlayışı ile müdürlükler bünyesinde yürütüldüğünü dile getirdi. Diyanet İşleri Başkanlığının bugün, cumhuriyetin kurucu unsurlarından uzak bir anlayışla faaliyet yürüttüğünü öne süren Ateş, Diyanet İşleri Başkanı beline kılıcı takar da Ayasofya'ya giderse o zaman hepimize bir gözdağı veriyor demektir” ifadesini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanlığının cumhuriyetin ilk yıllarında tarikatların, cemaatlerin sınır ihlalleri yapmasına izin vermeyen bir yapıda olduğunu kaydeden Ateş, "Şu anda Diyanet İşleri tamamen Sünni, Hanefi bir anlayışın temsilcisi gibi çalışıyor” dedi.
Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Vakfı Genel Sekreteri Mahmut Aslan da eşit yurttaşlık taleplerine dikkat çekiyor. Yargı önünde ve kamuda işe alımlarda eşit olmak istediklerini kaydeden Aslan, "Kamuda liyakatin esas alındığı bir sistem sadece Alevi vatandaşlar için değil, aslında herkes için geçerli olmalı” dedi.
Tüm temel taleplerinin istenirse basit bir şekilde çözülebileceğini, buna karşın taleplerinin 20 yıldır iktidar tarafından karşılık bulmadığını Aslan, "Şu an yapılmak istenen oy devşirmesi gibi olabilir. Sonuçta yapılan anketlerde Erdoğan'ın ve işte bulunduğu ittifakın oylarının eridiği görülüyor” iddiasında bulundu. Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilmesi talebi ile ilgili de konuşan Aslan, "Diyanet İşleri Başkanlığı sadece bir inancın, yani Sünni Hanefi mezhebinin temsilcisi konumunda. Yani şafilik de yok bunun içinde” dedi. Cemevlerinin kendi ihtiyaçlarını kendilerinin karşıladığını da vurgulayan Aslan, "Laik bir devlette Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir yapılanma olmaz. Diyanet İşleri, kamuda din hizmetlerinin yürütülmesinde bir aracı kurum olabilir. Önemli olan toplanan vergilerin din hizmetlerinde adil bir şekilde dağıtılması” ifadesini kullandı.