Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski doktoru, 22. dönem AKP Balıkesir milletvekili Turhan Çömez, "AKP huzursuz, Saray'da bile gruplaşmalar var; Erdoğan'ın erken seçim dışında bir şansı yok" değerlendirmesini yaptı.
Çömez, Sözcü gazetesi yazarı Ruhat Mengi'nin sorularını yanıtladı.
-Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin imajının dünya çapında bozulduğunu fark etmiyor olamaz, buna rağmen gittikçe daha da sert söylemlere yöneldi, hatta topluma karşı hakaret, küfür içeren konuşmalar yaptı, doktorluğunu da yapmış biri olarak bunun nedeni sizce ne olabilir?
Erdoğan'ın genel karakteridir, dış politikadaki keskin U dönüşleri ve esnemelerine karşın iç politikada son derece katı, geri dönüşü olmayan bir tutumu vardır. İç politikadaki söylemlerinde ısrarcıdır, söylediği her şeye insanların inandığını düşünür ve söylemlerinin daha kalıcı ve ikna edici olabilmesi için bunları değişik mecralarda bıkmadan tekrarlar. Hatırlayacaksınız, önce “Camide içki içtiler” dedi, ardından camiden loderlerle başbakanlık makamıma kanallar açtılar dedi, en son da “camileri yaktılar” dedi. Bunların hiçbiri doğru değildi ama buna rağmen ısrarla tekrarladı, çünkü bu sayede taraftarlarını inandırmak ve tahkim etmek istedi.
Geçtiğimiz günlerde de Gezi eylemlerine katılan yurttaşlara ağır hakaret içeren ve özür dilemesini gerektiren ifadeler kullandı, bu ifadeler Cumhurbaşkanlığı'nın resmi sitesinde yer aldı ve Erdoğan “Biz milletimizin diliyle konuştuk” dedi, geri adım atmadı. Bazı taraftarların alkış tuttuğu bu konuşmayı makul AKP tabanı suskunluk, hayret, kısmen de korku ve utançla karşıladı, AKP'nin kadın tabanında da bir tepki oluşturdu, AKP'li kadınlar bu durumdan kendileri de rahatsız oldular, üzüldüler, ayrıca kaynamayan tencereler, alım gücünün giderek azalması, yaşam şartlarının ağırlaşması da AKP'yi iktidara taşıyan kadın kitlesinde moral bozukluğuna yol açtı.
Erdoğan'ın bunun ne kadar farkında olduğunu bilmiyorum, ancak sandıklar açıldığında bu ifadelerin ve ekonomik tablonun Erdoğan'a nelere mal olduğuna hep birlikte tanık olacağız. Bu üslup aslında onun içinde bulunduğu ruh halini ve derin kaygıyı yansıtıyor. Bir panik hali bu, öfke patlaması. Gerçeklikten kopma ve çaresizlik. Bu konuşmayı yapmadan bir gün önce Erdoğan ekonomi kurmaylarını Saray'da topladı ve bu toplantıda giderek derinleşen ekonomik kriz gerçeğiyle yüzleşti. Buna bir bahane bulmalıydı ve Gezi eylemleri bulabileceği en güzel bahaneydi. O nedenle “Gezi olmasaydı milli gelir 1,5 trilyondu” dedi. Bu ısrarlı söylemle toplumun bu gerçek dışı bahanelere inanacağını umuyor ve hayatının en büyük siyasi hatasını yapıyor. Grup toplantısında partili arkadaşlarının gözlerine baksa anlayacak aslında. Kullandığı ifade karşısında arkadaşları sustular, belki de utandılar ve başlarını öne eğdiler. Havuz medyası dahi söyleme sahip çıkmadı, görmedi, belki de bunun Erdoğan'a getireceği ağır faturayı gördü.
-AKP'nin içinde ve Sayın Erdoğan'ın yakınında yıllarca siyaset yapmış biri olarak partinin bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz?
Aslında her şey toplumun gözü önünde oluyor. Benim AKP kurulduğu günden beri süreci yakından takip etmem ve eski ilişkilerim olması münasebetiyle olaylara biraz daha farklı açıdan bakma şansım var, o sebeple AKP'nin içini ve yol haritasını daha farklı bir gözle değerlendirme imkanım var. AKP mutsuz, huzursuz ve umutsuz. Özellikle son dönemde giderek artan hayat pahalılığı sebebiyle AKP tabanında büyük bir kırgınlık, kızgınlık, dargınlık var. Eskiden AKP tabanı AKP'li siyasetçileri heyecanla beklerken şimdi onlardan yüz çevirdiler. Bir zamanlar “AKP ceketini bile koysa oy veririz” diyen seçmen bugün artık tepkili ve AKP'lilere “Biz açlık ve sefalet içinde AKP milletvekilleri tabandaki sıkıntıyı Genel Merkezlerine taşıyamıyorlar, burada da büyük bir kopukluk yaşanıyor ve milletvekilleri nezdinde ciddi bir umutsuzluk, belirsizlik ve heyecansızlık söz konusu. AKP Genel Merkezi'yle Saray yönetimi arasında da bir ayrışma söz konusu, zaman zaman basına intikal ediyor, sosyal medyada Twitter üzerinden atışmalar, hesaplaşmalar yaşanıyor. Saray'da da kimi gruplar kümelenmiş durumda, tabii Erdoğan bütün bunlardan ne kadar haberdar bilmiyoruz.
“Erken seçim olmayacak” derken Erdoğan Cumhur İttifakı'nın adayı olduğunu da açıkladı. Sizce buna rağmen seçimi zamanında yapması mümkün mü?
Evet, sürpriz bir çıkışla aday olduğunu ilan etti, zamanında yapılacak bir seçimde Anayasa'ya göre aday olması mümkün değil. Bana göre hala kafasında bir erken seçim planı var ve kurguladığı planın taşlarını döşüyor. Burada amacı şu; ekonomi hiç tartışılmasın istiyor. Seçime kadar adaylık tartışmaları ve sanal gündemler toplumu meşgul etsin istiyor. Muhalefetin adayı bir an önce açıklansın ve onun yıpratılma süreci bir an önce başlasın istiyor. Görünen o ki Kılıçdaroğlu'nun adaylığı Erdoğan'ın arzu ettiği bir süreç. Tanıdığı bir rakiple seçim meydanlarında mücadele etmek istiyor. Adayın açıklanmaması halinde ise 6'lı masaya bir zafiyet görüntüsü atfetmek istiyor, muhalefetin Erdoğan'ın planına alet olmaması gerek. Bıraksınlar Erdoğan kendi minderinde peşrev çekmeye devam etsin. Seçim tarihi resmi olarak ilan edildiğinde aday açıklanır ve sahaya inilir. O döneme kadar gündem, Türkiye'nin içinde bulunduğu derin ekonomik kriz ve ulusal tehdit olmaya başlayan göçmen krizi olmalı. İnsanlar giderek ekonomik krizi daha derinden hissediyor, muhalefet ısrarla buna odaklanmalı, çözüm önerilerini anlaşılabilir mesajlarla topluma ulaştırmalı. Yaz döneminde tüm muhalefet parti teşkilatları kapı kapı dolaşıp toplumun dertlerini dinlemeli, umut olmalı. Erdoğan'ın erken seçim dışında bir şansı yok, süreç uzadıkça sorunlar derinleşecek ve çözülmesi daha da zor bir hale gelecek, geçen her gün aleyhine işliyor, eminim o da bunun farkında ve erken seçimi bir alternatif plan olarak gündeminde tutuyor."
-Cumhurbaşkanı adayı olduğunu söylese de olmama ihtimali var mı sizce?
Eğer son yaptığı çıkışlara ve açılımlara rağmen anketler seçimi kazanamayacağını gösterirse Erdoğan rahatlıkla bir manevra yaparak bir başka aday çıkarabilir.
-Aklınıza gelen bir aday ismi var mı?
Bu konuda öngörüde bulunmak çok zor ama genel olarak okuduğumda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın Erdoğan'ın güvenini kazanan bir isim olduğunu, geçmişte de siyasette ve askeri bürokraside deneyimi olması sebebiyle Erdoğan'ın itibar ettiği bir isim olduğunu düşünüyorum. Türk siyasetinde hele böyle kritik bir süreçte tahminde bulunmak çok zor, Erdoğan'ın kafasında çok değişik alternatiflerin olduğunu düşünüyorum. Zamanın koşullarına göre bunlardan birini hayata geçirebilecek manevra kabiliyetinin olduğunu düşünüyorum.