Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde danışmanlığını yapan Karar gazetesi yazarı Akif Beki, AKP'nin özgüvenini yitirdiğini belirterek,“Bize biz yeteriz' denmiyor artık. Millet İttifakı’nı dağıtmak için her manipülasyon deneniyor." düşüncesini dile getirdi.
Beki yazısında, "İstanbul’la Ankara’yı kaybettiren yerel seçimlerden beri durum değişti. Hatta öncesinden... Yavaş’la İmamoğlu’nun önünü kesmek, adaylıktan düşürmek için neler zorlanmadı! Eskiden kendisine güvenirdi AK Parti. Kendi vaat ve icraatlarına, ikna gücüne güvenirdi. Rakibinin zayıflığına, güçsüzlüğüne değil. Şimdi dişine göre, cılız, çelimsiz, kolay rakip arıyor. Gözüne kestirdiklerini karşısına çıkmaya kışkırtıyor. Muhalefetin adaylarını belirlemeye çalışıyor. ‘Ne yaparlarsa yapsınlar, kaderin üstünde kader, göklerden gelen karar vardır, yazı da gelse tura da gelse vız gelir tırıs gider’ özgüveninden uzak iktidar." görüşünü savundu.
Beki, "O rahatlık, tedirginlik ve telaşa bıraktı yerini. AK Parti, seçmeni ikna edemiyor. Çözümü de siyaseten tıkanmasında aramıyor. Rakibini tayin ederek aşmaya uğraşıyor. Nedeni ise soruyu yanlış sorması... Oyuncak hediye ediyorsun, büyüyünce oyunu sana vermiyor. 2 buçuk milyondan fazla hane, 10 milyondan fazla insana çalışmadan düzenli para ödüyorsun, yeri geliyor oyunu vermiyor. Millet bahçesi yapıyorsun, bedava çayla kek veriyorsun, bakıyorsun oyunu vermeyebiliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Beki yazısında şunları kaydetti:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bu konudaki hayal kırıklığı malum. Parti içi değerlemdirmede şöyle ifade ettiği sızmıştı:
“Karnını doyuruyor, her türlü ihtiyacını karşılıyorsun. Ama bakıyorsun, oyunu sana vermiyor.” Tespit buysa, doğru soru şudur: Memnuniyetsizlik, iktidarın yanlışlarından değil de seçmenin nankörlüğünden mi kaynaklanıyor? İktidarın değil de seçmenin mi kendini düzeltmesi gerek?
Açıklayıcı olması için de bir hatırlatma. “Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu” filmindeki bir detay üzerinde, AK Parti kurmayları uzun uzun düşünmeli. Bulgaristan despotluğu, 1984’ten sonra, Müslüman Türkleri isim değiştirmeye zorluyor. Rekorlar, şampiyonluklarla adını dünyaya duyuran halterci Naim de baskı ve dayatma altında.
Komünist Jivkov diktası, eline bir propaganda metni tutuşturup Naim’i kamera karşısına oturtuyor. Ve tepesine binerek şunu söyletiyor: “Kendi isteğimle Bulgarca bir isim almam normal. Çünkü Bulgar Komünist Partisi beni şampiyon yaptı.”
Kaçma kararının Naim’in kafasında kesinleştiği kırılma anı bu. Çıkarılacak ders: Dünyanın en demokratik rejiminde bile...”Olmasak olmazdın, sayemizde” söylemiyle vatandaşa diyet borcu çıkarmak, milletin başına kakmak sevimsizdir. Behemehal kaçınmak gerekir. Muhakkak ters teper.
Yazının devamı için tıklayın